Dogus 235

Page 1

Bütün ocaklara uygundur

Ve 14 şubat sevgililer gününe kadar kasada ekstra 15% indirim

Sevgiye, Özgürlüğe, Adalete; Barışa...

Adres Schiekade 594 Rotterdam Her Salı saat 10-17 arası açığız

Veya haftanın 7 günü saat 9-21 arası telefon edip randavu alabilirsiniz

Şubat/Februari 2018 yıl/jaar 19 sayı/editie 235

nma a ş o “B nda u m duru m u otur k liğine şi deği t!.. a dik k

>

Tel:0618474283 veya 0639831512

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

>> S

3 >S0

www.kutahyaporselein.nl

m’ı a l s İ “ ru doğ yız ” ı l a tm anla 10 >> S

03

KULLANILMAYAN OYLAR

BASKI ve HAK o o

GASBINA DONER

le Sizin umuz ev d n a R .. Var! 27 >> S

>> Bu sefer işi şansa bırakmayalım; organize olarak topluca sandıklara gidelim!.. Her seçim sonrasında yaşadığımız hayal kırıklıklarını yaşamamak için bu seçimlerde 5 dakikamızı ayırarak oylarımızı kullanalım. Seçimlerin önemini anlatmaya gerek yoktur. Partilerin vaatlerinin seçim sonrasında nasıl da aleyhimize işlediğini hep birlikte görüyor, yaşıyoruz. Herkes sandığa gitmeme sebebini farklı gerekçelerle anlatmaya çalışıyor. “Güvenmiyoruz, herkes kendi cebini düşünüyor, hiçbir etkileri olmuyor, parti programları, koalisyon protokolleri dışına çıkamıyorlar” gibi gerekçelerle sandığa gitmemek ırkçı partilerin ekmeğine yağ sürmektedir. Irkçı siyasetin ivme kazandığı bir dönemde toplumsal hayata etkileri herkesi olumsuz olarak etkilemekte. Bu gidişata “dur” demek için kendilerini toplumun her kesimine kabul ettirmiş ve yaptıkları çalışmalarla göz doldurmuş partileri desteklemek bizler için birer vazife olarak omuzlarımıza yüklenmiş bulunmaktadır. Biz bu sefer oylarımızla üzerimizde oynanan oyunu bozmak için birbirimizle yarışacağız...

va m e D t Haya r... o Ediy st i Nars şk iden li bir i ... a sonr >> S16 n u yg u e v ite “Kal gâne e y n ı f i yat si: a d re nlik ” i l e la G “Lai 9

>> S

0

>> S 04 - 06

Varan indirimler

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

“HELALİNDEN YİYİN DİYE VARIZ!” Islamitische Slachterij New Atlas B.V. Badhuisstraat 7, 6827 AD Arnhem Tel: 026-3700034 - Web: www.newatlasbv.nl LATİN AMERİKALI MÜSLÜMANLARLA TARİHÎ BULUŞMA

OZ & ER B.V. SİLİFKE’YE ZİYARETÇİ AKINI VARDI

S 09

S 10

BEKİR KARAASLAN YILIN İŞ ADAMI SEÇİLDİ

NIF BÜNYESİNDE HİZMET VEREN ŞUBE BAŞKANLARI TOPLANDI

S 12

S 13

AVRUPA GİRİŞİMCİLER BİRLİĞİ YENİ ÇALIŞMA YILINA HAZIR

S 28


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

redactie

Adnan Şahin

D

eğerli okurlarımız birkaç aylık bir aradan sonra yeniden sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu ve heyecanını yaşıyorum. Hepinizi yeniden selamların en güzeli ile selamlıyorum. Esselamün aleyküm. . Ben yokken bu köşeden sizlere seslenen gazetemizin medarı iftiharı ve hepinizin yıllarca bu sayfalarda aşina olduğumuz değerli haber müdürümüz Zeynel Abidin Kılıç’a huzurunuzda teşekkürlerimi iletmek istiyorum… Elbette ve İnşallah onun değerli yazılarını gazetemizde okumaya devam edeceğiz… Değerli kardeşlerim, bu yazıyı kaleme aldığım gün Afrin’e düzenlenen “Zeytin Dalı” harekâtının üçüncü günüydü. Ülkemizin sınırlarında oluşturmaya çalışılan tehditleri bertaraf etmek için harekete geçen askerlerimize muzafferiyetler diliyoruz. Ağır coğrafî ve mevsim şartları altında bu hareketi sürdüren Mehmetçikler için gece gündüz dualarımızı gönderiyoruz. Beddua! Elbette ta okyanuslar ötesinden gelerek sınır boylarımızı terör yuvası hâline çevirmeye çalışanlara da en ağır beddualarımızı yolluyoruz. Rabbin onları Gahhar

adnan@dogus.nl

Editör’den

“İnfak” denen bir şey var... ismi şerifi hürmetine kahrı perişan eylesin!.. Amin… Değerli okurlarımız geçtiğimiz aylarda çok güzel şeylere şahit olduk; birazcık da onlardan bahsetmek istiyorum. İslam Toplumu Millî Görüş’ün(IGMG) insanlarımızın yararına yaptığı bir dizi faaliyetler var. Bunlardan biri, bilhassa fakir ülkelere götürülen “Kurban” çalışmaları ki, Milli Görüş bu alanda gerçekten bir çığır açmıştır. Şahsen birçok kez gittiğim Afrika ülkelerinde bu çalışmaların ne anlama geldiğini çok iyi bilen birisiyim. Millî Görüş’ten sonra başka kurumlar da bunu yapmaya başlamışlardır… Ne güzel! Rabbim sayılarını artırsın. Bunun yanında yine fakir ülkelerdeki alilere dağıtılmak üzere tam ramazan öncesi 50 Euro karşılığı hazırlanan “Ramazan Kumanyası” çalışması. Türkiye’miz başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde dağıtılan bu kumanya paketleri Ramazan boyunca insanlarımızın sağanak sağanak dualar yağmasına vesile olmaktadır. Daha başka; devamlı sevabı yazılan yani sadak-i cariye olan “Su Kuyusu” açma projeleri var. “Yetim Projeleri”, “Katarak Ameliyatları” projeleri gibi çok değerli projeleri var ve bunlar yıllardır artarak devam etmektedir. Hepsi bu mu? Tabi ki değil. Teşkilat tabi ki bunlarla da yetinmiyor. Avrupa’da yaşayan insanlarımızın geride bırakacağı nesillerimiz yani gurbetteki fidanlarımız için de çok ama çok ihtiyaç olan bir konuda da mührünü vurmaya devam ediyor. Eğitim!.. “İnfak” adıyla 2011 yılından beri devam eden ve 2018 yılında sayısı elliye ulaşan eğitim kurumları

projelerinden söz etmek istiyorum. Nesillerin geleceğinin burada olduğunu düşünen Millî Görüş, 2011 yılından beri onlar için yatırım yapmaya çalışıyor. İçinde yaşadığı toplumla barışık, erdemli, faziletli ve kendi kimliğine de sahip çıkabilecek nesillerin yetişmesi için çok önemli adımlar atıyor. “İnfak” adı altında yapılan yardım çalışmaları bu amaçla kullanılarak yeni eğitim kurumlarının açılması için gayret edilmektedir.

İçinde yaşadığı toplumla barışık, erdemli, faziletli ve kendi kimliğine de sahip çıkabilecek nesillerin yetişmesi için çok önemli adımlar atıyor. “İnfak” adı altında yapılan yardım çalışmaları bu amaçla kullanılarak yeni eğitim kurumlarının açılması için gayret edilmektedir

Amsterdam’dan bir arkadaşla birlikte, Avrupa’nın çeşitli kentlerinde yapılmış ve yapılmakta olan bu projeleri dolaşarak çekimler yapıp onu da bir boyutta klipe dönüştürdük… İtiraf etmeliyim ki, gidip gördüğümüz bu yerler bize çok şey kattı. Teşkilatın ne kadar güzel çalışmalar

içinde olduğunu görmek doğrusu bize toplum adına ayrıca bir öz güven verdi. Ben Millî Görüş’ten bahsediyorum, ancak bu alanda benzer çalışmalar yapan diğer kurumlar da var elbette. Hamdolsun böyle güzel çalışma yapan teşkilatlardan Rabbim razı olsun. Perspektife çocuklarımızı koyarak bu kurumlara destek olmak, önlerini açmak gerekiyor. Şahsen çok zaman alması ve de hayli yorucu olmasına rağmen büyük bir keyifle gece gündüz çalışarak yaptığımız klipi sizlerin de görmenizi arzu etmekteyim. Yapımcılar olarak bizi alkışlayın demiyorum. Özellikle yapılan çalışmaları görmenizi isterim. Ve bütün bu yapılanların bizim çocuklarımızın kaybolmaması, yıllar sonra dedesinin mezar taşında yazılanları okuyabilmesi için yapılmaktadır. Elbette meydana gelen her güzelliğin bir bedeli oluyor. İşte tam da bu ayda başlatılan ve 28 Şubat’a kadar devam edecek olan bir yardımlaşma çalışması yapılmaktadır.

Adına “İnfak” diyorlar. Siz onu kendi çocuğunuz için bir “yatırım” olarak da algılayabilirsiniz… Bu günlerde Millî Görüş camilerinde bu çalışmalar tatlı bir heyecanla sürdürülmektedir. Eğer siz de bu hayırlı çalışmaya bu güzelliğe ortak olmak isterseniz cami yöneticilerden bu konuda bilgi isteyebilirsiniz… İnfak 2018 klipinin linki: https://www.youtube.com/ watch?v=DzMBn7IRS2k

Seçimler yaklaşırken... Önümüzde, yani 21 Mart’ta belediye seçimleri olacak biliyorsunuz ve partilerde bir hareketlilik başlamış durumda. İnsanlarımızın bu seçimlerde daha çok katılım sağlayacakları tahmin ediliyor. Müslümanlar tarafından kurulan partilerin de sıkı bir çalışma dönemine girdiğini gözlemliyoruz. Bu sayıda yazlarımızdan da bilhassa seçim konusunda görüş ve düşüncelerini serdedecekler. Onlardan da kesinlikle istifade etmenizi salık veririz. Gelecek sayıda yeniden birlikte olmak dileği ile, sağlıkla kalın…◄ ◄

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/Yayın Yönetmeni Adnan Şahin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Mehmet Şükrü Oflaz, Zeynel Abidin, Ercan Kuzu, Sezer Değmez, Recep Soysal Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 e-mail dogus@dogus.nl - website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, Verzonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Rodi


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 235 - Şubat/Februari 2018

Kadir Denizci:

“T.C. eşinizi kaybettiğiniz zaman sizlere maaş bağlıyor”

Ş. Süzen-Akdemir:

“Eşlerden birisi boşanmak istemese de hâkim diğer eşin talebini yeterli bulur ve eşleri boşar. ”

Boşanma davasında temelde karşınıza çıkacak konular şunlardır…

Avrupalı Türklere müjde

G

ünümüzde bir çok evliliğin boşanmayla bittiğini görüyoruz. Bu boşanma süresinde eşleri neler bekliyor, bu yazımızda bunları gözden geçirelim. Hollanda’da yaşayan ve boşanmaya karar vermiş olan çiftler, Hollanda mahkemesine müracaat ederek boşanma davası açabilirler. Hollanda hukukunda boşanma nedeni ve sebebi önemli değildir. Çiftlerin geçimsizlik yaşadıklarını belirtmeleri yeterlidir. Yani boşanmak için şiddet, zina vs. gibi şeylerin olması şart değildir. Hâkim için boşanma talebi yeterlidir. Eşlerden birisi boşanmak istemese de hâkim diğer eşin talebini yeterli bulur ve eşleri boşar.

H

ollanda’da 10 kişiden biri mavi kartlı. Ne kadar azınlıkta da olsa Hollanda’da yaşayan mavi veya pembe kartlı vatandaşlar sizlere güzel haberlerim var, müjdemi isterim... Sadece Hollanda’nın sorunu değil mavi kart. Hollanda ile beraber Almanya, Avusturya ve Danimarka’da yaşayan akrabalarınız varsa onlara da bu güzel haberi verin. Eski pembe kartlılar da bu hakka sahipler. Daha önceden, 2014 tarihinde mavi kartlılar Türk vatandaşlığında geçen sürenin sayılabildiğinin ve mahkemelerin kaldırıldığının bununla beraber işe girişlerin mahkemesiz bir şekilde olduğunun müjdesini vermiştik. Yıl 2018 oldu şimdi de mavi kartlılar belirli bir güne kadar mavi kartta geçen süreyi borçlanabiliyor. Gerekli formüller uygulayarak kişiden kişiye fark gösteriyor ama mutlaka siz de hesaplamalarınızı yaptırın belki de mavi karttan çıkmanıza gerek yoktur. Bunu da gerekli hesaplamaları yaparak anlıyoruz. Müjdelerle başladık, bir müjde de yurtdışında yaşayan eşini kaybeden vatandaşlarımıza verelim. Türkiye’de çalışması olsun veya olmasın kadın erkek fark etmez Türkiye Cumhuriyeti, eşinizi kaybettiğiniz zaman sizlere maaş bağlıyor.

Açılacak olan boşanma davasında temelde karşınıza çıkacak konular şunlardır: 1. Ebeveyn planı (çocuklarla ilgili kararlar) 2. Çocuk veya eş nafakası 3. Mal paylaşımı 4. Oturulan evin durumu Bu maaşlar çok yüksek olmuyor, ama yüksek olması bizlerin elinde . Eğer isterseniz maksimum 5035 TL’ye kadar yüksek maaş alabilirsiniz. Eğer bu aylıkları düşük bağlanmış vatandaşlar varsa normal emeklilik aylıkları dâhil olmak üzere bu maaşları düzeltip yükseltebiliyoruz. Siz siz olun mutlaka danışın!.. Danışmadan işlem yapmayın! Danışın ki maaşınız yüksek olsun, borçlanmanız düşük olsun; erken yaşta emekli olun!.. Müjdeler vermekle bitmez... Bu yıl güzel olacak. İşlerinizi başlatmanızı tavsiye ederim. Artık diğer müjdelerimizi de bundan sonraki yazımızda paylaşacağız. Sağlıkla ve sosyal güvenlikle kalın!.. Doğuş Haber Merkezi

«

Ebeveyn planı (Ouderschapsplan) Ayrılık, sürece dâhil olan herkes için acı verici olabilir; özellikle de çocuklar için. Bu süre boyunca çocukların desteğe, sevgiye ve her iki ebeveyniyle irtibat hâlinde olmaya ihtiyacı olur. Geleceğe dair bir derece belirlilik de herkes için önemlidir. Ebeveyn planı ayrılan ebeveynlerin, mahkemeye gitmeden, çocukları için kendi aralarında anlaşmalarını teşvik eder. Ebeveyn planı hazırlamak veya anlaşmak için gayret sarf ettiğinizi mahkemeye bildirmek zorundasınız. Bu anlaşma olmadan hâkim boşanma talebini reddedebilir. Bir planda olabilecek şeyler şunlardır: - Ebeveynler, ebeveynlik

sorumluluklarını nasıl paylaşacaklar ve (çocuğun hangi okula gideceği gibi) durumlar konusunda nasıl karar verecekler - Çocuk kiminle yaşayacak - Çocuk her bir ebeveyniyle ne kadar zaman geçirecek - Çocuk her bir ebeveyniyle ya da diğer kişilerle nasıl iletişim kuracak (telefon, eposta ya da mektup gibi) - Tatil ve doğum günleri gibi özel günler için hangi ayarlamalar yapılmalı - Çocuğun geçiminin sağlanması - Ebeveynlik sorumluluğuna ya da çocuğun bakımı, refahı ve gelişimine dair tüm diğer konular Ebeveynlik planı genelde avukatlar tarafından hazırlanır. Nafaka... Çocuk nafakası, çocukların yetiştirilme ve bakım maliyetleri için yapılan mali katkıdır. Her iki ebeveynin de, çocukların bakım ve eğitim masraflarını karşılama konusunda sorumluluğu vardır. Nafaka yükümlülüğü her hâlükarda, çocuk 18 yaşını doldurana kadar devam eder. Eğer çocuk okuyor veya kendi geçimini sağlayamıyorsa, 21 yaşına kadar sürer. Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçlarına ve nafaka yükümlüsü ebeveynin mali gücüne göre belirlenir. Eş nafakası ise, eski eşin geçim masrafları için yapılan maddî katkıdır. Eşler arasında gelir seviyelerinde bir farklılık varsa maddî durumu iyi olan eş, diğer eşe nafaka ödemek zorunda olduğunu belirtilebilir. Şunu da kısaca belirtmek isterim ki, Hollanda hukukunda boşanma davalarında tazminat talep etme olanağı yoktur. Yani bir kadın, eşinden yıllardır şiddet gördüğü iddiasıyla boşanma davasında tazminat talep edemez. Mahkeme, eşinizin size nafaka

ödemesine hükmetti ama eşiniz bunu yapmıyor? Ya da velayeti size verilen çocuğunuzu götürdü ve iade etmiyor? Böylesi durumların hepsi için uygulanacak güçlü hukukî tedbirler var. Bunlara önümüzdeki haftalarda değineceğiz. Mal paylaşımı... Boşanmalarda karşılaştığımız bir başka konu ise mal paylaşımıdır. Hollanda hukukunda 01-012018’den önce yapılan evliliklerde yasal olarak geçerli olan mal rejimi mal ortaklığı rejimidir (in gemeenschap van goederen). Mal ortaklığı rejiminde eşler evlilikten önce ve evlilik esnasında elde edilen mallara ve borçlara ortaktır. Paylaşılan sadece mallar değildir. Eğer borç varsa borçlarda yarı yarıya paylaşılır. Oturulan evin durumu... Son olarak da mülk veya kiralık evle ilgi bir karar isteyebilirsiniz mahkemeden. Ayrıldıktan sonra evde kim kalacaktır veya eğer mülk evse bu evi alma hakkı kime verilecektir? Bu kararda, çocukların kimde kalacağı önemli bir etkendir. Çocuklar kimle yasayacaksa evde kalma hakkı genelde o kişiye verilir. Saygılarımla, Şerife Süzen Akdemir www.erasmusak.nl

«

HUKUKSAL KONULARDA HER ZAMAN YANINIZDAYIZ!

Çalışma alanlarımız: Yabancılar Hukuku (Oturum, Vize sorunları) İş Hukuku (İşten çıkarılma, iş sözleşmeleri vs.) Aile Hukuku (Boşanma, nafaka, mal rejimi vs.) Kira Hukuku (Kira sözleşmeleri vs.) İcra Hukuku (Alacak-verecek, tahsil davaları) Sosyal Güvenlik Hukuku (işsizlik - hastalık ödemeleri vs.) Schiekade 560, 3032 AZ Rotterdam Tel: 010-4655115 Fax: 010-4657753 E-mail info@erasmusak.nl www.erasmusak.nl

mr. Ş. Süzen-Akdemir mr. M. Gümüş


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

04 haber nieuws

KALEMDÂR

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

“Benden Selâm Olsun Bolu Beyi’ne” “Seçimlerde Adayım Köroğlu” başlıklı bir yazı yazmıştım bu köşede. Orada önemli olanın seçimler olmadığını, Türk varlığının imkânlarını bilip harekete geçirmek olduğunu anlatmaya çalışmıştım. İnsan olarak dünyada işgal ettiğimiz yerin rastlantı olmadığını inancımız gereği kabul ediyorsak, bu hakikatin bizi mecbur ettiği istikameti, millet hayatının şuur hâlinde bizde vücud bulduğu değerlerle, aksiyonla, usulle yürümemiz gerektiğini idrak etmemiz gerekiyor. Her seçim öncesi, teknik ve gündelik pozisyonların tasnifine ve yer bulmasına odaklanmamız, ayartıcı ve uyuşturucu bir husustur. Seçim sonrası elde edilecek kazanımlar önemli, fakat esas değildir. Şimdi burada “kabuğumuza çekilmeyelim, açılalım” vb. cümlelerden ziyade, kabuğumuzu beğenmemek gibi bir durumla karşı karşıyayız. İnsanımız, ekonomik sıkıntılarını aşma telaşı, politik iniş çıkışlarda yaşadığı baş dönmesi, aidiyet duygusundaki savrulma, bilgi temelinden yoksun hamasetimizi kabartan diziler vs. sebebiyle şuur bölünmüşlüğüne yakalanmıştır. Tutarlı, sürekli ve nitelikli varlık konumlandırması bu hâliyle mümkün olamamaktadır. İnsanımız, tarihî dizilerle bir süreliğine gerçek hayattan – dolayısıyla sıkıntılarındankopmakta, lâkin hayatın içine döndüğünde ise kendi şuurunu orta yerde görünür kılamamaktadır. Tasavvufa yönelen insanımız, meclisinde bir süreliğine hayatın gerçeklerinden sıyrılarak uzaklaşmakta, eve döndüğünde ise elinde olanları kendi evinde bile gerçekleştirememekte. Cemiyetlerde en ağır konuları tartışarak rahatlamakta, dışarı çıktığında ise

Mustafa Duyar:

“ MÜSİAD, hem geldiği ülkeyi seven hem de yaşadığı ülkeyi seven ve her ikisine de önemli katkılar sunmak isteyen bir oluşumdur”

hayatın gerçeklerine dair gayret davetlerini çeşitli bahanelerle ertelemektedir. Bunu uzatabiliriz. Bunun sebeplerini irdelediğimizde şu hususları belirtebiliriz: Gündemimizi belirleyen ana hat, politik tercihler. Memleketimizde olan biten ne varsa herhangi bir süzgeçten geçirmeden olduğu gibi aktarıyoruz. Her birimizin bir mensubiyeti olabilir. Her birimiz mensubiyetimizi tahkim edecek gündemleri, süzgeçten geçirerek ve güncelleyerek buraya aktarmalıyız. Mensubiyetimiz birbirimizle konuşabilmeyi, paylaşabilmeyi engellememelidir. Ortak değerlerimiz, bizi biz yapan değerlerimizi günlük tartışmaların keşmekeşinde ıskalamamalıyız. Özellikle bize hayatın içinde yer açan kültürümüzü ve onu sürdüren ana damarı yok sayan veya tahrif eden popülist düşüncelerden, hareketlerden, yapılardan özellikle gençlerimizi uzak tutmalıyız. Bu tespitlerin ardından, çözüm olarak şunları söyleyebiliriz: Bütün baskılara ve tahrif hareketlerine rağmen toplumumuz için “cami” merkezdir. Camilerimizde görev yapan din görevlileri din algımızı boşa çıkaracak müdahalelerden kaçınmalıdırlar. Hayatın gerçeklerine ters söylemlerden, dinî tartışmalardan, insanımız uzak tutulmalı, bu toplumun dinî kabulleri “bid’at, hurafe” söylemleriyle örselenmemelidir. Cami, dernek vb. yöneticileri, görevlerinin birer emanet olduğunun idrakinde olmalı, din görevlilerine baskı yapmamalı, toplumun ihtiyaçlarını nesillerimizi hesaba katarak çözüm odaklı faaliyetler göstermelidirler. Kurumlarımız “rahmet merkezi, çözüm merkezi, takva merkezi” olmalı, bürokratik bir anlayışla “emredici, kıyıcı, dışlayıcı” dili terk etmelidir. Şehirde yaşıyor olmanın gereği olarak, bilgi, kitap ve sanat çabaları gündeme alınmalıdır. Taşralı tepkiler ve dil, hemşericilik, partizanlık terk edilmelidir. Seçim arifesindeyiz. Bu ilk seçim değil, sonda olmayacak. Üzerimize düşen vazifelerimizi yerine getirmek mühim. “Ehem mühim denklemi”ni gözetmeliyiz. Hakk’ın takdiri ile buralardayız. “Ol!” dedi oldu. “Olma!” derse olmaz. Kuyuya atılan Yusuf’u kurtaran bir kervan her zaman olacaktır. Kenan diyarına melik olmak asıl hedefimiz olamaz, biz yolda olmaya, yürümeye ve mücadele etmeye gayret etmeliyiz. “Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler...”

İş dünyasına karşı olan ön yargıları bitirmeliyiz” MÜSİAD Rotterdam, 2018 yılı çalışma faliyetlerini ve hedeflerini düzenlediği resepsiyonda açıkladı.

R

otterdam MÜSİAD merkezinde düzenlenen resepsiyona, Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız, MÜSİAD Den Haag Başkanı Hamza Çelik, MÜSİAD Utrecht Başkanı Ali Köklü, basın mensupları ve bazı STK temsilcileri katıldı.

ve iş dünyasında olmamız gereken yere sağlam adımlarla ilerlemek istiyoruz. MÜSİAD, hem geldiği ülkeyi seven hem de yaşadığı ülkeyi seven ve her ikisine de önemli katkılar sunmak isteyen, içerisinde yaşadığımız toplumla samimi ilişkiler kurmak isteyen bir oluşumdur” dedi.

Resepsiyonda misafirleri ekibiyle karşılayan ve kısa bir selamlama konuşması yapan Rotterdam MÜSİAD Başkanı Mustafa Duyar, yapacakları geziler ve 2018 yılındaki hedefleri hakkında bilgi verdi.

Toplumsal birlik ve beraberliğin önemine dikkat çeken Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız daha çok birlikten beraberlikten bahsetti. Sadin Ayyıldız, “Daha önceki toplantılarda da anlattım. MÜSİAD geniş kesime açılmak zorunda. Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Hollanda’daki iş adamlarımızın durumu geçmiş senelerden daha

Duyar konuşmasında, “2018 yılı hedeflerimizi sizlerle paylaşmak

Şahin Yıldırım:

zor. Şartlar çok değişti. Türk iş dünyasına karşı ön yargılar var. Bunları değiştirmek zorundayız” dedi. Program ikramlarla ve ayak üstü sohbetlerle sona erdi. Haber ve Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

“Bu tür etkinliklerle, Hollanda’ya gelen ilk nesil ve dördüncü nesil arasında bağ kurduk, mutluyuz”

Göçün 50’inci yılı çerçevesinde Arnhem’de resim sergisi açıldı Şahin Yıldırım’ın Hollanda’ya göçün 50. yılı çerçevesinde hazırladığı ‘ Hollanda’ya Göç Sergisi’ Arnhem Belediye Başkanı Ahmed Marcouch tarafından Rozet Kütüphanesi’nde açıldı.

R

esim sergisine yerel siyasetçilerin yanında çok sayıda halk katıldı. Program yöneticisi ve proje sorumlusu Şahin Yıldırım konuyla alakalı şunları dile getirdi: “Hollanda’ya çeşitli sebeplerle 1960’lı yıllarda gelen ve 50 yılı aşkındır burada yaşayan birinci neslin tarihine sahip çıkmamız gerekiyor. Neden ve hangi sebepten Hollanda’ya geldiler ve neden Hollanda’da kalmaya karar verdiler? Hollanda’da son 50 yılda ekonomi, eğitim, siyaset ve kültür alanlarında nerelere geldiler. Kısacası son 50 yılımızı kayda alarak, arşivleyerek yeni nesillere tarih boyunca aktarmak istedim. Bu sebeple 2014’te ‘50 jaar, 50

verhalen’ adında bir eserim çıktı ve bir belgesel çektim. Daha sonra bu çalışmadan sergi yapma fikri oluştu. Daha sonrasında Lahey’de bulunan Atlas Kültür ve Araştırma Merkezi yöneticileri ile tanıştım. Buradaki değerli yöneticilerle Faslıların Hollanda’ya göçün 50. yılı çerçevesinde neler yapacağımızı konuştuk. Sonuç olarak ‘Een halve eeuw in Nederland’ adlı ikinci eserimizi Doçent Ineke van der Valk ve yazar Hanina Ajarai ile birlikte 2016 yılında tamamladık. Devamında Atlas Kültür ve Araştırma Merkezi ile ortaklaşa sergiler, konferanslar, eğitim programları, edebiyat günleri, ve film geceleri düzenledik. Son olarak da Hollanda genelinde

25 kurum ve kuruluş ile birlikte ‘Hollanda Göç’ temasını ele aldık ve bu tema altında Hollanda’ya misafir işçi olarak gelen İtalyanlar, İspanyollar, Türkler ve Faslılar ile alakalı bir sergi kararı aldık. Özellikle Arnhem Belediye Başkanı Ahmed Marcouch’un açılışı yapması bizi memnun etti. Böylece Hollanda’daki ikinci ve üçüncü neslin başarılı bir nesil olduğunu herkese göstermiş olduk. Her kesimden çok pozitif tepkiler aldık, birçok insanımızın sergiyle gönlünü kazandık. Böylece Hollanda’ya gelen ilk nesil ve dördüncü nesil arasında bağ kurduk, mutluyuz, çalışmalarımıza devam edeceğiz” Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«


nr. 235 - Şubat/Februari 2018

Seyahat et, sıhhat bul!

