İşçilerin Sesi Nisan 2013

Page 8

İşçilerin Sesi

OLAĞANÜSTÜ KONGRELER DÖNEMİ:

VİTRİN DEĞİŞECEK! DİSK’in olağanüstü kongre toplayacak olmasının nedeni işçi sınıfına yönelik politikalardaki farklılıklar değil DİSK Başkanlığını yürüten Genel-İş sendikasının kendi iç hesaplaşmasıdır. Seyfi ADALI

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Nisan ayının ilk hafta sonu olağanüstü kongre toplayacak. Türk-İş’te de olağanüstü kongre toplanmasına dair sesler giderek daha çok duyuluyor. Türk-İş bünyesinde 10 sendikanın oluşturduğu Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) olağan kongrede muhalefetini açıklamış, ancak kongrede başarısız olmuştu. İki işçi konfederasyonu da, olağan kongrelerinin üzerinden bir yıl geçmeden olağanüstü kongre tartışmalarına sürüklendi. Olağanüstü kongre nasıl mümkün olur? İki konfederasyonun iç sorunları ve çözüm yolları konusuna değinmeden önce, olağanüstü kongreler hakkında bir iki konuya dikkat çekmek gerekli. “Olağanüstü kongre” demokratik bir mekanizma olması gerekirken, mevcut yasalar ve uygulamalara bakıldığında, iktidardaki yönetim onay vermeden pek de mümkün olmuyor. Eğer ciddi bir mali yolsuzluk vb. gibi ayyuka çıkan, basına yansıyan açık verilmemişse, olağanüstü kongre toplanması “yönetim kurulu kararı”na

bağlıdır. Üstelik olağan kongre için seçilmiş eski delegelerle kongre toplanacağı için, yeni bir soluk da kongrelerde hissedilmeyecektir. Taşlar yeniden karılıp, yeni bir diziliş yapılacaktır. Oyuna devam edilecektir. Bir örnek verelim: Hava-İş olağan genel kurulu 146-146 sonuçlanmış ve mahkeme kararıyla geçersiz bir oy geçerli sayılarak, eski yönetim iş başında kalmıştı. Muhalefet (Gökkuşağı Hareketi) bir yıl sonra olağanüstü genel kurul için yasal girişimde bulundu. Yasal sınır olan yüzde 20 delegenin iki katı sayıda imza toplayıp yönetime başvurdu. Sendika yönetimi reddetti. İş Mahkemesine başvurdu, reddetti. Yüksek mahkeme de onay verdi. Olağanüstü kongrelerin demokratik bir denetimden çok yönetim kurulunun isteğiyle yapılabilen kurullar olduğunu unutmayalım. Nitekim, DİSK yönetim kurulu karar aldığı için olağanüstü genel kurula gidilebiliyor. Türk-İş’te yarılma daha açık ifade edilmesine rağmen, Türk-İş’te olağanüstü genel kuruldan çok daha fazla söz edilse bile, Türk-İş yönetimi karar almadığı için, olağanüstü kongrenin şimdilik sadece sözü var. Dolayısıyla, sendikal yasaların tü-

münde gördüğümüz ortak yan şudur: Merkez yönetimler, sendikal bürokrasi yasal korunma altındadır. Haber-İş örneğinde de görüldüğü gibi, 30-31 Mart’ta yapılacak olağanüstü genel kurul yönetim kurulu kararıdır ve yönetimin iç hesaplaşmasını tamamlamak, bir ekibi tasfiye etmek üzere toplanmaktadır. Olağanüstü kongrelerde sorun çözümünden çok, merkezi ekibin kendini güçlendirerek diğer ekipleri tasfiyesiyle sonuçlanır. DİSK’te olağanüstü kongrenin nedenleri Türk-İş’te olağanüstü kongre tarihi kesinleşmedi. DİSK’in kongre toplayacak olmasının nedeni ise, bilindiği kadarıyla işçi sınıfına yönelik politikalarda, izlenen sendikal çizgi hakkında farklılıklar; sendikal anlayışlar, fikirler temelinde bir hesaplaşma değildir. DİSK Genel Başkanlığını yürüten Genel-İş sendikasının kendi içinde anlaşmazlığa düşmesidir. Bu anlaşmazlık, Şişli Belediyesi işçilerinin üyesi olduğu şubede yaşanan olağanüstü kongre ile su yüzüne çıkmıştır. Şube kongresini Devrimci İşçi Hareketi grubunun adayı kaybetmiş ve yine Devrimci İşçi Hareketi listesinden genel

başkan olan DİSK Genel Başkanı, bu tasfiyeye sessiz kalmış, CHP çizgisine boyun eğmiştir. DİSK’te giderek artan şekilde kendini hissettiren ve istifalara yol açan “dış müdahale”, DİSK bünyesinde tepki çekmiştir. Hatırlanacağı gibi Devrimci İşçi Hareketi’nin Genel-İş üzerinden DİSK Genel Merkezinde etkisini artırması, DİSK Genel Sekreteri ve Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu’na suçlamalarda bulunması ve suçlamalara DİSK’in kurumsal olarak cevap vermeyişi, Serdaroğlu’nun DİSK yönetimden istifasına yol açmıştı. DİSK Olağanüstü Kongresinde çözülmek istenen, Genel Merkez yönetimi içinde yeniden dizilişi sağlamaktır. Olağan kongresinin de CHP hakimiyetinde geçen DİSK üzerinde, yine CHP denetimde ulusalcı bir sendikal diziliş gündemdedir. Sendikalarda CHP taktiği Olağanüstü kongrelerin müm-

