Milliyet Sanat Kasım 2012 No: 644

Page 44

MÜZİK

Halk Ozanı Neşet Ertaş, 25 Eylül’de hayata veda etti.

Kitlelere ulaşırken ölen müzik Neşet Ertaş sadece her ölümlünün modunu değiştirmeye muktedir bir müzisyen değil, babasından öğrendiğini kitlelere uygun hale getirmiş bir mühendis, mahçup bir dâhiydi. Bu evcilleşme neticesinde bu müzik bütün Türkiye’ye mâloldu. Zeki Müren’den Cem Karaca’ya, Yıldız Tilbe’ye icracı buldu. Buldu da n’oldu? METİN SOLMAZ metin@solmaz.net

BİR VARMIŞ bir yokmuş. Bir ehlikeyif ve yaratıcı aşiret, Abdallar; çalıp oynayıp yaşayıp giderlermiş. Dokuz abdal bir kaşıkla geçinirlermiş de eşeklerini kurt yermiş kaşık sesinden duymazlarmış. Aynı dokuz abdal bir kilimde uyurmuş, iki padişah bir iklime sığamazmış. Abdallar, beraber yaşama ve barış uzmanları. Mala mülke, makam mevkiye zerre kapılmadan, neşeden zevkten ödün vermeden, saygıda kusur etmeden yaşayıp giden, tamamı müzisyen bir aşiret. Yavaş yaşama pratisyenleri. Lafargue bilse, yanlarına yerleşirdi. Masal gibi değil mi? Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal başka nereden çıkabilirdi? Durumu Neşet Ertaş / Bayram Bilge Tokel söyleşisinden özetleyelim: “Yine bizim aşiretten birinin babası ölmüş, başsağMilliyet SANAT Kasım 2012

lığına gelenlere babasını şöyle anlatıyormuş: Benim babam bir ölüm öldü, bir elinde rakı, bir elinde esrail! Allah böyle ölümü herkese nasip eylesin...” Olay Muharrem Ertaş’a (siz manyetik bandın/radyonun icadına, zorunlu iskana, cumhuriyete, millileşme politikalarına vb.. de diyebilirsiniz) kadar müthiş bir özgürlük, zenginlik ve tabii ki otantiklikle seyreder. Derken Abdallara tok gözlülükleri dahi yetmez olur, sefaletle tanışırlar. Netice? Ölüm tabii. Basit bir sağlama yapalım. Eskilerden kayıt kuyut olmamasına rağmen yüzlerce isim sayılabiliyor. Muharrem Ertaş’tan sonra sayın bakalım. Neşet Ertaş, Çekiç Ali, Hacı Taşan. Bitti. Başka? Hadi Erol Cöke. Başka? Zorlayın. Ekrem Çelebi mi? Belki Şemsi Yastıman. Sonrası? Ankaralı Turgut, Oğuz Yılmaz mı? Yok artık. Hikayeyi toparlayalım. Muharrem Ertaş - Neşet Ertaş ekseninde Türkiye’de halk müziğinin pek çok önemli detayı anlaşılabilir. Bu müzik kaydedilmezken, yerelken bütün benzerleri gibi ‘dışarıdan’ zor

42

dinlenirdi, hatta sofistikeydi. Parmak ısırtacak bilgelikte, ermişlikte komple bir ‘gelenekti’. Neşet Ertaş çıktı, bu müziği evcilleştirdi. Bayram Bilge Toker buna “Makul tavizler verdi,” diyor. Muharrem Ertaş 1920’lerde üretimi neredeyse son bulmuş, can çekişmeye başlayan türkülere can suyu veren son müthiş temsilcilerden birisiydi. Türkiye’nin başka yerlerinde Aşık Veysel, Ramazan Güngör gibi kimi ‘numuneler’ de vardı tabii.

ELİTTEN DÜŞMANLIK GÖRDÜ Neşet Ertaş ise sadece her ölümlünün modunu değiştirmeye muktedir bir müzisyen değil, babasından öğrendiğini kitlelere uygun hale getirmiş bir mühendis, mahçup bir dâhiydi. Bu evcilleşme neticesinde limitli bir dinleyiciye ulaşabilen bu müzik bütün Türkiye’ye mâloldu. Zeki Müren’den Cem Karaca’ya, Yıldız Tilbe’ye icracı buldu. Buldu da n’oldu? Ne tuhaf değil mi? Kitlelere ulaşırken ölen bir müzik.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.