“ Ç a ğ d a ş 19 8 5 ” M i n e S a n a t G a l e r i s i ’ n i n S a n a t Po s t a s ı d ı r / “ C o n t e mp o r a r y 19 8 5 ” T h e A r t M a ga z i n e P u b l i s h e d B y M i n e A r t G a l l e r y | SAY I / I S S U E : 2 8 | A ğ u s t o s / Au g u s t
H . A
V
N
İ
Ö
Z
T
O
P
Ç
2 016
U
ALAN DENEMELERİ VE TEKLER / AREA EXPERIMENTS AND INDIVIDUALS 1 2 0 A Ğ U S T O S / A U G U S T , 2 0 1 6 A Ç I L I Ş / O P E N I N G : 1 A Ğ U S T O S / A U G U S T , 2 0 1 6 , 1 9 : 0 0 B O D R U M , Y A L I K A V A K , P A L M A R I N A Teşvikiye, Dr. Orhan Ersek Sok. No: 28/A D: 2, Nişantaşı / İstanbul Yalıkavak, Palmarina No: D105 Merkez Mah. Çökertme Cad. Bodrum / Muğla T&F: +90 (212) 232 38 13 | M: +90 (536) 553 50 66 | info@minesanat.com w w w. m i n e s a n a t . c o m | b l o g . m i n e s a n a t . c o m | p o s t h o c . m i n e s a n a t . c o m facebook.com/MineSanat1985 | twitter.com/MineSanat | youtube.com/minesanat
Tek. Sl. - 213 / Individual Lft. - 213, 2014, Tuval Üz. Yağlıboya / Oil on Canvas, 47x33 cm
Tek Sğ. - 189 / Individual R. - 189, 2013, Tuval Üz. Yağlıboya / Oil on Canvas, 47x33 cm
ALAN DENEMELERİ VE TEKLER AREA EXPERIMENTS AND INDIVIDUALS Pınar Sumer Biber H. Avni Öztopçu’nun resimlerindeki sürece baktığımızda aynı tavrın çoğalan katmanları üzerinden ilerlediğini ve zaman zaman önceki denemelerini yeniden deneme alanlarına çektiğini görüyoruz. Farklı isimlerde olsa da kendi içinde değişimlerini geçirmiş Tek’leri kendi adlarıyla “Tek Dğ” ve “Tek Bt” da (1995) görebiliriz. Tek’lerin öncesi 1985 yılının merkezli resimleridir, bu sergideki resimlerin hazırlayıcılarıdır. Bu çalışmalar yalın ve mutlak biçim üzerinden huzur alanları ararken; yalnızlığa, biricik insana, insanın kendi alanına dokunma isteği güçlüdür. Avni Öztopçu’nun “Dönemler” sergisi sonrasında “Tek’ler ve Korunaklar” 2014 yılında açtığı son sergiydi. İki sergide de sanatçı, otuz yıl içinde ele aldığı problematiği, kendi dönemleri içinde oluşan kurgusal değişimleri, bütün içinde görmemize olanak veren bir mekanda bir araya getirmişti. “Alan Denemeleri ve Tek’ler” sergisinde Sahibi / Owner: Mine Sanat Galerisi Genel Yayın Yönetmeni / Editor-in-Chief : Mine Gülener, Nur Gülener Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor: Serkan Gülener Tasarım / Design: Ayşe Koşak
When we look at the process of H. Avni Oztopcu’s paintings, we can see how same attitude progresses over its cumulative segments and from time to time how they withdraw the previous experiments to experimental areas once again. Even their names are different; we can see the individuals which have transformed on their own with the names “Tek Dg” and “Tek Bt” (1995). Before the Individuals, there were paintings of him which belong to the year 1985 and those were the preliminary works for the paintings in this exhibition. While these works looking for peace zones, they also strongly desire to reach the unique person and also touching their domain through the literal and absolute figures. After the “Phases” exhibition, “Shelters and Individuals” was the last exhibition that Oztopcu has opened in 2014. In both of these exhibitions, the artist enables us to see the whole integrity of
yeni denemelerin karşılaşacağız.
