İnsanca, Pek İnsanca 1
varlıkların, şair filozofların ve felsefe yapan sanatçıların), k e n d i içlerinde buldukları tüm duyguları, insanın temel özleri olarak ele alma ve böylelikle kendi dinsel duyguları nın da sistemlerin düşünce yapısı üzerinde önemli bir etki de bulunmasına izin verme alışkanlıkları yol açmıştır buna. Filozoflar çoğu kez dinsel alışkanlıkların geleneğiyle ya da en azından o "metafizik gereksinim"in çok eskiden miras kalan gücüyle felsefe yaptıkları için, aslında Yahudi ya da Hıristiyan ya da Hint dinsel görüşlerine çok benzeyen - tıpkı çocukların anneye benzemesi gibi - öğretilere ulaşmışlardır ama bu örnekte babalar çocukların annesinin kim olduğun dan, alışılageldiği üzere emin olamamışlar, - tersine şaşkın lıklarının masumluğuyla, tüm dinlerin ve bilimin aileden gelen benzerliği masalını uydurmuşlardı. Gerçekte ise din ile gerçek bilim arasında ne akrabalık, ne dostluk, ne de düş manlık vardır: onlar başka başka yıldızlarda yaşarlar. Son umutların karanlığının ötesinde dinsel bir kuyrukluyıldızın ışıidamasma izin veren her felsefe, kendisinde bilim olarak sunduğu her şeyin üzerine kuşku düşürür: tüm bu her şey de tahminen yine dindir, bilim kılığında olsa bile. - Ayrıca: tüm halklar belirli dinsel şeyler - örneğin bir tanrının varlığı - hakkında görüş birliğinde olsalardı bile (laf aramızda bu noktada böyle bir şey söz konusu değildir), bu görüş birliği sadece iddia edilen şeylere, örneğin bir tanrının varlığına yö nelik bir k a r ş ı a r g ü m a n olurdu: hakçası, cansensus gentium4 ve genel olarak cansensus hominum5 sadece bir delilik olabilir. Buna karşılık, hiçbir konuya ilişkin olarak bir cansensus omnium sapientum6 yoktur asla, Goethe'nin şiirinde sözü edilen tek bir istisnayla: Tüm zamanların tüm bilgeleri Gülümser ve göz kırparlar ve görüş birliği ederler ki: 4 s
Sıradan insanların, halkın görüş birliği. (Lat.) (ç.n.) İnsanların görüş birliği. (Lat.) (ç.n.) Bütün bilgelerin görüş birliği. (Lat.) (ç.n.) 85