Ergün Madak

Gezi Notları...

ergunmadak@hotmail.com

Yakın coğrafyalardan duyulan ortak ses: “Burası senin evin!”

Fas – Marakeş (1)

A

kşam saat 20:00 civarlarında Marakeş’in oldukça yeni havaalanına indik. Dışarıya çıkınca, 19 nolu otobüs durağına gittik ve 21.30 otobüsüne (günün en son otobüsü) yetiştik (kişi başı 3 Euro ya da 30 dirhem.) Internetten ayarladığım oteli bulmak da zor olmadı. Cebinize maps.me appini indirip, gideceğiniz şehri önceden indirirseniz, internete ihtiyaç duymaksızın aradığınız adresi bulabilirsiniz. Ertesi gün, otelin terasında kahvaltıya çıktığımızda hava güneşli olmasına rağmen sabah soğuğu vardı ve ama şehrin güzel bir manzarası hemen büyüledi. Çatısız toprak rengi ve kırmızı renkli evler, dar sokaklar ve hurma ağaçları. Kendinizi sanki Prince of Persia’da hissediyorsunuz, oysa Fas’tayız işte. Hemen yanımda getirdiğim şehir rehberine bakarak günümüzü planladık. Otel, merkezî bir yerde olduğu için her yere yürüyerek gitmeye karar verdik.

prizma 05 prisma

doğuş aylık gazete/maandblad

Bahia Sarayı... Hollanda’da hava sıcaklığı 2 derece civarlarındayken Marakeş’de hava sıcaklığı aralık ayında 20 dereceydi. Fas’ta müze ve sarayların giriş ücretleri çok uygun, 10 dirhem, 1 Euro civarında. Sarayın bahçesine girdiğimizde sizi dallarında hâlâ portakalların olduğu ağaçlar karşılıyor. Sarayın estetiği, avlusu, bahçeleri bizi büyüledi.

Badi Sarayı.... Sadiler tarafından 1578-1594 yapılan sarayın bir çok bölümleri savaşlar neticesinde yok edilmiş olmasına rağmen, şu anki hâli bile büyüleyici. El-Hambra Sarayı’ndan esinlenerek 360 odalı yapılmış. Sarayın kulesine çıktığımızda bizi leylekler karşılıyordu, şehrin muhteşem manzarasıyla. Sadi Mezarlığı... “Mezarlık” deniliyorsa aslında neredeyse lafın gelişi. Mezarlarla dolu olmasına rağmen, odaların duvar, zemin ve tavan işlemeleri, neredeyse bir camide olduğunuz hissine kapılıyorsunuz. Havaalanında karşılaştığımız bir Türk çiftle burada da karşılaşıp sohbet ediyoruz. Yabancı bir ülkede aynı dili konuşmak hep tuhafıma ve hoşuma gitmiştir. Bunun yanı sıra Hollandalıları hemen her yerde görmek mümkün. Kasbah... Biraz soluklanmak için pastaneye girdik. Öğle namazı vakti gelince her tarafta bildiğiniz Faslı makamıyla ezanlar okunmaya başladı. Bizdeki âdetten farklı olarak, Faslılar ezan okunduktan (akşam namazı hariç) ancak 1 saat sonra namaz kılıyorlar. Ya da öğle ve ikindiyi böyle kılıyorlar. O yüzden cemaatle namaz vakitlerini pek tutturamadık. Müslüman ülkelerde özellikle bu yüzden kendimi hep evimde hissetmişimdir. Ezanlar her vakit

mevcut meydanda. Saat 16:00’dan itibaren ise yemek reyonları yavaş yavaş kurulmaya başlıyor ve ortalığı mangalların dumanları kaplıyor. Davul zurna sesleri hiç bitmiyor neredeyse gün boyu. Hatta şöyle bir cümle kurduk: “Büyük bir alanda kocaman bir hiçlik”. Tepenize, boynunuza maymun-yılan alıp tuhaf bir resim çektireceksiniz ve insanlar bundan ekmek yiyecekler. Hatta 20 Euro gibi rakamlar isteyecekler. Aynı zamanda tepelerinde Meksikalı okunuyor, yemek ve içmek zaten şapkalarıyla ve üzerlerindeki su sorun olmuyor. Endonezya’da yaşadığımız sorun daha çok helalden taslarıyla dolaşan sucuların işi ziyade, yemek kültürüydü. Marakeş’te aslında su satmak değil, sadece fotoğraf çektirmek isteyenlere yemek konusunda hiç zorlanmadık. hizmet etmek herhâlde ve oradan Kuskus, tacin türü yemekleri zaten para kazanmak. Meydanın bir Hollanda’daki Faslılardan bildiğimiz köşesinde faytoncular var. için zorlanmadık. Bir de Fas mutfağı et ve sebze karışımı olduğu için bizim Biraz da acıktığımızdan, meydanda damak tadımıza da çok yakın. Hatta atıştırdıktan sonra ikindi namazını ‘kelle’yi de aynı usulde pişiriyorlar. kılmak için, Kutubiye’ye gitmeye Fakat soğuk, söğüşü anladığım karar verdik. kadarıyla yapmıyorlar. Faslılar doğrudan kendi dillerinde Kutubiye Camii... konuşuyorlardı bizimle. Biz de 2-3 dakika yürüdükten sonra Türkiyeli olduğumuzu söyleyince Kutubiye’ye geldik (yaya geçidinde Faslılara benzediğimi gülerek lambanız yeşil olmasına rağmen anlatıyorlardı. Namazı kıldıktan gözünüzü dört açmanız lazım, sonra meşhur meydana doğru yola çünkü bazıları pek takmıyor trafik çıkıyoruz. ışıklarını.) Yine tam cemaat vaktini tutturamadığımız için, kendi Ceme’al Fina... başımıza kılıp caminin bahçesini Maymunların ve yılanların gezdik. Önceden aldığımız oynatıldığı meşhur meydandayız. mandarinleri bahçede, güneşli bir Her taraftan davul ve zurna sesleri günde tükettik ve hep şu cümleyi geliyor. Gündüz vakti olduğu için kurduk. Aralık ayındayız ve hava 20 sadece turistik eşya satanlar, taze derecenin üstünde, hayret! Allah’ım sıkılmış meyve suyu satan esnaf ve sen nasıl bir evren yaratmışsın! bayanların ellerine kına işleyenler

Hukuki Hizmetlerimiz:

Gerek cami çevresi ve gerekse sokaklar aşırı derecede dilenciler ve işportacılarla dolu. Bu da açıkçası gelir seviyesinin, refah düzeyinin pek yüksek olmadığını gösteriyor. Fiyatlar Fas’ta hayat, üstelik bize biraz da turistik fiyatlar uygulanmasına rağmen oldukça cazip. Hem Avrupa’dan hem de Türkiye’den çok cazip. Örneğin tacin-kuskus gibi yemekler hemen her restoranda 6-7-8 Euro civarında. Artık bu fiyatlara Türkiye’de bile yemek yemek zor gibi. Taksi ücretleri oldukça ucuz, fakat binmeden önce takside taksimetre olup olmadığına bakmanız ve muhakkak açtırmanız gerekiyor. Bir de dünyanın her yerinde olduğu gibi gideceğiniz yeri iyi takip etmeniz gerekiyor ki sizi gezdirmesinler. Otel fiyatları; kahvaltı içinde geceliği 2 kişi için 20 Euro’dan başlıyor. Rezervasyon yaparken, fiyata taxverginin geldiğine dikkat etmeniz gerekiyor, ki bu da gecelik kişi başına 1,5 ile 2,5 Euro arasında değişiyor. Önümüzdeki bölümde Essouira’ya gideceğiz. ◄◄

"Farkımız kalitemizdir"

Kişisel ve Aile Hukuku Boşanma davaları Çocuk davaları Nafaka davaları Mal varlığı paylaşımı Velayet ve yerleştirme Çocuk Esirgeme Kurumu Ceza Hukuku Kamu Hukuku İş Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Kira Hukuku Kişisel iflas davaları Para tahsil davaları

Etraf seyyar satıcılarla dolu. Biz de yerfıstıklarının üzerine eritilmiş şeker dökülmüş şekerlemelerden aldık. Bir de en çok dikkatimi çeken badem kurabiyelerinin hemen her yerde satılması. Acaba Faslılarda bu yüzden mi çok popüler badem?

Adres: Putselaan 133 3072 CE Rotterdam T: 010- 226 227 1 F: 010- 226 227 2 E: info@soytekin.nl W: www.soytekin.nl

Avukat M. Soytekin

Avukat F. Özer


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

04 tanıtım 26 06 introduction

Arif Yakışır

Görüş

21 Mart 2108 yerel seçimleri yaklaşırken...

İşçi Partisi (PvdA) olmak üzere, Hristiyan (CDA) partisiyle birlikte ülke genelinde bayağı bir sandalye kaybettiler. Hatta bu kayıplar, işçi partisinin kalesi olan ve kırmızı şehir olarak adlandırılan Amsterdam ve Rotterdam şehirlerinde yaşandı. Bu partinin yüzüne inen sert bir şamar gibi oldu. Amsterdam’da bazı sosyalist ve Demokrat 66 partilerinin bir araya gelmeleriyle bir koalisyon oluşturulmuştu.

Fotoğraf: Coşkun Yeğenoğlu

M

alumunuz, 21 Mart 2018 çarşamba günü Hollanda’da belediye meclisi üyelerinin seçimleri yapılacak. Bu seçimler burada yaşayan biz Türk kökenli Hollandalılar için de çok önemli. Çünkü, bizler de artık bu toplumun bir parçasıyız. Hollanda’da yaşayan Türk toplumu olarak 80’li yılların sonlarından itibaren kalıcı olduğumuz anlaşılmıştı. 2014 yılı Mart ayında yapılan belediye meclisi seçimlerinde başta

Rotterdam’da ise Pim Fortuyn’in partisi olarak bilinen Leefbaar Rotterdam partisi önderliğinde bir koalisyon oluşturuldu. Rotterdam’da bu partinin öncülüğünde oluşturulan koalisyon, ödenek alanları sıkıştırıldı, katı kurallar uygulanmaya başlandı, yabancı kökenli kuruluşların belediye tarafından ödenen sübvansiyon paraları kesildi. Bilhassa düşük maaşlı ve ödenek alan kişilerin (yabancıların) istifade etmiş oldukları imkân ve kurallar katılaştırıldı. Bu ve benzeri olayları son 4 yılda çok sık yaşadık. Maalesef, geçtiğimiz belediye meclisi seçimlerinde İşçi Partisi, Hristiyan, Partisi, Demokratlar 66 ve Yeşiller Partisi (PvdA, CDA, D66 ve GL) gibi siyasi partiler çok az sayıda denilecek kadar yabancı kökenli aday gösterdiler. Bu da, buradaki Türk toplumunun sorunlarını yakından bilen birilerinin siyasi parti temsilcisi olarak belediye meclisinde bulunmayışı,

a.yakisir@hotmail.com

bizlere sahip çıkılmaması, sorunlarımızı bilenler tarafından gündeme taşınamaması neticesinde bazı haksızlıklara maruz kalmamıza sebep olmakta maalesef. Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkün. Bundan dolayı, içinde yaşadığımız bizlerin ikinci ülkesi olan Hollanda’da bizlere verilen ve var olan demokratik haklarımızı kullanmamız gerekir. 21 Mart’ta yapılacak olan belediye meclisi seçimleri için, siyasi partilerden aday olanlarla 2017 Eylül ayından beri görüşmeler, mülakat ve eleme çalışmaları yürütülmekte. En geç geçtiğimiz aralık ayı içerisinde siyasi partilerin kendi kriterlerine uyan adaylar belirlendi ve aday listeleri partilerin genel kurullarında görüşülerek karara bağlandı. Siyasi partilerin çoğu Türk kökenli adaylara taş söktürürcesine sorular sormuşlar. Öyle ki, “cami ve cemaat ile bağın var mı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı seviyor musun, destekler misin?” gibi sorular sorulmuş. Tabii ki bu sorulardan birine “evet” diyen aday adayına parti listesinde yer verilmemekte. Hele hele, 11 Mart 2017 tarihinde Hollanda 2. Meclis seçimlerinin arifesinde T.C. Dışişleri Bakanı’nın buradaki Türklerle bir toplantı yapmak için uçağının Rotterdam havaalanına inişinin yasaklanması başka bir skandal olay. Aile ve Politikadan sorumlu Bakan’ın Rotterdam T.C. Başkonso-

losluk binasına girmesine müsaade edilmeyişi gibi olaylardan sonra iki ülke arasında gerginlikler yaşanmaya başladı. Sanırım bu ve benzeri nedenlerden dolayı Hollanda’daki çoğu siyasi partiler, Türk kökenli adayların, buradaki Türk toplumu ile arasının iyi olanlar, dinine, devletine milletine bağlı olanları aday göstermedikleri gözlemlenmekte. Bundan dolayı da partilerdeki Türk kökenli aday yok denecek kadar az. Nerede 2002 yılı Mart ayında yapılan belediye meclisi seçimlerinde 198 Türk kökenli Hollandalının belediye meclisine seçildiği yıllar. O zamanlar zirvedeydi. 21 Mart 2018 tarihinde yapılacak belediye meclisi seçimlerini çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bizlere yakın olan adayları, bilhassa tercihli oylarla desteklememiz gerekir. 75.000’e yakın Türk kökenli vatandaşımızın ikamet ettiği Rotterdam’da Nida partisi 2 meclis üyesi ile temsil edilmekte. Bu arada, DENK partisi de Türk ve Faslı adaylarla seçimlere katılacak. Den Haag şehrinde, ikinci İslam partisinin adayları belediye meclisinde temsil edilmekte. Bu seçimlerde Nida partisi de 3. İslam partisi olarak Den Haag şehrinde seçimlere katılacak. Ayrıca DENK partisi Rotterdam, Amsterdam, Zaanstad, Utrecht, Roermond, Schiedam vs. gibi birçok şehirlerde belediye meclisi seçimle-

rine katılacak. Adayların çoğu Türk ve Fas kökenli. Hatta bazı şehirlerde Hollandalılar bile var. Bu seçimler bizler için her zamankinden çok daha önemli. Önemine binaen, 18 Mart’taki seçimlerde şubat ayı sonunda evlerimize gelecek olan oy pusulalarımızı kaybetmeyelim. Demokratik hakkımız olan oylarımızı kullanalım, çevremizdeki akraba, eş, dost arkadaşlarımıza da kullanmaları için teşvik edelim, yardımcı olalım. Seçim sandıkları Sabah saat 7.30’dan akşam saat 21.00’e kadar açık. Oylarınızı herhangi bir siyasi partiye kullanabileceğiniz gibi, siyasi partiden aday olan ve size, toplumumuza yakın olan insanları da tercihli oylarınızla destekleyebilirsiniz. Siyasi partilere ve adaylara, yapılacak seçimlerde başarılar dilerim. Arif Yakışır (LAPON) Ülkesel Türk Kuruluşları İstişare Platformu Başkanı ◄◄

Brouwersdijk 149 Dordrecht

Putselaan 127-A Rotterdam

Volkerakstraat 10 Arnhem

Konut kredisi uzmanınız 1991 yılından bu yana hizmetinizde

Danışmanlık ücreti SADECE

€ 1899* HAYALİNİZDEKİ EVİ Mİ BULDUNUZ?

• En kapsamlı banka seçenekleri • En düşük aylık giderler • 2013 yılının en iyi konut kredisi uzmanı adayı gösterilen danışmanımız hizmetinizde • 24 yıllık deneyimle kişiye özel danışmanlık hizmeti

PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez.

Randevu için 078-6551655 nolu numaramızdan bizi arayabilir veya en yakın şubemize başvurabilirsiniz

yilmaz.nl

Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

* Sartları sorunuz

sigorta, kredi, ipotekli kredi, finansal danışmanlık

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com


07 toplum 23

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 235 - Şubat/Februari 2018

EUBA Başkanı Hasan Aras: “Umuyoruz seçim sonrası, Hollanda’da hoşgörü temelinde özgürlükçü, demokratik bir siyasi dönem başlar” Bu günlerde Hollanda gündemini oluşturmaya başlayan 21 Mart 2018 yerel seçim sonuçları, muhtemelen Hollanda siyasetini yeniden şekillendirecektir. Genel itibariyle önceki yıllardan edindiğimiz tecrübeye binaen yerel seçimlere katılımın düşük düzeyde olduğu olduğunu biliyoruz. Bu durum, seçim öncesi halkın siyasete güvensizliğinden kaynaklanmaktadır. Yapılan anketlerden de anlaşılacağı üzere, “halk siyasilere güven duymuyor, seçim öncesi her üç seçmenden biri, politikacıları dinlemiyor, oy kullanmanın bir anlamı yok” derken, her dört kişiden biri, “politika ve partiler hakkında yeterli bilgiye sahip değilim” diyor ve her beş kişiden biri de “politika ilgimi çekmiyor ve izlenen politikaları protesto ediyorum” diye görüş bildirmekte. Kamuoyunda yakından bilindiği üzere son yıllarda hükûmetlerin sosyal alanlarda başarısızlıkları, gelir düzeyinin adaletsizliği, işsizlik ve yoksulluk artışı, sosyal devletin kazanımlarının terk edilmesi ve göçmenlerin bilinçli bir şekilde ötekileştirilmesi, neticesiyle son yerel seçimlerde olduğu gibi halk daha çok yerel partilere yönelecek. Yerel partiler Hollanda siyasetinde önemli bir aktör olarak önümüzdeki yerel seçim-

lerde de siyaset arenasındaki yerlerinin devam edeceğini göreceğiz. Otuz küsur yıldır seçme ve seçilme hakkına sahip olan Hollandalı Türkler, son yıllarda Hollanda’da Müslüman ve Türk karşıtlığından son derece rahatsızlar. Bu bağlamda sesi duyulmayan sessiz çoğunlukların sesini duyurmak için siyasi arenaya giren Denk partisinin Hollanda’da yaşayan Türk ve azınlıkların büyük çoğunluğunun oylarını alarak 2017 seçimlerine benzer bir başarı kazanarak demokrasiye katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Umuyoruz 21 Mart 2018 yerel seçimleriyle Hollanda’da hoşgörü temelinde özgürlükçü, demokratik bir siyasi donem başlar. Bu dönemde siyasiler halkın yeniden güvenini kazanır, yerel yönetimler daha etkin olurlar. Ayrıca, sosyal devlet ve bireysel kazanımların sonucu olan STK’ların, kendi misyon, vizyon ve hizmet alanlarını yeniden gözden geçirerek toplumda daha etkin ve faydalı olmaları gerekmektedir.

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

İmamlar yoğun gündemle toplandılar

Her ay düzenli olarak bir araya gelip istişare eden NIF’e bağlı cami imamları bu kez Oss Mescid-i Cuma Camii’nde bir araya geldiler. İmamlar yoğun bir gündemle gün boyu toplantı yaptılar. İmamların gündemlerinde Müezzinlik, Hadis ve Kur’an-ı Kerim yarışmaları gibi konuları yer aldı. Almanya’dan gelen davetli hatip Mehmet Dal hoca ve Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan imamlara hitap ettiler. Hatipler daha çok güncel ve sosyal konularda bilgiler verdiler. Entegrasyon, koruyucu aile konusu ve camilere yönelik saldırılara karşı alınabilecek tedbirler konusunu ele aldılar.

NIF Kadınlar Teşkilatı Şube Başkanlarıyla toplandı

Güney Hollanda Bölge Kadınlar Teşkilatı Schiedam’da, Şube Başkanları ile rutin olarak düzenlenen toplantısını gerçekleştirdi. Yapılan ve yapılacak faaliyetler için bilgi alışverişinde bulunuldu. Çalışmalar gözden geçirilerek daha güzel, verimli faaliyetler için neler yapılabilir değerlendirmeleri yapıldı. Toplantının ikinci bölümünde Birim Eğitim Toplantısı yapıldı. Bölümlere ayrılarak bütün birimler çalışmalarını gerçekleştirdiler.

Ümit Olpak: “Ömrünüzde bir defa giyeceğiniz gelinliğinizi LAİLA GELİNLİĞE emanet edin!” Ziyaretlerimiz devam ediyor. Bu kez yolumuz Rijen Kasabası’nda 18 yıldır hizmet veren Laila Gelinlik Mağazası’na düştü. İşletme sahibi Ümit Olpak ile hoş bir sohbet gerçekleştirdik. İstifade edeceğinizi umuyoruz.

1

994 yılından beri Hollanda’da yaşayan ve 2000 yılından beridir de Laila Gelinlik mağazasının sahipliğini yapan Ümit Olpak, bu sektörde çekirdekten yetişen, işini seven, işini meslek edinen ve insanlarımıza hizmet etmek için uğraşan biri. 1971 İzmir doğumlu olan Ümit Olpak, evli ve 3 çocuk babası. Zengin ürün çeşidi… Rijen kasabasında mütevazi bir mağazada hizmet veren Ümit Olpak, satışa sunduğu ürünlerin kalitesi ve fiyatları noktasında hayli iddialı. “Almanya ve Türkiye’ye gitmenize hem vakit hem de fazla harcama yapmanıza gerek yok” diyen Olpak, mağazalarında bulunan en eski ürünün bir yıllık olduğuna dikkat çekiyor. “İmalattan halka satış!” Olpak, ellerinde bulunan zengin ürün çeşidinin haricinde istek üzerine her türlü özel sipariş yapabileceğini belirtiyor. Türkiye’deki üretim atölyeleri sayesinde yıllardır, “imalattan halka”, “toptan fiyatına perakende satış” düsturuyla hizmet verdiklerine vurgu yapan Olpak, kaliteyi ucuza pazarladıklarına dikkat çekiyor. “Ürünlerimiz tescilli markadır. Bu kalitede bu fiyatı Türkiye dahil hiçbir yerde bulamazsınız” iddiasında bulunan Olpak, müşterilerinin özel günlerinde onların mutluluklarına ortak olmak için davetlerine de icabet ederek yeni dostlukların kapılarını araladıklarına vurgu yapıyor. “Sen nasıl bir gelinlik istiyorsan çiz getir, bizi dikimini yapalım!” Bu küçük ülkede yaşayan Türk toplumunun daha iyi bir yere gelebilmesi için birbiriyle kenetlenmesi, birbiriyle yapacakları alışveriş

ve işbirliği ile daha güçlü olacaklarına dikkat çeken Ümit Olpak, yaşadığı ibret dolu bir anıyı da paylaştı... “Giyim fuarında farklı inanç ve milletten bir işadamı ile karşılaştım. Bizim ürünlerdeki kaliteyi ve fiyattaki uygunluğu görünce şaşkınlığını gizleyemedi. ‘Sen bu ürünü 1 liraya versen bile, aynı ürünü kendi milletimden birinden 3 liraya alırım, bunu bilmeni isterim’ deyince, onların güçlü olmalarının sebebini bir kez daha anladım. Bizler de bu anlayışla hareket etmeliyiz. Ben bu ülkede yıllardır insanımıza daha kaliteli ve uygun fiyatla hizmet vermeye, bu ülkeye ve insanlarına katkı sunmaya çalışırken, gençlere staj noktasında yardımcı olurken, bu gerçeğin görünmezden gelerek hâlâ yurtdışından alışveriş yapılmasını anlamakta zorlanıyorum” “Özel günlerinde yanındayız!” Müşterilerimizin bizi o özel günlerine davetiyle beraber olarak hem onların mutluluğunu paylaşıyor hem de verdiğimiz ürünün onlar tarafından beğenilmesinin huzurunu yaşıyoruz. Kısacası, Türkiye’ye giderek vakit harcamayın, hamallık yapmayın, gümrük sorunu yaşamayın!... Gelin, bizimle tanışın, hizmet, kalite, uygun fiyatın huzurunu yaşayın!.. ◄◄

“Kaliteyi ucuza alın!”

Gelinlik - Nişanlık - Abiye Bruidsjurken - Avondjurken - Galajurken

İmalattan halk’a sunulan hizmet... EN yeni modelleri, EN kaliteli ürünleri, EN ucuza almanın TEK adresi...

“Size çok yakınız!”

