02 Haziran 2011

Page 2

2

LÂHÝKA

2 HAZÝRAN 2011 PERÞEMBE

‘‘ Kâinat bu geceyi alkýþlýyor

‘‘

Leyle-i Regâib’in kudsiyetini ve Hazret-i Risâletin bir derece, bir cihette âlem-i þehâdete teþrifinin umum kâinatça ve bütün asýrlarda nazar-ý ehemmiyette ve Rahmeten li’l-Âlemîn olduðunu ispat etti ve kâinat o geceyi alkýþlýyor diye gösterdi.

A

ziz, sýddýk kardeþlerim, Evvelâ: Seksen küsur sene bir ömr-ü maneviyi sizlere kazandýracak olan þuhur-u selâse-i mübarekeyi ve bilhassa bu geceki leyle-i Regaibi tebrik ediyoruz.

Kastamonu Lâhikasý, Mektub No: 98, s. 204

*** Aziz, sýddýk kardeþlerim, Evvelen: Seksen sene bir mânevî ömr-ü bâki kazandýran þuhur-u selâsenizi ve mübarek kudsî gecelerinizi ve leyle-i Regaibinizi ve leyle-i Mi'racýnýzý ve leyle-i Berâtýnýzý ve leyle-i Kadrinizi ruh u canýmýzla tebrik ve herbir Nurcunun mânevî kazançlarý ve duâlarý umum kardeþleri hakkýnda makbuliyetini rahmet-i Ýlâhiyeden rica ve hizmet-i Nuriyede muvaffakiyetinizi tebrik ederiz. Emirdað Lâhikasý, Mektub No: 304, s. 682 *** Aziz kardeþlerim, Size iki pusulayý Leyle-i Regâib’den altý saat evvel yazdým. “Hizbu’n-Nûriye” kâðýt ile teslimden sonra, kat’iyen benim kanaatimde bir nevî Mu’cize-i Ahmediye olarak, iki aydan beri mütemâdiyen kuraklýk ve yaðmursuzluk, her tarafta dâimâ namazlardan sonra pek çok duâlarýn akim kaldýðý ve herkes me’yusiyetten derd-i maîþet endiþesiyle kalben aðlarken, birden Leyle-i Regâib—bütün ömrümde hiç mislini iþitmediðim ve baþkalar da iþitmediði— üç saatte yüz defa, belki fazla tekrarla melek-i ra’dýn yüksek ve þiddetli tesbihâtýyla öyle bir rahmet yaðdý ki, en muannide dahi Leyle-i Regâibin kudsiyetini ve Hazret-i Risâletin bir derece, bir cihette âlem-i þehâdete teþrifinin umum kâinatça ve bütün asýrlarda nazar-ý ehemmiyette ve Rahmeten li’l-Âlemîn olduðunu ispat etti ve kâinat o geceyi alkýþlýyor diye gösterdi. Emirdað Lâhikasý, Mektub No: 16, s. 79 *** Aziz, sýddýk kardeþlerim, Sual: “Tevafukla bu kerâmet nasýl kat’î sabit olu yor?” diye kardeþlerimizden birisinin sualine küçük cevaptýr. Elcevap: Birþeyde tevafuk olsa, küçük bir emare olur ki, onda bir kasýt var, bir irade var; rastgele bir tesadüf deðil. Ve bilhassa tevafuk birkaç cihette olsa, o emare tam kuvvetleþir. Ve bilhassa, yüz ihtimal içinde iki þeye mahsus ve o iki þey birbiriyle tam münasebettar olsa, o tevafuktan gelen iþaret sarih bir delâlet hükmüne geçer ki, bir kasýt ve irade ile ve bir maksat için o tevafuk olmuþ, tesadüfün ihtimali yok. Ýþte, bu mesele-i Mi'raciye de aynen böyle oldu. Doksan dokuz gün içinde yalnýz Leyle-i Regaib ve Leyle-i Mi'raca yaðmur rahmetinin tevafuku ve o iki gece ve güne mahsus olmasý, daha evvel ve da ha sonra olmamasý ve ihtiyac-ý þedidin tam vaktine muvâfakatý ve Mi'raciye Risâlesinin burada çoklar tarafýndan þevkle kýraat ve kitabet ve neþrine rastgelmesi ve o iki mübarek gecenin birbiriyle bir kaç cihette tevafuk etmesi ve mevsimi olmadýðý için acip gürültülerle, söylenmeyecek maddî mânevî ze min gürültüleriyle feryatlarýna tehditkârâne ve te sellîdarane tevafuk etmesi ve ehl-i imanýn meyusiyetinden tesellî aramalarýna ve dalâletin savletinden gelen vesvese ve zaafiyetine karþý kuvve-i mâneviyenin takviyesini istemelerine tam tevafuku, bu geceler gibi þeâir-i Ýslâmiyeye karþý hürmetsizlik edenlerin hatalarýna bir tekdir olarak, “Kâinat bu gecelere hürmet eder, neden siz etmiyorsunuz?” diye mânâsýnda, kesretli rahmetle þeair-i Ýslâmiye ye karþý, hatta semavat ve feza-yý âlem hürmetlerini göstermekle tevafuk etmesi, zerre miktar insafý olan bilir ki, bu iþte hususî bir kasýt ve irade ve ehl-i imana hususî bir inayet ve merhamettir; hiçbir cihetle tesadüf ihtimali olamaz. Emirdað Lâhikasý, Mektub No: 19, s. 84 LÛGATÇE: þuhur-u selâse-i mübareke: Mübarek üç aylar. leyle-i Regaib: Regaib Gecesi. mütemâdiyen: Sürekli, devamlý. me’yusiyet: Ümitsizlik, üzüntü. melek-i ra’d: Gökgürültüsü ile vazifeli melek. muannid: Ýnatçý. âlem-i þehâdet: Görünen âlem. Rahmeten li’l-Âlemîn: Âlemler için rahmet olan Hz. Mu hammed (asm).