bir
bölümüyle
Bu denemelerde; karanlık alanın sınırsızlığında, açık-koyu vurgusu ile diğer tarafta ise rengin tüm halleriyle devinimi arttırdığını görürüz. Yer çekiminin güçlendiği, sürekli tetikte olma çabasıyla, dengede kalmayı destekleyen ilişkiler karşısındayız. İki karşıtlık ve vurgu sıralamasını aynı mekan alanında göreceğiz. Karanlık ve rengin değer karşıtlığıyla ilgili tavrını H. Avni Öztopçu’nun 1986’daki raporunda rastlarız. “...Resimlerimde yapma bir görünüşle ifade eden renklere bürünen geometrik veya karşıtı serbest şekillere bu renkler bazen kaba bir süs görünüşü verirler ve hiç bir şeyin tayin etmediği, sınırsız görünen bir mekan içindedirler. Bu mekan, içinde yıldızların hareket ettiği uzaydır ve her zamanki deneylerimizin o kadar dışında bulunurlar ki, bize hayali birer mekan gibi görünürler” (1) Renk karşıtlığının güçlendirildiği dönemi için
Çeviri / Translation: Pınar Sumer Biber Baskı / Print: Focus Basım, Seyrantepe Mah. Yıldız Sok. No:7 Kat:3, Kağıthane / İstanbul Yönetim Yeri / Place of Management: Teşvikiye, Dr. Orhan Ersek Sok. No:28/A, D: 2, Nişantaşı / İstanbul
the fictional conversions consisted during his stages and the problematique which has been discussed for 30 years. We will meet with some of these new experiments in the exhibition of “Area Experiments and Individuals”. In these experiments, we can see that the movement improves with the emphasis of the light and dark tones and with all the states of colours in the infinity of darkness. We face with the relations supporting balance which are continuously in a struggle, while the gravity is building up. We will see both contradiction and emphasis in the same environment. We can see the attitude related to the contradiction of darkness and colour in Oztopcu’s report in 1986. “…In my paintings the figures which express an artificial appearance are lapsed in to colours and geometric or free shapes, sometimes give the feeling of a rough ornament and these are all in an infinite looking location, that can’t be deter mined by anything. This location is the space
T&F: +90 (212) 232 38 13 | M: +90 (536) 553 50 66 | info@minesanat.com minesanat.com | blog.minesanat.com | facebook.com/minesanat1985 | twitter.com/minesanat | youtube.com/minesanat
1989 tarihli raporunda: “...geometrik süsler yerini 1986 sonlarında serbest şekillere bırakır. Bu serbest şekiller, kurulan bileşimde birçok aktiflik yanıyla rolünü 1987 nin başında benimser. Bunlar artık, yıldızların hareket ettiği karanlık bir mekanda değildirler; fakat yine birer hayali mekan içerisindedirler. Yeni süsler kıpırtılı yanlarıyla rengin üç öğesini de yanında taşıyarak resimdeki heyecanı üstlenmişlerdir.” (2) Karşıtlığın iki halinde de devinimin uçlarda kullanılma isteği yüksektir. Bu çizgisel yapıyı beslemiştir. “...Karşıtlığın uç noktalara açılımı ile açıklık, kesinlik, sağlamlık aramam beni çizgisel bir yapıya yaklaştırmıştır. Biçim uğraşısı çizgisel yapıyı beslemiştir. Biçimi görme yöntemim belirliliğin görevine girmiştir. Bu, mutlaka her biçimin başlı başına belli olması gerektiği demek değildir; sadece her biçimde kendini belirtmek için güçlü bir eğilim vardır. Elemanları tam bir açıklık ve kesinlikle görülebilir hale getirme uğraşısına girişilmiştir. Vurgu, nesnenin sınırları üzerindedir. Çizgisel görüş, nesneleri birbirinden ayırır. Amaç, tek tek nesneleri kalımlı, elle tutulur gerçeklikler olarak kavramaktır. Her biçim, kendisi için en tipik olan yolda görünmeye zorlanmıştır. Tek (kendi başına olan) motifler anlamlı karşıtlıklar halinde geliştirilmiştir. Resimlerimde her parça tüme sıkı sıkıya
where the stars are travelling, and it is outside of our usual experiments. So it seems like an imaginary place for us.” (1) In the report of 1989, for the period in which the colour contradiction empowered: “…geometric ornaments replaced with free shapes in the later times of 1986. And in the beginning of 1987, these free shapes adopt their role with their active sides in this combination. They are no longer in a dark place where the stars are travelling, but they are still located in an imaginary atmosphere. New ornaments undertake the enthusiasm in the painting while carrying three elements of the colour with their vibrant side” (2) In both states of the contradiction, a strong desire exists for using the movement in edges. This brings up the linear structure. “Being in search of clarity, integrity and accuracy with the expansion of contradiction through the edges, made me approach to a linear structure. And also form occupation has cultivated the linear structure as well. My method of seeing the form, transformed in to the duty of certainty. This doesn’t mean form needs to be certain all by itself, this just means each form
