Gazete Kampus 47

Page 11

SPOR

MART 2011

KAMPUS 11

HABER : ÖZGE YILDIZ FOTOĞRAF : SELAMİ ÖKSÜZ

Engelleri kar gözlükleriyle esitlendi . Ülkemizde on beş görme engelliler ilköğretim okulu mevcut. Ankara, İstanbul, Gaziantep, Erzurum gibi şehirlerde bulunan okulların biri de Kayseri’de. Elli iki öğrencisi ile bölgede, okul olarak eğitim-öğretim veren Kayseri Görme Engelliler İlköğretim Okulu, çevre il ve ilçelerden gelen öğrencilere de yatılı hizmet sunmakta. Öğrencilerin yüzde 90’ının görme artığı var, yani öğrenciler kısmen görme yeteneğine sahip. Diğer okullardan ve öğrencilerden farkları yok, onlar da tüm özel günlerde kutlamalar yapıp, şiirler, şarkılar söyleyip, yarışmalar düzenlemekteler. Onları farklı kılan; görme engelli olmayan öğrencilerin görerek yaptıklarını, görmeden duyarak ve hissederek yapmaya çalışmaları. Futsal ve goalball bunlardan birkaçı. Bu tür çalışmalarla çocukların, sosyal hayata daha iyi adapte olmaları amaçlanıyor. Günlük yaşamlarını kolaylaştırmayı ve başkalarına en az ihtiyaç duyacakları şekilde belli duyularını da geliştirmeyi hedefleyen bu faaliyetler, görme engelli öğrencilerin kendilerine olan güvenlerini de pekiştiriyor.

“Onlara bir birey gibi davranalım” Ana okul çağından itibaren öğrenci almaya başlayan Görme Engelliler İlköğretim Okulu’nda eğitim, ilköğretim 8. sınıfa kadar sürdürülebiliyor. Sonrasında, öğrenciler normal liselerde eğitimlerine devam ediyorlar, çünkü ülkemizde henüz onlar için özel bir lise ve üniversite yok. Bu okulların müfredatının diğer okullardan çok farklı olduğu söylenemez. Onlar da Türkçe, matematik gibi dersler görmekteler. Bunların yanı sıra toplum içinde daha rahat hareket edebilmeleri adına bedenlerini, bastonlarını nasıl kullanmaları gerektiğine dair özel eğitimler almaktalar. Görme Engelliler İlköğretim Okulu müdür yardımcısı Tekin Başol; “Özel bir durum onlarınki, ancak görememeleri acınacak durumda oldukları anlamına gelmez. Mümkün olduğu kadar yardımcı olmalıyız elbette, fakat rencide etmeden. Toplumda bir işe yarar olmanın hissi onlar için oldukça önemli. Mücadele ederek yapabilecekleri şeylerin önüne geçip onları tembelliğe alıştırmamalıyız. Koruyucu aile modeli, anne ve baba o kadar hassas ki; neredeyse çocuklarını yürütmeyecekler. Göreve başladığım ilk yıllarda koşmayı bilmeyen, yürümeye korkan öğrenciler gördüm, aileler biraz rahat bıraksalar çocuklarını her şey çok daha başka olabilir. Okulda, annesi ve babası da görme engelli olan öğrenciler var. Ümit Selçuk onlardan biri, babası da okulda görevli. ” diyor. Tekin Başol aslında bu örnekle çok önemli bir noktaya dikkat çekerek sözlerine şöyle devam ediyor: “Görme engelli bir anne baba, çocuğunun ihtiyaçlarını görmeden nasıl gideriyor, nasıl büyütüyor onu ve böyle bir hayata nasıl uyum sağlayabiliyor çocuklar? Hiç görmeyen bir çocuğun normal bir topla futbol oynadığına şahit oldum. Tüm uyarılarımıza, korkularımıza rağmen o, aldırış etmeden heyecanla koşturuyordu. Kendine olan güveni, ailesinin desteği ve yetiştirilme tarzı bunda etkiliydi elbette. Koruma içgüdüsüyle, pamuk ipliklere sarıp sarmalanmamıştı, dolayısıyla korkmadan koşabiliyordu. Sürekli korumaya çalışarak onları başkalarına bağımlı hale getirmekten başka bir şey yapmıyoruz aslında. Bırakalım düşe kalka keşfetsinler dünyayı.” ‘Hedefim tam 12’ Aldıkları eğitim, yaptıkları sportif faaliyetler onların hayata daha da sıkı sarılmasını sağlıyor. Kendilerine olan güvenleri ve derslerindeki başarıları artıyor, düzenlenen etkinlikler çerçevesinde başka şehirlere gidiyorlar, yeni arkadaşlar ediniyorlar. Geçen yıl yaklaşık üç ay süren, ‘Hedefim Tam 12’ projesi, bu gelişmelere imkân tanıyan faaliyetlerden biri. Avrupa Birliği Devlet Planlama Teşkilatı Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı kapsamında, İl Gençlik Müdürlüğü ile koordineli düzenlenen, öğrencilerin çoğunluğunun katıldığı bir etkinlikti, ‘Hedefim Tam 12.’ Ellerinde yay ve oklar, karşılarında hedef tahtaları, her okla hedefte vurdukları yere göre puan alan öğrencilerin amacı, hedefi tam 12’den vurmaktı. Onlar için özel olarak hazırlanan aparatlar ve kabartmalı hedefler sayesinde öğrenciler oku, hangi numaradan vurduklarını da öğrendiler. Görme Engelliler İlköğretim Okulu müdür yardımcısı Tekin Başol; “Yadırgayacağınız bir şey bu, görme engelli biri nasıl ok atabilir, hedefi nasıl tutturabilir diye düşünürsünüz haklı olarak, alışkın olmadığımız hatta hiç aklımıza gelmeyen bir durum. Onlar için de farklı ve oldukça heyecanlı bir deneyimdi. Belli mesafelerden, talimatlarla yönlendirdiğimiz öğrencilerimiz, ellerinde oklarla tam olarak göremedikleri yerleri hedef al-