Beþ gece vardýr ki onlarda yapýlan duâ geri çevrilmez. Receb'in ilk gecesi olan Regâib Gecesi, Þaban'ýn on beþinci gecesi olan Berat Gecesi, Cuma gecesi, Ramazan bayramý gecesi ve Kurban bayramý gecesi. Câmiü's-Saðîr, No: 2067 / Hadis-i Þerif Meâli

Hürriyet yolunda iki seyahat B

ediüzzaman Said Nursî “Münâzarât” adlý eserinin baþýnda iki seyahatinden bahsetmektedir. Biri Ýstanbul’dan çýkýp aþiretleri gezerek Tiflis üzerinden Van’a kadar olan kýsmý. Bu kýsým bir yaz seyahati olarak ifade edilmektedir. Diðeri ise Van’dan Þam’a kadar uzanan bir kýþ yolculuðudur. Üstad, bu seyahatlerinde birinci öncelik olarak meþrûtiyeti, meþrûiyet unvaný ile anlatmakta, aþiretleri bu noktada aydýnlatmaktadýr. Aþiretlerle yapmýþ olduðu bu konuþmalarý daha sonra “Münâzarât” isimli eserinde toplamýþtýr. Bu eser, bir demokrasi manifestosudur. Çaðdaþlarý içerisinde on dan daha güzel demokrasiyi anlatan biri daha yok. Siyasetle ilgilenen insanlar için bir baþucu kitabý olarak faydalanabilecekleri bir eserdir. Anadolu topraklarýný bir uç tan ö bür u ca do la þa rak hem sosyal yapýyý yerinde tesbit etmiþ, ihtiyaçlarý ve dertleri yerinde görmüþ, teþhis ve tedavisini buna göre düzenlemiþ, hem de o devir için gerçekten orijinal olan bu düþünceleri toplumun en küçük birimlerine kadar ulaþtýrmanýn faziletini yaþamýþtýr. Demokrasi, hürriyet, askerlik, askerin yetki ve sorumluluklarý, eðitim, Ermeni meselesi, azýnlýklarýn askerlik meselesi, güneydoðu meselesi veya bugün Kürt so ru nu o la rak ad lan dý rý lan ve bugün bile güncelliðini koruyan, yüz yýldýr gündemden düþmeyen meselelere neþter vurmuþ ve çözüm yollarýný göstermiþtir. Bediüzzaman’ýn, Cumhuriyetin ilk yýllarýndan itibaren devlet tarafýndan sürgüne yollanýp, bir ömür boyu gözetim ve baský altýnda tutulmasý akla þu soruyu getiriyor: Acaba, devlet gerçekten demokrasiyi istiyor mu? Ýçinin ne kadar dolmasýný istiyor? De mok ra sinin içini bu þekil de dol du ran baþ ka bir ilim adamý olmadýðýna göre, bu kadar eziyeti görmesinin, bir ömür boyu zindanlardan zindan beðendirilmesinin sebebi ne idi? Bediüzzaman’ýn ifadesi ile adý Cumhuriyet olarak konulmuþ, ama uygulamalar baský rejimlerinin yöntemlerinin aynýsý olmuþ. Yaþarken rahat býrakýlmadýðý gibi mezarýnda bile rahat verilmemiþtir. Ona karþý bu kadar kin ve düþmanlýðýn sebebi ne idi? Vefatýnýn üzerinden elli yýl geçtikten sonra memleketin gündemi yine ayný konularla dolu duruyor.

