Da Vinci sifresi

Page 126

"Fazlasıyla gelişigüzel." Gelişigüzel mi? Langdon bu fikre kesinlikle katılmıyordu. Banka müşterilerinden PIN kodlarını gelişigüzel sayılardan seçmelerini isterdi, böylece numarayı kimse tahmin edemezdi. Elbette buradaki müşteriler de hesap numaralarını gelişigüzel sayılardan seçeceklerdi. Sophie ekrana yazdığı her şeyi sildi ve kendinden emin bir ifadeyle Langdon'a baktı. "Bu gelişigüzel sayının, Fibonacci Dizimi'nden seçilmiş büyük bir tesadüf olurdu." Langdon onun haklı olabileceğini fark etmişti. Sophie daha önce bu Fibonacci Dizimi'ni oluşturacak şekilde sıralamıştı. Bunun olabilme ihtimali gerçekten çok düşüktü. Sophie sanki hesap numarası ezberindeymiş gibi bir kez daha tuş takımına uzanmış, yeni bir sayı giriyordu. "Ayrıca büyükbabamın sembollere, şifrelere olan tutkusu göz önüne alınırsa, mutlaka kendisi için anlam ifade eden bir hesap numarası seçmiş olmalı, kolaylıkla hatırlayabileceği bir şey." Sayıyı yazmayı bitirdikten sonra sinsi bir ifadeyle gülümsedi. "Gelişigüzel gibi görünen... ama olmayan bir şey." Langdon ekrana baktı. HESAP NUMARASI: 1332211185 Ekrana baktığı anda Sophie'nin haklı olduğunu anlaması Langdon’ın sadece saniyelerini almıştı. Fibonacci Dizimi 1-1-2-3-5-8-13-21 Fibonacci Dizimi, on haneli tek bir sayı haline getirildiğinde kesinlikle ne olduğu anlaşılmıyordu. Hatırlaması kolay ama görünüşü gelişigüzel. Sauniére'in asla unutamayacağı on haneli dâhice bir şifre. Bunun dışında, Louvre'un zeminindeki karışık sayıların sıraya sokulduğunda ünlü diziyi meydana getirmesini mükemmel bir biçimde açıklıyordu. Sophie uzanarak GİRİŞ tuşuna bastı. Hiçbir şey olmadı. En azından fark edebilecekleri bir şey olmadı. O sırada, bankanın altlarında bulunan yeraltı mahzenindeki robotumsu bir pençe harekete geçmişti. Tavana bağlı çift eksenli bir taşıma sisteminde kayarak hareket eden pençe, aldığı koordinatlara doğru ilerliyordu. Aşağıdaki beton zeminde, devasa bir ızgaranın üstünde yan yana dizilmiş plastik kasalar duruyordu... bir yeraltı odasına sıralanmış küçük tabutları andırıyorlardı. Pençe, doğru noktaya geldiğinde durup alçaldı, bu sırada elektrikli bir göz, kutunun üstündeki barkod numarasını okuyordu. Ardından, pençe bir bilgisayar hassasiyetiyle ağır kulpu kavradı ve kutuyu diklemesine kaldırdı. Devreye giren yeni cihazların yardımıyla pençe kutuyu odanın diğer ucuna taşıdı ve taşıyıcı bandın üzerine geldiğinde durdu. Sonra kol kutuyu nazikçe bırakarak, geri çekildi. Kol devre dışı kaldıktan sonra taşıyıcı bant dönmeye başladı... Yukarıda, Sophie ile Langdon taşıyıcı bandın hareket etmeye başladığını görünce rahatlamışlardı. Bandın yanında dururlarken, kendilerini içinden ne çıkacağını bilmedikleri gizemli bir bavulu bekleyen yorgun tatilciler gibi hissediyorlardı. Taşıyıcı bant odaya, sağ taraflarındaki hareketli kapının altındaki dar aralıktan girdi. Metal kapı yukarı kayarak açıldığında, taşıyıcı bandın gerilerinde muazzam bir plastik kutu belirmişti. Bu siyah ve plastik kutu, Sophie'nin tahmin ettiğinden çok daha büyüktü. Uçaklarda evcil hayvan taşımaya yarayan kafeslerin deliksiz olanlarına benziyordu. Kutu, tam önlerine gelince durdu. Orada sessizce duran Sophie ile Langdon, gizemli kutuya gözlerini dikmişlerdi.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.