Stationstraat 36 A - 5121 ED RIJEN Tel: 0161 - 227892 - 06 27 28 39 79 facebook.com/lailabruıid - instagram.com/lailabruidsjurken web: www. lailabruidsjurken.com - e-mail: info@lailagelinlik.com


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

04 toplum 26 08

samenleving

Kardelen

yunus322@hotmail.com

Reyhan Şeker

Ergenlik Dönemi Yaşamda her sürecin kişi üzerinde olumlu ya da olumsuz etkileri olabilmektedir. Özellikle çocukluktan erişkinliğe geçiş süreci olarak tanımlayacağımız “ergenlik dönemi”nin, kişi üzerinde biyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan etkilerinin daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Ergenlik dönemini dalgalı bir denize benzetmek mümkündür. Ne zaman durgun olacağı ve dalgaların yükseleceği belli olmayan bir deniz gibi. Aslında büyük bir “arayıştır” bu dönem. Gerek bu dönemi yaşayan ergen ve gerekse aile açısından çok zorlu bir süreç olabilmektedir. Çocuklukta durgun deniz gibi bir karaktere sahip olan evlatlarının hızlı değişimine ayak uyduramayan veya onu çocukluğunda olduğu gibi görmek isteyen ebeveynlerin anlam veremediği ve içinden çıkılamaz bir süreç olarak gördükleri bir zaman dilimidir aslında. Bu dönemde ergen, kendisinde oluşan fizyolojik ve psikolojik değişimler karşısında zorlanır. Bu dönemin kolay atlatılmasında en büyük desteği şüphesiz aileler vermelidir. Ebeveynlerin yaptığı en büyük hatalardan biri, kendi atlatmış oldukları bu dönemi günümüzün çevresel faktörlerini dikkate almadan kıyaslama yaparak çocukların olgun davranmalarını beklemeleridir. İkinci yapılan hata, bu süreçte çocuklarının istekleri karşısında anne-babanın vermiş olduğu cevapların çoğu zaman tutarsız olmasıdır. Örneğin ergen babasına bir şey söylediğinde babasının “sen daha küçüksün. Aklın bunlara ermez” diyerek dışlaması. Fakat daha sonra çocuk odasını toplamadığında “sen nasıl bir gençsin? Kocaman oldun. Her şeyi biz mi sana diyeceğiz?“ diyerek onun artık bir genç olduğunu hatırlatmasıdır. Böyle tutarsız davranışlar ergen ve aile arasındaki sevgi ve güven bağını zedeler. Hâlbuki doğru yaklaşım şöyle olmalıdır. “Evladım, yeni fikirlerle bana gelmen ve isteklerini bana bildirmen gerçekten takdir edilecek bir şey. Evladımla fikir alışverişinde bulunmaktan çok hoşlanıyorum”. Şayet ebeveyn evladının isteğinin menfi sonuçlar doğuracağını düşünüyorsa ona kızmadan neticelerin ne olacağını anlatmaya çalışmalıdır. Bazen olumlu bir yaklaşım sergilesek bile istediğimiz bir neticeyi alamayabiliriz. Fakat yüreğinin her zaman bir köşesinde onu anlamaya çalışan bir anne-babanın varlığını ve sıcaklığını hissedecektir ve çoğu zaman belki de hata yapmaktan vazgeçecektir. Bu dönemi atlattıklarında yaptıkları hataları sıralarken cümlelerin sonuna şunu

da ekleyeceklerdir: “Eğer annem ve babam bana anlayışla yaklaşmasaydı ben daha fazla hatalar yapabilirdim“. Annebaba bu dönemin geçici olduğunu düşünerek sabırlı olmalıdır. Bu dönemde ergene, yerinde ve zamanında doğru yaklaşmak çok önemlidir. Düşünün ki, siz heyecanlı bir şekilde bir yerde bir şey arıyorsunuz ve bir yandan da biri sizden bir şey yapmanızı ısrarla istiyor. İki işi aynı anda yapamayacağınızdan dolayı sizden iyi niyetle de olsa bir şey yapmanızı isteyen kişiye doğal olarak sinirleneceksinizdir. Ergenin de “kimlik arayışı” sürecinde yaşadığı “ruh hâli” tam da böyledir. Ergenlerin bu dönemde zevkleri ve alışkanlıkları farklılaşır. Kendilerini çoğu zaman arkadaş çevresinde beğendirmek için farklı davranmak durumunda hissedebilirler. O nedenle anne-baba ona hissettirmeden rehberlik edecek gençler bulmalıdır. Anne-babanın bulduğu gençler çocuğunun yaşıtları olmamalıdır. Çünkü yaşıtları da aynı gemide yolculuk yapan yolcular gibidirler. Gemiyi denizde yüzdüren yolcu değil, iyi bir kaptandır. Çoğu zaman ergen, bu süreçte anne babanın kendisini anlamadığını düşünerek başka arayışlar içerisine girebilir. Sıkıntılarını ailesine anlatmak yerine yeni edindiği ve karakterlerinin iyi olup olmadığını bilmediği arkadaş çevresine anlatabilir. Onların yumuşak yaklaşımlarıyla iyi niyetli olduklarını düşünerek, yanlış yönlendirmeleriyle olması gerekenden daha farklı bir arkadaş grubuyla tanışabilir. İşte tam bu sürece varmadan, ondan yaşça daha büyük olan gençler onu dinleyerek ve ilgilenerek olumsuz arkadaş grubuna meyletmesini engelleyebilir. Bir gençle bir gün konuşurken bana hiç unutamayacağım bir şey anlatmıştı. Dış görünüş itibariyle çok mülayim ve her anne babanın arzuladığı bir genç görünümü vardı. Bir gün bana: “Hocam ben bu dinî kurumda olduğum her hafta yenilendim.” “Nasıl yani?” dedim. “Her hafta sizden ders aldığımda eve gidiyor ve pazartesi okula başladığımda bu mekândan aldığım olumlu enerji ile haftanın ortasına kadar kendimi hata yapmaktan alıkoyuyordum. Sonradan kalbim arkadaşlarımın tekliflerine meyledecekken tekrar ders günümüz geliyordu ve size gelip tekrar ruh olarak yenileniyordum. Yani kısacası hocam ben her hafta uçurumdan aşağı düşerken elimi tutup yukarıya çektiniz.” Bu konuşmadan sonra bir şey daha öğrendim. Birincisi, ergenlik döneminde duygularını çok dışa vuran ve asabi bir yaklaşım gösteren ergenlere karşı nasıl ilgi göstermemiz gerekiyorsa, bu dönemde sakin görünümlü ergenlere de aynı ilgi ve alakayı göstermeliyiz. Bu dönemi sakin karakterinden dolayı sorunsuz atlatıyor diye düşündüğümüz gencin belki de sığınacak güvenli bir liman arayışı içinde olduğunu unutmamalıyız. O güvenli liman iyi insanlar olmalıdır. Yoksa kötü mizaçlı insanlar onlara liman olur ki, ufukta bir gemi bile göremeyiz. Allah neslimizi korusun ve onlara gerçek anlamda rehberlik edecek iyi insanlarla karşılaştırsın.

Hizmete devam

OZ & ER nam in 2007 zijn intrek in een voormalige opslagplaats van een groentehandel aan de Rooseveltstraat en levert op dit moment onder het merknaam Silifke zuivel aan acht Europese landen.

Silifke Ayran’a ziyaretçi akını vardı Leiden’da yoğurt, peynir ve ayran üretimi yaparak bu ürünleri 8 ülkeye pazarlayan Behzat Erener’in sahibi olduğu Silifke ayran fabrikasına ziyaretçi akını vardı.

T

OVER’en organize ettiği ziyarete, Başkan Durmuş Doğan, Leiden Belediye Başkanı Henry Lenferik, Ekonomiden sorumlu Wethouder Robert Strijk, BV Leiden Başkanı Erna Kortlang, Leiden Belediye meclis üyesi Vahit Köroğlu da katıldı. Behzat Eren, ziyaretçileri üretim alanında gezdirerek, ürünleri ve fabrikanın işleyişi hakkında bilgi verdi. Turkse karnemelk met een Leids tintje Het zuivelbedrijf OZ & ER bestaat tien jaar in Leiden. Onder het merknaam Silifke, vernoemd naar een Turks stadje in de provincie Mersin, produceert het bedrijf al jaren het yoghurtdrankje Ayran, Turkse yog-

Tarih yok oluyor

hurt en kaas in blik. Het yoghurtdrankje Ayran wordt samengesteld uit een deel Turkse yoghurt, drie delen water en een beetje zout. OZ & ER nam in 2007 zijn intrek in een voormalige opslagplaats van een groentehandel aan de Rooseveltstraat en levert op dit moment onder het merknaam Silifke zuivel aan acht Europese landen. Bij het bedrijf zijn ruim zeventig werknemers in dienst, waarvan de meeste woonachtig in Leiden en regio. Het bedrijf richt zich voornamelijk op de consument met Turkse roots, maar de laatste tijd neemt ook de populariteit onder andere groepen toe. Mede doordat mensen tijdens hun vakantie in Turkije kennis maken met de producten. Ter ere van tien jaar productie in

K

Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

Dünya Kırım Tatar Kongresi Genel Sekreteri, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkan Yardımcısı Av. Namık Kemal Bayar’dan çağrı var…

Kırım’da Hansaray’da yapılan sözde restorasyona tepkiler büyüyor

ırım Tatarlarının tarihî ana vatanı Kırım’ın işgalinden bugüne işgalciler tarafından başlatılan baskı ve zulüm artarak devam etmektedir. Kırım’daki soydaşlarımıza yönelik olarak işgalcilerin sözde emniyet ve yargı makamlarınca yürütülen baskı uygulamalarına geçen üç yıldan fazla süre içinde millî varlıkların tahrip ve talanı da eklenmiştir. İşgalden sonra geçen süre içinde Kırım’daki müzelerde bulunan antik İskit Hazinesi, Ayvazovskiy Müzesi’ndeki çok değerli tablolar ve benzeri pek çok eser işgalcilerce kaçırılarak Moskova’ya götürülmüştür. Çarlık ve Sovyetler Birliği döneminde Kırım Tatarlarına ait camiler ve medreseler gibi pek çok eser zaten yok edilmişti. Bugün de Rusya Federasyonu Kırım’da Kırım Tatarları tarafından inşa edilmiş eserleri yok

Leiden en de recente uitbreiding van de productieruimte bracht een delegatie bestaande uit burgemeester Henri Lenferink, wethouder Robert Strijk, D66-raadslid Vahit Köroğlu, BV Leiden voorzitter Erna Kortlang en voorzitter Durmus Dogan van de Turkse ondernemersvereniging Rijnland (TOVER) een gisteren bezoek aan het bedrijf. Daarbij kregen ze van de eigenaren een rondleiding door de fabriek en uitleg over de diverse productie-afdelingen van het zuivelbedrijf. De producten van Silifke zijn in Leiden verkrijgbaar bij verschillende Leids/ Turkse supermarkten, bakkerijen en pizza- shoarmazaken.

etme, Kırım’daki Türk-İslâm varlığının izlerini silme çalışmalarına devam etmektedir. Türk-İslâm saray mimarisinin en önemli eserlerinden biri olan Kırım Bahçesaray’daki Hansarayı’nda Rusya Federasyonu tarafından başlatılan sözde restorasyon çalışmaları görüntüsü altında Kırım Hanlarına yüzlerce yıl yuva olmuş, işgale kadar da Millî Müze olarak hizmet vermiş Hansaray yok edilmekte, karakteristik niteliği ve eserin millî yapısı silinmeye çalışılmaktadır. Hiçbir bilimsel yönteme dayanmadan, uzmanların ve halkın denetiminden uzak, Hansaray’a giriş yasaklanarak yapılan bu sözde restorasyon çalışmalarında, Kırım’daki kardeşlerimizden tarafımıza ulaştırılan kısıtlı bilgilere göre; Saray avlusunda bulunan beş asırlık Han Camiinin bütün duvarları rutubet almış, duvarlarından kar ve

yağmur suları akmakta, sözde restorasyon çalışması adı altında Sarayın çatılarında geleneksel Kırım Tatar kiremitleri yerine İspanyol kiremitleri kullanılmakta, en belirgin özelliklerinden biri olan ağaç/ahşap malzemeler yerine betonarme malzemeler döşenmektedir. Caminin eski mihrap ve minberi su alarak kabarmış ve şişmiş; Sarayın duvarlarında yer alan sure, ayet ve dua yazılarının yüzde yetmişi asidik malzeme kullanılarak silinmiş, üç asırlık ahşap malzeme yerlerinden sökülmüş ve Saray duvarlarında çatlaklar oluşmuştur. Hansaray’ımızda devam eden bu tahripkâr çalışmalar hakkında sayın Cumhurbaşkanımız, TBMM Başkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcısı, Kültür Bakanımız ile TİKA, Başbakanlık Yurtdışı Türkleri ve Akraba Toplulukları Başkanlığı ile TÜRKSOY’a müracaatlarımız oldu. Durumu ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı, UNESCO, ICOM (Uluslararası Müzeler Birliği), EuropaNostra (Avrupa Kültür Varlıkları Koruma STK’ları Birliği) ve bunların Türkiye Millî Komiteleri ve ofislerine de bildirdik. Kırım’da Rusya Federasyonu tarafından yürütülmekte olan tarihi yok etme çalışmalarının Türk kamuoyuna duyurulması konusunda yardım bekliyoruz. Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi


hayat 09

het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 235 - Şubat/Februari 2018

İsa Gasiyya:

Genç Gözüyle

“Millî Görüş temsilcileri ile görüştük, Latin Amerika’da yaşayan Müslümanlar için yapılacakları konuştuk”

Talha Yıldız

İki Günlük Dünya

Latin Amerikalı Müslümanlarla tarihî buluşma Yarım asırdır Müslümanların hayrına yaptığı isabetli çalışmalarla adından sıkça söz ettiren İslam Toplumu Millî Görüş, hizmet ağını dünyanın bir ucundan diğer ucuna kadar genişletmeye devam ediyor

A

vrupa genelinde yüzlerce cami ve teşkilatla dünya genelinde hizmetlerine hız kesmeden devam eden IGMG, Avustralya ve Kanada’dan sonra şimdi de Latin Amerika ülkelerinde Müslümanların hizmetine koşuyor. IGMG geçtiğimiz günlerde Latin Amerika ülkelerindeki temsilcileri ve o ülkelerde İslam’ı seçtikten sonra, yıllardır İslam’a çok değerli hizmetlerde bulunan değerli şahsiyetleri davet ederek buradaki Müslümanlarla buluşturdu. Öncelikle Köln’deki genel merkezi ziyaret eden misafirler daha sonra Hollanda’da bulunan Millî Görüş Teşkilatlarının Güney ve Kuzey olarak bilinen iki bölgesini ziyaret ettiler. Teşkilatlanma Başkanı Murat ileri, Teftiş Başkanı Adem Kaya ve İrfan Sohbetleri sorumlusu Ali Börek’in eşlik ettiği heyet önce Güney Hollanda Bölgesi’nin Schiedam şubesini ziyaret ettiler. Çift minareli Schiedam Merkez Camii’nde öğle namazını eda eden heyet cami cemaatiyle tanıştı. Arapça ve İngilizce lisanları ile kurulan irtibat çok sıcak kardeşlik mesajları ile yüklüydü. Heyet adına konuşan, heyetin en yaşlısı ve Venezüellalı Kasım Payjur bir haftadır burada gördükleri ve duyduklarının kendilerini ziyadesiyle memnun ettiğini dile getirdi. “Buraya sizlerle kucaklaşmak ve dualaşmak için geldik. Allah sizlerden razı olsun. İşlerinizi bereketli ve İslam’ı size şiar eylesin.” diyerek duygularını ifade etti. Arjantinli İsa Gasiyya ise, 26 yıl önce İslam’ı seçmiş ve o günden beri İslam’a son derece önemli hizmetlerde bulunmuş. Kur’an’ı İspanyolcaya tercüme eden İsa, İslam’ı anlatan kitaplar da yazmış. İsa şunları kaydetti “Ben hayatın gerçeğini aramak için yollara düştüm ve bu gerçeği Hindistan’da buldum. İslam’ı orada kucaklayarak Müslüman olmuş biriyim. Allah’ım daha sonra bana on yıl boyunca Medine’de İslam’ı okumayı bana nasip etti. Ve şimdilerde ise Latin Amerika’da yaşıyorum ve İslam’ı tebliğ etme ve İslam hakkında eğitim vermeye çalışıyorum.

Bu gün ise gördüğünüz gibi Millî Görüş temsilcileri ile görüşmekteyiz. İstişareler yaparak Latin Amerika’da yaşayan Müslümanlar için neler yapılabilir, bunu konuşuyoruz.” İsa sözlerini tamamlarken, buradaki Müslümanlarla buluşmanın kendileri için büyük bir onur olduğunu belirtti. Heyeti tanıtan Genel Merkez Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri, misafirlerin geldikleri ülkeleri tek tek saydıktan sonra “Tarihî Buluşma” olarak nitelendirdiği bu buluşmanın hayırlara vesile olmasını diledi. İleri, misafirlerin Ekvator, Arjantin, Şili, Surinam, Barbados, Brezilya, Venezüella ve Peru’dan geldiklerini de bilgi olarak verdi. Schiedam Merkez Camii’nin ders lokallerini ve yanı başında bulunan Yıldız Eğitim Merkezi’nin dersliklerini gezen heyet gördükleri manzaradan çok etkilendiklerini dile getirdiler. Schiedam Yıldız Eğitim Merkezi salonunda kendileri için hazırlanan yemekte bir araya gelen misafirlere ev sahibi olarak Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan hitap etti. Erdoğan misafirleri “Bölgemize hoş geldiniz. Sizi ağırlamaktan çok büyük bir memnuniyet ve onur duymaktayım” dedikten sonra Hollanda ve Hollanda’da yaşayan Müslümanlar hakkında kısa bilgiler verdi. Aynı şekilde şube başkanı Zekeriya Budak da misafirlere Arapça hitap ederek onları ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirirken şunları kaydetti. “Bu kardeşlerimizi ağırlamaktan gurur duyduk. Keşke bu tür faaliyetler daha artırılsa. Buralar onların evi. Kapımız sonuna dek her zaman açıktır.” Misafir Müslümanlar daha sonra

talhayildiz_@hotmail.com

Schiedam’da bulunan ve son iki yıldır yapılan resmi araştırmalar sonucu Hollanda’nın en iyi okulları arasında yer alan “Ababil” İslam okulunu ziyaret ettiler. Burada ise Bölge Teşkilatlanma Başkanı ve Ababil İslam okulu yönetim Kurulu Başkanı Muhammed Başalan heyete okulu anlattı. Okul ve öğrenciler hakkında bilgilendirme yapan Başalan daha sonra heyete bir sınıfı gezdirdi ve nasıl bir ders sisteminin uygulandığını anlattı. Buradan da ayrılan heyet Hollanda’nın sembolü olan yel değirmenlerini yakından görmek için değirmenlerin bulunduğu yere hareket ettiler. Daha sonra ise Millî Görüş’ün Hollanda’nın kuzeyinde bulunan merkezi Amsterdam’da olan diğer bölgesine gitmek üzere Schiedam’dan ayrıldılar. Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

Allah’a ibadet etme gayesiyle yaratılmış olan insanoğlu, yaratılış gayesini unutarak bu fâni hayat hiç sona ermeyecekmiş gibi yaşamaktadır. Hâlbuki ölüm, çocuk, genç, orta-yaşlı ve yaşlı arasında ayrım yapmamaktadır. Kimi insan bir kaza ya da hastalık sonucunda bu dünyadan genç bir yaşta göç ederken, kimisi de uzun yıllar sağlıklı bir hayat yaşamasına rağmen, ufak bir rahatsızlık sonucunda bu dünyadan ayrılmaktadır. Hz. Peygamber (sav) dünyada yabancı veya bir yolcu gibi hareket etmemizi tavsiye etmektedir (Buhari, Riyazü’s-Salihin, 473). Bu dünyaya bütünüyle meyletmemek için, her daim ebedi hayatın ahirette olduğunun bilincinde olmalıyız. Fakat bu bilinç nasıl oluşabilir? Şimdi bu konuyu biraz açalım. İmtihan bilinci Birinci olarak, bir Müslüman hayatın imtihanlarla kuşatılmış olduğunu ve bu imtihanların gelip geçici olduğunu aklından çıkarmamalıdır. Her insan, malıyla, eşiyle, çocuklarıyla, torunlarıyla, yakınlarının hayatını kaybetmesiyle veya bir başka şekilde, genellikle sınırlı bir zaman süresi içerisinde imtihan edilmektedir. Örneğin, iş hayatındaki sorunlar nedeniyle maddî sıkıntı yaşayan kişi, maddî sıkıntılar sona erdiği zaman geçmişte yaşanılan zorlukları bir anda unutabilmektedir. Keza uzun yıllar çocuğuyla problemler yaşayan ebeveynler, yaşanan sıkıntılar sona erdiği zaman, geçmişte yaşananları unutup gitmektedirler. Buna mukabil Allah’a olan kulluk ömür boyudur. Keza bu kulluğu hakkıyla yerine getirebilmek için, bu dünyadaki bazı zevklerden feragat edilmesi gereklidir. Bu dünyada bir sıkıntının sona ermesi sonucunda geçmişte yaşanılan her şeyi unutan insanoğlu, ahirette bu dünyada yapmış olduğu salih amellerin karşılığında ödüle mazhar olduğu zaman, dünyada yaşamış olduğu sıkıntıları bir anda unutacağını herhâlde söyleyebilmemiz mümkün. Şu hâlde bir Müslüman için esas olan geçici bir sıkıntıyı dert edinme yerine, ebedi âlemdeki akıbeti yolunda gayret etmek olmalıdır. İbadet bilinci İkinci olarak, bir Müslümanın ömür boyu kulluk bilincini hakkıyla yerine getirebilmesi için farz ibadetlerini eda etmesi zorunludur. İslam âlimleri, ibadetleri “taabbudi hükümler” kategorisinde ele aldıkları için, ibadetleri değişmez ve aynı zamanda yoruma kapalı bir alan olarak değerlendirmişlerdir. Bu genel kural, namazın neden beş vakit yerine iki ya da yedi vakit olarak farz kılınmadığını veyahut Ramazan ayında neden bir ay yerine on gün oruç tutulmaması gerektiğini kesin bir şekilde bilemeyeceğimizi ifade etmektedir. Bu genel kuraldan farklı olarak, yüce kitabımız Kur’ân’dan ve Peygamberimizin (sav) hadislerinden ibadetlerin gayesi açık bir şekilde öğrenebiliyoruz. Örneğin Kur’ân’da, namazın in-

sanları hayasızlık ve kötülükten alıkoyduğu (Ankebut 29/45) ve orucun insanların takva sahibi olmasını sağladığı (Bakara 2/183) ifade edilmektedir. Bu nedenle, dışarıdan bir takım şekilsel hareketlerden ibaret görülen ibadetlerin, insanların ahlâkî erdemlere sahip olmasına imkân sağladığını söyleyebiliriz. Fakat ne yazık ki, çocuklarını namaza ısındırmak isteyen ebeveynlerin ya da yetişkinleri namaza ısındırmak için gayret gösterenlerin birçoğu, bu ibadetin gayesinden bihaber olduğu görülmektedir. Zira, toplumun büyük bir kısmında namaz bir “borç” olarak algılanmakta ve namaz kılan bir insanın işlerinin yoluna gideceğine dair bir inanç vardır. Hâlbuki, namaz ve oruç gibi ibadetler bir insanın yalan, dedikodu, sahtekarlık, hırsızlık, iftira ve buna benzer bütün kötülük ve hayasızlıktan uzak durmayı sağlamaktadır. Öyleyse insanları namaza ve oruca davet etmek, aynı zamanda insanları ahlâklı bir hayat yaşamaya; yani örnek bir insan olmaya davet edilmesi anlamını taşımaktadır. Bu durum aynı zamanda yaratılış gayemiz olan Allah’a ibadet etmeyi (Zariyat 51/56) hakkıyla yerine getirilmesini de sağlamaktadır. Rahmet bilinci Üçüncü olarak bir Müslüman, Allah’ın rahmetinin her şeyi kuşattığının (A’raf 7/156) bilincinde olmalı ve bundan dolayı yapmış olduğu hatalar ve işlediği günahlardan dolayı ümitsizliğe kapılmaması gerekir. Eşler arasındaki sevgi ve rahmeti oluşturan (Rum 30/21) ve ebeveynlerin kalplerine çocuk sevgisini yerleştiren Yüce Allah’ın, kendi yaratmış olduğu kullarına elbette merhametiyle muamele etmesini bekleyebiliriz. Nitekim sevgili Peygamberimiz (sav) bir gün, çocuğunu seven bir kadını göstererek, “bu kadının kendi çocuğunu ateşe atması beklenebilir mi?” diye etrafındakilere sorduğu zaman, sahabeler buna ihtimal vermediğini belirtmişlerdir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), “Cenab-ı Hakkın kullarına karşı, bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha fazla merhametli olduğunu” ifade etmiştir (Buhari, Edeb 18, Müslim, Tevbe 22). Yukarıdaki bilgileri özetlemek gerekirse, bir Müslüman öncelikle bu hayatta başına gelen sıkıntıların geçici olduğunun bilincinde olmalı ve bu sıkıntılara göğüs gerebilmek için, farz ibadetlerini hakkıyla eda etmeli ve bununla beraber asla Allah’ın rahmetinden asla ümit kesmemelidir. Unutulmamalı ki, ölüm er ya da geç herkesin kapısını çalacaktır. Asıl mesele, bu dünyadan göçtükten sonra gök kubbede hoş bir seda bırakabilmektir.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

04 haber 10 nieuws

MİHENK

ortaummet_45@hotmail.com

İbrahim Turgut

Sorumluluk Bilinci ve Seçimin Anlamı Hollanda’da 21 Mart’ta yapılacak olan “Yerel Seçimler” yabancılar açısından son derece önemlidir. Bu seçimlere kayıtsız kalmak, geleceğimizden endişe duymamaktır. Çünkü, daha önce yapılan seçimlere katılma oranımız düşük olmuştu. 15 Mart 2017 genel seçimde ise, katılma oranımız daha fazla olmuştur. Bu toplumda varlığımızın anlamı, beraber yaşamanın ve istikbale beraber yürümenin bilincini oluşturmaktır. Artık burada yaşayan bizler, “Yabancılar” sözcüğüyle anılması yanlış olmakla beraber, bir çoğumuz Hollanda vatandaşlığına geçmiş bulunmaktadır. Bu insanlar, artık burada kalıcı hayat şartlarına uygun, “siyaset” üretmeleri elzem hâle gelmiştir. Öyleyse, sorumluluğumuzun idraki içinde, gereken ilgiyi gösterelim ve seçim sandığına giderek, “HAKKIMIZ” olan “Seçme ve Seçilme” görevimizi yerine getirelim. Bu görevimizi yerine getirirken, partilerin programlarını kısa da olsa, “okuyarak veya sorarak” öğrenelim. Parti ayırımına gitmeden, bizim lehimize ve bu ülkede ki bekamıza yönelik ciddi söylemlere kulak vererek, rotamızı çizelim. Yakın tarihte kurulan Denk Partisi de 21 Mart 2018 yerel seçimlerinde, 12 yerde yarışacaktır. Gereken desteğin verilmesi ve ilgiyi artırmada öncülük yapanların ve adayların bütün vatandaşları, STK’ları ve diğer kurumları ziyaret etmeleri önemlidir. Bunun yanında, dinî açıdan bakılacak olursa “sorumluluk bilinci” hayatı anlamlandırmak demektir. Allah’ın “tekliflerini” kavramak demektir. Onun koyduğu yasalara göre, düşünmek demektir. İnsanlara “kıymet” vermek demektir. Kendine takdir edilene “razı olmak” demektir. Bu minval üzere kendimizi geliştirmemiz, buna göre hayatımızı inşa etmemiz ve yaşamamız, bulunduğumuz ortamın bize yüklediği sorumluluk inancıyla olayları değerlendirmek, Allah ve Resul’ünün buyruğudur. Hiç bir şeyden müsta’ni değiliz. Nerede yaşarsak yaşayalım, insanlarla mevcut sistem içerisinde, mevcut şartların zorladığı faaliyetlere iştirak etmemiz, insan ve Müslüman olmamızın gereğidir. Kenara çekilmek, mesuliyetten kaçmaktır. Hayatı anlamamaktır. İnancına ters düşmektir. Meydana gelen her hadiseden mesul olduğumuzu bilmemiz, kendi dünyamızda geliştirebilirsek, olaylara bakışımızda değişecektir. Bu gün buna ihtiyacımız vardır.

