bir gelişme saptamaktadır: «Gerçekte bulunduğum noktadan bakıldığı zaman, dünyanın öteki bütün noktaları* canlı ve gö nül etkileyen gerilimİeri açısından dinamik bir görünüm biçiminde örgütlenir. Bu görünüm yakm-uzak görünümü dür .»(28) Eskiden Bergson’da zaman açısından olduğu gibi, burada da uzay açısından insanbiçimei eğilimdeki öznellik, insanbiçimciliğe karşı olan bilime karşı daha yüksek ilke olarak ileri sürülmektedir. Görüldüğü üzere buradaki ideolojik geriieyiş, Antik Çağa da olduğundan daha az belirgin değildir. Önemli fark, şu noktadadır: Bilimsel düşüncenin geçirdiği sarsıntı, bili min yöntembilimini ve uygulamasını çok daha az ölçüde et kilemektedir. Bu açıdan genel bir saptama niteliğinde ol mak üzere, gerçekliğin kavranmasının ilerleyişi ve bunun gün lük yaşamı etküeyişi, engel olunamaz akışını sürdürmekte dir. Bu saptama hiç kuşkusuz ancak genel nitelikte olabi lir, çünkü dünya görüşü, bilgi kuramı, vb. ile uygulama arasında bir Çin şeddinin yapılması olanaksızdır. Ayrıca çağdaş insanbiçimcilik o denli soyut bir silikliktedir ve o denli yüceltilmiştir ki, yüzeyde bir yöntem değişikliği gö rüntüsü yaratmaksızın bilimlerin yöntembilimine süzülebilir. Öte yandan insanbiçimei dünya görüşünün özellikle bu tür den bir işlev değişimi, zamanlar arasındaki değişikliği açık biçimde sergiler: însanbiçimcilikten uzaklaşma eğilimi ger çekliğin bilimsel yansıtılması alanında kesin bir yengi ka zanmıştır ve sözü edilen eğilimin etkileri —bu tür ideolojik gerilemelere karşın—, bilim ve günlük yaşam alanındaki uygulamada durmaksızın genişlemektedir. Bilimsel-insanbiçimciliğe karşı görüşün bu uygulaması ve buna bağlı olarak insanoğlunun toplum içersinde kendi yaşamı üzerindeki egemenliğinin felsefe açısından gerekçe 28 j. Ortega y Gasset: Der Mensch tindi das Mass dieser Erde (insanoğlu ve bu Yeryüzünün Ölçütü), Frankfurter Allgemeine Zeitung,
Ekim 1954.
113