Engelli vatandaşlarımızın sayısını ve durumunu belirlemek üzere 2002’de ilk defa yapılan araştırma sonuçları bilinmesi gereken bazı çarpıcı gerçekleri sundu bize. Bugün itibari ile ülkemizde yaşayan 1,5 milyonu aşkın görme engelli vatandaşımız var. Ancak; görememek onların bedensel güçlerini kullanmalarına mani değil. Bunun da en güzel örneği hayata dört elle sarılmaları neticesinde gerçekleştirdikleri sosyal faaliyetler ve bu alanda elde ettikleri başarılar olsa gerek. Bu durum da aktör Jacques Brel’in “Yetenek diye bir şey yoktur, hayat isteklerden oluşur” sözünü haklı çıkarıyor. TEKİN BAŞOL

koşullarda, sadece işitme ve dokunma duyularını kullanarak oynarlar. Oyun 9m-18m ölçülerinde, karşılıklı iki kalenin bulunduğu, savunma, oyun ve tarafsız olmak üzere üç ayrı bölgeden oluşan kabartma işaretleri olan sahada oynanır. Böylelikle oyuncu dokunarak yerini ve yüzünü döndüğü yeri belirler. Goalball, 1.250 gram ağırlığındaki zilli bir topla oynanır. Topun yüzeyinde zil sesinin dışa yayılmasını sağlayan sekiz delik bulunur. Topun içindeki ziller, oyuncuların yönlendirilmesini ve verilen paslara anında tepki verebilmelerini sağlamak içindir.”

“Oyunda sesleri takip ederek gol atmaya çalışıyoruz. Sizlerden ya da diğerlerinden daha fazla duyuyor değiliz, ancak görememek diğer duyularımızı daha fazla kullanmamızı dolayısıyla o duyularımızın güçlenmesini, daha hassas olmasını sağladı. Görme eksikliğimizi diğer duyularımızla tamamladık yani. Bu oyun, seslere olan duyarlılığımızı artırdı. Günlük hayatımızı kolaylaştırdı. Uzaktan gelen sesleri ayırt etmemizi ve ona göre davranmamızı sağladı.”

dılar, nitekim başarılı da oldular.” Bu tarz etkinliklerde amaç, öğrencilerin biraz daha sosyalleşmesini sağlamak, kapalı bir mekânda zaman onlar için daha da zor geçer, görememek hapsolmak, diğer insanlardan ayrılmak değil elbette, bunun farkında olan idareciler de ellerinden geldiğince düzenlenen faaliyetlere katılmakta. Goalball ve futsal da yapılan diğer aktivitelerden.

Futbol, onlar için Futsal Görme engelliler için futsal, 25m-15m ölçülerinde dikdörtgen şeklinde bir sahada, 400 gram ağırlığında içinde zil bulunan bir topla, biri kaleci beş as ve yedi yedek oyuncu ile oynanan bir oyun. Oyuncuların hepsi görme keskinliği, ışık algısı olmayan B1 düzeyinde olmalı. Sporcuları yönlendiren zilli topla oynanan oyun aslında, bildiğimiz futbol gibi bir nevi, serbest vuruşlar, taç atışları, penaltı, sarı ya da kırmızı ceza kartı gerektiren hareketlerden oluşuyor. Farklı olan kurallardan birkaçına baktığımızda, başlama vuruşunu yapan oyuncu, top başka bir oyuncuya değmeden ikinci kez topa dokunamıyor; oyuncu topu eliyle kontrol ettikten sonra dört saniye içinde topu oyuna bırakmalı ya da kendi alanında topu kontrolünde dört saniyeden fazla bulundurmamalı olarak sıralayabiliriz. Antrenör Ahmet Pakırcı da sabırla öğrencilere oyunu ve kurallarını