Bütün olumsuz olayların temelinde, “vurdumduymazlık” vardır. Bunu aşmanın yolları gösterilmiştir. Yeter ki siz kendinizi kontrol etmeye karar verin. Bu bağlamda, İmam-ı Rabbani’nin buyurduğu gibi: “İslam, üç sac ayağı üzerindedir: İlim, âmel ve ihlas”. İlimsiz amel, amelsiz ihlâs olmaz. Bu yolu takip etmeyenler, sadece konuşur ve kendi “EGO”larını tatmin edeler. Sadece “Konuşmak” bir yere kadardır. Hâlbuki, “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydası dokunandır” Hadisinin, hangi medeniyetten geldiğimizi göstermiyor mu? “Başkalarına faydası olmayanın, kendisine zararı olur” ilkesini unutmayalım!.. Müslüman, inancı gereği insanlara faydalı olmayı, hayatının vazgeçilmez prensibi olarak bilir ve cehd-u gayrete girerek, sosyal hayatın devamlılığına ve akışına, katkı sunmayı imanının gereği bilir. Müslümanın sorumluluk bilincini hatırlatan şu Hadis-i Şerifi, dikkatlice okuyacak olursak, mevzuyu çözmüş olacağımızdan hiç şubeniz olmasın: “Nu’man b. Beşîr’den nakledildiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ’nın koymuş olduğu sınırlara uygun yaşayanlar ile bu sınırları ihlâl eden kimselerin durumu, bir gemiye binmiş, gemi içerisindeki yerleri kura ile belirlenmiş iki grup insanın durumuna benzer. Bunlardan bir kısmı geminin alt tarafında, bir kısmı da üst tarafında yolculuk etmeye hak kazanmıştır. Alt kattakiler -su ihtiyaçlarını karşılamak için- üsttekilerin yanına giderler. Bir süre sonra, “sudan nasibimizi almak için geminin altından bir delik açsak da yukarıdakileri rahatsız etmesek” derler. Eğer yukarıda bulunanlar aşağıdakilerin isteklerini yapmalarına izin verirlerse gemidekiler hep birlikte helâk olur. Fakat onlara engel olurlarsa hem onlar hem de kendileri kurtulur”. (Buhârî, Şirket, 6) Hadisi Şerif, ne müthiş mana içermektedir! Bu ne güzel misal vermedir Ya Rabbi! Rahat okursak, manayı kavrar ve Allah Resul’ünün “SORUMLULUK” kavramına getirdiği izahı içselleştirir ve hayatımıza buna göre yeniden çekidüzen veririz. Yeni kavramla, “ÇEVRİMDIŞI” olan bütün cihazlarımızı “ÇEMRİMİÇİ”ne alır, hayatı yeniden anlamlandırırız. Başını kuma gömen devekuşunun yaptığı gibi, “hayatı bulunduğumuz ortamdan ibaret olduğunu, başkaca bir anlam taşımadığını”, “bize dokunmayan şey, bin yaşasın” anlayışı, bize yabancı ve bizi ifade etmemektedir. “Kısır döngü” diyebileceğimiz bir bakışla, böyle yaşamanın cenneti kazandıracağını ve Allah’ın rızasına ulaştıracağına inanmak, hayalperest bir anlayıştan öte geçmemekte ve manen ve maddeten “intihar” anlamına gelmektedir... Sonuç olarak, gelin yeniden “sorumluluğumuzu hatırlayarak, eylemlerimizi” gözden geçirerek, gereken duyarlılığı gösterelim.Yanlışların üzerinde inşa edilen hayat, görkemli olsa da, hayatın gerçek anlamını göstermekten uzaktır. Yanlışların arkasından gitmek, hayalperestliğin ifadesidir. Her gün yeni açalım ve doğruları yazalım. Doğrulardan yana olalım!..

Prof. Dr. Yavuz Ünal:

“Evet, sen yiyeceksin içeceksin zarar vermeyeceksin, Senin komşuna nasıl bir katkın olacak? Bu, bizim

“Her nerede olursak o İslam’ı her zaman do anlatmalıyız” Din Hizmetleri Müşaviri, HDV Vakfı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Ünal ile tanışmak adına kendisini makamında ziyaret ettiğimizde, faydalı, hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Doğuş Gazetesi adına Adnan Şahin ve Recep Soysal tarafından yapılan söyleşimizi keyifle okuyacağınızı umuyoruz.

D

oğuş: Hocam, öncelikle Hollanda’ya hoş geldiniz, isterseniz sohbetimize sizi tanıyarak başlayalım. Yavuz Ünal Kimdir? Yavuz Ünal: Ordu, Fatsalıyım, İlahiyat eğitimi, yani baştan itibaren ilahiyat eğitimi aldım. Daha sonra 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde araştırma görevliliği, yardımcı doçentlik, doçentlik ve profesörlüğümü 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde sağladım. Aynı dönemde, fakültenin bir takım idari işlerinde görev aldım ve en son olarak fakültenin dekanlığını yaptım. Ardından bir dönem Ordu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin dekanlığını yaptım. Bu arada 2005’ten 2011 yılına kadar “Hadislerle İslam” kitabının hem metin yazarlığını hem de genel koordinatörlüğünü yaptım. Diğer akademik birtakım projelerde bulundum. Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliği yaptım. Doğuş: Öncelikle Hollanda’nın havasından başlayabiliriz belki. Siz bir Karadenizli olarak Hollanda’nın havasına pek yabancılık çekmediniz sanırım? Yavuz Ünal: Karadeniz’in havasıyla Hollanda’nın havası, en azından rutubeti birbirine çok benziyor. Burada güzel bir atmosfer, güzel bir hava var, bunu söylememiz gerekir. Doğuş: Sayın müşavirim hadis profesörü olduğunuzu biliyoruz, oraya geleceğiz biraz sonra ama önce ben şunu merak ediyorum, kişisel olarak bir uğraşınız, bir hobiniz, özel bir merakınız var mıdır? Örneğin Yavuz Hocamız ata binmeyi sever mi? Kısaca biraz kendinizden bahseder misiniz? Yavuz Ünal: İşin doğrusu benim bütün hobilerim aslında akademik hobiler. Hobiler yok değil mutlaka hobilerim var. Her şeyden önce hobilerimle işim birbirine çok yakındır. Özel hayatta hayvanlarla diyaloğum çok iyidir. At da bunun içerisinde. Hayvanlarla diyaloğum hatta eğitimine varıncaya kadar, bu anlamda diyaloğum oldukça iyidir. Ancak Üniversite yıllarında, hatta daha öncesinde farklı etkinlik alanlarım oldu, işte uzun süre voleybol oynadım, masa tenisi oynadım. Bunun dışında hâlen sürdürdüğüm birtakım sportif etkinlikler var, mesela her gün bir saat yürürüm.

Bunlar artık hayatımızın bir parçası oldu diye düşünüyorum. Burada söylemem gereken, zikretmeden geçemeyeceğim bir şey var o da iyi bir kütüphaneye sahip olduğumdur. İyi bir kütüphanem var ve belki hayatımın en önemli, en değerli vakti okuyarak geçirdiğim vakitlerdir. Evet, hadis profesörüyüm ama okuma alanım sadece hadis değildir. Bunu iç ve dış diye ayırmak gerekiyor. Sözgelimi, işte sosyolojidir, psikolojidir, felsefidir. Bunun dışında özel bir takım şeyler var. Bilgisayarın yaygınlaşması ile birlikte, ileri düzeyde bilgisayar ile uğraşmışımdır. Bir dönem yazılım ile uğraştım, kendi yazdığım kodlar var. Filemaker ile başladığım ve Axess ile daha devam eden ve daha sonra da “Hadislerle İslam’ın” yazılımın analizi bana ait. Bir arkadaşa kodlarla yazdırdık. Şu anda yine yürüttüğüm bir hadis projesi, hadis ve veri tabanı çalışması var. 2019’da bitirmeyi hedeflediğimiz 15-16 Aralık’ta cumhurbaşkanının da katılımıyla piyasaya tanıttığımız bir projeydi bu. Üst düzeyde bir katılım olmuştu. 268 bin kadar şu anda bir “Rivayet” var. Bu rivayetler teknik değerlendirmeye tabi tutuluyor. Tercümesi, notlandırılması yapılıyor. Belirli periyotlarla Biz bunu kamuya açacağız. İnternet üzerinden olarak ulaşılacak. Doğuş: Türkçe mi, yoksa diğer dillerde de olacak mı? Yavuz Ünal: Şu anda bizim hedefimiz birinci derecede Türkçe olmasıdır. Arapça hadisleri Türkçe’ye çeviriyor notlandırılması da Türkçe olacak. Ancak bunun ihtiyaca bağlı olarak seçimli bir şekilde bir sonraki aşamada farklı dillerde özellikle İngilizce ve Arapça gibi dillere çevrilmesinin düşünülmesi gerekiyor. Şuan projenin yüzde 60 civarında kısmı tamamlanmış bir durumda. Ve hâlâ devam ediyor. Burada müşavirlik yaparken mesai dışında yaptığım “akademik çalışmalar” diye ayırdığım bölüm de sürüyor. Bunun dışında ciddi anlamda sürdürdüğüm metin felsefesi üzerinde çalışıyorum. O yüzden gazeteciliği önemsediğimi söylemeliyim. Doğuş: Bu hadis çalışması şuan internet üzerinden takip edilebiliyor mu? Yavuz Ünal: Şu anda mutfakta çalışılıyor. Ancak şifreyle belirli insanlar, daha doğrusu çalışanlar

buna erişebiliyor ama çalışma bittikçe peyderpey eylül ayından sonra işlenen metni piyasayla paylaşmak istiyoruz. Doğuş: Anlaşılan imamlar için büyük bir altyapı oluşturacaksınız? Yavuz Ünal: Sadece imamlar değil. Aslında tartışmaların kapsamı genişledi. Özellikle internetin yaygınlaşması ile beraber hiç ilgisiz insanlar öylesine bu meselenin içerisine girdi ki, öyle bir noktaya geldi ki, bazı düşünce tipleri, profiller, hadis konusunu eleştiri yapmayı “entel” olmanın aracı olarak görmeye başladılar. Rastgele şeyleri zikrederek mesela, bağlamından koparılan, aslında aslı bu olmayan, dönüştürülen ya da aslında farklı bir şey için söylenileni farklı bağlama yerleştirdiğiniz de farklı bir anlam yüklenen metinleri öne çıkarmak suretiyle, buranın üzerinden hadis eleştirisi, hadis reddine kadar giden, hatta biraz sonra Hz. Peygamberle ilgili metinlerde manayı değiştirecek sonuçlar ortaya çıktı. Dolayısıyla artık sorun sadece dinî eğitim alanlarının sorunu değil hatta birinci derecede onların sorunu olmaktan da çıktı bu. Bütün dünyanın, bütün Müslümanların sorunudur. Özellikle oryantalisttik çalışmalara baktığınızda Kur’an üzerinden geliyor. Bizim Türkiye’ye baktığınızda yerli İslam dünyası üzerinde yapılan çalışmalara baktığınızda yine Kur’an üzerinde yürüdüğünü görüyorsunuz. Bu nedenle bu veri tabanı çalışmasını hayati bir çalışma olarak görüyorum.

Doğuş: Daha önce Hollanda’ya gelmiş miydiniz? Hollanda hakkında bir bilginiz var mıydı? Yavuz Ünal: Ben Avrupa’nın pek çok yerine gelmiştim fakat İlginç olan şey Hollanda’ya gelmemiştim Doğuş: Hollanda ile ilgili ne tür bilgiler edindiniz? Kısaca Hollanda’yı ne ölçüde tanıyorsunuz? Yavuz Ünal: Hollanda bir hukuk devletidir. Bugünkü yapısına baktığımızda kıta Avrupa’sındaki en rahat olan en esnek olan bir ülke diyebiliriz. Yani hukuk açısından baktığımızda, insanî ilişkiler açısından çok rahat bir ülke. Çok güzel bir şeyini söyleyeyim: Bunlarda İslam kültürünün önemli bir vasfını görebiliyoruz. Şöyle ki, çok kolay


söyleşi 11 interview

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 235 - Şubat/Februari 2018

hukuk okuyacaksın bunlar zaten olması gereken şeyler. Peki, sen ne kakı sağlayacaksın? Bu topluma nasıl bir katkın olacak? tarafımızdan doğru okunması gereken bir özelliktir. ”

olalım, oğru

özür dileyen bilen bir kültürü var. Eğer sizinle karşı karşıya geldiyse, aslında size zarar vermiş değil o ama nezaketen sizin üzerinize yürümek yerine tam aksine özür dileyerek kenara çekilmesidir; bu da İslam kültürünün önemli bir vasıtasıdır. Tabi bununla birlikte Hollanda’yı kıta Avrupa’sından ayırmamak gerekiyor. Bunlar özel şeyler. Bunun dışında belki ekonomik olarak, özellikle ticarette iyi olması Hollanda’ya genel olarak kattığı bir değer var. Ve bunun bizim vatandaşlarımız tarafından da güzel okunduğunu söyleyeyim. Mesela buradaki Türk vatandaşların önemli bir kısmı iş sahibi olma düzeyine erişmiş. Ekonomik olarak oldukça iyi yöndeler. Yani ortalamanın üzerindeler. Diğer ülkelere baktığınızda da durum aynı gözüküyor. Çalışıp geçimini sağlamak yerine işveren olmayı tercih etmiş. Neticede bu Hollanda ve buradaki Türk varlığı açısından da son derece önemlidir. Çünkü topluma bir katkı sağlıyor. Aynı zamanda. Zira bu bir özgüven, bir yetenek geliştirme anlamına gelmektedir. Bu anlamda belki burayı fırsatlar ülkesi olarak tanımlamak gerekiyor. Baştan şöyle veya böyle bir şekilde bir olumsuzlukla işe başlamak değil de tam aksine olumlu bir şeylerle ortaya çıkılması gerekiyor. Kültürel olarak baktığımızda beklenen şey; bu coğrafyada yaşayan herkesin bu kültüre, buraya ne katacağı oldukça önemli altı çizilmesi gereken bir konudur. Evet, sen yiyeceksin içeceksin zarar vermeyeceksin, hukuk okuyacaksın bunlar zaten olması gereken şeyler. Peki, sen ne kakı sağlayacaksın? Bu topluma nasıl bir katkın olacak? Senin komşuna nasıl bir katkın olacak? Bu bizim tarafımızdan doğru okunması gereken bir özelliktir.. Bütün bunların yanında konjonktür olan bir takım sorunlarla, bizim kendi iç sorularımız ya da yaşadığımız topluma entegre olma noktasında karşılaştığımız bir takım sorunlar var ki, Türkiye devletinin buradaki görevlileri ya da buradaki, akil insan olarak öne çıkan insanların bu da bir misyon üstlendiği yani toplumun toplumu yönetme, yani hizmetler üretme noktasında bir misyon üslendiği kendisini gösteriyor Doğuş: Buradaki vatandaşlarımızın ileri geleleri ile bir araya

gelip tanışma fırsatınız oldu mu? Yavuz Ünal: Ziyaretlerimiz oldu. Hepsiyle görüşme fırsatım olmadı. Tabi beni Din İşleri Müşaviri olarak çalıştığım alan itibariyle benim birinci derecede muhatabım din görevlileri, camiler ve diz hizmetleridir. Bunun dışındakilerle sadece bunlarla irtibatlı olan ilişkilerdir. Doğuş: Din İşleri Müşaviri olarak önünüzde ve öncelikle yapılmasını planladığınız çalışmalardan bahseder misiniz? Yavuz Ünal: Öncelikle nelerin beklenildiğini konuşmak gerekiyor. Burasını artık vatan edinen burada yaşayan Türk varlığının neler beklediğine bakmak lazım. İkinci, üçüncü, dördüncü kuşaktan bahsediyoruz. “Artık belirli bir zaman buradayız bu zaman içerisinde burada ne yapacağız böyle” diye düşünmememiz gerekiyor. Kalıcı olmak, önemli bir aşamadır. Biz artık burada kalıcıyız. Evet, bizim çocuklarımızın Türkiye bağı var. Türkiye’ye muhabbetleri var. Bütün bunlarla beraber nerede yaşıyorsun, nerelisin dediğinde artık bu kelimenin telaffuz edildiğini görüyoruz. Bu kabul süreci önemli bir şeydir. Bundan sonra sizin ürettiğiniz hizmetinde, buradaki huzuruna, barışına, değerlerini muhafaza etmesine, kimliğini muhafaza etmesine katkı sağlamak zorunda Bir diğeri, yaşadığımız dünyadaki algılarla alakalı. Bir Müslümanın, İslam’ın doğru bilgisini sadece Hollanda toplumuyla değil tüm dünyayla paylaşması gerekiyor. Bu kıtanın, yoğunluklu olarak İslam’la uygun olmayan şartlarda karşılaştıklarını görüyorsunuz. Belki burada yöneltilen, yönlendirilen oluşturulan algılarla İslam’ın gerçek yüzünün arasında bir sanal duvarın olduğu ve aslında” İslam nedir?” dediğinizde, aslında onun zihninde özellikle İslami Fobia (!) olarak bir endüstriye dönüştü ve bu endüstrinin tarafları vardır. Ve kazananları da var bunun. Birçok şeyi aynı anda kazandıran yani bir taşla bir çok kuş vuran bir sektöre dönüştü. Bu sektör ise burada bizim varlığımızı, bizim bulunduğumuz pozisyonu son derece kritik hâle getiriyor. Nerede olursak olalım, İslam’ın doğru bilgisini iletmek noktasında bir sorumluluğumuz var bizim. Dini kabul eder veya etmez yani hidayet anlamında buna kimsenin

diyeceği bir şey yoktur. Kimsenin elinde böyle bir yetki de yoktur zaten. Fakat İslam’ı, doğru bilgiyle karşımızdakine iletme noktasında bir sorumluluğumuz var. İşte bu noktada yaşadığımız şartların, coğrafyanın özel durumunun dikkate alınması gerekiyor. İslam’la olumsuz bir bilgi, olumsuz bir algı bilinçli olarak oluşturuluyor ve pompalanıyorsa buna karşı burada ne yapılabilir. Çünkü bu sadece İslam’la alakalı sanal bir algı oluşturmuyor, buradaki vatandaşlarımız açısından hedef olarak gösterilmek gibi son derece önemli kritik bir durumu da beraberinde getiriyor. Yani sonuçta “toplumun Müslümanlara bakışına, Müslümanların toplum içinde âdeta göz hapsinde tutulmaya çalışılmasına ve Müslümanın komşusuyla arasına bir sanal duvar örülmesine zemin hazırlanmasının” bir sektör tarafından yönetildiğini görüyorsunuz. Mesela benim kaldığım binada komşum var. Komşum hemen her sabah karşılaştığımızda son derece muhabbetle, güler yüzle ve saygıyla karşılar. Kim önden gittiyse kapıyı açık tutup diğerini bekler. Şahsın Müslüman olması veya olmaması bir şey ifade etmiyor. Her şeyden önce insan olmak gerekiyor. Herkesin inancı kendine. Önemli olan aynı havzada, aynı hukuka tabi olarak birlikte yaşadığımızın farkına varabilmektir. Doğuş: Peki neler yapılması gerekiyor? Yavuz Ünal: Aslında başlık olarak sorunları belirlediğiniz de, ne yapmanız gerektiğini görüyorsunuz. Birincisi, İslam’ın doğru bilgisini, özellikle kendi toplumumuzun içerisinde layık olduğu yere koymalıyız. Hadisten bahsettik. Hadis tartışmalarının en yoğun yaşandığı yer kendi toplumumuzdur. Akademik alan falan da değildir onu da söyleyeyim. Berberdir, kasaptır, kahvehanedir ve benzeri yerler… Özellikle kıta Avrupa’sında bugün Hollanda şarkiyat çalışmasının en eski olduğu ülkelerden biridir. Ve küçük bir ülke olmasına rağmen akademik çalışmaları oldukça köklü geçmişe dayanan bir ülkedir. Burada benzer bir akademik çalışmanın mutlaka yapılması gerekiyor. Doğrunun ne olduğunun akademik bir çalışmayla üretilmesi ve toplumun bu anlamda bilgilendirilmesi gerekiyor. Bu noktada

farklı oluşumların ortak hareket etmesi gerekiyor. Bu hiçbirimizin tek başına sorunu değil hepimizin ortak sorunudur. Sonuçta bize iki tane yansıması var. Birincisi, bize karşı bakışı belirleyen bu bilginin “kirliliği” ya da bu bilginin “doğruluğudur”. Bir kimsenin Müslüman komşusu tarafından kendisine zarar gelmeyeceğini mutlaka bilmesi gerekiyor. Tam aksine eğer komşusu bir gün herhangi bir şekilde muhtaç olursa, kendisine birinci derecede el uzatma, yardımcı olma yükümlülüğünde olanın “İslam inancına sahip olan Müslümanın olduğunu” bilmesi gerekiyor. Bunun aslı budur. Aksi takdirde komşunuz sizi “tehdit” olarak gördüğünde kapılar hiç açılmayacaktır. İkincisi, kendi vatandaşımızla alakalı. Buradaki hayata bir eğitim almadan bir yerden başlayan ve çalışmaya devam eden insanlarımızın doğru bilgi ve uygulamayla sürekli beslenmesi, elden geçirilmesi gerekiyor. Bu da şunun için söyledim. Bizim “light/aydınlık” ve “dark/karanlık” diyebileceğimiz iki yapılanma var. Bir tane “dark” diyebileceğimiz radikal yapılanma var bir tane de bunun tam zıttın da duran “Light” diye isimlendire bileceğimiz bir yapılanma var. İfrat ve tefrit noktasında bir durum. Eğer bu bilgi bizim cemaatimize

Müslümanlara iletilmezse, biraz sonra ya ifratın ya da tefritin baskın çıktığını göreceğiz. Bu ise sadece bizimle alakalı değil, aynı zamanda yaşadığımız toplumda bizim tehdit olarak görülmemizin de önünü açacak olan bir şeydir. Bizim camilerimiz –asla- bir radikalliğin önünü açmaz. Hatta bu anlamda bir radikal şeyin önünü açmaz Açmaz çünkü, bunun kendi içerisinde hem kardeşine hem komşusuna hoşgörüyü, beraber yaşamayı daha doğrusu bir özel hukuku vardır. hatta biraz daha ileri giderek şunu söylemek gerekiyor bu komşusu gayrimüslim ise burada sorumluluğu ikiye çıkar. Dolayısıyla temsil noktasında da toplumumuzun beslenmesi gerekiyor. İşte tam bu noktada belki din görevlilerimizin oryantasyon anlamında elden geçmesi gerekiyor. Yaşadığı topluma özgü bir farkındalık eğitimi alması gerekiyor. Yeterlilik açısından desteklenmesi gerekiyor. Aynı zamanda eğitiminde bu anlamda bir elden geçmesi gerekiyor. Şu anda bizim yaptığımız çalışmanın belki zikredebileceğim iki ana ekseni budur. Gelecek sayımızda bir Hadis Profesörü olan Prof. Dr. Yavuz Ünal “Hadissiz bir İslam” oluşturmaya çalışanlar hakkındaki düşüncelerine yer vereceğiz. Söyleşi - Fotoğraflar: Recep Soysal - Adnan Şahin

«


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

04 haklarımız 26 12 onze rechten

Ethem Emre - Kaza Eksperi

Resepsiyon

Genç girişimci Bekir Karaaslan yılın işadamı ilan edildi...

e.emre@letseladvies.nl

Maddî Tazminattan Daha Fazlası… Kaza dosyalarına sadece tazminat (letselschadevergoeding) alınır şeklinde bakmamak lazım. Çünkü kazazedenin yeniden kaza öncesi hayatına kavuşturulması da çok önemlidir. Kazadan sorumlu sigortaların bu konuda sorumlulukları vardır. Meseleye sadece, kazazedelerin sağlık anlamında iyileşmesi olarak bakmamak lazım; aynı zamanda da günlük hayatı, iş hayatı, sosyal hayatı, içinde bulunduğu duygusal ve psikolojik durumlar dikkate alınıp, mümkün olduğunca kaza öncesindeki hayata yeniden kavuşturulması söz konusudur. Bunu gerçekleştirebilmek için de, kazazedeler için en uygun programın belirlenmesi ve mevcut imkânlardan yararlanılması gerekmektedir. Başka bir deyişle, kazazedenin hayata kaldığı yerden devam etmesi gerekir. Böylelikle kazazede kendi özgür iradesine kavuşmuş, sosyal ve ekonomik hayatına kaldığı yerden devam edebilme imkânı bulmuş olacaktır. Bu konuda ilgili kurumların, uzman personeliyle hizmet sunması gerekir. Öncelikle kazazede, temsilcisi ve sigorta sağlık ve sağlık dışındaki konularla ilgili araştırma yapıp ihtiyaç duyulan programı belirlemeleri gerekir. Kazazedelerin de programa inanması ve başarılı olunabilmesi için elinden geleni yapması gerekir. Sorumlu sigorta da masrafları karşılayacağını beyan eder ve belirlenen kurum ya da kurumlara görev verilir. Araştırmalarda aşağıdaki konular dikkate alınmalıdır: - Gerekli tedaviler ve sağlık uzmanları - Günlük yaşam aktiviteleri

- Kazazedenin kaldığı evin yeni duruma cevap verecek nitelikte olması - Ev içi aktiviteler - Ev dışı aktiviteler - Zorunlu iletişim ve işbirlikleri - Ev içi ve dışında yürüme ve yolculuk imkanları - Aile içi ve dışındaki sosyal hayat - Kendi işi ya da işvereni ile ilgili ilişkiler, sorunlar ve çözümler - Kazazede eğer çalışmıyorsa, ev içi ve ev dışı için aktivitelerin belirlenmesi Bütün bunların gerçekleştirilmesi için de; - Sağlık sürecinde (tedavi döneminde) bu programa ihtiyaç duyulursa, bir an önce yürürlüğe koymak - Kazazede, temsilci ve sigorta ile görüşerek, en uygun programın belirlenmesi - Bu hizmetler, belirlenen kurumlar tarafından en iyi bir şekilde verilmelidir - Taraflar birlikte karar vermeli - Programın başlangıcından bitişine kadar meslek kuralları içinde iyi bir bilgi ve iletişim hizmeti yürütülmelidir - Bu hizmetler süresince kaza süreci kurallarına (Richtlijnen van de Letselschaderaad) uyulmalıdır - Hizmet veren kurum rahatlıkla kazazede ile iletişim ve işbirliği içinde olmalıdır İş uzmanı ve yeni bir iş ya da işyeri kaza dosyalarında İş Uzmanı’nın önemli bir yeri vardır. Kazazedenin temsilcisi ile sigorta görüşmesi sonrası ihtiyaç duyulursa İş Uzmanı devreye konulur. Öncelikle İş Uzmanı kazazedenin mevcut iş durumunu inceler. Yeniden işe dönme imkânları incelenir ve eğer aynı iş mümkün olmuyorsa, başka bir işe yerleştirme, hatta yeni bir işyeri açma ve bunun için gerekli kursları izleme, dil kursları izleme gibi bir çok imkânlar göz önünde tutularak en uygun çözümler üretilir. Bu konuda www.inter-focus.nl internet sayfasını izleyebilirsiniz. Tel: 088-808 78 78

Birlikte yarınlara emin adımlarla...

◄◄

Hollanda’yı birleştiren buluşma Arnhem Türk Girişimciler Derneği’nin kenteki botanik bahçede organize ettiği yeni yıl resepsiyonu Hollanda iş dünyasını buluşturdu.

M

erkezi Hollanda’nın Arnhem kentinde olan Arnhem Türk Girişimciler Derneği’nin (TOV) geleneksel yeni yıl resepsiyonu büyük bir katılımla botanik ve hayvanat bahçesinin etkinlik salonunda gerçekleştirildi. İŞ DÜNYASI ve STK TEMSİLCİLERİ BULUŞTU Arnhem botanik ve hayvanat bahçesinin etkinlik/konferans salonunda organize edilen geleneksel yeni yıl resepsiyonu adeta Hollanda iş dünyası ile STK temsilcilerini buluşturdu. Her iki kesimin temsilcileri hem özlem giderdiler hem de sohbet edip, fikir alışverişinde bulundular. SUNUMU KİLLİ YAPTI Yaklaşık 250 kişilik seçkin davetli grubunun izlediği etkinliğin sunumunu Arnhem’de hukuk ofisi bulunan Hüsniye van Beek Killi Hollandalı bir bayanla birlikte sadece Hollandaca olarak yaptılar. Oysa gönül isterdi ki araya güzel Türkçe dili de serpiştirilsin, hem Türkçe hem de Hollandaca konuşulsun. Dört dörtlük gecenin tek negatif tarafı sunumun sadece Hollandaca olmasıydı. Oysa çift dillilik bir zenginliktir.