bağlı olmakla birlikte, daima bir çeşit bağımsızlığa sahip olmaya çalışırlar. Bu, başıboşluk değildir; tekler tüme tabi olmuştur, ama kendi başına var olmaktan çıkmamıştır. Bu, izleyiciyi ekleye ekleye görmeye, bir parçadan ötekine geçe geçe bakmaya zorlar; bağımsız kısımların bileşimiyle birlik uğraşısıdır. ...Resimlerimde belirlilik, biçimlerin görünürlüğünde kalmıştır. Tüm olarak izlendiğinde anlamda bir belirsizlik vardır. Burada söz konusu olan, sadece eninde sonunda gene de çözümlenebilecek bir bilmecenin daha da zorlaştırılması değildir; tersine burada daima belirsiz bir tarafın kalması uğraşısıdır. Bu belirsizlik görevi tek tek biçimlerin görünürlüğüne değil, bileşimin tümdeki anlamına verilmiştir. Bileşimin tümünde anlamın bağlantı kurduğu şey yoktur, var olması da gerekmez. Biçimlerdeki bellilik, karşıtlığın açılımıyla elde edilir. Biçimler salt düşünsellikte olabildiği gibi bütünsellikten yoksun doğa da bölük pörçük girer. Doğadan soyutlanmış elemanlar artık düşünsel soyut varlık olma yolundadır. Her iki halin de bir arada bulunabildiği bileşimlerin tümde bağlantı kurduğu şey düşüncededir.” (2) H. Avni Öztopçu’nun resimlerindeki
has a strong tendency to manifest itself. I hardly worked in order to make the elements seem with clarity and accuracy. Emphasis is over the boundaries of the object and linear approach separates the objects from each other. My target is comprehending the objects as permanent and tangible realities. Each form has been compelled in order to seem in the most typical way for themselves. Single (found by oneself) ornaments are improved in case of meaningful contradictions. In my paintings while each part is tightly bounded to the whole, at the same time tries to be independent. This is not randomness; singles are subjected to the whole, but never give up existing on their own. This forces the audience to see additively, which is an occupation for combination of the independent parts. …Certainty in my paintings remains in the visibility of forms. When it is watched entirely, there is an uncertainty in the meaning. In this case, this is not the complication of a puzzle; on the contrary it is just an occupation in order to conserve an uncertain part eternally. The duty of the uncertainty is dedicated to the meaning of the combination.
belirlilik - belirsizlik halinin dereceleri değişmiş olsa da devam eder. TEK’in ya da TEK’lerin hali, halleridir; his alanıdır; ve Tek’ler tek olarak kalırken aynı zamanda diğer teklerle mesafeli birlik olma çabası vardır. Biricik insana daha fazla dokunabilme ve bulunulan alan üzerinden geniş zamana ulaşma isteği hissedilebilir. (3) 1 - Öztopçu, H.Avni: Işık-Mekân-Obje / LightSpace-Object, İstanbul 1986, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anasanat Dalı Yüksek Lisans Çalışma Raporu. 2 - Öztopçu, H.Avni: Kurgusal Mekan / Fictional Space, İstanbul 1989, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anasanat Dalı Sanatta Yeterlik Çalışma Raporu. 3 - Sumer Biber, Pınar: 2015-2016 H. Avni Öztopçu atolye konuşmalarından notlar. / 2015-2016 H. Avni Öztopçu interview notes at the studio.
In the combination of all, the meaning is not related with anything. The certainty in the forms obtained with the expansion of contradiction. Forms can be in absolute intellectuality or can exist in nature devoid of holism and the elements isolated from nature are in the way of intellectual intangible existence. Both of these states can connect with each other intellectually.” (2) The certainty – uncertainty stages still continue in the paintings of H. Avni Oztopcu. This is the state of the individual or individuals and their feeling areas. While individuals remain on their own, at the same time it can be seen that they try to make a distant collaboration with the other individuals. They also aim touching a unique person further and it is perceivable that there is a desire for a journey to reach universal time through its own area. (3)
“ K o r u n a k l a r v e Te k ’ l e r ” “ Shelter s an d In di vi duals” Lütfiye Bozdağ, ÇAĞDAŞ 1985; Sayı / Issue:18 - Ekim / October 2014 İstanbul Mine Sanat Galerisi, Nişantaşı mekânında H. Avni Öztopçu’nun 1985 başlangıçlı “tek”lerini ve yakın zamanlarda gelişen “korunak”larını “Korunaklar ve Tek’ler” başlığı ile sergiliyor.
Istanbul Mine Art Gallery, in their Nişantaşı venue exhibits H.Avni Öztopçu’s 1985-onset “individuals” and lately developed “shelters” under the name of “Shelters and Individuals”.