öğrettiğini, fakat işinin zor olmadığını söyleyerek sözlerine şöyle devam ediyor: “Öğrenciler alanında uzman öğretmenler tarafından zaten eğitiliyor, biz sadece oyunu ve kuralları anlatıyoruz, onlar da istekle çalışıyorlar. Tüm etkinliklerimizde olduğu gibi bunda da amaç öğrencilerimizin sosyalleşmesine yardımcı olmak. Futsal sayesinde gelişme gösteren yetenekleri, Brezilya Futbolu'ndan çıkan Pele, Zico, Bebeto gibi yıldızları şimdilerde açıkça görebiliyoruz, bizimde yetiştirdiğimiz, milli takıma gönderdiğimiz öğrencilerimiz var, hal böyleyken onlar için bir şeyler yapmak, ancak keyif verir bizlere.”

Goalball ile duyarak atılan goller Goalball ise 1946’da Avusturyalı Hanz Lorenzen ve Alman Sett Renidle tarafından, savaşta görme yetilerini kaybeden gazilerin rehabilitasyonuna yardımcı olmak amacıyla geliştirilmiş bir oyun. Goalball, bugün tüm IBSA (Uluslararası Görme Engelliler Spor Federasyonu) üye ülkelerinde oynanmaktadır. Oyunu bize Görme Engelliler İlköğretim Okulu goalball takımından Ümit Selçuk şöyle anlatıyor; “Goalball, üç as üç yedek toplam altı görme engelli bayan ve erkek oyuncu tarafından oynanan bir oyundur. Oyuncuların görememe dereceleri farklı olduğu için eşitlik sağlamak amacıyla siyah kar gözlükleri veya göz bandı kullanılır. Böylece oyuncular oyunu eşit

“Sizlerden daha çok duyuyor değiliz” Görme Engelliler İlköğretim Okulu Goalball takımı; Ahmet Pakırcı antrenörlüğünde, kaptan Oğuz Koyuncu ve Emre Selçuk, Ümit Selçuk, Görkem Yarıçam, Mertcan Karacan, Enes Korkmaz’dan oluşuyor. Goalball’ün görme engelli öğrencilere sağladığı birçok yarar var. Ümit Selçuk; “Oyunda sesleri takip ederek gol atmaya çalışıyoruz. Sizlerden ya da diğerlerinden daha fazla duyuyor değiliz, ancak görememek diğer duyularımızı biraz daha fazla kullanmamızı ve onların daha hassas olmasını sağladı. Görme eksikliğimizi diğer duyularımızla tamamladık yani. Bu oyun, seslere olan duyarlılığımızı artırdı. Günlük hayatımızı kolaylaştırdı. Uzaktan gelen sesleri ayırt etmemizi ve ona göre davranmamızı sağladı.” diyor. Görmeden aslında ne kadar büyük bir şey başardıklarının ve bu oyunla neler kazandıklarının farkındalar. Enes Korkmaz da aynı düşüncede; “Ben oyunda ve takımda yeniyim, ama çok çalışıyoruz. Görme eksikliğimizi, oyunun bize sağladığı sesleri duymadaki hassasiyetimizle gideriyoruz. Görmeden sesleri ayırt edebiliyorum ve ona göre hareket ediyorum.” Düzenlenen müsabakaların ve oynanan oyunların öğrencilere bir kazanım olarak döndüğünü ifade eden müdür yardımcısı Başol; “Başlangıçta alt tarafı bir oyun diye düşündük, ancak bunun onlar için ne kadar önemli olduğunu, kazanmak, bir oyunla var olmak için ne kadar çok çalıştıkların gördük. Heyecanla ve zevkle izledik onları, gol anındaki sessizliğimizi maç sonunda bozduk, beraberce sevindik. Devam eden süreçte oyunun onların gelişimindeki etkilerini gözlemledik ve elimizden geldiğince de destek olduk” şeklinde konuşmasını noktalıyor. Onlar görmeden, duyarak var olmaya çalışıyor. Bu bağlamda, çok azımızın bildiği yeni gelişmeler bunlar. Belki de yakın gelecekte daha iyi tesislerde oynanabilecek bu oyunlar, oyunların eğitici yönlerinin yanında kamuoyuna anlatılması ve toplumun bilinçlendirilmesi anlamında da önemli gelişmelere vesile olabilir. SAYFA TASARIM: KENAN ŞİLEN


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.