ORTAK PAYDA ARNHEM Yeni yıl resepsiyonunda TOV Başkanı Aziz Zeyrek, Belediye Başkanı Ahmed Marcouch, Deventer Başkonsolosluğundan İlyas Çetin ve TOV yönetim kurulu üyesi Yıldırım Usta birer konuşma yaparak; Arnhem, TOV, girişimcilik ve uyum konularına değindiler. BEKİR KARAASLAN YILIN İŞADAMI TOV’un geleneksel olarak her yıl organize ettiği yeni yıl buluşmasında Bekir Karaaslan yılın işadamı seçildi. Plaket ve çiçekten oluşan ödülünü bizzat Arnhem Belediye Başkanı Ahmed Marcouch takdim etti. Genç işadamının oldukça heyecanlı ve mutlu olduğu gözlemlendi.

YENİ ÜYELERE ROZET TAKILDI Elbette böyle bir gecede TOV yeni üyeler kazanmalıydı ve kazandı da. Arnhem Türk Girişimciler Derneğine üye olan işkadını ve işadamlarına TOV Başkanı Aziz Zeyrek bizzat rozetlerini takarak “Ailemize Hoş geldiniz” dedi. MÜZİK EŞLİĞİNDE İKRAM Arnhem’deki yeni yıl buluşması TOV ikramıyla son buldu. Botanik ve hayvanat bahçesinin restoran bölümünde davetlilere müzik eşliğinde açık büfe ikramda bulunuldu. Katılımcılar hem kendilerine ikram edilen leziz yemek çeşitlerini tadarken hem de koyu bir sohbete daldılar. Haber-Fotoğraflar: Abdülkadir Karaosmanoğlu

«

Dordrecht Ayasofya Cemiyetinden kitap fuarı Hollanda Türk Federasyon Dordrecht Ayasofya Cami Teşkilatı’nın gerçekleştirmiş olduğu kitap fuarı başarı ile gerçekleştirildi. Dört gün boyunca süren ve çeşitli etkinlikler ile ziyaretçilere güzel programlar sunulan fuarda kitap tanıtım ve satışlarının yanında Hacivat ile Karagöz gibi eğlenceli sunumlar da gerçekleştirildi. Recep Durkut, Bayram Altıntaş ve Durmuş Doğan gibi araştırmacı ve yazarların katılımları ile konuşmalar tertiplendi ve yazarlar kendi kitaplarını imzalama fırsatı buldular. Her gün Türkmeneli ve Irak Türklüğü için ayrı sunumların yapıldığı fuarda gazeteci, yazar ve şair ve Kerkük Kültür Derneği Başkanı olan Dr. Şemsettin Küzeci Irak Türklüğünün

tarihini ve bugününü ele aldı. Kitap Fuarı’nın 4. ve son gününde Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Arnhem ve Harderwijk teşkilatları gençlerinin hazırlamış oldukları ‘Sarıkamış Şehitlerini Anma Programı’ katılımcılara duygu

dolu anlar yaşattı. Fuarın kapanış konuşmasını yapan HTF Başkanı Murat Gedik, emeği geçenlere ve Dordrecht Ayasofya Teşkilatının bu anlamlı ve başarılı çalışmasından dolayı şükranlarını belirtti. Haber: HTF Basın Masası


perspektif 13 perspective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 235 - Şubat/Februari 2018

Muhammed Akbaş

muhammedakbas@gmail.com

RIHLE

İslam Felsefe-Bilim Tarihinde İki Etken

G

eçen yazımızda İslam felsefe-bilim tarihi okumalarında çokça görülen ideolojik bakış açısının olumsuz etkileri üzerinde durmuştuk. Bu yazımızda bu konuyu iki farklı yönden irdelemeye devam edelim ve iki etken üzerinde duralım. Birincisi, Avrupa ve İslam (dünyası) arasındaki siyasi ve dinî karşıtlığın tarihi seyri. İkincisi ise bugün kullandığımız kağıdın İslam dünyasında ve Batı’da gelişen felsefe-bilim tarihine olan etkisi. Bu irdelemeyi iki kitabın rehberliği eşliğinde yapalım. Elimizden tutacak birinci eser, Yücel Bulut tarafından yazılmış olan “Oryantalizmin Kısa Tarihi” isimli eseri. İkinci eser ise Jonathan Bloom’un yazdığı, bugün kullandığımız kağıdın tarihi seyrini hikâye edinen “Paper before Print, The History of Paper in the Islamic World” isimli eseridir. Yücel Bulut kitabında oryantalizm kavramının tarihsel süreç içindeki farklı tezahürlerini serimleyerek, bu kavramın karşılık geldiği olgu ve olaylar hakkında bize birçok malumat verir. Oryantalizm, Batı’nın, kendi bilincine varmak için Doğu’yu ötekileştirmesi, bir tehdit olarak görmesi, onu bir çok konuda (kültür, dil, edebiyat, siyaset, felsefe, vs.) akademik bir araştırma konusu edinmesi ve en sonunda ona hükmetmesi olarak tanımlanabilir. İlk Çağ’larda oryantalizm, Avrupa’nın kendi özbilincine varmak ve kendi olmak için Asyalı bir çok kültürü/uygarlığı ama özelde Farsları “barbar” olarak tanımlaması ve onlarla mücadele etmesi ve bunun üzerinden kendisini bir uygarlık hâline getirmesi olarak ortaya çıkar. Orta Çağ ve Aydınlanma arası zaman diliminde ise oryantalizm, İslam dünyası/dini ile Hristiyanlık çatısı altında birleşmiş Avrupa arasındaki ilişkide kendini göstermiştir. Bu dönemde İslam dünyası, başka sebepleri de olmak kaydıyla, siyasi ve askeri bir tehdit olarak görüldüğü için Haçlı Seferleri düzenlenmiştir. Haçlı Seferleri ile mağlup edemedikleri İslam dünyası ile bu sefer, yavaş yavaş entelektüel düzlemde mücadeleye girişiyorlar. Bu dönemde ilk defa Kur’an Latince’ye tercüme ediliyor ve Haçlı Seferleri ile İslam’a karşı kazanılmayan zafer, İslam’ı ve onun peygamberini araştırma konusu yaparak kazanılmaya çalışılıyor. İslam hakkındaki cehaleti ve

malumat eksikliğini gidermek için bir yandan bir çok Avrupa üniversitesinde Arapça kürsüler kurulur, diğer taraftan ise İslam ülkelerine ferdi seyahatler yapılır bu dönemde. İslam’a ve Müslümanlara olan düşmanlığa rağmen, Batı’da İslam dünyasına karşı büyük bir hayranlık duyuluyordu. Felsefe, bilim, edebiyat ve başka bir çok alanda İslam dünyasından istifade etmek için azami derecede çaba sarf ediliyordu. İspanya ve Sicilya üzerinden tercümeler yapılıyor, hatta yazma eserler toplamak için İslam dünyası geziliyordu. İslam felsefe-bilim birikiminin Batı’ya aktarımı bu dönemlerde yoğunluk kazanmıştır. İstanbul’un fethi, Endülüs’ün kaybedilmesi, Protestanlığın ortaya çıkması gibi gelişmeler Hristiyan Batı ve Müslüman Doğu arasındaki karşıtlığı diri tutmuştur. Ancak zaman geçtikçe Avrupa’daki üniversitelerde İslam üzerine daha yoğun akademik çalışmalar yapılıyor ve İslam’a bilgi üzerinde yaklaşılıyordu. “Aydınlanma” diye tabir edilen ve özellikle 18. yy’a tekabül eden dönemde ise artık Orta Çağ’da olduğu gibi İslam dünyası Hristiyanlık üzerinden değil, tam aksine bundan bağımsız olarak ele alınıyor ve bunun yerine ‘aydınlanma’ anlayışı üzerinden eleştiriliyordu. Batı muhayyilesinde İslam artık “sapık bir mezhep” olarak değil, bunun aksine karanlıklar içinde olan, aklî ilkeleri olmayan “despot” bir düzendi. Bu dönemde İslam dünyası artık siyasi ve askeri açıdan güçlü olarak görünmüyordu hatta Mısır gibi ülkelerin işgal edilmesi gerektiği fikri öncelik kazanıyordu. Artık İslamiyet’e karşı olan mücadele, din adamlarından filozoflara geçmişti ve İslam dünyası aydınlanmamış bir dünya olarak görülüyordu. 19. yy’a gelindiğinde ise oryantalizm dediğimiz olgu, bir yandan akademik bir disiplin hâlini alır, diğer yandan ise Edward Said’in tabiri ile sömürgeciliğin keşif kolu hâlini alır. Artık Batı muhayyilesinde İslam dünyası, sadece aydınlanmamış değil, aynı zamanda aydınlanmak için gereken birikime sahip değildir. Batı’ya muhtaçtır bu konuda. Burada genel hatlarını tasvir ettiğimiz oryantalizmin tarihi, bize felsefe-bilim tarihinin hangi

siyasi ve dini bağlam içerisinde geliştiğini gösterir. Aydınlanma döneminden bu yana İslam felsefebilim tarihi hakkındaki olumsuz tavır, bugün kısmen de olsa hâlen devam etmektedir. İşte bu olumsuz tavrın sebeplerinden birisi de Avrupamerkezci perspektife sahip oryantalistlerin çalışmalarıdır. Şimdi de İslam felsefe-bilim tarihini etkileyen son derece maddî bir etken üzerinde durmak isterim: Bugün sıradan bir şey olan kağıt, dünya tarihi içerisinde uzun bir yolculuktan sonra Avrupa’ya gelmiştir. Çince bir kelime olan “kağıt”, bir Çin icadı olup Müslümanlar aracılığıyla Batı’ya aktarılmıştır. Müslümanlar, Abbasiler döneminde Semerkant şehrinin ötesine geçilmesiyle kağıt ile tanışmışlardır. Bu tarihten önce İslam dünyasında yazı, parşömen (hayvan derisi) ve bir bitkiden elde edilen papirüs üzerine yazılıyordu. Her ikisi de pahalı ve kalite konusunda sorunluydu. Bazı iklimlerde çürüme ve bozulma tehlikesi vardı. Kağıdın Müslümanların eline geçmesi ile, Semerkant ve Bağdat önce olmak üzere, bütün İslam dünyasında kağıt kullanılır hâle geldi ve büyük ölçüde şifahi olarak süregelen ilmî birikim yazıya ve kitaba döküldü. Bugün İstanbul’da Kağıthane ilçesi, ismini bu ilçede bir zamanlar kağıt üretilmesinden almıştır mesela. İslam dünyasında işletilen kağıthaneler sayesinde kitap yazımı ve çoğaltılması oldukça kolaylaşmıştır. Muhtemeldir ki, 8. ve 9. yy’larda Bağdat’ta Beyt’ul Hikme etrafında gerçekleşen tercüme faaliyetleri, kağıt olmadan mümkün olmayacaktı. Çünkü yüzlerce eserin parşömen ya da papirüs üzerine yazılması ve çoğaltılması bu kadar büyük ölçekte mümkün olmayacaktı. 11. ve 12. yy’larda İspanya ve İtalya üzerinden kağıt üretme tekniği Avrupa’ya aktarıldı. Böylelikle ilmî birikim daha kolay, daha ucuz ve daha kaliteli olan kağıt üzerinde yazılmaya başlandı. Bu gelişme sayesinde Avrupa’da felsefe, bilim ve diğer alanlarda bilginin yayılması daha da kolaylaştı. Ve nihayet 15. yy’da matbaanın buluşu ile bu süreç daha da hızlandı. Sözün özü, İslam dünyasında ve Avrupa’da entelektüel faaliyetlerin tarihsel gelişiminde hem maddî (kağıt gibi) hem manevî (din gibi) etkenleri göz önünde bulundurursak daha sahih bir tasavvur elde etmiş oluruz.

Tebrik...

Tosun ailesinin kerimesi Merve ile Tepedelen ailesinin mahdumu Cihangir 30 Ocak 2018 tarihinde sözlendiler. Rabbimiz bu iki gencimize attıkları bu ilk adımla sonsuza dek birlikte yürümeyi ve her daim rızasına uygun bir hayat sürmeyi nasip eylesin.

Bakış Açısı

elif_1705@hotmail.com

Elif Bayraktar

Bir Adem Bir Havva “Eşref-i mahluktur” insan. Yani yaratılmışların en güzeli. Allah’ın halifesi. Allah’ın subuti sıfatlarından tecelliler bulunduran üzerinde. Konuşan, gören, duyan, akıl sahibi, canlı, ilim sahibi. Diğer yaratılmışlara üstünlüğü bu sebepten belki. Allah’ın kendi isimlerinden tecelliler taşıyan kişi. Rahim (merhametli), Gaffar (affedici), Cemil (Güzel), Rezzak (Rızkı bol bol veren)… Öyle bir varlık yarattı ki Mevla; daha önce yaratmış olduğu tüm meleklere ve cinlere İnsan’ a, Adem’ e secde emrini verdi. Tüm melekler ve cinler secde ettiler, sadece İblis müstesna! ‘Ben ateşten yaratıldım, insan ise topraktan yaratıldı’ deyip üstünlük taslayan şeytan; böbürlenerek, kendini yücelterek, insandan üstün olduğunu vurgulayarak isyan etti. Ve o anda lanetlendi. Sonra insanları şaşırtmak ve yoldan çıkarmak için Rab’den izin istedi. İnsanoğlunun imtihanı böylece başladı. Adem’i yaratan Rabbimiz, O’na eş olsun diye, yoldaş olsun, arkadaş olsun diye Havva’yı, Kadın’ı yarattı. Birlikte cennette sükûnet içinde yaşarlarken yasaklanan meyve ile imtihan oldular. Şeytan onları kandırdı. Onlar unutanlardan, aldanmışlardan, şeytana uymuşlardan oldular. Rablerinin sözünden çıkıp günaha dalanlardan oldular ve cennetten kovuldular. Sonra başladı dünya sürgünü... İki ayrı yerde yıllarca birbirlerinden ve cennetten uzakta. Âdeta karanlıklarda kaldılar. Fakat öyle bir tevbe ettiler ki. Öyle bir pişman oldular ki. Sonunda Allah’ın aslında uzakta olmadığını, şah damarlarından yakın olduğunu, affedici olduğunu anladılar. Ve gerçek aşkın sadece Allah’a duyulan aşk olduğunu idrak ettiler. Ayrılığın ardından gelen buluşma ile, kutlu kavuşma ile Allah onları tekrar bir araya getirdi. İşte ilk insan Hz. Adem ve ilk kadın Hz. Havva’nın hikâyesi. Aslında hepimizin hikâyesi. Dünya hayatının kısa özeti. Rabbimiz ayetlerinde buyurur “bu kıssalarda sizler için ibretler vardır. Ola ki ders alırsınız diye!” Cennetten kovulmak gibi büyük düşüşler yaşasa da insan, tekrar ruhunun derinliklerinde yaratılmışlığın, hakiki kulluğun yalnızca Allah’a olduğunu hatırlayıp yükselecek ve Allah’ın affına layık olacak, meleklerden üstün bir mertebe kazanacak... Fakat madde âleminde takılıp kalsa, Allah’a isyana devam etse, tevbe etmeye tenezzül etmese, hayvandan da aşağı belki şeytandan da ileri alçak seviyelere düşecek. Rabbimiz her zaman iki yol sunmuş biz insana: “Sağ yol” ve “sol yol”. Sağdan gidenler ve soldan gidenler.

Tarafımızı çok iyi belirlememiz lazım. Hak yolunda mıyız? Yoksa Batıl yolunda mı? Tüm mesele işin aslını bilmekte. Hani bir imtihana çalışırken zor problemler çözerken; insanın kendisine lazım olan sadece bir formül ya da sayfalarca kitabın birkaç sayfalık özetidir ya! Onun gibi! Kur’an- ı Kerim tüm zevk ve meşakkatleriyle dünya hayatının, bizim için uzak görünen ahiret hayatının da özetini içinde barındırıyor. Allah Teala bu sebepten kullarını uyarıyor. Düşünün, akledin, ibret alın!!! Şimdilerde bir erkek ve bir kadın olarak bizlerde tıpkı Hz. Adem ve Hz. Havva gibi şeytana uyup, nefsimize yenik düşüp günaha dalabiliyoruz. Allah’ın “yapmayın” dediklerini yapabiliyoruz. Gaflet içinde yaşayabiliyoruz. Dünyaya dalabiliyoruz. Ve sonra ne oluyor? Cennetten kovuluyoruz! İnsanın evi, ailesi cenneti gibidir. Allah’ın zikrinden uzaklaştıkça, şeytana uydukça evimizde saadet kalmıyor. Âdeta cennetten uzaklaştırılmış gibi, buhran yaşıyoruz. Ve bir Ayet var ki bizi Rabbimiz açık açık uyarıyor: “Ve kim benim zikrimden yüz çevirirse, o takdirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim (hayat) vardır. Ve kıyamet günü onu, kör olarak haşredeceğiz.” ( Taha-124 ) Zikrinden yüz çevirenlerin, Kuran’dan uzaklaşanların ve gaflete düşenlerin geçimlerinin sıkıntılı olacağını bildiriyor Rabbimiz. İşte cennetten düşüş. İşte aile hayatının/ düzeninin bozulma sebebi. İşte ruhsal sıkıntıların sebebi. Ve ayrılık! Hz. Adem ve Havva gibi cennetten kovuluş ve birbirinden ayrı düşüş. Aslında insan kendine ayrı kalıyor. Kendini bulamadan, psikolojik sıkıntılarla yaşıyor. Ve sonra öyle bir tevbe gerekiyor ki bu buhranların ardından. Öyle bir yakarış gerekiyor ki. İşte ancak o zaman tekrar kendisiyle buluşuyor insan. Rabbine kavuşuyor. Âdeta dünyadayken cenneti yeniden bulmuş gibi sükûnet doluyor kalbi. Ruhu sekine içinde yaptıklarına pişman, günahlarından temizlenmiş vaziyette Rabbiyle Hasbihâl ediyor. Kimselere açmadığı söyleyemediği ne varsa hepsini bir bir anlatıyor. Ondan yardım istiyor. Sonra lütuflar geliyor arkasından. Rahman ve Rahim olan Allah kuluna merhamet etmez mi hiç? İşte bir insan! Cennetten kovulmuş, cennete hasret. En çok da Rabbine hasret…


14 gündem

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

agenda

Recep Soysal

Tetiği İlk Çeken Eski Polis Şefi Olursa...

H

ollanda İslamofobik, cami saldırıları ve Müslümanların hedef alınması açısından yeni yıla oldukça hızlı girdi. Önceki yıllarda birkaç ayda yapılan saldırılar, daha ocak ayının ilk 2-3 haftasında yapıldı. İşin bir de üzücü tarafı var ki çok ilginç.... O da tetiği ilk çekenin eski bir polis şefi olması. İsterseniz işe önce dünya çapında camilere yapılan saldırılara bir göz atarak başlayalım. Yakın zamana kadar yapılan saldırıları gözümüzün önüne getirdiğimizde ilk aklımıza gelen 2014’teki Berlin Mevlana Camii’ne yapılan saldırı ve arkasından çıkan yangın olacaktır. İnşaat hâlinde olan ve büyütme çalışmaları yapılan Mevlana Camii o zamanlar yangın nedeniyle neredeyse tamamen yanmış ve kullanılamaz hâle gelmişti. Can kaybı olmasa da hasar çok büyüktü.

Mavera Bir başka ilginç cami saldırısı ise Kasım 2015’ e, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşandı. Connecticut eyaletinin Meriden şehrinde yaşanan olayda eski bir deniz piyadesi olan Ted Hakey medyadaki haberlerden etkilenerek, içkili olmasının da verdiği heyecanla, tüfeği ile evinin yanında bulunan camiye birkaç el ateş etti. Kamera görüntülerinden tanınan Hakey yakalandıktan sonra yaptıklarından pişman oldu ve ağlayarak camideki cemaatten özür diledi. Bu fiilinden dolayı 6 ay hapis yatan Ted Hakey, hem hapishanedeki Müslümanlarla hem de cemaatten birçok Müslümanla dost oldu. Şimdilerde en yakın dostlarından birisi cami imamı Zahir Mannan. Ted Hakey’in camilere düşmanlık besleyenlere şu tavsiyesi ise çok manidar: “Eğer İslam’la ilgili kötü düşünceniz varsa, bir camiye gidin, kapıyı çalın, tokalaşın ve Müslümanlarla konuşun’. Sadece 5 dakika konuşun ve sonra fikir sahibi olun. Haberleri, medyayı dinlemeyin”. Eğer Hollanda’daki cami saldırılarına gelecek olursak hatırımda kalanlardan ilki, Culemborg şehrinde, Aralık 2016 sonlarında neredeyse tamamen yakılan, cami yapılmak için alınmış büyük bir bina oluyor. Bir diğeri ise Nisan 2017’de yanarken alarm sayesinde haber alındıktan sonra itfaiye tarafından söndürülen Heemskerk Ulu Camii idi. Belki hatırlayanlarınız olacaktır. Bu yakma girişimini hem TV5’e hem de Millî Gazete ve Doğuş gazetesine haber yapmıştım. Gelelim 2018’in ilk haftalarına. 21 Mart 2018’de Hollanda’da belediye seçimleri var. Seçimler yaklaştıkça partiler de büyük şehirlerdeki adaylarını açıklıyorlar. Belediye seçimleri partiler için

çok önemli. Hollanda’da, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, Belediye seçimleri, enaz İl meclis seçimleri (yani eyalet seçimleri) ve parlamento seçimleri kadar önemli. Bütün partiler tanınmış, halk tarafından sevilen, popüler ve çok oy toplayabilecek aday ortaya çıkarma peşinde. Bu partilerden birisi de artık Dünyaca ünlenmeye başlayan Wilders’ın Özgürlükler Partisi (PVV). Rotterdam’da öne çıkardığı adayını, sosyal medyada daha önce yapmış olduğu bir paylaşımından dolayı geri çeken Özgürlükler Partisi, Hollanda’nın dördüncü ve önemli büyük şehri olan Utrecht’te de eski bir polis şefi Van Deun’u birinci sıradan aday gösterdi. Politikaya yeni giren eski üst düzey memur Van Deun, 8 Ocak 2018 tarihinde katıldığı bir radyo tartışma programında, Denk Partisi Adayı Mahmut Sungur’un, Hollanda’nın en büyük camisi olan ve Utrecht şehrinin merkezinde bulunan Ulu Camii’nin Utrecht Dom Kulesi gibi Utrecht’te oturanların gurur duyacağı bir bina olması temennisinde bulunmasına karşılık ‘bizim temennimiz Utrecht Ulu Camii’nin yanıp kül olması’ dedi. Spikerin sınırı aştığını ve sözlerini geri almasını istemesini reddeden eski polis şefi tepkilerin gittikçe artmasından bir gün sonra cami yönetiminden ve Müslümanlardan özür diledi. Cami yönetimi özür dilemeyi yeterli bulmadı ve bunun bir hedef gösterme olduğunu, sınırın aşıldığını ifade ederek suç duyurusunda bulundu. Hollanda’da geniş yankı bulan bu olaydaki son gelişmeleri öğrenmek için, kendisi de eski bir politikacı olan ve uzun süre İşçi Partisi’nden (Pvda) Utrecht belediye meclis üyeliği yapmış olan ve Utrecht Ulu Camii Başkanlığını başarı ile

recepsoysal123@hotmail.com

yürüten değerli dostum Yücel Aydemir Bey ile irtibat kurdum. Bana verdiği bilgilere göre şu anda olay mahkemeye intikal etmiş durumda. Özgürlükler Partisi (PVV) adayı Van Deun henüz camiyi ziyaret etmemiş. Yücel Aydemir Bey’i telefonla arayarak özür dilemiş fakat Yücel Bey de “bunun yeterli olmadığını beraberce samimi bir ortamda beraberce kahve içerek bu yanlışlığın düzeltilebileceğini” belirtmiş. Dileğimiz odur ki bu ikili arasında da tıpkı Amerika’daki Saldırgan Ted Hakey ile cami imamı Zahir Mannan arasında oluşan dostluk gibi bir dostluk oluşması. Utrecht Ulu Camii gerçekten de şehre ruh ve asalet veren, şehrin merkezinde çifte minareli bir cami. Yanından geçtiğim her anda bu muhteşem eserden haz alıyor ve gurur duyuyorum. Ulu Camii sadece Müslümanların değil, Müslüman olmayanların da ibadetlerini yapabileceği özel bir ibadet yerinin (sessiz oda) olduğu bir yer. Yücel Bey’in verdiği bilgiye göre, Hollanda’nın birçok yerinden ortaokul ve lise öğrencileri, Almanya ve Belçika’dan ise Üniversite öğrencileri İslam, Müslümanlar ve cami hakkında bilgi almak için gruplar hâlinde sık sık ziyarete geliyorlar. İkinci olay ise Henk Van Deun’en açıklamalarından sadece bir gün sonra yani 9 Ocak’ta gerçekleşti. Hollanda’nın Zaandam şehrinde yaşayan bir ailenin kapısına kan renginde kırımızı boya serpildi ve Nazi Haçı çizildi. Kapıya bir de ‘bir daha camiye giderseniz gebereceksiniz’ ve ‘kanserli Müslüman, geber’ yazıları yazıldı. Olaydan bir gün sonra aileyi ziyaret eden Vali Hamming, ‘bu çok korkunç ve kabul edilemez’ diye açıklamada bulundu.

Son olay ise 18 Ocak 2018 tarihinde Kuzey Amsterdam’da yaşandı. Kimliği belirsiz kişiler Kuzey Amsterdam’da bulunan Emir Sultan Camii’nin kapısına, üzerine kan bulaştırılmış ve kafası kesilmiş manken bıraktılar. Mankenin yanına bıraktıkları kağıtta ise şunları yazmışlardı, “İslam kafa kesmekle eşdeğerdir. İslamlaşma durdurulmalıdır. Kuzey Hollanda’da Erdoğan’a bağlı dev Diyanet Camisi istemiyoruz”. Hollanda’da gittikçe sertleşen bir hava var. Müslümanlar, toplumun gücü elinde tutan kesimi tarafından dışlanıyor, önü kesiliyor ve hor görülüyor. Elinde ufacık bir yetki olan bu yetkisini kullanmak için elinden geleni yapıyor. Polisler ceza keserek, belediye memurları belediyelerdeki işleri zorlaştırarak. Okullardaki öğretmenler, Müslüman öğrencilere bin bir türlü zorluk çıkararak. Bu baskılar nereye kadar sürecek çok merak ediyorum. Eğer bir başbakan bile uzlaştırıcı, yatıştırıcı, kaynaştırıcı olacağı yerde, Müslümanlara ‘defolun gidin’’ diyebiliyorsa, diğer politikacılardan, yöneticilerden daha ne beklenebilir ki ? Biz yine de ümitvarız. Bizleri seven, haklı olduğumuzu bilen, bizleri teselli etmeye çalışan yöneticiler ve vatandaşlar da var. Bu insanların sayısı çok fazla olmasına rağmen kendilerini çok fazla göstermiyorlar. Cami saldırıları ve diğer islamofobik saldırılar toplumun büyük bir kesimi tarafından kınandı ve yargılandı.

Umulur ki bu saldırılar Amerikalı Ted Hakey gibi birçok insanın gözlerinin açılmasına vesile olur ve bu saldırılar sayesinde Müslümanları daha yakından tanıma fırsatı bulurlar...

Oz&Er FOOD B.V. Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30


N L

6

“Muhasebe, Mali Müşavirlik ve Vergide zirve nokta”

• Kurumsal finans

¸ Akyüz RA (Numan) drs. S.