Resim sanatına perspektifin girmesiyle birlikte, insan ve doğa arasındaki bütünlük ilişkisinin kavranması mümkün olmuş, tarihi boyunca sanat, doğa ve insan arasında bütünlüğün arandığı bir mecra haline gelmiştir. Evreni anlamaya çalışan insan, sorular sormuş, bazı kavramları açıklamaya çalışmıştır. Sanayi devrimi ile başlayan, bilimsel ve teknolojik gelişmeler, insanın daha önce deneyimlemediği yüksek hızla tanışması, yeni bir zaman algısıyla yüz yüze gelmemize yol açtı. Özellikle de,
Introduction of perspective in painting underlies apprehending the integrity relationship between man and nature, throughout the history, art becomes a medium in search of unity between nature and man. Man, who is trying to understand the universe, asked some questions, and tried to explain some notions. With the start of industrial revolution, scientific and technological advancements enabled man meeting with high speed which has never been experienced before, and this gave birth
4
fotoğraf makinesinin keşfinden sonra, iki boyutlu yüzeyde perspektif yaratma kaygısı bir makine tarafından yapılır olunca, sanatçılar resim yüzeyinde, görüneni yansıtan tasvirler yerine, görünenin arkasındaki zihinsel boyutu irdelemeye, “mekan ve zaman” ilişkisini düşünsel bir kaygıyla ele almaya yöneldiler.
facing with a new perception of time. Especially, after the discovery of the camera, when the concern of creating perspective in two dimension surface, has been realized by a machine, artists canalised examining the mental aspect of “space and time” concern that lies behind the visible, instead of reflecting the descriptions of the visible.
İnsan için en temel kavramlardan olan “zaman ve mekan”, H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde de en temel sorunsallar olarak ele aldığı kavramlar.
“Time and Space”, which is one of the main concerns of man, considered as the main problematical notions in H. Avni Öztopçu’s paintings as well.
1985 yılından itibaren “mekan ve zaman” ilişkisini düşünsel bir kaygıyla ele alan sanatçı, çoklu görme pratikleri geliştirerek analitik bir yaklaşım sergiliyor. H. Avni Öztopçu, sadece nesnenin, mekana aidiyetiyle değil aynı zamanda nesnenin zamana aidiyeti ile de ilgileniyor. Nesnenin zaman-mekan ilişkisi içinde sorgulanmasında; sanatçının amacı ne sadece elimizden kayıp giden zamana karşı dondurulmuş bir anı belgelemek, ne de zaman ile birlikte varolan bir anı yakalayarak, sonsuz kılmak.
Since 1985, the artist considers the “space and time” relationship with an intellectual concern, while developing multi-vision practices, shows an analytical approach. Öztopçu is not only dealing with the belongingness of object to the space, at the same time dealing with the belongingness of object to the time. In the inquisition of object in relationship of object and space; the aim of the artist is not only authenticating a saved moment against the time slipping through our hands, and not capturing and eternalizing a moment existing with the time.
Sanatçı, nesne ve uzay diyalektiği içindeki karşıtlıkların oluş halini, plastik dünyanın dilinde bir bütünün birbirini tamamlayan parçaları; boşluk ve doluluk, yatay ve dikey gibi kontrast kavramları döngüsel bir akış içinde okumamıza olanak veriyor. H. Avni Öztopçu; resimlerinde uzay kavramını, nesneler arasındaki boşluklar ve birbirini kesen ya da ardışık gelen düzlemlerle, perspektifi de kullanarak üç boyutluluk yanılsaması ile ilişkilendiriyor. Uzayın kurallarını kendisinin belirlediği bir kurgu ile sanata özgü sınırlanmış bir yüzeyde, sanatsal enstürmanların oluşturduğu bir dünya kuruyor. Referansları dış dünyadan gelmesine karşın, kompozisyonun içinde yer alan tüm ögeler sanatçının iç dünyasının yansımaları olarak da okunabilir. H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde hiçbir nesne tesadüfen mekanda yer almıyor.
The artist enables us to read the opposite notions in a circular flow like emptiness and fullness, vertical and horizontal; the being of opposites inside the dialectic of object and space, which are the complementary parts of a whole in the language of the plastic world. In his paintings, Öztopçu correlates the space notion with the gaps between the objects and crosscut planes or plane in series, and illusion of three dimensions by using the perspective. He builds a world which is composed of artistic instruments placed on an art-specific surface with a fiction which is composed by him and determines the rules of space. Although, the references of all elements in the composition are coming from the outer world, they can be read as the reflection of the artist’s inner world.
