186 • B A N U
AVAR
larından birine geliyoruz. Evlerin hepsi çok lüks görünüyor. Hemen hepsi koca bahçeler içine kurulmuş 5-10 odalı villalar. "Neden bu kadar abartılı büyük bu evler?" diye soruyorum. Mustafa, "Gelenek ler sürüyor" diyor. "Ailede ne kadar oğul varsa o kadar aile bir arada yaşayacak bu evlerde. Evlendikçe artacaklar. Onu düşünerek evlerini yapıyorlar." Aralarında küçük olanlar da var. Onlar oğullarını göçten önce evermiş olanlar. Birinin kapısında incecik 70 yaşlarında sıcak tan kavrulmuş bir adam. Adı Zodi. 1990'da gelmiş vatanına. "Şimdi memnun musunuz?" diye soruyorum. Zodi, ellerini iki yana açıp, dişlerini gıcırdatıyor, "Ölmeden ya şıyoruz işte" diyor. "Emekli maaşı 230 grivna! Yeter mi?" diyor. 230 grivna 50 dolar ediyor. Bu para serbest piyasa ekonomisi nin yeni yeni egemen olduğu ülkede, ancak ev içi kapalı ekonomiy le ve tüm ailenin birbiriyle yardımlaşmasıyla güç bela bir geçim sağ layabiliyor. İşte o yüzden herkes ek gelir peşinde koşuyor. Yaşlılar pazarlarda bahçe ürünlerini satmaya çalışıyor. Dönüş yolunda Ekrem yolun iki tarafında değişik tarzdaki yer leşimleri işaret ediyor. Bir tarafta Rusların yaşadığı çok katlı az metrekareli çok yıpran mış görünen toplu konutlar. Öbür yanda bahçe içinde müstakil sür gün konaklan. Mustafa, Rusların yaşadığı toplu konutların en fazla 40 metre kare olduğunu söylüyor. "Yerleşimlerin çelişkisi Tatarlar ile Rus azınlık arasındaki uçurumu derinleştiriyor" diyor. Akmescit'in çevresi tümüyle göçmen yerleşimleriyle dolu. Mustafa "Sovyetlerin çöküşüyle vatana dönüş başladı. Devlet toprak verdi. Bu gördüğünüz evlerin yarısı zapt edilmiş topraklar üstüne kuruldu. Sonra tapularını aldılar." "Yeni yeni yapılmaya başlanmış binalar da var" diyorum. "Bun lar yeni gelenler mi?" "10-15 yıldır göç sürüyor. Şimdi gelenler daha çok zorluk çe kiyor."