• Yönetim danışmanlığı

. W W W

+31 6 21 38 83 57 numan@inabaccountancy.nl

• Vergi Beyannamesi hizmetleri

• Bordro hizmetleri

Yeminli Mali Müflavir (YMM)

Koningsweg 2-15 3762 EC Soest (NL)

• Muhasebe ve Finansal destek hizmetleri

• Risk yönetimi danışmanlığı

• Diğer hizmetler

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com Zuiverzorg

si

Voorbeeld Wandinrichting

tri

ch

ır t m a s o n

nu

n i ve r s i t e

a şt

u

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

ar

iz : R TL Telev

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

cu

• Mali Müşavirlik ve Denetim hizmetleri

. I N A B A C C O U N T A N C Y

• Muhasebe ve Vergi hizmetleri

ve M a a s

KINDER OPVANG

Blusde ken

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Oog spoelfl es

lair modu BHV

HACCP

ter Pleis enser disp

SPORT

BOUW

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484 87 50 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

oogte is oogh hangen meter te 1,2 / 1,6 gte om op hoo ideale

INDUSTRIE

1 meter wandinrichting Kijk ook op www.zuiverzorg.com voor het complete assortiment


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

04 haber 16 nieuws

Huzur İklimi

info@compasscare.nl

Esma Küçük

Narsistik bir ilişkiden sonra “En iyi intikam, büyük bir başarıdır” der Frank Sinatra. Bu düşünceye katılıyorum. Narsistle olan ilişkinizden zarar gördüğünüzde, en iyi intikam benliğinizi ve hayatınızı geri kazanmaktır. Bu yazım ayrılık aşamasında olan okuyucularım için. Sevgili okuyucularım, içeriden iyileşmenin vakti geldi! Narsistik bir ilişkiden sonra açın ne kadar derinlikte? Bu bir çok şeye bağlıdır. Sana özgü bir çok şey; örneğin, ailenizin geçmişi gibi, ilişkiye girdiğinizde ne kadar güçlü idiniz, ilişkinin süresi ne kadardı ve ilişkiniz ne kadar kötüydü? Bu ilişkide muhtemelen benlik saygınız hasar görmüştür ve kendinize olan inanç eksikliğini yaşıyorsunuz. Narsistlerle yakın ilişkileri olan birçok yetişkine travma sonrası stres, panikatak veya depresyon teşhisi konuluyor. Bazıları ilişkilerde istismar, duygusal, fiziksel, finansal veya cinsel biçimde gerçekleşebilir. Hayatınızdaki bazı insanlar sizin acı çektiğinizi ya da acının hasarını anlayamaz. Çünkü narsistler dış dünyaya farklı bir kişilik göstermiştir. Çevreniz veyahut arkadaşlarınız yaşadığın o gerçekliğini anlamıyorsa, ondan sempati beklemeyin veya tavsiye almayın. Bunun yerine kendi iç sesinizi dinleyin! Duygularınızı onurlandırın! Yaşamınızda ve çocuklarınızla ilerleyebilmeniz için bir iyileşme programı kullanın. Bu zorlu süreci sağlıklı atlatabilmek için boşanma öncesinde, boşanma sırasında veya boşanma sonrasında danışmanlık alın. Bazı insanlar ‘geçmiş geçmişte kalmıştır’ veya ‘artık geç şunu, boş ver’ diyebilirler. Bunu, arkadaşları ve ailesi olan danışanlarımdan çok duyuyorum, çünkü unutmalarını ve hayata devam etmelerini istiyorlar. Elbette sonsuza dek narsistin kurbanı kalmayacaksınız. Nihai hedefiniz ilerlemektir, ancak iyileşmeden bunu yapamazsınız! Var olan o duygusal bagajınızı gözetimsiz bırakamazsınız, duygularınızı işlemezseniz, onlar sizi ağır bir şekilde tartacak ve yeni hayatınıza engel olacaklar. Harika bir anlayışa sahip bir danışanımın bana söylediği şudur: ‘Kendime olan benlik saygımı, mahkeme savaşları, finans savaşları, velayeti konularında yıllardır çamurun içine sürüklendiğim korkunç bir evlilikten ayrıldım ve boşandım.. Gerçekten bir ısırık koparmış ve benden bir parça gitmiş gibi hissediyorum. Kendimi çökmüş bir araba gibi hissediyorum ve yenilenmem gerektiğini düşünüyorum. Fakat benim kardeşlerim, anne ve babam geçmişte yaşamaya bırakmam ve güçlü olmam gerektiğini bana söyleyip duruyorlar. Dedikleri kadar kolay değil.’ Danışanım haklı. Evet, kolay değil, fakat imkânsız da değil. Bu durumda iki seçenek var. Travmayı ve yaşadığınız duyguları ele almanız gerekir, ya da o duygular gelip yıllarca peşinizden gelecektir ve gelecekteki ilişkilerinize girecektir. Biz birinci seçimi tercih edelim inşallah. Narsist ile evlenmiş olan kişiler iyileşme programına hazır mısınız? Hadi başlayalım öyleyse. Seanslarda kullandığım “5 adımda iyileşme modeli” şu şekildedir. • Birinci adım: Kaybın ve duru-

mun yaşını yaşamak. Kim olursanız olun, kimden boşanıyor olursanız olun, boşanma daima keder barındırır. Bu keder öyle yüklüdür ki boşanmanın ardından yaşanan yaş ölümden sonraki ikinci sırayı alıyor. Boşanma bir kayıptır; evliliğimizi, eşliğimizi, çekirdek ailemizi kaybederiz ve yas yaşarız. Yasınızı yok saymayın. • İkinci adım: Duygusal olarak ayrılmak. Bu adımda, eşinizin çarpıtılmış dünyasından ayrılıp kendi gerçeğinize geri dönüyorsunuz ve kendinizi bu ilişkinin dışındakiyle âdeta yeniden tanımlıyorsunuz. Ve sadece SİZ kendinizi tanımlayabilirsiniz. Kendinizi tanımlamak için başkalarından geribildirim istiyorsanız, dürüst ve adil geribildirim vermek için güvenebileceğiniz kişileri seçin. Kısacası, sizi tanımlamak için bir narsiste gitmeyin. Danışanım: ‘eski eşim, sürekli bana yeterince iyi olmadığımı söyledi. Evi temiz tutmadım. Çamaşırları zamanında yapmadım vs. Terapiye başladım ve kendime olan saygım üzerinde çalıştım. Eski eşim tarafında sürekli maruz kaldığım o olumsuz mesajlarla tekrar konuşmaya başladım. Ben yaptığım şeyle değil, kim olduğuma bakmaya başladığımda, bazı şeylerin benim için değişmeye başladığını fark ettim.’ • Üçüncü adım: Özgün benliğini bulmak. Artık travmayı temizlediniz ve üzüntü ve ayrılma üzerinde çalıştınız, artık benliğinizi inşa etmeye hazırsınız demektir. Kendinize bu soruyu soruyor olabilirsiniz. Ben kendi benliğimi nasıl bulabilirim? Ayrıca diyebilirsiniz: Bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum? Size ufak bir ödev veriyorum öyleyse. Bir ‘BEN’ listesi yapmakla başlayabilirsiniz. Temiz bir kağıt parçası ile başlayın ve her cümleyi benle başlatıp cümleyi bitirin. Örneğin; Ben bir kadınım, Ben bir erkeğim, Ben bir anneyim, Ben bir babayım, Ben kırk yaşındayım, Ben Rotterdam’da ikamet ediyorum, Ben bir grafik tasarımcısıyım. Şimdi kim olduğunuzun ve karakter özelliklerine daha derinlemesine inin.. Mesela: Ben dürüst biriyim, Ben sözüme sadık biriyim, Ben yardım sever biriyim vs. Düşüncelerinizin bitmesine kadar devam edin yazmaya. • Dördüncü adım: Eski eşinizden duygusal olarak kurtulmak. Şimdi artık içeriden değiştin. Şuan hissedebilirsiniz. Eski eşinize farklı hareket etmeye başlayacaksınız. Geçmişte, kolayca tetiklenebilir ve çökebilirdiniz. Olumsuz mesajlar alabilir, kendinizi suçlayabilir, işleri düzeltmeye çalışabilir ya da sadece kötü hissedebilirdiniz. Şuan daha bütünsünüz ve ayaklarınız zemine basıyor. Savunmalarınız güçlü ve manipülasyona karşı savunmasız değilsiniz. Artık sağlam sınırlarını belirliyorsunuz ve açıkça iletişim kurabiliyorsunuz. • Beşinci adım: Çarpık sevginin mirasını sona erdirmek. Bu bölümde artık gelecekte olan perspektife bakacağız, yani kendinize, çocuklarınıza, arkadaşlarınız ve ailenizle olan ilişkinize ve gelecekteki yeni ilişkinize… Durumu olduğu gibi kabul edene kadar, iyileşemeyiz. Değişime dair tek umudumuz kendimiz içindir, böylece çocuklarımıza çarpıtılmış sevgiyi miras olarak bırakmayız. Kendi benliğinizi bulmak dileğiyle..

NIF Başkanı Mehmet Erdoğan:

“Millî Görüş Teşkilatı İslam davasına kucaklayan ümmet şuuruyla yapmaya

“Millî Görüş, olayların farkında olan farklı bir teşkilattır” Hollanda İslam Federasyonu (NIF) Şube Başkanları ve Sosyal Hizmetler Birim Başkanları ile Eindhoven Mevlana Camii lokalinde bir araya gelerek yeni sezon çalışmalarını istişare ettiler.

D

üzenli olarak yılda birkaç kez bir araya gelen Hollanda İslam Federasyonuna bağlı şube başkanları bu yılın ilk toplantısını Eindhoven Mevlana Camii lokalinde gerçekleştirdi. Toplantıya şube başkanlarının yanı sıra sosyal hizmetler birim başkanları da davet edildi. Saat 11.00’de başlayan toplantıda Genel Merkez Eğitim Başkanı ve Hollanda Sorumlusu Abdulhalim İnam katıldı. Toplantı, Teşkilatlanma Başkanı Muhammed Başalan’ın yaptığı yoklama ile başladı. Millî Görüş farklı bir teşkilattır Sözlerinin başında “Bu toplantılar bizim bir Çalıştay’ımızdır” diyen Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan ilk olarak söz alarak salonu dolduran şube başkanlara hitap etti. Erdoğan “Biz bu toplantıları şube başkanlarımızla yeryüzünde yaşayan bütün ümmetin derdiyle dertlenmek, onları gündeme getirmek için yapmaktayız.” diyen Erdoğan Millî Görüş’ün farkı bir kuruluş olduğunun altını şu cümlelerle çiz-

di. “Bu teşkilat sıradan bir teşkilat değil. Hollanda’da ve Avrupa’da birçok kurum ve dernek var ancak Millî Görüş Teşkilatı İslam davasına inanmış, peygambere inanmış ve bu minval üzere de tüm çalışmalarını herkesi kucaklayan ümmet şuuruyla yapmaya devam etmektedir. Bizim ümmet anlayışı içinde canla başla yaptığımız, insanlara faydalı olduğu için yaptığımız çalışmalarımız vardır” diyen Erdoğan başkanlardan bu çalışmaları aşkla, şevkle ve azimle devam ettirmelerini istedi. Temel Esaslar Erdoğan konuşması sırasında 2017 yılında basılan Millî Görüş’ün çalışmalarını anlatan “Temel Esaslarımız” adlı kitabı başkanlara tavsiye etti. Erdoğan, on tane çok önemli seminerin özetini ihtiva eden kitabın çok önemli bilgiler içerdiğine işaret ederek, tüm başkanların bunu mutlaka okumalarını ve diğer birim başkanlarına da okutturmalarını tavsiye etti. Toplantıda bazı birim başkanları birimleri ile alakalı kısa sunumlar yaptılar.

“Tüm partilere eşit mesafedeyiz” Kurumsal İletişim Başkanı Hasan Hüseyin Göğüş de bir sunum yaparak gündemdeki konular üzerinde şube başkanları ile interaktif olarak istişare yaptı. 21 Mart belediye seçimleri hakkında da konuşan Göğüş siyasi konularda teşkilatın duruşunun değişmediğini, tüm partilere eş mesafede olduklarını hatırlattıktan sonra İslam’a hakaret etmeyen ve ayrımcılık yapmayan parti temsilcilerinin teşkilat lokallerinde konuşma yapabileceklerini söyledi. Hiçbir surette parti ve aday ismi vermeyeceklerini belirtti.

Hasene çalışmaları hız kesmeden sürüyor Hasene temsilcisi Bünyamin Karaman bir sunum yaparak Hasene’nin Kumanya, Kurban ve Su Kuyusu gibi çalışmaları hakkında bilgiler verdi. Çalışmaları büyük bir özveriyle hız kesmeden devam ettiğini belirten Karaman 2018 yılında yapılacak bu çalışmalarda Hollanda’ya verilen hedeflerini de açıkladı.

Enschede’de kongre heyecanı... Yeni başkan Mehmet Aksakal oldu Enschede ve çevresinde köklü bir geçmişe sahip olan Enschede Türk Kültür Derneği 18. Olağan Kongresini gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen kongre ile Alpaslan Adıbelli başkanlık bayrağını Mehmet Aksakal’a devretti. Kur’an-ı Kerim tilaveti ve İstiklal Marşı’nın okunmasından sonra kongrenin yapılabilmesi için divan teklifine geçildi. Erim Uğurlu (HTF Genel Sekreteri), Baki Emektar (Soest Ülkü Ocağı Başkanı) ve Şakir Tekçe’den (Hengelo Türk Kültür Derneği Başkanı) oluşan divandan sonra kongrenin açılış konuşmasını başkan Alpaslan Adıbelli yaptı. Altı senedir teşkilat başkanlığını yürüten Alpaslan Adıbelli, güzel bir ortamda başkanlığı devredebilmenin

mutluluğunu yaşadığını ve bundan sonra da her zaman teşkilatının emrinde olduğunu söyledi. Faaliyet ve muhasebe raporlarının okunması ve ibrazı sonrası Enschede Türk

Kültür Derneği’nin yeni başkan, yönetim, disiplin ve denetleme kurulları için seçime geçildi. Yapılan seçim sonrası yeni dönemde başkanlığa Mehmet Aksakal getirildi.


aktüalite 17 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 235 - Şubat/Februari 2018

inanmış, peygambere inanmış ve bu minval üzere de tüm çalışmalarını herkesi a devam etmektedir”

Haklarımız Mehmet Yamaç

SGK Emekliliği ile Geleceğiniz Güvencede

İnteraktif toplantı revaç buldu Toplantıda şube başkanları da söz alarak şubelerini ilgilendiren konularda soru sorup dilek ve temennide bulundular. Başkanlar dilek ve temennilerde bulunurken bu kez “İnteraktif” bir şekilde yapılan bu toplantının daha rahatlatıcı olduğuna dikkat çektiler. Eğitimciler yetiştirmeliyiz Günün hatibi Genel Merkez Eğitim Başkanı Abdulhalim İnam ise konuşmasında özellikle eğitim ağırlıklı konuştu. Teşkilatın kendi insanını yani bir üniversite rektörüne varıncaya dek kendi eğitimcisini yetiştirmek durumunda olduğunun altını çizdi. İnam, Avrupa genelinde yaşayan Müslüman nüfusa bakıldığında tüm dernek ve kurumlarında ulaş-

tıkları üst üste eklense ulaşılan insan sayısının dörtte bire ancak ulaşabildiğini söyledi. Millî Görüş’ün son yıllarda eğitime verdiği öneme vurgu yapan İnam, bilhassa infak kampanyası kapsamında 40’a yakın eğitim kurumunun desteklendiğini ifade etti. Yerel yöneticilerle iyi ilişkiler içinde olmanın çok ama çok önemli olduğunu belirtti. Yeni açılacak bir kurumun iyi anlatılması onun açılmasında daha az sıkıntıyla karşılaşılacağı anlamına geldiğini vurguladı. Ömerleri biz yetiştirmeliyiz Yönetici kadroların oluşturulması gerektiğinin altını çizen İnam, “İnsanları yönetici olarak dönüştürebilirsiniz, tarihte kendi evladını

diri diri toprağa gömen Ömer daha sonra “Fırat’ın kenarında bir kuzuyu kapsa bir kurt, Allah onu da benden sorar” deme noktasına gelmiştir. O bir eğitim almamıştır ama en adaletli bir idareciye dönüşmüştür. Dolayısıyla Ömerleri yetiştirmek bizim vazifemizdir ” diye konuştu. Toplantı, Kur’an tilaveti ve Eindhoven cemiyetinin ikramıyla hitam buldu. Haber - Fotoğraflar: Adnan Şahin

«

info@ibco.nl

Bu sayımızda; yurtdışı borçlanma işlemlerinde nereye başvurulur; Yurtdışı borçlanma işlemleri Sonucu tahakkuk ettirilen miktar ne kadar süre İçerisinde ödenmelidir; borçlanılan sürelerin değerlendirilmesi nasıl olacaktır gibi konuları dikkatinize sunacağız. Yurtdışı borçlanma işlemlerinde nereye başvurulur? Yurtdışı Borçlanma Talep dilekçesi ve gerekli belgelerle Kurumumuza başvuru yapmanız gerekmektedir. 1) Yurtdışında 8/5/2008 tarihinden önce veya sonra geçen hizmet sürelerini bu tarihten sonra borçlanma talebinde bulunanların borçlanma talep tarihinden önce Türkiye’de son defa; a) Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi çalışması olanların borçlanma işlemleri başvuru sahibinin Türkiye’de ikametgahının bulunduğu yerdeki Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri/ Sosyal Güvenlik Merkezlerince gerçekleştirilecektir. Türkiye’de ikamet kayıtları bulunmayan kişilerin borçlanma işlemleri ise nüfusa kayıtlı oldukları ildeki Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri/ Sosyal Güvenlik Merkezlerince gerçekleştirilecektir. b) 506 sayılı Kanunun geçici 20’nci maddesine tabi sandıklardan birine tabi çalışması olanların borçlanma işlemleri ise ilgili sandıkça sonuçlandırılacaktır. 2) Türkiye’de herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayanların sigortalılık süreleri ile ev kadını olarak geçen sürelerine ait borçlanma işlemleri başvuru sahibinin Türkiye’de ikametgâhının bulunduğu yerdeki Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri/ Sosyal Güvenlik Merkezlerince gerçekleştirilecektir. 3) Kendilerine veya hak sahiplerine sosyal güvenlik sözleşmesi uygulanmak suretiyle kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri (Almanya hariç), son defa 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (c) bendi kapsamında çalışanların borçlanma işlemleri Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü/Yurtdışı Sözleşmeler ve Emeklilik Daire Başkanlığı tarafından gerçekleştirilecektir. Borçlanma İşlemleri Sonucu Belirlenen Miktar Ne Kadar Süre İçerisinde Ödenmelidir? 08/05/2008 tarihinden sonra yurtdışı borçlanma başvurusunda bulunanlardan; Borçlanmanın geçerli olabilmesi için tahakkuk ettirilen borç tutarının tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenmesi gerekir, bu süre içerisinde ödeme yapmayanların yeniden başvuru yapması gerekir. 1) Tahakkuk ettirilen prim borcunun tamamının tebliğ tarihinden itibaren (Türkiye’de ödenmesi halinde Türk Lirası cinsinden) üç ay içinde ödenecektir. Örneğin; ilgiliye 28.440 Türk Lirası borç tahakkuk ettirilmiş ve 10/1/2017 tarihinde bu borç tebliğ edilmiştir. Borcun tamamının 10/4/2017 tarihine kadar ödenmesi hâlinde süresinde ödenmiş sayılacaktır.

2) Borçlarını yurt dışından ödeyecek olanlar, Türk Lirası olarak bildirilen tutarın karşılığını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından konvertibl sayılan döviz cinsinden ödeyeceklerdir. Ödemeler, borcun ödeneceği tarihteki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden yapılacaktır. 3) Üç aylık süre içinde ödeme yapmayanların borçlanma başvuruları geçersiz sayılacaktır. Bunların belgelendirilen yurtdışı hizmet sürelerinin yeniden borçlandırılarak değerlendirilmesi, bu konudaki yeni başvurularına bağlı olacaktır. 4) Söz konusu üç aylık süre içerisinde borcun bir kısmının ödenmesi halinde, ödenen miktar ile orantılı süre geçerli sayılacak, kalan sürenin geçerli sayılması yeni bir borçlanma talebine bağlı olacaktır. Örneğin; 3600 günlük yurtdışı süresini 8/3/2017 tarihli dilekçesi ile prime esas kazancın alt sınırı üzerinden borçlanma talebinde bulunan ve tahakkuk eden (59,25 x 3600 x % 32) = 68.256 Türk Lirası tutarındaki borcun 60.000 Türk Lirasını süresinde ödeyen sigortalının ödediği miktarla orantılı bölümü 3600 x (60.000 / 68.256) = 3165 gün borçlanma için geçerli sayılacak, ödemesi yapılmayan 435 günün geçerli sayılması, yapılacak olan yeni başvuruya göre tahakkuk edecek borç miktarının Kuruma ödenmesine bağlı olacaktır. 5) Üç aylık ödeme süresi dışında ödenen ve iade işlemi yapılmamış miktarlarla ilgili olarak borçlanma başvuru sahipleri bilgilendirilerek, emanet hesaba alınan miktarın yeni borçlanma taleplerine göre tahakkuk ettirilecek borçlarına karşılık mahsup edilebileceği bildirilecektir. Bu durumda olanlardan yeniden borçlanma talebinde bulunanların borçlanma işlemleri cari usullere göre sonuçlandırılacak ve Kurum hesabında bekleyen tutarlar tahakkuk ettirilecek borçlara mahsup edilecek, mahsup işleminin gerçekleştirildiği tarih borç ödeme tarihi olarak bilgisayar kayıtlarına işlenecek, varsa bakiye borcun üç aylık süre içinde ödenmesi talep edilecektir. Gelecek sayımızda; Borçlanılan Sürelerin Değerlendirilmesi Nasıl Olacaktır ve Borçlanma işlemlerinden vazgeçmek için ne yapmak gerekir konularını yine bu sayfada dikkatinize sunacağız. Kaynak; Bütün bu bilgiler SGK resmî sayfasından alınmıştır. Bütün bu işlemleri elbette kendiniz de Türkiye’ye giderek yapabilirsiniz ama isterseniz Türkiye’ye hiç gitmeden bütün işlemlerinizi sizin adınıza biz buradan başlatır ve takip edebiliriz. Ödemenizi de zamanı geldiğinde havale yoluyla SGK hesabına yatırabilirsiniz. Daha geniş bilgi için bizi arayabilirsiniz. Emeklilik Uzmanı & Konsoloslukta kayıtlı tercüman Mehmet Yamaç 06 222 056 33


04 18

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 233 - Aralık/December 2017

Groothandel Zoetermeer Edisonstraat 125 2723 RT Zoetermeer Tel: 079-342 28 85 Spaanse Polder Linschotenstraat 74 3044 AW Rotterdam Tel: 010-485 43 30 Delfshaven Nieuwe Binnenweg 421 3023 EM Rotterdam Tel: 010-276 30 04 Afrikaanderplein Pretorialaan 50A 3072 EP Rotterdam Tel: 010-485 77 54 Waalhaven Sluisjesdijk 86 3087 AJ Rotterdam Tel: 010-294 02 40

Vlaardingen George Stephensonweg 19 3133 KJ Vlaardingen Tel: 010-434 60 14 Barendrecht Zwaalweg 13 2991 ZC Barendrecht Tel: 010-291 74 68 Kralingen Crooswijk Jonker Fransstraat 84-86 3031 AW Rotterdam Tel: 010-411 11 95 Breda Boschstraat 110 4811 GK Breda Tel: 076-520 93 53 Dordrecht Van Oldenbarneveltplein 14 3317 EP Dordrecht Tel: 078-651 52 53 Schiedam Van Berckenrodestraat 17 3029 AT Rotterdam Tel: 010-473 47 46 Ridderkerk Noordenweg 37 2984 AS Ridderkerk Tel: 0180- 48 77 88 Almere Markerkant 1114 1316 AH Almere Tel: 036-23 10 300


mening

görüş 19

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 235 - Şubat/Februari 2018

Hollanda toplumu ve yeni nesil Müslümanlar...

IGMG’den ‘Almanya’da yükselen ırkçılık’ eleştirisi IGMG Genel Sekreteri Altaş, “Dış görünüşünden Alman olmadığı anlaşılan veya başörtüsü takan insanlar için ayrımcılık ve tecrit maalesef gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiştir.” dedi. İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş, Alman Entegrasyon ve Göç Vakıfları Bilirkişi Heyeti’nin en son yaptığı, göçmen kökenlilerin ayrımcılığa maruz kaldığını ortaya koyan araştırma sonuçlarını değerlendirerek siyasetçilerin ayrımcılıkla mücadele etmesi gerektiğini söyledi. Altaş, yaptığı yazılı açıklamada, “Araştırmaya göre dış görünüşlerinden göçmen kökenli oldukları anlaşılan insanların, başörtüsü veya ten rengi gibi belirtileri taşımayan ve bu sebeple çoğunluk toplumundan olmadıkları rahatça anlaşılmayan göçmen kökenli insanlara oranla kendilerini çok daha fazla ayrımcılığa maruz kalmış hissediyor. Araştırma her iki kişiden birinin bu durumda olduğunu gözler önüne seriyor.” ifadelerini kullandı. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

Sağduyu...

“PKK da YPG de AB’nin terör listesindeler. Türkiye’nin bu terör örgütlerine karşı yürüttüğü mücadeleyi anlayabiliyoruz”

“Türkiye Kürtlerle değil teröristlerle mücadele ediyor” Hollanda meclisinde Türkiye’nin Afrin operasyonu tartışıldı. Dışişleri Bakanı Zijlstra Türkiye’nin verdiği mücadelenin Kürt halkına değil teröristlere karşı olduğunu vurgulayarak Hollanda’nın da bu konuda bilinçli ve algılardan uzak olmasını belirtti. Türkiye’nin Suriye’nin Kuzeyinde bulunan Afrin’e Zeytin Dalı operasyonunu başlatmasının ardından gelişmeler batı dünyası tarafından da yakından takip ediliyor. Konuyla ilgili Hollanda Dışişleri Bakanı Haşbe Zijlstra yaptığı açıklamada, Türkiye’nin DAEŞ ile mücadeleye zarar vermeden kendi sınırını korumasında bir sakınca görmediğini ifade etmesinin ardından bazı kesimler rahatsız olmuştu. Konunun mecliste tartışılması istenmiş ve Dışişleri Bakanı’nın olaya bu kadar naif bakabilmesine anlam verilememişti. Mecliste konuşan Zijlstra Türkiye ile ilgili görüşlerinde, “YPG’nin PKK ile bağlantısı olduğu açıkça ortada ve kanıtlanmıştır. PKK da YPG de AB’nin terör listesinde yer almasından dolayı Türkiye’nin bu terör örgütlerine karşı yürüttüğü mücadeleyi anlayabiliyoruz. Türkiye Kürt halkıyla değil Suriye’nin Kuzeyinde konuşlanmış teröristlerle mücadele ediyor. Herkes bunu böyle görmeli. AB’nin terör listesinde yer alan örgütleri masumlaştıramayız. Hollanda da bu konuda bilinçli olmalı ve algılara kanmamalıdır.” ifadelerine yer verdi. DENK lideri Tunahan Kuzu’nun YPG/PKK yandaşlarının Schiphol’de izinsiz gösteri yapmasını hatırlatması ve terör destekçilerine karşı önlem alınıp alınmayacağını sorması üzerine, Bakan Türkiye’nin Afrin operasyonunun Hollanda’ya yanısıtılmaması gerektiğini belirterek, “Türkiye ◄◄ Kürtlerle savaşmıyor” sözünü yineledi.