Nesne, zamanın içinde süregelen bir hareketliliğin ögesi olarak aidiyetini gösteriyor. Sanatçı, nesnenin zaman ve mekan aidiyetini çok yönlü bir perspektifte sorguluyor. Bu perspektif sanatçının resimlerinde 1985 yılından itibaren ele aldığı, her dönemin tavrı içinde kendi “Tek”lerini oluşturuyor; geçmiştekilerle hesaplaşarak kendi içindeki dönüşümlerle korunaklı alanlarda farklı arayışlara giriyor. Bu arayış yolculuğunda her dönemin; kendi düşünüş ve duyuş perspektifinden hareket eden sanatçının üretimlerinden tek’ler görüyoruz. Her dönem yeni arayışlara yönelen sanatçı, resimlerinde temel aldığı “zaman ve mekân” algısı içinde görünür olan ile duyulur olanın döngüsünü izlememize olanak sunuyor, otuz yıldır ele aldığı problematiği, kendi dönemleri içinde oluşan kurgusal değişimleri, bir bütün içinde görmemize olanak veriyor. H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde ele aldığı mekan-zaman ilişkisi, fiziki bir durumun ötesine geçen, duygu ve düşüncenin birlikteliğinde, sanatçının iç görüsü ile tasavvur ettiği imgesel bir sürecin yansımaları olarak karşımıza çıkıyor. Sanatçının düşüncesinde gelişen kurgu, resim yüzeyine aktarılırken, her elamanın kendine ait verileri oluşuyor ve oluşan bu veriler, formun, hareketin optik bir ifadesi olarak somutlaşıyor. Kullanılan tüm öğelerin hareketi ve ona karşı direnç gösteren yüzeyin yapısı, düzlemler ve ışık-gölge ile dikkati çekiyor. Yüzeyi bölen, tasnif eden her geometrik parçanın yeni bir düzlem oluşturma ihtimali gözleniyor. Dikeyler, yataylar, resim düzlemi üzerine yerleştirilen her parça, kendine ait bir anlam üretiyor. Plastik değerler, resim yüzeyinin boşluğunda sayısız şekilde bir araya gelirken, düzlem çeşitlemeleri zaman ve mekan algımızı da zenginleştiriyor. Düzlemlerin kestiği mekanlar, oluşturduğu koridorlar, nesne ve zaman arasında yeni ilişkiler kurmamıza neden oluyor. Öte yandan fiziki mekan, yapıtın kendisine dönüşerek, mekanda
In the paintings of H. Avni Öztopçu, no object is accidentally located in the space. Object demonstrates its belongingness in time as an ongoing element of mobility, and artist questions the belongingness of object to the time and space with a sophisticated perspective. Since 1985, this perspective constitutes its own “Individuals” in every attitude of each stage, also reckons with the past and with the metamorphosis inside, and give a start to his odyssey in sheltered areas. In this odyssey, we see the individuals of each stage which are sourced from the mentality and perception perspective of the artist. The artist who leans to new searches in his each stage, allows us to watch the circulation of the visible and audible in the “time and space” perception which are the baselines of his paintings, and also allows us to see the whole scenery; the problematique which has been discussed for 30 years, and the fictional conversions in his own stages. H. Avni Öztopçu’s discussion of spacetime relationship in his paintings goes beyond a physical state and with the synergy of emotions and thoughts confronts as the reflections of the en visioned imaginary process. Fiction progressed through the thoughts of the artist, while transmitted to the canvas, each element generates its own datas, and these datas concretize as form’s and motion’s optical expressions. The motion of all the used elements and the structure of the surface which shows resistance against it draw the attention with the planes and with the light and shadow. In addition to this, verticals, horizontals, and each piece placed on the painting are producing their own meanings and, while plastic values gathering in countless ways in the space of the painting surface, plane variations enriches our time and space perception. Spaces interrupted by planes and consisted corridors enable us to build a new relationship between the object and time. On the other hand,
yer alan zaman algısını da eserin içine dahil ederek dördüncü boyut hissini yaratıyor. Bu nedenle H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde yüzeyler, önemli bir sorgulamaya hizmet ediyorlar. Nesneler arasındaki boşluk, sadece nesneleri gösteren alanlar değil, aynı zamanda uzamın parçaları. Nesnelerin arasındaki boşluk bir tasarım ögesi olarak hem bir figür, hem de uzamın bir parçası. Uzam içinde birbirleriyle ilişkili olan planlar, bir yandan bir düzlemin yüzeyini oluştururken, diğer yandan düzlemin yüzeyini bölerek azaltıyor. Yatay dikey ya da düzensiz olan bu yüzeyler, diğer yüzeylerin bütünlüğünü bozacak şekilde mekanı kesiyorlar. Görsel dünyaya baktığımızda bir obje, diğer bir objenin ya önündedir ya da arkasında. Bitişik veya birbiri üzerine gelen yüzeyler arasında ise geçiş basamakları vardır, geometrik formlar gibi düzlemler de bazı faktörlerin etkisi ile üst üste gelmiş gözükürler. H. Avni Öztopçu’nun resimleri bu ardışıklığın gözlendiği kurgularıyla dikkati çekiyor. Sanatçının resimlerini, sadece yapıtı meydana getiren plastik düzenin çözümlenmesi olarak değil, aynı zamanda onun oluştuğu yer ve zaman bağlamı açısından kavramsal olarak da değerlendirmek yerinde olacaktır. Zamanın gelip-geçici olması, değişim ve süreklilik içermesi, kurgudaki diyalektiğin kavramsal olarak önemini artırıyor. Paul Virilio’ya göre, yeni küresel enformasyon teknolojisinde öne çıkan şey artık mekan değil, zaman. Modern sonrası yeni dönemde, zamanın hızı, gerçeklik algımızı hem yoğunlaştırıyor, hem de hızlandırıyor. Bu durum dünyasal zaman ve mekanın doğallığını parçalayarak, gerçekliğin salt bir zaman dışılık ve mekan dışılık olarak algılanmasına sebep oluyor. Ancak H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde hız ve parçalanmışlık yerine bütünlüğün, dinginliğin, yalınlığın ifadesi öne plana çıkıyor. Sanatçı, resimlerinde, sadece yüzeysel olan görüntüyü değil, ögelerin birbiriyle oluşturduğu karşıtlıkların den-
