Necip Fazıl Kısakürek _ Aynadaki Yalan

Page 19

— Anne, deli olursam beni hastahanelere bırakmaz, yanında alıkorsun, değil mi? Herhalde zararsız bir deli olurum. Beni bırakma, anne! — Hiç yanından ayrılır mıyım oğlum? Naci, annesinin dizlerine gömülü başını bir ân için kaldırdı, annesine baktı: — Allah beni affeder mi anne? Annenin elleri Naci'nin saçlarında.— Eder oğlum; umarım ki, anne duasını yerde bırakmaz. Naci'nin başı yine annesinin dizlerine düştü. Ağlıyorlar... Naci artık herkese tabii adam taklidi yapıyor. Geceleri üstünü örtmeye gelen annesine de uyku taklidi... Yemek yerken iştiha taklidi... Üniversitede aklı başında bir adam taklidi... Sanki kendi haline bıraksa yüzünün çizgileri bir ceviz gibi yamru-yumru büzülecekmiş de görenler ıstırabını anlayacakmış gibilerden onları germeye çalışması... Tebessüm, yanaklarını kezzap sürülmüşcesine acıtan bir şeydir. Gözleri dibindeki faciayı ifşa etmesin diye takma gözlerle değiştirilmiştir. Ellerini bile fazla hareket ve işaretten alıkoymuş, adetâ felce uğratmıştır. Bu kadar mı? Ruhu bir tarla... Vehimlerden bu tarlaya kara bulutlar halinde çekirge hücumu... Tarlanın rengi, yeşil başak yerine, yeşil çekirge... Gözlerini kapattığı zaman da kıvrım kıvrım beyni kanıyor. Her fikir, bu kıvrımlar arasından akan siyah bir kan damlası... Ne vehimler, ne şüpheleri.. Bakın neler: Ya bir sabah yatağından doğrulmaya çalışırken lisânını unuttuğunu ve kafasında tek kelimeye yer kalmadığını farkedecek olursa?.. Ya emniyetle bastığı yer birden çöküp arzın ateş merkezine kadar bir tünel açılacak ve onu yutacak olursa.. Ya bütün yükseklikler.çukura ve çukurlar yüksekliğe dönecek olursa?.. Bütün bu fikirlerin deli saçması olduğunu bilmiyor, anlamıyor değildi. Onları bedahet hissi dediğimiz bir sezişle cevaplandırıyor ve frenlemeyi başarıyordu ama azabını üstünden atamıyordu. Hey gidi hey... Şu etrafındaki kolaycı, bedavacı insanlara da bak!.. Bedahet duygularının çek-çek arabalarında 41 keyif sürerek mesafeleri aşan insanlar... Bu insanlardan kime bahsedebilir halinden... Kime ve hangi dille anlatsın halini... Yoksa zaman, mekân, mazi, tarih, eşya, hareket, bu dünyada ne varsa hepsi birden yalan da bütün insanlık kendisini aldatmak için birlik mi olmuştur?.. O noktaya varıyor ki, şüphesi, gerçek diyebileceği tek şey kalmıyor. Meselâ... Ayvanın rengi sarı mıdır?.. Evet sarı!.. Nereden belli?.. Herkesin sarı dediğinden... Đyi ama, bu, kelimede ortak bir gerçek... Đnsanlar birbirinin göz bebekleri içinden bakabilirler ve kelimelerdeki ortaklıklarını tek fert halinde yaşayabilirler mi? Sonsuz öksüzlük... Hayır, hayır, bu ıstırap dayanılır, çekilir gibi değildir. Düşünmemek için ne yapsın?.. En azından vücudunda bir yara açıp onun maddî acısıyla manevi acısını dindirmeye mi baksın?.. Saçma!.. Bu, gölgeyi gömmek için üzerine toprak dökmeye benzeyecektir. Gölge daima üste çıkacak ve toprak altta kalacaktır. O Bir gece, bir gece... Her biri aynı gecelerden bir gece... Bitişikteki köşkten Kur'ân sesi geliyor. Birkaç gün önce o köşkten bir cenaze çıkmış ve şimdi hatim için toplanılmış bulunuluyor. Bazı kelimelerini anlar gibi olduğu bir âyet yıldırım gibi kalbini yaktı: — «Allah hiçbir nefse gücünden fazlasını yüklemez.» Derin bir nefes aldı. Kurtulmuş muydu yoksa?.. Madem yükü bu kadar ağırdı, demek onu çekecek güce de sahipti. Müthiş bir iftihar duygusu içinde devleşmişti sanki... Doktor mu?.. Ne münasebet!.. «Ruh doktoru» denilen 42


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.