Uluslararası Utrecht Turizm Fuarı gerçekleştirildi... Utrecht’teki Jaarbeurs Salonu’nda bu yıl 48’incisi düzenlenen fuarda Türkiye, Lahey Büyükelçiliği Kültür ve Tanıtma Müşavirliğinin, 50’ye yakın kurum ve kuruluşun katılımıyla açtığı yaklaşık 652 metrekarelik stantla en büyük katılımcı oldu. Fuarın resmî açılışı dolayısıyla Türkiye standında düzenlenen resepsiyona, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Ömer Arısoy ve beraberindeki heyet, Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Alper Yüksel, Amsterdam Başkonsolosu Tolga Orkun, Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız ve Türkiye’den gelen davetliler katıldı. Arısoy, yaptığı konuşmada, 48 yıllık tarihi ve 7 büyük turizm fuarından biri olan Uluslararası Utrecht Turizm Fuarı’na Türkiye’nin 38 yıldır katılım gösterdiğini söyledi. Hollanda’nın, Türkiye turizminde önemli bir yere sahip olduğunu hatırlatan Arısoy, 3 yıl önce misafir ettikleri 1 milyon 300 bin Hollandalıyı 2018 yılında da aynı rakamla misafir edeceklerini düşündüğünü belirterek, “2015 ve 2016 yıllarında hiçbirimizin hatırlamak istemediği olumsuz şeylere rağmen 2017 yılında çok büyük bir toparlanma gerçekleştirdik. Bu toparlanma Türkiye’nin turizm sektörünün ve ayrıca bizim ürünümüzün ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. İnşallah 2018 yılı çok çok daha iyi olacak. Bunun işaretlerini ◄◄ almaya başladık.” ifadelerini kullandı.

Raşit Bal

Gözlem

rasit.bal@inholland.nl

öçmen işçiler dönemi kapanıyor. Geçtiğimiz asrın altmışlı yıllarında gelen ‘misafir işçiler’ emekli olup, aktif toplumdan çekiliyorlar. Aile birleşimi ile Hollanda’ya gelen, ikinci dalga ‘misafir işçiler’in çocukları da yaşlandılar ve aktif hayattan geri çekiliyorlar. Böylece, birinci nesil göçmen işçiler (Hollanda dışında doğup buraya gelenleri kastediyorum) dönemlerini tamamlamak üzereler. Bu dönemin en önemli kavramı ‘entegre’ olmaktı. Hollanda hükûmetinin bu kesime yönelik tüm politikaları onları topluma ‘entegre’ etmek şeklinde gelişti. Onlar açışından ise, en temel yöneliş ve çaba gurbette dinî ve kültürel kimliklerini korumak oldu. Bunu için camiler, İslami okullar, İslami kasaplar, basın ve yayın kuruluşları açtılar. Bunlar, anavatandan uzaklarda, gurbette, tutunma çabaları oldu. Şimdilerde, bu nesil arasında ölüm oranları artmakta, emeklilik dönemlerini geçirmek üzere Türkiye’ye dönmekteler. Büyük çoğunluk ise, yeni nesil ve torunlardan dolayı, gidip-gelme yaşam tarzını seçiyorlar. Hollanda’nın dışından gelip, Hollanda’da kalıcı olarak, refah düzeyi iyi ve onurlu bir yaşam kurabilmek için tabi ki belli oranda, yeni topluma, ‘uyum’ gerekiyordu. Kimine göre bu, ‘iş’ ve ‘Hollandaca’ idi, kimileri ise bunu ‘katılım’ olarak ifade etti. Yaygın toplumsal tartışmalarda, ‘entegre olma’ en önemli ifade oldu. Çok nadir de olsa, bazı kesimler, asimile olmanın daha iyi bir netice olacağını ifade ettiler. Bu kavram ve yönelişlerin tam olarak ne anlama geldiği pek belli değildi, hep belirsiz de kaldı. Bu ‘uyum süreci’nin tam olarak ne anlama geldiği hususunda ise ‘birinci neslin’, ‘gurbetçilerin’ kendine has bir düşüncesi hiç olmadı. Karşı oldukları tek bir şey vardı: O da “asimile olmak, erimek”. Hatta denebilir ki ‘erimemek için burada kalıcı oldukları hâlde kalıcı değilmiş gibi davranmayı’ göze aldılar. Kök salmadılar, burasının asıl sahipleri ‘vatanımızı vatanınız yapın’ dediler de birinci nesil bunu reddetti. ‘İstemeyiz’ dediler, bizim zaten bir vatanımız var’. Bunu istetemedikleri kesindi. Ancak, ‘uyum’ nasıl olacaktı? Belki de bundan dolayı ‘mukimleşme’, kültürel olarak, davranışlar ve ilişkiler olarak ne anlama geliyordu, hiç belli olmadı. Kamu tartışmalarında, hâkim ve etkin söz yerleşik kesimin önderleri, politikacıları ve aydınlarından geldi. Onlar bizim hakkımızda politika üretti, uygulamaya koydu ve somutlaştırdı. Bize yolu onlar gösterdi, çok zaman da ‘buyurdular’. Biz ise bu konular (ne garip, kendi geleceğimiz olduğu hâlde) hakkında tartışma ve görüş belirtmekten kaçındık. Kendimizin geleceğinde, kendimizin katkısı hiç olmadı. Hep ‘savrulduk’. Yerliler açısından yaptığımız genelde ‘ayak direme’, ‘uzak durma’, irrasyonel davranma’ şeklinde algılandık. Bu tutum, çok

fazla yanlış anlaşılmalara da neden oldu. Hatta toplum gerildi, polarize oldu. ‘Hem içimizde kalıcısınız ve hem de niçin kafa tutuyorsunuz, ayak diriyorsunuz, paralel oluyorsunuz’ ifadesi. Hâlbuki bunun sürdürülemez bir durum olduğu aleni iken. Artık bu dönemin sonu geldi görünüyor. Tabi olarak. İlk nesil, varacağı yere vardı. Nasibini aldı. Ne kadar ‘uyumsa’ o kadar ‘uydu’. Onların ‘uyum sınırları’ çekildi. Bu kadarmış. ‘Paralelmaralel’. Daha fazla çaba anlamsız olur kanaati de oluştu. Artık onların ‘geriye’ çekilmesi belirginleşti. ‘Entegrasyon-mentegrasyon geride kaldı, bu iş bizim işimiz değil artık’ tavrı ifade edildi. ‘Daha fazla uyum, daha fazla entegre’ yeni nesle kaldı. Bu dönemin kapandığını Hollanda hükûmetinin politikalarından da anlıyoruz. Artık ‘entegre’ politikası kaldırıldı. Tarih oldu. En azından bahsi geçen Müslüman kesim açısından. Hükûmet açısından da ‘entegre’ olmak durumunda olan bir kesim yok artık. Yeni nesil, burada doğma ve büyüme. Onlar için ‘entegre’ politikası hiç uygun gelmez. Hatta onları topluma ‘entegre etme çabası’ toplumdan ayrıştırıcı ve stigma edici olur. Haklı olarak yeni nesil ‘ne entegresi, biz buralıyız’ deme durumunda. Tıpkı yerleşik kesimin yeni nesli gibi, bu nesilde sadece burada doğmadı, burada okudu, burada sosyalleşti, bura odaklı yaşadı ve geleceğini de burada görmekte. Olsa olsa bu nesil ‘eşitlik isteriz’ talebinde bulunur. Ayrımcılığa ve dışlanmaya karşı. ‘Biz eşitiz’ derler ve ‘bizi eşit kabul etmeyenler, geçmişimize saygı duymayanlar ve aslımıza bakıp bizi ayrımcılığa tabi tutanlar ‘faşisttirler’. Böylece, Hollanda toplumunda ne kadar ‘faşist, aşırı sağcı’ kesim var, o da ortaya çıkmış olur. Tabi ki Hollanda, toplum olarak bu kesimin çok olmasından mahcup olabilir ve hatta ‘utanabilir’. Çok ileri, modern ve medeni bir toplumun içinde bu kadar büyük ‘ilkel’ ve ‘kabileci’ bir kesimin barınması, toplumu ‘geriye’ götürmektir. Ortaçağa ve hatta denebilir ki ‘tarih öncesi’ zamana. Hollanda için bir ‘ar’. Hollanda toplumu bu aşırı kesimle mücadele etmek durumunda. Hatta, bu mücadeleyi yeni nesil Müslümanlarla beraber yapmak durumunda. Bu mücadele alanı yerleşik kesimle yeni nesil Müslümanları bir araya getirebilir. Onları birbirlerinin ortağı yapabilir. Hollanda ‘hepimizin ve biz onu aşırı sağcılara kaptırmayız’ şeklinde. Hollanda’ya sahip çıkmak, hakikaten yeni nesil Müslümanlar için ciddi bir şans. Yeni nesil Müslümanlar için daha büyük bir meydan okuma var. Onların ekserisi okuyor, yüksek düzeyde meslek ediniyorlar. Kızlar daha başarılılar. Onların daha çoğu, daha yüksek okullardan mezun oluyorlar. Bu kadar eğitimden sonra tabi ki, donanımlarının hakkını vermek, topluma katkı yapmak için, saygın ve etkin yerlere gelmeliler. Yavaş yavaş iş piyasasına dayanıyorlar ve

‘ben hazırım, donandım, diplomamı aldım, artık çalışabilirim’ lisani hâlle. İyi ve etkin konumlara ‘dayı’ ile ulaşılıyor. Bu her yerde, her zaman böyle oldu. Toplumun ‘kaymak yerleri’ için sadece donanım, diploma ve deneyim yetmiyor. Senin elinden tutacak, sana ‘hatır verecek’, ‘referans olacak’ veya kritik anda seni anacak birisi olması gerekiyor. Normal şartlarda bu ‘dayılığı’ eski neslin, toplumsal olarak saygın olanları, etkin katkısı olmuş ve geniş tanıdık ağı olan kesimi yapar. Tam olmasa da biraz ‘torpil’ geçen/sağlayan yakınlarımız. Bu ‘dayı kesimi’ yeni nesil için ön açar, iz oluşturur, staj yerleri sağlarlar. İş bağlantısına, dostuna, beraber çalıştığı ortağına bir ‘selam’ söyler o da ‘tabi’ der, ‘gelsin bir görüşelim’. Onun hatırına ‘iş olur’, staj yeri bulursun. Bu hususun zorluğu, ilk neslin bu alanda hiç yatırım yapmamış olmasındandır. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, onların tek derdi ‘kendi dinî kimliklerini’ korumaktı. Yerleşik ilişkilerden, kurumlardan, davranışlardan, dinden uzak durarak. Hâlbuki, gelecek nesil için yatırım yapmak, ‘hatır oluşturmak’, ‘saygınlık elde etmek’ için hemen hemen hiç bir şey yapamadılar (ya da yapmadılar). ‘Dede veya baba, staj yeri bulmam gerekiyor’ dediğinde, babasının veya dedesinin, aklına hiç kimse gelmez. Belki de ‘staj ne’, torunun okuduğu okul nedir hiç bilmez, sonunda ‘oğlum ben ne bileyim’ der. Bu durumda yeni nesil de, tıpkı ilk neslin hiç hazırlıksız gurbete geldikleri gibi, gittiği yerin ‘karanlık’ olması ortaya çıkıyor. Önceki neslin yeni nesle devrettiği, onlar daha avantajlı bir başlangıç yaptırabilecek, hiç bir şey yok gibi. Dinî ve kültürel kimliklerini korumak için geri çekildikleri ‘kaleleri’ hariç. Toplumdan ‘soyutlanmanın’ sembolleri.

G

Yeni nesil şimdi ne yapacak? Toplumdan ürküp babalarının ve dedelerinin kurduğu ‘kalelere mi’ geri çekilecek? Toplumun ‘dışlamasını’ gerekçe göstererek. Veya atasına ‘bizim için hiç yatırım yapmamışlar’ deyip onlara öfkelenecekler mi? Staj yeri bulamadığı için, okulunu bitiremediği, babasından ve dedesinden hiç yardım alamadığı için. Babasının veya dedesinin toplumda hiç bir saygınlığı olmadığını gördüğü, hiç etkinliği olmadığı veya hiç hatırı olmadığı için. Yoksa, toplumda yer edinmek için yaygın olan imkânları ‘tırnakları’ elde etmek için hırslanacak mı? Yerleşik kesime göre daha hırslı ve daha başarılı olmayı kendine yaşam tarzı yaparak? Yerleşik kesimle buluşarak, çalışarak, onların çabasına katılarak. Kendi geleceğini topluma katkı yapma oranında gören. Toplumun, bütün ayrımcı mekanizmalarına rağmen, katkı yapana imkân ve konum verdiğine güvenerek. Geleceğin hangi yöne evrileceğini göreceğiz: Birinci neslin ‘kaleler’ mi yoksa kendi gelecekleri olan ‘toplum’ mu? Ben, birinci nesil üyesi olarak, kafamı öne eğerek, ikinci nesle ‘sorry’ demem gerektiğini ifade etmeliyim. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

04 haber 26 20 nieuws

Hollanda’da düşük gelirli aile sayısı arttı

Kişiye Özel Hediyeler Şimdi

Hollanda’da son yıllarda yaşanan ekonomik krizin ardından piyasalarda toparlanmalar başlasa da düşük gelirli vatandaşlar geçim mücadelesi vermeye devam ediyor. Hollanda’da düşük gelirle yasamak zorunda olan aile sayısı 2016 yılında 15 bin kisilik artışla 224 bine yükseldi. Merkezi İstatistik Bürosu tarafından yapılan açıklamada, ülke hane halkının yüzde 3,3’ünün uzun yıllardır düşük bir gelirle geçinme mücadelesi verdiği belirtildi. Bu oranın 2014 yılında yüzde 2,7 olduğuna işaret edildi. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

/Hediyeavrupa

/Hediyeavrupa

.................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................

Fatura yine Müslümanlara

Hollanda’nın ‘en etkileyici iş adamı’

Emir Sultan Camisine ırkçılar tarafından kafası gövdesinden ayrılmış bir insan maketi bırakıldı.

Hollanda’da cami’ye kesik baş bırakıldı! Hollanda’da camiye kesik baş ve “Diktatör Erdoğan ile bağlantısı olan Diyanet’in mega Camilerini istemiyoruz. İslam’ın yayılmasını durdurmalıyız ” notu yazan tehdit mektubu bırakıldı. Amsterdam’nın Kuzey bölgesinde bulunan Emir Sultan Camisine ırkçılar tarafından hazırlanmış kafası gövdesinden ayrılmış halde bir insan maketi bırakıldı. Kesik başın ip ile asıldığı ve yanına bir de tehdit mesajı bırakıldığı belirtiliyor. Bırakılan mesajda, ” Kafa kesmek İslam’ın acımasız bir parçası. İslam’ın yayılması durdurulmalı. Diktatör Erdoğan ile bağlantılı Diyanet’in Kuzey Amsterdam’da mega camisini istemiyoruz” sözleri yer alıyor. Camiye yapılan bu çirkin saldırıyı @Rechtsinverzet Twitter üzerinden yaptığı paylaşım ile üstlendi. Hollanda’da, aşırı sağcı “Rechts in Verzet” (Sağ direnişte) hareketi mensubu bir grup, Amsterdam’da Emir Sultan Camisi’nin giriş kapısına kafası kesilmiş bir insan maketi bırakarak, İslamofobik ve ırkçı ifadeler içeren yazı astı. Eylemi üstlenen Rechts in Verzet, Diyanet Vakfına bağlı camiye astığı, “İslam durdurulmalı. Amsterdam’ın kuzeyinde Erdoğan’a bağlı mega diyanet camisi istemiyoruz.” ifadelerinin yer aldığı yazının fotoğrafı ile birlikte sosyal medyadan “kafa kesmek” yazısını paylaştı. Emir Sultan Camisi Başkanı Kamber Şener, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yapılan bu eylemle Müslümanların korkutulmaya çalışıldığını, eylemi şiddetle kınadıklarını söyledi. Camide ilk defa böyle bir durumla karşılaştıklarını belirten Şener, herkesi tahriklere kapılmamaları yönünde uyardıklarını kaydetti. Telefonda görüştüğü Amsterdam Belediye Başkanı Jozias van Aartsen’in kendilerine destek verdiğini ifade eden Şener, polise şikâyette bulunduklarını ve soruşturma başlatıldığını dile getirdi. Polis konuyla ilgili yaptığı açıklamada bilgiler doğrularken olayın ince◄◄ lendiğini ve soruşturma başlatıldığını bildirdi.

Hollanda hükûmeti cami saldırılarına göz yumuyor Hollanda’da Denk Partisinin, Amsterdam’daki camiye yapılan İslamofobik saldırının parlamentoda tartışılması teklifi reddedildi. Hollanda’da Denk Partisinin, bugün başkent Amsterdam’daki camiye yapılan İslamofobik saldırının parlamentoda tartışılması teklifi reddedildi. Aşırı sağcı “Rechts in Verzet” (Sağ direnişte) hareketi mensuplarının, Diyanet Vakfına bağlı Emir Sultan Camisi’ne saldırısının parlamentoda tartışılması için Denk Partisinin verdiği teklif kabul edilmedi. Denk Partisi Milletvekili Farid Azarkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, daha önce birçok kez bu tür saldırılar için tartışma teklifinde bulunduğunu fakat her defasında reddedilerek bu konuların parlamentoda tartışılamayacağını gördüğünü söyledi. Azarkan, “Tartışma teklifini her defasında aynı partiler kabul etmiyor. Özellikle parlamentoda çoğunluğu temsil eden, hükümette olan dört parti karşı çıkıyor. Bu sefer buna İşçi Partisi de (PVDA) dahil oldu. Ülkede, geçen yıllarda yüzlerce İslamofobik saldırı oldu. Buna rağmen parlamentoda bu konuyu tartışmak yeterli görülmüyor. Bu çok üzücü.” ifadelerini kullandı. Hollanda’da bugün, aşırı sağcı “Rechts in Verzet” (Sağ direnişte) hareketi mensubu bir grup, Amsterdam’da Emir Sultan Camisi’nin giriş kapısına kafası kesilmiş bir insan maketi bırakarak, İslamofobik ve ırkçı ifadeler içeren yazı asmıştı.

Hollanda’da yaşayan Afyonkarahisar doğumlu iş adamı Atilay Uslu, 2017 yılının “en etkileyici iş adamı” seçildi. Hollanda’da bazı önemli gazetelerin sahibi olduğu bir şirkete bağlı “İş adamları dergisi”nin ilk defa düzenlediği yarışmada, çoğunluğu iş dünyasından olan derginin okuyucuları, aday üst düzey 25 iş adamına oy verdi. Oylamada Afyonkarahisar doğumlu iş adamı Atilay Uslu, 2017 yılının “en etkileyici iş adamı” seçildi. Aldığı ödülün onur verici olduğunu ifade eden 50 yaşındaki üç çocuk babası Uslu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “İş hayatına, 1990’da Haarlem kentindeki amcamın döner lokantasını kiralayarak başladım. Diğer amcamdan aldığım borç, eşimin altınları ve biraz birikmiş paramla dükkanın kirası olan o zamanın parası ile 25 bin guldeni büyük zorluklar içerisinde bir araya getirdim. İlk gün elde ettiğim 85 gulden ciroyu hiç unutmuyorum. İflas edeceğimi düşündüm.” dedi. Hollanda’nın en büyük otelini açıyor Lokanta işinden sonra seyahat acentalığına girdiğini aktaran Uslu, “1994’te kiraladığım 27 metrekarelik bir ofiste, sadece bir masa, dört sandalye ve bir faks makinası ile yeri küçük ama ismi büyük olan ‘Mega’ adlı seyahat acentasını açtım.” ifadesini kullandı. Uslu, küçükken hep büyüyünce zengin olmayı hayal ettiğini belirterek, “En büyük hedefim 30 yaşına gelince bir milyon guldenim olmasıydı. Onun için bu parayı kazanmak için gece gündüz çalıştım.” diye konuştu. Seyahat acentalığından sonra tur operatörlüğüne geçtiklerini ifade eden Uslu, Türkiye’de 5, Hollanda’da 3, İbiza adasında 1 ve Curacao adasında 1 oteli bulunduğunu ve yıllık toplam 800 milyon avro civarında ciro yaptıklarını söyledi. Uslu, 2018 yılı için 3 büyük projeleri olduğunu kaydederek, “Hollanda’nın Amsterdam kentinde şu an inşası süren 680 odası ile ülkenin en büyük otelini inşallah 1 Mayıs’ta açacağız. Curacao Adası’nda 202 odası olan bir otel yapıyoruz. n’da ise daha önce bulunmadığımız Maastricht Havalimanı’ndan 150 bin yolcu taşımayı hedefliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu. Haber-Fotoğraf: AA ◄◄

Taziye...

Taziye...

Okurlarımızdan, HOKAF ve MÜSİAD Rotterdam Başkanı Sevgili Mustafa Duyar’ın kıymetli babası Recep Duyar’ın rahmeti Rahman’a kavuştuğunu teessürle duyduk. Merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz.

Okurlarımızdan, IOT eski Başkanı, Türk Yaşlılar Federasyonu Başkanı ve Hollanda Türk Spor Klüpleri Başkanı Sevgili Sabri Kenan Bağcı’ın vefatını teessürleduyduk. Merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz.

30 YILLIK TECRÜBENİN ESERİ ELEKTRİK TESİSATÇISI

30 yıllık bir deneyime sahip, Türk elektrik şirketi olarak Her türlü elektrik tesisatı kurulumunda hizmetinizdeyiz! Uzman kadro ve geniş deneyimle Mart 2017’den beri “ÖZELEKTRİK” olarak yanınızdayız! Elektrik hizmetlerinin bakımı ve kurulumu konusunda danışmanlık hizmeti verilir... www.ozelektrik.nl - info@ozelektrik.nl +31 640 185 946


21 mozaik 23 mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 235 - Şubat/Februari 2018

Rabobank Drechtsteden, konut ve ipotek bilgilendirmelerini başlatıyor Mart 2018 ayından itibaren Dordrecht’ten başlamak üzere Rabobank Drechtsteden, Türk toplumu için konut ve ipotek hakkında bilgilendirme toplantıları düzenleyecek. Finansal Danışmanlar Menajeri Arne du Burck ve finans danışmanı Ferdi Yıldırım, bu toplantıların Dordrecht’teki Türk toplumu için faydalı olacağına inandıklarını dile getirdiler. Türk toplumunun bir araya geldikleri dernek, cami ve lokallerde düşünülen toplantılarda konut ve ipotek konularında uzman olan Ahmet Yıldırım bilgilendirme yapacak. İhtiyaca göre değişik mevkilerde toplantılar düzenlemeye hazır olduklarını belirten Manajer Arne du Burck, esnaflar için de (MKB-zakelijk) Rabobank Drechtsteden de bir bilgilendirme toplantısı düzenleyeceklerini söyledi. Manajer Arne du Burck, beklentilerinin pozitif olduğunu ve bu açıdan son derece heyecanlandığıni belirtti. Dordrecht ve çevresinde çok sayıda müşterileri olduğunu belirten Ferdi Yıldırım, bu şekilde daha sıcak bir ortamda görüşebilecekleri ifade etti. Bu toplantılar çerçevesinde, konut ve ipotek yazarı drs. Ahmet Yıldırım ise, Rabobank Drechtsteden adına Hollandaca olarak yayımlanacak olan “Hypotheekpocket 2018” kitapçığını da hazırlandığını ifade ettiler. Pek çok gerekli ve faydalı bilgiyle dolu olan kitapçığın, toplantılarda katılımcılara takdim edileceğini belirttiler.

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

İlişkilerin düzelmesi lazım!

“ROTTERDAM AYASOFYA İÇİN EL ELE” Hayırseverler 300 bin Euro’ya yakın bağışta bulundular “Bilgi paylaşımı da 10 yıl geriye dönük değil, bir yıl geriye dönük yapılacak ”

Mar varlığı bilgi paylaşımı bir yılla sınırlı Avrupalı Türklerin kafasını karıştıran ‘otomatik bilgi paylaşımı’ konusunda siyasiler, “Vatandaşların bilgileri kesinlikle verilmeyecek” açıklamalarında bulunuyor. Buna karsın bazı hukukçular, “Sözleşme imzalandı ve imzalanan sözleşme otomatik bilgi paylaşımını öngörüyor” değerlendirmesinde bulunuyor. 2019 SONUNDA HAZIR Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından oluşturulan ve 116 ülkenin imzaladığı ‘Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi’, gerçekten de ‘otomatik bilgi paylaşımı’ öngörüyor. Ancak iddia edildiği gibi Türkiye henüz bir bilgi paylaşmış değil. Çünkü altyapı, henüz hazırlanamadı. Maliye Bakanı Naci Ağbal da bilgi paylaşımına baslanabilmesi için gereken idari, teknik ve yasal yapının 2019 sonuna kadar tamamlanacağını açıkladı. ÜLKELER BELİRLENECEK Otomatik bilgi değişiminin standartlarını ise OECD belirlediğinden, sözleşmeye taraf olan tüm ülkeler buna uymak zorunda. Yani Türkiye, “Bu bilgiyi vermiyorum” deme şansına sahip değil. Zaten teknik altyapı hazır olduktan sonra, ilgili ülke sistem üzerinden doğrudan Türkiye’deki bilgilere sahip olabilecek. Ancak hangi ülkelerle karşılıklı bilgi değişimi yapılacağı da ilerleyen süreçte Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecek. BİR YIL GERİYE DÖNÜK BİLGİLER Verilecek bilgiler ise sadece banka hesapları ve bu hesaplardaki hareketlilikle ilgili olacak. Ev, arsa gibi gayrimenkul veya otomobil, taksi gibi finansal nitelikte olmayan menkul mal mahiyetindeki bilgilerin değişimi söz konusu değil. Bilgi paylaşımı da iddia edildiği gibi 10 yıl geriye dönük değil, uygulamanın yürürlüğe girdiği yıldan sadece bir yıl geriye dönük yapılacak. NELER PAYLAŞILACAK? Anlaşmaya göre örneğin Türkiye’deki bir bankada hesabı olanların adı, soyadı, ikamet adresi, ikametgahının bulunduğu ülkedeki vergi kimlik numarası, hesabın yıl sonu bakiyesi ve yıl içinde faiz, temettü gibi elde ◄◄ ettiği gelirlerin tutarı bildirilecek.

