koku

Page 58

Kanada'da kırılıyorlardı, tabii daha yoldayken tifodan gitmemişlerse. Savaş bir milyon insanın canına, Fransa kralının sömürgelerine, katılan bütün devletlerin de bir hayli parasına mal olmuştu, öyle ki sonunda yürekleri istemeye istemeye bitirmeye karar verdiler. Grenouille bu süre içinde bir kere, hiç farkına bile varmadan donacaktı neredeyse. Firfiri salonda beş gün yatmıştı, sonra mağarada gözlerini açtığında soğuktan kımıldayacak halde değildi. Hemen gene kapadı gözlerini, uykuda ölmek için. Ama birdenbire havanın değişmesi uyuşukluğunu çözdü, kurtardı onu. Bir keresinde kar öyle yükselmişti ki, yosunlara kadar yol açmaya gücü yetmedi. O zaman da, donup katılaşmış yarasaları yiyerek beslendi. Bir keresinde mağaranın önünde ölü bir karga buldu. Kargayı yedi. Bunlar, yedi yıl boyunca dış dünyadan farkına vardığı tek olaylardı. Bunun dışında yalnız dağında, yalnız ruhunun kendi yarattığı ülkesinde yaşadı. Ölene kadar da orada kalırdı (çünkü hiçbir şeyi eksik değildi), eğer bir felaket olup da onu dağdan kovalamasa, gerisin geri dünyaya tükürmeseydi. XXIX Bu felaket deprem değil, orman yangını değil, toprak kayması değil, dehliz çökmesi değildi. Kesin144 likle dış değil, bir iç felaketti, o yüzden de özellikle etkileyiciydi, çünkü Grenouille'in onca güvendiği kaçış yolunu tıkıyordu. Uykudayken olmuştu. Daha doğrusu, hayal görürken. Daha kesini, düşlediği kalbinde uykuya dalmış hayal görürken. Firfiri salondaki kanepede yatmış uyuyordu. Çevresinde boş şişeler diziliydi. Olağanüstü çok içmişti, hatta sonunda kızıl saçlı kızın kokusundan iki şişe birden. Galiba bu olmuştu fazla gelen, çünkü uykusu, gerçi her zamanki gibi ölüme yakın bir derinlikte idiyse de, bu kez düşsüz değil, hayalete benzer düş dizileriyle doluydu. Bu diziler, bir kokunun açık seçik tanılanabilen parçaları halindeydiler. Önce ince şeritler halinde Grenouille'in burnunun ucundan geçip gidiyorlardı, sonra yoğunlaştı-lar, buluta benzediler. Şimdi sanki, üzerinde sisin yükselmeye başladığı bir bataklığın ortasında gibiydi. Sis yavaş yavaş, gittikçe yükseliyordu. Çok geçmeden Grenouille hepten sise gömüldü, sis iliklerine kadar işledi, bulutların arasındaysa bir damla bile hava kalmamıştı. Boğulmak istemiyorduysa bu sisi solumak zorundaydı. Ve sis, söylediğimiz gibi, bir kokuydu. Ve Grenouille, ne kokusu olduğunu biliyordu. Sis, onun kendi kokuşuydu. Onun, Grenouille'in öz-kokusuydu sis. İşin müthiş yanı da şuydu ki Grenouille, bu kokuyu, kendi kokusu olduğunu bildiği halde, duyamı-yordu. Bütünüyle kendi içinde boğulur bir haldeydi, ama bir türlü kendi kokusunu alamıyordu! Bu kafasına dank ettiğinde öyle bir çığlık attı ki, duyan diri diri yakıyorlar sanırdı. Çığlık firfiri salonun duvarlarını, sarayın surlarını yıktı, Grenouille'in kalbinden çıkıp çukurlar, bataklıklar, çöller aşarak bir yangın fırtınası gibi, ruhunun geceyi yaşamakta olan ülkesine yayıldı; ağzından dehlizin kıvrımlarını geçip bir hışım gibi çıktı dışarı, SaKoku 145/10 int-Flour yaylasını aşarak dünyaya yayıldı -sanki bağıran o değildi de dağdı. Grenouille ise kendi çığlığından uyandı. Uyanırken, kendisini boğmak isteyen, kokusu duyulmaz sisi kovalayacakmış gibi çırpındı durdu. Ölüyordu korkudan, ölüm korkusuyla bütün vücudu tirtir titriyordu. Çığlık sisi yırtmış olmasaydı kendi içinde boğulup gidecekti- dehşet verici bir ölüm. O anı düşündükçe hâlâ tüyleri ürperi-yordu. Daha öyle titreye titreye oturup korkunun darmadağın ettiği kafasında uçuşan düşünceleri yakalamaya çalışırken, daha şimdiden çok iyi anladığı bir şey vardı: Yaşamını değiştirecekti, hem de, sırf böyle korkunç bir hayali bir daha görmemek için olsa bile. Bir daha görürse sağ çıkamazdı bu hayalden. Çulu omuzlarına attı, sürünüp dışarı çıktı. Dışarıda zaman kuşluk zamanıydı, şubat sonunda bir kuşluk. Güneş parlıyordu. Çevre ıslak taş, yosun, su kokuyordu. Rüzgâr hafif bir anemon kokusu getirmeye başlamıştı bile. Mağaranın önünde yere oturdu. Güneş ısıtıyordu insanı. Taze havayı içine çekti. Kaçıp kurtulduğu sisi düşündükçe hâlâ tüyleri diken diken oluyor, sırtına vuran sıcağı hissettikçe hazdan ürperiyordu. Gene de iyiydi bu dış dünyanın daha var


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.