mehmet0cetin@gmail.com

Ýsim nedir? evcudatýn her birisinin ismi vardýr. Ýsimleri farklý, kendileri bir; kendileri farklý isimleri bir olan mevcudat. Bize okullarda ismi tarif ederken “ad”a isim denir, diyorlardý. Varlýklara ad olan kelimelere isim denildi. Yani “ad”a isim denildi; isme isim... (!) Biraz terakkî ettik, “hakikatta veya tasavvurdaki varlýklarý ifade eden, yani onlarý karþýlayan kelime çeþidi”ne “isim” denildi. Sýfat ve hususiyetlerini bilebildiði, fakat mahiyetinden habersiz olduðu eþya karþýsýnda aciz kalan beþer, ona verdiði ismin mahiyetini bilememekte. Allah’a dayanmadýkça bilemeyecek ve bulamayacaktýr. Bediüzzaman “Mevcudat, müdrik ve âlimin malýdýr. Ýlim ile alýr, ‘isim’le ahzeder, suretlerinin temessülüyle temellük eder” 1 der. Projektör gibi ilim ile mevcudatý aydýnlatýp, tanýyýp alýr. O varlýðý diðerlerinden ayýran hususiyetlerini tanýyarak âle-

M

ALÝ SARIKAYA

ali_sarikaya@yahoo.com

‘‘

Bediüzzaman, Münâzarât’ýnda, demokrasi, hürriyet, askerlik, askerin yetki ve sorumluluklarý, eðitim, Ermeni meselesi, azýnlýklarýn askerlik meselesi, güneydoðu meselesi veya bugün Kürt sorunu olarak adlandýrýlan ve bugün bile güncelliðini koruyan, yüz yýldýr gündemden düþmeyen meselelere neþter vurmuþ ve çözüm yollarýný göstermiþtir.

mi öðrenir. Allah’ýn azameti karþýsýnda diz çöker. Ýdrak etmek, öðrenmek ve tahsil etmek madem isim ile oluyor; o halde ismi bilmek, idrak etmek gerekir. Deðil mahiyetini anlamak, tarifinde bile acze düþen beþere, ismin tarifini tam, etraflý, ilmî ve öz bir þekilde ve hakikatlý bir vaziyette ifade eden Bediüzzaman’ýn tesbiti dikkatimizi çekmekte: “‘El-esmâe’ *: Ýsim ve sýfat ve hasiyet gibi eþyayý birbirinden ayýrýp temyiz ve tayin eden alâmet ve niþanlardýr; yahut insanlar arasýnda münkasým olan lügatlardýr.” 2 Kâinatta varlýklarý karþýlayan kelimelere isim, hareketleri karþýlayan kelimelere ise fiil denir. Ayrýca gramer yönünden vazifeleri olanlarýna ise edat denir. Sýfatlar ismin içerisine girerler. Þimdi eþyayý birbirinden ayýran, taþý aðaçtan, aðacý taþtan ve evden ayýran ve aradaki farký ortaya koyan kavrama, mefhuma, kelimeye “isim” diyoruz. Yahut insanlar arasýnda taksim edilmiþ, yani þu þeye “aðaç”, þu þeye “taþ” denir þeklindeki ifade edilen kelimelere isim denir. Demek ki: Görünen veya görünmeyen âlemlerde bulunan þeye, eþyaya verilen isimler kendilerindeki farklý hususiyetlerden gelmektedir. Dipnotlar: * Bakara Sûresi: 31. 1- Bediüzzaman Said Nursî, Ýþârât-ül Ý’caz, sh. 427. 2- Age, s. 426.