while physical space transforming to the work of art itself, and by incorporating the time perception in to the work creates a sense of fourth dimension. Therefore; the planes in Avni Öztopçu’s works, serves for a very important interrogation. The gap between the objects is not only areas plotting the objects; at the same time are parts of the space. Also, the gap between the objects as a design element is a figure and as well as a part of space. The plans which are related with each others in the space, at one side are creating a surface of a plane, on the other side reducing the surface of a plane by dividing. These vertical, horizontal or formless surfaces interrupt the space while disrupting the integrity of other surfaces. When we look at the visual world, either an object is in front of an object or behind another object. Between the adjacent and overlapped planes, there are transition steps, and like geometric forms planes seem overlapped by the effect of some factors. The paintings of Öztopçu draw an attention with the fictions composed of sequences. The paintings of the artist shouldn’t only be evaluated as an examination of plastic layout which creates the work of art, at the same time should be evaluated conceptually with space and time coherence. Ephemerality, conversion and continuity of time, enhance the conceptual importance of dialectic in fiction. And according to Paul Virilio, in new global information technologies, the most outstanding thing isn’t space, it is time. In the new post-modern period, the speed of time intensifies our perception of reality, and also accelerates it and this situation destroys the naturality of earthly time and space, and provokes to perceive the reality as time and space informality. But, the paintings of Öztopçu points out the integrity of serenity and simplicity expressions instead of speed and fragmentation. The artist considers not only the super
5
gesini önemsiyor. Bu karşıtlık tek tek ele alındığında, resim düzlemi üzerinde yer alan her dikey ve yatay kesit ile kendini gösteriyor ve yüzeyi etkileyerek onun iki boyutlu niteliğini bozuyor, düzlem üzerinde kendi etki alanını oluşturarak diyalektik bir devinime araçsallık ediyor. Sanatçı, her elemanın varlığını, zıt bir güce gösterdiği dirençle dengeliyor. Bu dirençte karşıt güçlerin nasıl birbirlerini güçlendirdiği veya zayıflattığını görüyoruz. Karşıtlıklar aynı zamanda oluşturdukları gerilimle bir dinamizim sağlıyor. Karşıtlıkların arasındaki dinamizm, bazen yatay ve dikeylerle, bazen ışık-gölge kontrastlığı, bazen de sıcak ve soğuk renklerin karşıtlığında görülüyor. H. Avni Öztopçu, bu sergisinde renklerin kontrastlığı yerine yatay ve dikey düzlemlerin, açık ve koyu değerlerin kontrastlığı üzerine odaklanarak minimalist ve yalın bir anlayışın izlerini sürüyor. Kompozisyonlarına bakarken bu dinamikleri birbirleriyle karşılaştırıp tek tek analiz etmemize daha sonra da bu parçaları bütünlememize imkân sağlıyor. H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde bütünlük önemli bir yer tutuyor, düşünsel boyutta olduğu gibi duyusal boyutta da görsel elamanları ilişkilendirerek bir bütün içerisinde düzenlemeye yönelik bir algı geliştirmemize olanak
6
ficial image in his paintings, also considers the balance of the oppositions originated by the elements. When this opposition examined, it can be seen on each vertical and horizontal section on the painting plane and with effecting the surface, it deforms its two dimensioned nature, and by creating its own domain, mediates a dialectic motion. Artist balances each element’s existence with a resistance against an opposite power. In this resistance, we are observing how opposite powers strengthen or weaken each other. At the same time, oppositions create a tension that ensures dynamism. This dynamism between the oppositions can be seen sometimes with the verticals and horizontals, sometimes with the light and shadow contrariness, and sometimes at the contrast of warm and cold colours. In this exhibition, Öztopçu scents out a simple and minimalist understanding by focusing on the opposition of vertical and horizontal planes, light and dark colours instead of the opposition of colours. When we look at his compositions, he enables us to compare these dynamics with each others, and analyse them one by one, and after that enables us to integrate all these parts. Integrity has a very important position in the paintings of H. Avni Öztopçu, and also enables us to develop a percep
tanıyor. İki boyutlu resim düzlemi ile sınırlandırılmış yüzey üzerinde, görsel unsurların uzamsal dağılımları algısal bir etki oluşturuyor. Sanatçı, algının bilinç zemininde yarattığı etki ile izleyicinin duyarlılık düzeyini provoke ederek duyusal algının kapılarını aralıyor. Yaptığımız analizde bu ayrıştırmanın bir bölümünü, biçim üzerinden dışsal etkileri göz önünde bulundurarak, bir kısmını da duyumlar üzerinden içsel tepkilerle yapmamıza vesile oluyor. H. Avni Öztopçu, İstanbul Mine Sanat Galerisi, Nişantaşı mekânında “Korunaklar ve Tek’ler” başlığı ile sergilediği resimlerinde ele aldığı en temel sorunsal olan “zaman ve mekân” algısını sorgularken, plastik sanatların imkânlarından nasıl yararlandığını, sanatın temel ögelerini nasıl ele aldığını görmemize imkan sağlıyor. Sanatçının bu ögelere yaklaşımını, 1985 den itibaren tarihsel bir döngüde görmek mümkün. Her çalışılan sanatsal üretim, içinde bulunduğu döneme göre şekillenir ve yorumlanır. Zaman-mekan sorunsalını, plastik dilin imkanları üzerinden yorumlayan H. Avni Öztopçu’nun “korunaklar ve tek’ler” sergisi, dönemlerin kendi içindeki koridorlarında süren arayışın izlerini sürerken, kendi iç dinamikleri içinde dönüşerek, değişerek geleceğe yol alıyor.
