İ NG İ L İ Z GÖ RG Ü C Ü L ÜGÜ
156 •
ikinci bilgi derecesi belgitlemeli bilgidir. Bu durumda an düşüncelerin anlaşıp anlaşmadıklarını dolaysızca algılamamakta ama bunu yapabilmek için kimi düşüncelerin araya giı ıııelerine gereksinmektedir. Locke burada birincil olarak matematiksel uslamlamay ı , bir önermenin tanıtlanma ya da belgitlenmesini düşünmektedir. Demektedir ki. bir üçgenin üç açısının iki dik açıya eşit oldukları konusunda dolaysız sezgisel bilgimiz yoktur: 'araya giren' düşüncelere gereksiniriz ki, söz konusu anlaşma bunların yardımıyla tanıtlanacaktır. Bu tür belgitlemeli bilginin sezginin kolaylık ve açıklığından yoksun olduğu söylenmektedir. Aynı zamanda uslamlamadaki her adımın sezgisel pekinliği var dır. Ama eğer Locke tasımsal uslamlamaya edimsel olarak yö neltmiş olduğundan daha çok dikkat yöneltmiş olsaydı, bu son bildirimin gerçekliği konusunda biraz kuşku duyabilird i . Çünkü <llumsal bir önerme kapsayan geçerli bir tasımsal uslamlama ola bilir. Ve olumsal bir önermenin gerçekliği Locke'un sezgisel pe kinlik dediği düzeyde bilinmez. Terimler arasında hiçbir zorunlu bağıntı yoktur: bu yüzden onu dolaysızca algılayamayız. Başka bir deyişle, yorumcuların bel inmiş oldukları gibi , Locke'un bel gitleme düşüncesi kaçınılmaz olarak belgitlemeli bilginin erimini çok dar bir alana sınırlamaktadır. Sezginin ve belgitlemenin dışına düşen bilgi bilgi değil ama "inanç ya da görüştür, en azından tüm genel gerçeklikler açısın dan.'7 Bununla birl ikte, tikel varoluşun duyusal bilgisi söz ko nusudur. Kimileri. demektedir Locke, düşüncelerimize karşılık düşen şeylerin varolup olmadıkları konusunda kuşku duyabilir ler: 'ama gene de bize burada, sanırım, bizi kuşkunun ötesine götüren bir kanıt sunulmaktadır.'8 Bir insan güneşi gündüz gör düğü zaman, algısı gece sırasındaki güneş düşüncesinden ayrı dır: ve bir gülün kokusunu koklamak ve anımsamak arasında su götürmez bir ayrım vardır. Eğer tümünün bir düş olabileceğini söylerse. gene de kabul etmek zorunda kalacaktır ki ateşte olmayı düşlemekle edimsel olarak içinde olmak çok ayrı şeylerdir. 7
E. . 4 . 2. 14; il.
s.
185.
KA.g._ı:
,
s.
186.