Nebevi Hayat Dergisi 72. sayı (Kasım, 2018)

Page 64

“…size hayat veren şeylere…” Bakıyoruz ki davet edilen mevzu da davet sahiplerinin şanına uygun, görkemlerine mukabil: “hayat veren şeyler”. Heva ve hevesin zindanlarında çürümemek, cahiliyyenin belirleyiciliğinde şaşmamak, dünyevileşme denen ölüm çukuruna dalmamak için Allah’ın vahyine, bir bütün olarak Kur’an ve Sünnet’e çağrılıyoruz. Mefhum-u muhalifini ele alırsak; bu davete icâbetsizlik bizi ölüme götürecektir, hayat bulmak varken. Allah Azze ve Celle bir başka ayette Allah’ın davetine uymayan müşrikler için “Çünkü gerçekten sen, ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.” (6) şeklinde buyururken daveti uğruna ölenler içinse “Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.” (7) diye buyurmaktadır. Sübhanallah! Dirilere “ölü”, ölülere de “diri” … Nasıl bir kavram inkılâbı, nasıl bir ters yüz ediş; şaşılacak şey! İşte nasıl ki bedeni ihtiyaçlarımızı giderip hayatta kalabilmek için beslenmeye ve solunuma mecbursak, aklî ve ruhî ihtiyaçlarımızı gidermek için de vahye yani İslam’a, yani şer’i hükümlere uymaya mecburuz! Peki, bu davete ne kadar icâbet edebiliyoruz? Bu sorunun cevabı hem bir insan olarak ferdi yaşantımız, hem de bir ümmet olarak içtimai (toplumsal) yaşantımız ne kadar İslami ise o kadar icâbetkar, doğal olarak da o kadar hayattayız!

62

Kasım 2018

Görünen halimiz ise istenilen halden epey uzak! Zira birkaç rükûn dışında İslam’ı yaşayabilmemiz neredeyse imkânsız. Bir düşünün kutsal değerlerimizden kaçı hayatta kalma imkânı bulabiliyor? Bırakın onu, kaçı saldırıya ve çirkinleştirilmeye maruz kalmadı? Kaç beldemiz sükûn içinde, kaç sokakta emniyet içindeyiz, Avrupa’sı, Asya’sı, Afrika’sıyla bizi bekleyen dünyanın kaçta kaçına hidayeti taşıyabiliyoruz? Eğitim, ekonomi, siyaset nizamlarımızın hangisi hayat veriyor bize veya onların gayr-i İslamiliği değil midir onları ve bizi “ölü” kılan? Ama ye’se/ümitsizliğe düşmeye de hiç gerek yok! Çünkü Allah’ın bu çağrısı, bu kötü halden de kurtulmamızı sağlayacak bir çağrıdır. Eğer biz vahyin hayat suyunu avuçlayıp, yudumlarsak o da bizi çöküntüden kalkınmışlığa, zilletten izzete, esfelden eşrefe çıkaracaktır. Yeter ki biz onu bir “hayat verici” olarak, hayata hâkim kılmaya hırs gösterelim, çalışalım, çabalayalım. Nitekim Rabbimiz Sübhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “De ki, çalışın! Çalışmanızı Allah da Resulü de mü’minler de göreceklerdir…” (8) Davetçiler canla başla bu ayeti kerimeyi kendilerine rehber edinerek, önlerine arkalarına bakmaksızın dini tebliğ ve irşad faaliyetleri için gece gündüz demeden çalışmalıdırlar. Gerçek kurtuluş rıza-i Bâri için çalışmaktan geçmektedir. Merhum Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un; “Cemaat intibah ister, uyanmaz gizli yaşlarla! / Çalışmak…


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.