tion which helps us to organise correlating the visual elements in sensual aspect integrally, as already organised in mental aspect. On the surface which is limited with two dimensions, spatial distributions of the visual elements compose a perceptual effect. The artist, with the effect of perception created on the ground of conscious, provokes the sensitivity level of the audience and opens the doors of sensual perception. In our analysis, some parts of decomposition enable us to consider exterior impressions through shape, and other parts enable us to consider inner reactions through senses. In Mine Art Gallery, Nişantaşı, under the title of “Shelters and Individuals”, Öztopçu enables us to see how he benefits from the opportunities of the plastic arts, and how he deals with the main elements of art while questioning the fundamental problematic of “time and space”. Since 1985, it is possible to witness a historical cycle of artist’s approach to these elements. Each studied artistic production, shaped and rendered according to the period they are created in. H. Avni Öztopçu who renders the time-space problematic with the opportunities of plastic language, in his “Shelters and Individuals” exhibition is heading towards to the future while continuing his traces inside the corridors of the periods themselves, and transforming and altering in his inner dynamics.
“H. Avni Öztopçu’nun Uzam Yolu” “H. Avni Oztopcu’s Route of Space” Muammer Öner, Sanat Çevresi, Sayı / Issue: 121, Kasım / November 1988, Istanbul Avni Öztopçu, ilk araştırmaları sırasında Espas kavramı üstünde önemle durdu. Kant’ın “Mekan dış duyarlılığın şeklidir. Mekan ve zaman aklın her türlü deneyden önce gelen sezişlerdir. Herkes mekan ve zamanı gördüğünü sanır. Aslında görülen şeyler mekan ve zamanın taşıdığı şeylerdir.” yargısındaki yorumuna dayanarak, bu yorumunu biçimlendirme sorununu ele aldı.
In early researches of Avni Öztopçu, he emphasized the spacing concept. Regarding to Kant’s “Space is a form of external sensitivity. Space and time are the discernments of mind before any experiment. Everybody think they see space and time. In fact, the seen things are the things that brought in through by space and time” rendition, he made an approach to figuring concept.
Yeni Espas anlayışını “Soyut Espas” veya “Hayali Mekan” olarak niteledikten sonra resim, çalışmalarını “Mekan-Işık-Obje” kavramları bağlantısında “Kurgusal Mekan” bütünlüğüne ulaştırmaya çalıştığını görüyoruz. Biçim elemanı olarak açık-koyu’nun güçlü kontrastlarına öncelik verirken bu eğiliminin gerekçesini “açık-koyu”nun geriliminden yararlanmak istiyorum” olarak dile getiriyordu.
After he characterized spacing concept as “Abstract Spacing” or “Imaginary Space”, in his paintings we can see that he tries to reach the “Fictional Space” integrity correlated with “spacelight-object”. As he prioritizes the powerful contrast of light and dark as an element of figure, he verbalized this as “I want to benefit from the tension of light and dark”.