Çözüm ise, eski yöntemlerle hâlâ zor görünüyor. Onun tarafýndan teklif edilen çözümler denenmemiþ, yeni çözümler de ufukta yok. Meselelerin bir kýsmý kangren olmuþ. Ancak henüz çözüm ümidi kaybolmuþ deðil. Bir de yüz yýllýk bu düþünceler öne çýksýn, bunlarýn toplum üzerindeki etkileri denensin. Bediüzzaman, Türkiye’nin ümit kaynaðýdýr. Dýþarýdan bakýldýðýnda böyle gözükmektedir. Bu kaynaktan istifade etmenin yolunu bulmak gerekmektedir. Memleket bizim, hayat da bizim hayatýmýz. Söz konusu olan da milletimizin mutluluðu ve refahýdýr. Hedef bu ise, bizi bu hedefe götürecek yollarý, doðru ölçüleri bulmak gibi bir mecburiyetimiz vardýr. Kliþelerin arkasýnda gidilerek bu çözülmüyor. Yüz yýldýr sonuç alýnamayan bir yöntemi uygulamaya devam etmenin mantýk neresindedir? Doðru hedeflere doðru vasýtalarla gitmek gerekmektedir. Bediüzzaman seyahatinin ikinci bölümünü Van’dan Þam’a kadar uzanan bir coðrafyada gerçekleþtirmiþtir. Þam Emevi Camii’nde, içinde yüz kadar ilim adamýnýn bulunduðu bir topluluða irad et ti ði hut be de i se ü mit siz li ðe düþen Ýslâm dünyasýný ümitlendirmek üzere fikirler beyan etmiþtir. Çün kü Os man lý’nýn da ðýl ma ya yüz tuttuðunu, bu büyük coðrafya da bir çok devletin orta çýka ca ðý ný, ye ni devletlerin kurulaca ðý ný gör müþ, sa vaþtan yorgun ve bit kin çýkan insanlara ümit a þý la ma ya gay ret göstermiþtir. “Hutbe-i Þamiye” adlý eserini okuyan herkes bu kanaati paylaþacaktýr. Bu bölgede yaptýðý seyahate kýþ se ya ha ti a dý ný ver miþ tir. Çünkü bu bölge uzunca sürecek bir kýþ yaþamaya aday görünmekte dir. Ya þa nan za man da bu dü þünceleri haklý çýkarmýþtýr. Sosyalizm gibi bir soðuk düþüncenin etkisi altýnda yarým asýr bir kýþ yaþamýþ týr. Ýs lâm gi bi sý cak bir at mos ferden, sosyalizm gibi bir kýþ atmosferine Arap toplumlarýnýn büyük çoðun lu ðu nun ge çe ce ði ni san ki gör müþ, seyahatinin ismini kýþ seyahati olarak koymuþtur. Evet Arap âlemi uzunca bir kýþýn ardýndan baharýný beklemektedir. Bediüzzaman’ýn düþünceleri onlar tarafýndan paylaþýlacak olursa bahar daha çabuk gelecektir. Ýslâm dünyasýnýn demokrasi düþüncelerini ifade eden “Münâzarât” ve “Hutbe-i Þamiye” eserlerini dikkatlice okumaya dâvet ediyorum. Bizi ve Ýslâm dünyasýný saðlýklý sonuca götürecek olan düþünceler bunlar diye düþünüyorum.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.