BÜROKRATİK SENDİKACILIĞIN GELDİĞİ SON NOKTA Seyfi ADALI

19 Mart’ta Haber-İş Sendikası Genel Merkezine bir saldırı oldu. Bu saldırı önce medyada büyük bir dalgalanma yarattı ama ardından sendikacıların koltuk kavgası olduğu anlaşıldı. Haber-İş Sendikası hem bürokratik bir sendikadır hem de geleneksel olarak aşırı sağcı siyasal eğilimde olan yöneticilere sahiptir. Önceki Başkan Ali Akcan Büyük Birlik Partiliydi; sonraki yöneticiler de aşırı sağın farklı eğilimlerini temsil ediyorlardı. Bu yöneticilerin kendi aralarındaki kavganın, işçi sınıfının çıkarları için olmayacağını herkes bilir. Nitekim kavga da işçilerin hakları için yapılacak işler üzerinden başlamamıştır. Sendikanın hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı bulunduğu için yaklaşık 1 yıl önce mali sekreterlik görevinden

8

uzaklaştırılan Salih Taşdemir, 30-31 Mart’ta yapılacak olağanüstü genel kurulu erteletmek kastıyla daha önce çeşitli yasal ve yasadışı girişimlerde bulunmuş, bunlar boş çıkınca saldırı düzenlemiştir. Olay bununla kalsa lanetler geçer giderdik. Ancak, Salih Taşdemir’in ekip arkadaşları arasında Levent Dokuyucu ismini görünce, kendisine sosyalist diyen bir sendikacının bu kadar pisliğin içine batmış olmasını görmezden gelemezdik. Nitekim, Evrensel Gazetesi bu olayı görmezden geldi. Tabii bu onların bileceği bir şeydir. Levent Dokuyucu’nun fiilen saldırıda yer alıp almadığını bilmiyoruz. Ancak, Çankaya İlçe Seçim Kurulu Kararına göre, Haber-İş Genel Sekreteri Levent Dokuyucu “ekibin içinde”; 3 kişiden biri. Sendikanın 30-31 Mart tarihlerinde yapılacak olağanüstü genel kurul kararını ip-

tal ettirmek için, sahte bir yönetim kurulu defteri düzenleyip, karar alıp seçim kuruluna bildirmişler. Seçim kurulu bu sahteciliği açığa çıkartınca, saldırı gerçekleşmiş. Levent Dokuyucu, zamanında devrimcilik yapmış diğer sendika bürokratları gibi, süreç içinde bu mekanizmanın bir parçası oldu. Birçok solcu bürokrat işçi sınıfının çıkarlarını temsil etme iddiasıyla, kişisel gelecekleri için sendikalarda “solcu rolü” oynuyorlar. Sendikal yapıların içinde temiz kalmamızı sağlayacak tek şey, işçi denetimidir. İşçilerin denetlemediği, liste hesaplarıyla yönetimlere gelen tüm sol/sosyalist sendikacıların akibeti bundan başkası olamaz. Bu ibret verici öykünün Sendikal Güç Birliği Sendikacılarının çoğu için farklı düzeylerde geçerli olduğuna tanığız. Tabii ki, kişi olarak Levent Dokuyucu ile ilgili

değiliz. Ancak, onun gibi sendika bürokratlarının ortaya çıkmasına fırsat veren, kendisine solcu, sosyalist diyen siyasal anlayışların sorgulanmasını önemsiyoruz. Sendikal mücadeleye dair yanlış kavrayışa göre, sendikalarda ne olursa olsun yer almak “sınıf devrimciliği” sayılıyor. Tam aksine! Sol sendika bürokrasisine destek vermek, işçi sınıfının bağımsız hareketini inşa etmenin ertelenmesine neden olacağı gibi, işçileri de yanıltır. Sendikalardaki çalışma, “sendika yönetimine gelmek” üzerine kurulmamalı, bütün işçilere seslenen bir politikayla hareket edip, işçilerin gücüne dayanmak suretiyle yönetimlerde yer almak düşünülmelidir. Aksi halde tabanı olmayan bir solcu sendika yöneticisinin, ya bürokrasinin baskılarına boyun eğmek ya da sendikadan atılmaktan başka seçeneği olmayacaktır.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.