İlk çalışmalarında (1985), “karanlık” olarak nitelediği siyah ile “ışık” ve “aydınlık” olarak nitelediği beyazı ana gereçler olarak ele alıyordu. Koyu alanlar içine yerleştirdiği mekanik yapıdaki nesnelerin beyaz-gri derecelenmelerle sağladığı ışıklı kristal parlaklıkları ile, amorf motifleri içeren düzlemlerin diyagonal konumlarının da katılımıyla meydana getirdigi katmanlı kotrasların geometrik kurgusal bütünlügünü, bağlantılı hareket, tekrar ve doku ögeleriyle pekiştimeye çalışıtıgını görüyoruz. Daha sonraki çalışmalarında ise (1986) başlangıçtaki hareket kontrastları, yerini yatay ve dikey kontrastlara bırakırken, kontrast biçimler (Amorf - Kristal) terkedilip yerine mekanik nesnelerin geometrik düzlemlerini oluşturan ritmik öğelere yer veriliyor (İki Pencere’de). Gri-beyaz derecelenmelerinin de renk derecelenmelerine dönüşmesinin yanı sıra “Travers Espas” oluştuma çabasının “Volumetrik” yönü, saklı tutularak “Planimetrik Espas”a geçme eğilimi kendini gösteriyor (Yapraklar’da). Bu devrede ritmik tekrar öğeleri ise mekanik yapısını sürdürerek yer ve rolünü aramaya devam ediyor. Avni Öztopçu’daki bu değişimin nedeninin, resminde giderek önem kazanan “renk” ve “motif” eğilimiyle yakından ilgili olduğunu görmek çok güç olmasa gerek. Gerçekten de, sonraki çalışmalarında (1987) bu iki öğe, resminin temel yapısını oluşturduğunu görüyoruz. İlk çalışmalarında açık-koyu (siyah-beyaz) kontrasına yüklediği işlevin, sonraki çalışmalarında renk kotrasına yüklendiğini görüyoruz. (Tütün Çiçeği)
In his early Works (1985), the main elements are black which he identified as “darkness” and white as “light”. We see that he tried to reinforce the geometric speculative integrity of the stratified contrasts created by lighted crystal brightness of the mechanical objects which he placed inside the dark spaces with their greyish-white gradations, together with diagonal planes including amorphous motives with the connected motion, repetition and texture elements. In his later Works (1986), the contrasts of motions transformed in to vertical and horizontal contrasts, rhythmic elements which compose the geometric planes of the mechanical objects took the place of the contrast forms (amorphous-crystal). 1986 Meşale After the transformation of gray-white gradation to colour gradation, at the same time “Volumetric” side of the effort of composing “Traverse Spacing” supressed, “Planimetric Spacing” tendency revealed (Leaves). In this stage, rhythmic iterant elements sustain their mechanical structure and still continue searching for their roles.
Tek. Sl. - 237 / Individual Lft., 2015, Tuval Üzerine Yağlıboya / Oil on Canvas, 130x91 cm
Siyah-beyaz kontrast tutkusu ise grileşerek, bütünleyici alan ve geçişlere dönüşmüş olarak resmindeki yerini alıyor. Mekanik süslemeler, organik doku örgüleri, (Sarmaşık, Çiçekli Sütun v.b.) olarak kendini gösterirken, Espas anlayışı bu yaklaşımın kaçınılmaz sonucu olarak “Planimetrik” yapıda karar kılmış oldu.
of white and black contrast transformed in to gray, and participated in the painting as a complementary area. While mechanical ornaments take the form of organic texture patterns, Planimetric” structure has been adopted with respect to space as a result of this approach.
Üç yıl önce Kant’ın üstündeki “yıldızlı gök yüzünden” kalkan Avni Öztopçu, şimdi, “mavili-yeşilli” ve “çiçekli” bir “geçit” de bulunuyor.
Three years ago, after the arise up of Avni Öztopçu through Kant’s “Starry Sky Above me”, now found in a “passage” with “blue-green” flowers.
Understanding the reason of this conversion in H. Avni Öztopçu isn’t very hard while in his paintings “colour” and “pattern” are gaining more importance. In his later works, we see that these two elements start to compose the main structure of his paintings. While, we can see the functional importance of light and dark contrast (white - black) in the beginning, in his later works, we can see that colour contrast has more functionality. On the other hand, the passion 7
“H. Avni Öztopçu’nun resimlerinde ele
aldığı mekan-zaman ilişkisi, fiziki bir durumun ötesine geçen, duygu ve düşün-
cenin birlikteliğinde, sanatçının iç görüsü ile tasavvur ettiği imgesel bir sürecin yansımaları olarak karşımıza çıkıyor.
Sanatçının düşüncesinde gelişen kurgu, resim yüzeyine aktarılırken, her elamanın kendine ait verileri oluşuyor
ve oluşan bu veriler, formun, hareke-
tin optik bir ifadesi olarak somutlaşıyor.” “H. Avni Oztopcu’s discussion of space-
time relationship in his paintings goes beyond a physical state and with the synergy
of emotions and thoughts confronts as the
reflections of the envisioned imaginary process. Fiction progresed through the
thoughts of the artist, while transmitted to
the canvas, each element generates its own datas, and these datas concretize as
form’s and motion’s optical expressions.” Lütfiye Bozdağ, ÇAĞDAŞ 1985; Sayı / Issue: 18 - Ekim / October 2014