Üç yıldır yapımı devam eden Rotterdam Ayasofya külliyesi nihayet yeni yüzüyle cemaatine yeniden kapılarını açmaya hazırlanıyor. Ayasofya külliyesinin genişleme yeniden düzenleme, tamir masrafı toplam 3 milyon Euro’nun üzerinde bir paraya mal oldu. Yetkililer inşaatın son rötuşlarını yapmak amacıyla acilen 250 bin Euro’ya ihtiyaçları olduğunu duyurdular. Bu amaçla yeni bir kampanya başlatarak bu açığı kapamak için harekete geçtiler. 2627 ve 28 Ocak tarihlerinde üç boyunca bir canlı yayın yapılmasına karar verdiler. Sosyal medyayı çok iyi kullanarak duyuruda bulunan yetkililerin çağrıları karşılık buldu. Ve üçüncü günün sonunda Ayasofya’nın acil ihtiyacı olan para temin edildi. Ömer Atıf ve Ercan Kuzu idaresindeki HasenatTv’in Facebook adresinden yayınlanan canlı yayına ilk gün Ömer Döngeloğlu misafir konuşmacı olarak katıldı. İki gün boyunca Zekeriyya Budak’ın sunumuyla devam eden programın ikinci gün ise Avusturya Müftüsü Mustafa Mullaoğlu programa katıldı. Misafir konuşmacılar canlı yayında hayırseverlerle karşılıklı sohbet ederek onların Ayasofya’ya yardımda bulunmalarını sağladılar. Üçüncü gün ise programı Ahmet Yılmaz sundu. Üçüncü gün programda Ayasofya’nın eski imamlarından Yavuz Yaşar hoca da yer alarak hayırseverlerle canlı konuşmalar sağladılar. Tüm sunucuların canla başla çalışarak ortaya koydukları performans sonucu Ayasofya’ya yardımların akmasını sağladılar. Üç gün boyunca pek çok hayırsever esnaf

açık ve gizli olarak katkıda bulundular. Yöneticiler az veya çok, uzaktan ve yakından bu yardım çağrılarına kulak veren herkese yürekten teşekkür ediyorlar. Yetkililer ödemeleri gereken daha çok borcun olduğunu belirterek hayırseverlere yardım kampanyasının devam ettiğini duyurmak istiyorlar. Ayasofya’ya yardım etmek isteyen hayırseverler, “Seccade” kampanyasına katılarak, camiye bir veya daha çok seccade serebilirler. İsteyen hayırseverler aşağıdaki IBAN numaralarına da doğrudan bağış da bulunabilirler. “ROTTERDAM AYASOFYA İÇİN EL ELE” ING BANK: NL66INGB0009112952 ◄◄ ABN AMRO: NL34ABNA0972215816

Denk’ten Geylani’ye ziyaret Denk Partisi, bu hafta Rotterdam’da saldırıya uğrayan Geylani Hizmet Vakfına bağlı camiyi ziyaret etti. Denk Partisi lideri Tunahan Kuzu ve ekibi, bu hafta terör örgütü PYD/PKK yandaşları tarafından saldırıya uğrayan camiye geçmiş olsun ziyareti gerçekleştirdi. Kuzu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Bu camiye yapılan saldırı ile yapılmak istenen Türkler ve Kürtleri karşı karşıya getirmek. Zeytin Dalı Harekatı kesinlikle Türk ve Kürt çatışması değil. Türkiye’nin, terör örgütü PKK ve yandaşı olan YPG’ye karşı mücadelesidir. Bu harekatın Rotterdam’daki bir vakfa sirayet etmesi çok üzücü bir durum. Bu gibi provokasyonlara ve oyunlara gelmememiz gerekiyor, bu oyunu bozmamız gerekiyor. Biz Denk Partisi olarak bu oyunu bozmak için elimizden gelen mücadeleyi yapıyoruz ve yapacağız.” dedi. Kuzu, “Son yıllarda sürekli terör saldırılarından

bahsediliyor. Hollanda’da yapılan bu tür saldırılara baktığımız zaman camilere yapılan saldırılar ön plana çıkıyor. Hollanda’da 400 civarında cami var. Bunun 300’üne geçtiğimiz 10 yılda farklı farklı saldırılar yapıldı. Ülkedeki sinagogların korunması için haklı olarak hükümet bir buçuk milyon avro bütçe tahsis etti. Biz aynı bunun gibi camilerin de korunmasına yönelik gerekli önlemlerin alınması için bütçe önergesi verdik. Ama maalesef bir küçük parti hariç diğer partilerin hepsi bu önergeyi reddetti.” diye konuştu. Terör örgütü PYD/PKK yandaşları Geylani Hizmet Vakfı’na bağlı caminin duvarlarına “Afrin”, “Apo”, “Gençlik PKK” gibi yazılar yazmıştı.

Aydın Peksert NİDA’dan ayrıldı DENK Partisi’nin Rotterdam’da seçimlere katılacak olması NİDA tarafından hoş karşılanmamıştı. Yapılan son açıklamada Aydın Peksert’ın NİDA’nın aday listesinde yer almadığı aktarıldı. Hollanda’da 21 Mart tarihinde gerçekleşecek olan yerel seçim hazırlıklarında kazan kaynıyor. Kısa süre önce DENK’in Rotterdam’da belediye seçimlerine katılacağını açıklamasının ardından NİDA lideri Nourdin Ouali bu duruma tepki göstererek, DENK’i etik davranmamakla suçlamıştı. Ouali daha önce yaptıkları anlaşmaya göre DENK’in Rotterdam’da seçimlere katılmayacağını söylemişti. Ancak genel seçimde DENK’in Rotterdam’da aldığı başarı yerel seçimde de katılım sağlamayı kaçınılmaz kılıyor. Trouw gazetesine röportaj veren Ouali, NİDA’nın Aydın Peksert ile yollarını ayırdığını ve seçimde aday listesinde yer almayacağını belirtti. Peksert konuyla ilgili ilerleyen günlerde bir basın açıklaması yayımlayacağını bildirdi. Aydın Peksert yaptığı açıklamada NİDA Partisinden tek taraflı alınan bir kararla üyeliğinin sonlandırıldığına dikkat çekerek, kendisinin de bu karar ◄◄ itiraz edip etmediği ile ilgili fikrinin sorulmadığına değindi.

de Optiek’ten herkes memnun ayrılıyor... Denemek ister misiniz? Biz burada, hizmetinizdeyiz...


22

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018


hayat ve inanç 23 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 235 - Şubat/Februari 2018

“Topluma zarar vermemek, kimsenin hakkını yememek, kimseyi rahatsız etmemek de vatandaşlık görevidir. Bir anlamda buradaki huzur ve refah için külfete ortak olmaktır.”

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

NİMET İSTEYEN KÜLFETE KATLANIR

B

ir başarı veya kazanç isteyen o başarı ve kazanç için çalışmalı. Başarıyı sağlayacak şartlara uymalı, gerekeni yapmalı. Zira durduk nerde hiç kimseye gökten başarı yağmaz. Bir nimete kavuşmak isteyen bunun külfetine katlanmalıdır. Külfet; “yorgunluk veren, zahmetli iş, meşakkat, sıkıntı, zorluk, yük” demektir. (Doğan, M. Büyük Türkçe Sözlük, s: 1041) Nimet ise sözlükte masdar olarak; “bolluk ve iyi hâl içinde olmak”, isim olarak “maddî ve mânevî imkânlar” demektir. Geniş anlamıyla ni’met; hayatın güzel ve hoş olması, geçim yönünden geniş olmak, manevî olarak rahat olmak anlamına gelir. ‘Nimet’ kelimesinin içerisinde iyilik, mutluluk, ihsan, bağış, hayırlı mal ve servet, her türlü güzel durum manaları da bulunmaktadır. İnsanın tad alarak mutlu olduğu her şeye “nimet” denmiştir. Canlı veya cansız bütün varlıklara verilen ve varlıklarını sürdürmelerini sağlayan şeylere ‘rızık’ denir. Bu, hayvanlar ve insanlar hakkında kullanılır. Ancak nimet kelimesi yalnızca insanlar için kullanılmaktadır. Çünkü yediği, kullandığı, kavuştuğu şeyin tadını almak yalnızca insana ait bir olaydır. Allah’ın kullarına nimet vermesi bir anlamda verdiği şeyin tadını tattırmasıdır. İnsana verilen ni’metler ya dünyalıktır ya da âhiretliktir. Dünyada ulaşılan ni’metler de iki çeşittir: 1- Allah vergisi ni’metler. Allah vergisi (vehbî) ni’metler ya maddî olur ya da manevî,

ya görünen nimet olur, ya da görünmeyen. İnsanın sahip olduğu her türlü imkân, yetenek ve varlık aslında Rabbinin ona verdiği nimetlerdir. Bu nimetlere; insana can verilmesi, akletme, düşünme, konuşma, vicdana ve duyulara sahip olma, anlama ve ifade edebilme, inanma ve sevme, irade ve arzu/istek sahibi olma, doğru yolu bulma, rahat olma, insana ait yetenekler, onlara kitap, peygamber ve din gönderilmesi manevî nimetlere; bedenin düzgün olması ve pek çok yönlü fonksiyonu, kullanılan eşyalar, yeryüzünde yararlanılan her şey, yer altı ve yer üstü zenginlikler, bütün güzelliği ve cazibesi ile yeryüzü, hayatın devamını sağlayan her şey, yenilen ve içilen bütün rızıklar maddî nimetlere örnektir. Bütün bunlar birer vehbî (Allah vergisi) nimettir. Bu anlamda “insanlar Allah’ın nimetlerini saymaya kalksalar sayamazlar”. (Bkz: İbrahim 14/34) İnsana düşen, kendisine sayılamayacak kadar çok bağışta bulunan nimet sahibi Allah’ı tanıması ve hakkıyla şükretmesidir. 2- Çalışılarak elde edilen nimetler. Emek verilerek, ter dökülerek, zaman harcanarak, çalışarak elde edilen haklar, her türlü kazanç, kazanılan başarı; kısaca kişinin kendi tercihi ve çabasıyla ulaştığı sonuçlar, mülkiyet, makam, kurabildiği yuva, çevirebildiği iş, yakaladığı huzur, tattığı mutluluk ve benzeri şeyler. Öğrenim görüp bilgi sahibi olma, ahlâkı güzelleştirme, doğru olanı arayıp bulma, itibar sahibi olma, mal ve mülk kazanma gibi şeyler farklı farklı nimetlerdir.

Bütün bunlarda kişinin az veya çok çabası vardır, olmalıdır. İnsana her türlü faydanın sağlanması, her türlü zararın ondan giderilmesi de nimettir. (Ece, H. K. İslâm’ın Temel Kavramları, s: 514) Bu nimetlere şunları da eklemek gerekir: Yaşama hakkı, özgürlük, iradeli olmak, inanma ve inancını uygulama hakkı, öğrenme ve kazanma hakkı, uyum sağlayabildiği toplumsal hayat, güvenlik ve bir ülkenin sahip olduğu ya da geliştirdiği imkânlardan farklı şekillerde faydalanmak. Evet bütün bunlar ve daha saymadığımız pek çok nimet. Bunlarla insan hayatını sürdürüyor, bunlarla mutluluk ve huzur arıyor, bunlarla ayakta kalıp belki insanlık görevini yerine getirmeye çalışıyor. Ancak, bütün bu nimetlerin bir bedeli olmalı. Bir külfeti, zahmeti, ödemesi olmalı. Zahmetsiz ekmek olmadığı gibi, külfetsiz de nimet olmaz. Nimet elde etmek isteyen, bu nimetin cürmü ve gereği kadar külfeti yüklenmeli. Yani hangi çalışmayı yapmak gerekiyorsa onu yapmalı. Bunu şöyle de anlamak mümkün: Hak veya yetki isteyen önce görevini yapmalı, sorumluluklarını yerine getirmeli. Bir anlamda önce emek/çalışma/külfet; sonra kazanç/ hak/ücret. Bir kişi bir yerde görevini yapmayacak sonra aynı yerde hak taleb edecek! Bir kişi üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirmeyecek, sonra da yetki, ödül veya ücret isteyecek! Böyle bir istek mantıklı değildir. Böyle bir anlayış tabii değildir. Bu zihniyet yanlış bir yerden besleniyor demektir.

Mesela aile içinde sorumluluğunu yerine getirmeyen, yapması gerekenleri yeterince yapmayan bir eş, o ailede hak talep ederse, yetki tartışması yaparsa; orada bir yanlışlık var demektir. Bir kişi bir iş için gereken diplomaya, tecrübeye ve beceriye sahip olmayacak, ama o iş yerinde şef, müdür, yetkili olmak isteyecek! Bir kimse okumayacak, okumanın zahmetine katlanmayacak, sonra bir yolunu bulup en yüksek derece diploma edecek! Birisi hiç çalışmayacak, kazanç elde etmenin yollarına ve sebeplerine başvurmayacak, çaba göstermeyecek; sonra da çok parayı, çok eşyayı, lüks hayatı isteyecek! Olacak iş mi? Sık sık duyduğumuz bir âyet-i kerime var: “ve insana uğrunda çaba gösterdiği dışında bir şey verilmeyecektir. Ve zamanı gelince onun çabasının sonuçları görülecektir.” (Necm 53/39-40) Yukarıdan beri söylediklerimizi bu ilâhî ölçü kuvvetlendiriyor. Kişi nerede ve nasıl olursa olsun, iyi veya kötü, az veya çok, hayırlı veya hayırsız; çalıştığının, emeğinin, çabasının karşılığını alır.

Dikkat edilirse burada bir açıdan külfet –nimet dengesine dikkat çekiliyor. İnsan nerede yaşarsa yaşasın, o ülkenin nimetlerinden faydalanıyorsa üzerine düşen vatandaşlık görevini yapmalı, külfete, yani zahmete ortak olmalı. Ki külfetin, çabanın, iş bölümünün, birlikte gayret etmenin, fedakârlıkların sonucunda hasıl olacak nimetten, refahtan, sosyal imkânlardan, sosyal barıştan faydalanma hakkı olsun. Bu görevin arada sırada seçim sandığına gidip oy vermekle bitmediğini hatırlamak gerek. Evet, vatandaşın mahalli işlerini gözetmek, yönetmek, planlamak, ya da vatandaşın kendisi ile ilgili kararlarda birilerine yetki vermesi, toplumun zararına karar ve uygulamaları yapacak olanlara yetki vermemesi görevi. Fakat vatandaşlık görevi bu kadar değil. Hayatın diğer alanlarında ne yapıyoruz, ona bakmalı. Topluma zarar vermemek, kimsenin hakkını yememek, kimseyi rahatsız etmemek de vatandaşlık görevidir. Bir anlamda buradaki huzur ve refah için külfete ortak olmaktır. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

04 spotlar 24 spotlight

Hollanda’da hayat...

Saygıdeğer okurlarımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem cemiyet haberlerinizi hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz fotoğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz...

EUBA 2018 yılına hazır Avrupa Girişimciler Birliği (EUBA) Hollanda’da gerçekleştirdiği programlarla adından sıkça söz ettirmekte. Geleneksel hâle getirilen üye, işadamı ve basın mensuplarıyla buluşmalarını bu kez de Schiedam’da yeni hizmet vermeye başlayan Semazen Restoran’da verdiği kahvaltıyla gerçekleştirdi. Kahvaltı sonrası yapılan sohbet ortamında EUBA yöneticileri çalışmalarıyla alakalı bilgi verirken katılımcılar da kendi gözlemlerini, düşüncelerini paylaştılar. EUBA Başkanı Hasan Aras, derneğin kuruluşundan bu yana geçirdiği evreleri anlattığı konuşmasında, 2018 yılı çalışma takvimini de Türkiye’de gerçekleştirdikleri kampta hazırladıklarını ifade etti. Yine dolu dolu geçirecekleri bir yıla hazırlandıklarını belirten Aras, özetle şunlara değindi: “Avrupa’da girişimcilikte öncüyüz. Ancak, iflaslarda

HTF’den “oku” mesajı da ilk sıralardayız. Derneğimizin kuruluş amaçlarından biri de girişimcilerimize bu yola çıkarken yanlarında olduğumuzu hissettirmek, onlara yardımcı olmak, sorunlarını çözmek ve yaptıkları sektörde netwerk/ iletişim ağını geliştirmek olduğunu bir kez daha hatırlatıyorum. Potansiyelimiz var ama örgütlenme yapımızdan kaynaklanan sıkıntılar bizim istediğimiz yere gelmemizi engelliyor. Sayıları 25 binlerle ifade edilen Türk girişimcilerimizin sadece 1000 civarındaki bir kesimi bu tür örgütlü çatılar altında kendilerine yer edinmiş bulunmaktalar. Hollandalı işverenlerin çoğu ekonomik krizi de fırsat bilerek güçlerini birleştirdiler. Bizler de ayakta kalabilmek ve daha güçlü olabilmek için bu konuda benzer yolları denemeliyiz. EUBA olarak aylık bilgilendirme toplantılarımız, seminerlerimiz, iş gezilerimiz, üye ziyaretlerimiz ve yeni üye kaydı için çalışmalarımız devam edecektir.” Buluşma, çay sohbetinin ardından sona erdi.

Uden ve çeversi Aile Kamp’nda buluştular Geçtiğimiz ay içerisinde Güney Hollanda Millî Görüş Teşkilatlarına bağlı İslam Merkezi Uden Süleymaniye tarafından 2’ncisi düzenlenen Aile Kampı, Mennorode Kongre Merkezinde gerçekleştirildi. Almanya’dan, Hollanda’dan ve Türkiye’den gelen misafir konuşmacıların yer aldığı iki günlük Aile Kampı’na Uden’den ve özellikle

HDV Hoogvliet Merkez Camii açıldı Rotterdam bölgesinde bulunan Hoogvliet şehrindeki HDV Hoogvliet Merkez Camii yeni binası ibadete açıldı. İbadete açılan HDV Hoogvliet Merkez Camii’nin açılışına HDV Yönetim Kurulu Sekreteri Mehmet Yürek, Rotterdam Başkonsolosluğundan Yardımcı Konsolos Mücahit Karagöz, Din Hizmetleri Ataşe Vekili Salih Söğüt, HDV Koordinatörü

çevre illerden yoğun katılım oldu “Her bahar bir çiçekle başlar” sözünün tema olarak seçildiği aile kampına gelen aileler bu doğrultuda kişisel gelişim, tarih ve şuurlanma dersleri aldılar. Kampın ilk gününde Uden Süleymaniye Camii İmam Hatibi Erdoğan Çavuşoğlu “Kişisel Gelişim ve Ümmet

Cevdet Keskin ve Rotterdam bölgesi HDV Camii Yöneticileri ile cemaat katıldı. Kur’an’ı Kerim tilaveti, çocuklar tarafından okunan ilahiler ve yapılan konuşmaların ardından katılımcılara ikram yapıldı. Daha sonra açılışı gerçekleştirilen cami ve müştemilatı gezildi. HDV Hoogvliet Merkez Camii yaklaşık 800.000 Avroya mal oldu. Satın alınan bir binanın uzun bir uğraştan sonra tadilat edilerek cami hâline getirilmesi nihayet gerçekleşti. Meydana gelen eser, konferans salonu, gençlik ve kadın kolları bölümü, kantini, abdesthanesi ve ibadethanesiyle birlikte tam bir kültür merkezine dönüştürüldü.

İçerisinde yaşadığımız teknoloji ve bilgi çağı bilginin bizlere ne kadar önemli olduğunu öğretmiştir. “İlim Çin’de de olsa alınız” hadisi ve dinimizin ilk emri olan “Oku!” da okumanın ve bilgi edinmenin önemine işaret etmektedir. Bu düşüncelerle yola çıkan Hollanda Türk Federasyon kültür hizmeti olarak 3 kitap yayımlamıştır. Yayımlanan kitaplar ‘Matüridilik’, ‘Atatürk’ün soyu’ ve Alparslan Türkeş’in doğumunun 100. ve vefatının 20. yılı anısına hazırlanan ‘Başbuğ Alparslan Türkeş ve Hollanda’. Günümüzde özellikle internet sayesinde bilgi akışı ciddi bir boyut kazanmıştır. Bununla birlikte yeni oluşan bilgi platformları maalesef yanlış ve eksik bilgilerin de paylaşılması ve geniş bir toplumu etkileme etkisine sahip. Bundan dolayı doğru bilgilerin öğrenilmesinde kitapların önemi artmıştır. Bu kitaplar ile sunulan kültür hizmetine ilerleyen dönemlerde farklı çalışmaların ve yeni kitapların da ekleneceğini belirten Türk Federasyon yetkilileri toplumumuzun okuma alışkanlığını daha da geliştirmesinin önemine dikkat çekmektedir.

Bilinci”, IGMG Genel Merkez Hatiplerinden Abdürrahim Güçlü “Hz. Ömer ve Kulluk Yolculuğu”, psikolog Sevinç Göksen ise “İnsanda Celal ve Cemal Dengesi” konulu seminerleri gerçekleştirdiler. Akşam serbest saatler içerisinde eğlenceli takım ve kişisel gelişim oyunları, aileler arası bilgi yarışması gibi çeşitli faaliyetlerle ilk günün yorgunluğu atıldı. İkinci günün ilk semineri ise İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları Eğitim Başkan Yardımcısı Hakan Aydın tarafından Avrupa’da “Bir Arada Yaşama Fıkhı”, akabinde ise Hollanda İslam Federasyonu Basın Yayın Başkanı Ercan Kuzu tarafından “Tarih Bilincimiz ve Abdülhamid Han” konulu dersler işlendi. Kampın son kısmında genel bir değerlendirme yapan Şube Başkanı Bilal Haznedar, kampın amacına ulaştığını, çok verimli ve kardeşane bir ortamın olduğunu ve bu aile kampının her sene şube tarafından mutlaka organize edilerek bu halkanın daha da büyümesini ümit ettiğini aktardı. Bu tür ortamların insanlarda ümmet bilincini daha çok aşılayarak, kardeşlik duygularını pekiştirdiğini vurgulayan Haznedar, organizeyi yapan yöneticilere teşekkürlerini ifade ederek bir dahaki kampa herkesten yine katılacağına dair söz alarak konuşmasını tamamladı.

Aralık ayı umre programı tamamlandı Hollanda Diyanet Vakfı, Vakıf Umre şirketi tarafından organize edilen Aralık Ayı Umre Organizasyonu tamamlandı. Dört tur hâlinde düzenlenen Aralık ayı umre programına toplam 303 kişi katıldı. Hollanda’nın çeşitli şehirlerinden HDV camileriyle irtibatlı 16-22 yaş arası 140 öğrenci bu yıl HDV sponsorluğunda kutsal topraklara gönderildi. Öğrencilere kutsal topraklarda bulundukları süre içerisinde özel eğitim programına tabi olacak ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş tarafından da kabul edilecek.


panorama 25 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 235 - Şubat/Februari 2018

Kemal Ergün:

Recep Soysal’ın objektifinden...

“Biz bu işleri yapıyoruz da mı, bu işler oluyor? Bunlar bazen sana rağmen, bana rağmen oluyor”

Düğünlere kaldı buluşmak, ayak üstü sohbet...

Soest Huzur Camii emektarlarından ve futbol denince ilk akla gelen simalardan biri olan Şaban Akşit kardeşimizin düğününde eski dostlar ve büyüklerle görüşme ve ayak üstü hasbihâl etme fırsatı bulundu.

IGMG Kuzey Bölgeleri Hollanda’da buluştu İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları Kuzey Bölgeleri Bölge Başkanları, Şube ve Teşkilatlanma Başkanları iki gün süren eğitim semineri için Elspet Kasabası’nda bir araya geldiler.

B

aşkanlara iki gün boyunca çeşitli konularda seminerler verildi. Seminere katılan IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün başkanlara hitap etti. Ergün konuşmasına başlarken yapılan bu toplantının hayırlara vesile olmasını ve yeryüzündeki zulmün, her türlü işgallerin ve gözyaşının son bulmasına vesile olmasını diledi. Ergün özetle şunlara değindi: “Bu toplantılar, teşkilat içinde çelikleşmenin yanı sıra eylem ve söylem birliğinin oluşturulması amacıyla yapılmaktadır. Hamdolsun Allah’a bundan elli yıl önce Hannover bölgemizin Braunschweig şubesinde bir avuç üniversiteli ve bir o kadar da hamiyetperver abilerimizin, ablalarımızın başlatmış olduğu bu kutlu yolculuk Rabbimizin inayetiyle bugün Güney Afrika’sından Latin Amerika’sına Balkanlarından Avustralya’sına kadar sizlerin açtığı heyecanla etkin ve yaygın hâle geldi. Rabbim bu çalışmalarımızın bundan sonra da daha etkin bir şekilde ilgili yerlerde tesirini halk etsin.” Ergün kaderin bazı insanlara özel roller biçtiğini lakin bu insanların bunun farkına varamadıkları ifade ederek bazılarının rahmetle bazılarının ise zulümle ilgili rollerinin olduğunu belirterek, “Allah bizi zulüm tarafında olanlardan eylemesin” diye dilekte bulundu. Ergün sözlerini şöyle sürdürdü. “Efendimiz aleyhivesselamın etrafında olan insanlar vardı. Sahabe oldular. Bir kısmı çok etkin, aydın ve bilge kişilerdi. Ama bir kısmı da bir o kadar cani, gaddar

Verilen emek ve hizmetleriniz asla unutulmayacak

Amersfoort’tan Ali Keskin kardeşimizin oğlunun düğününde Rahman Camii’de başkanlık yapmış olan Nurettin Bayrak, Ferruh Pınar, yeni başkan Mustafa Hamurcu, cami İmamı Hüseyin Şensoy, emektarlardan Orhan Keskin ve Mehmet Hamurcu’yu bir arada görünce anı ölümüzleştirelim dedik.

“Toplumsal sorunlarımızı gündeme taşıyın!”

Bir sabah namazı yolumuz Haarlem Furkan Camii’ye düştü. Namaz sonrası cami emektarları ve hocaefendi ile sohbet ettik, Hollanda gündemini değerlendirdik. Gazete olarak toplumsal sorunlarımızı ve çözüm yollarını analiz eden yazı, haber, düşünce ve görüşlere ağırlık vermemiz istendi...

çocuğunu diri diri gömecek kadar da vicdani noktada sıkıntılı olan insanlardı. Ama Allah’ın Resulü Efendimiz, vahiy kültürüyle, İslam terbiyesiyle onları öyle bir cevhere dönüştürdü ki, âdeta gergef gergef örerek, yeryüzünün aydınlık medeniyetinin temsilcileri olarak Doğusuna, Batısına Güneyine Kuzeyine onları gönderdi. Ve İslam’ın tebliğcileri olarak onlar hayatları boyunca tarihte derin izler bırakacak büyük çalışmalara öncü oldular. Ben inanıyorum ki, kader elli yıl önce bu teşkilatın temelini atanlara

da özel bir görev yüklemiştir ve onları da bu çalışmalarından, bıraktıkları izlerden dolayı, İslam anlayışının yendin hayat bulmasından ötürü aynı sahabe nesli gibi onları Allah da anacak kulları da anacaktır. İşte İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları bu çalışmalara, bu abilerimiz, bu ablalarımız sayesinde öncülük etmiş ve bu gün tarihî misyonuyla yoluna devam etmektedir.” Toplantı, öğle namazı vaktinde sona erdi. Haber-Fotoğraflar: Adnan Şahin

IGMG Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri, ekibiyle NIF’i ziyaret etti

«

İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatlanma birimi idarecileri NIF’i ziyaret ederek Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan’la görüştüler. Yaklaşık üç yüz kişinin katılması planlanan iki günlük eğitim seminerinin ön çalışmalarını yapmak için gelen ekip daha sonra seminerin yapılacağı Elspeet kamp merkezine gittiler. Erdoğan misafirleriyle birlikte Rotterdam’da bir restoranda yemek yedikten sonra onları Elspeet’e uğurladı. Ekip, Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri, Başkan Yardımcısı ve Bölge Başkanları İletişim Sorumlusu Mehmet Ateş, İrfan Sohbetler Sorumlusu Ali Börek, Başkan yardımcısı ve Eğitim Sorumlusu Mehmet Şenel, Hukuk Sorumlusu Levent Alkan ve Teşkilatlanma Teknik Sorumlu Sinan Aslan.

“Namaz sonrası ikramın tadı bir başka oluyor”

Amsterdam Mevlana Camii’nde Cuma namazı çıkışı Bekir Kavaklı ağabeyin hazırladığı nefis döneri beklerken, eski başkan İsa Seven ve yeni başkan Dursun Köşe de bizi yalnız bırakmadı. Yolunuz düşerse “bu nefis döneri kaçırmayın!” derim...

Millî Gazete abonelerine muhteşem hediye

Ümmetin sesi olma, Müslümanları hakkıyla temsil etme noktasında mazeretsiz bir gayret ortaya koyan, her yıl okuyucularıyla yeni yeni projeleriyle buluşmanın heyecanını yaşayan Millî Gazete, 45’inci yayın yılında abonelerine Prof. Dr. Muhammed Ali Sallabi’nin kaleme aldığı 2 ciltten oluşan Prof. Dr. Muhammed Ali Sallabi’nin kaleme aldığı Siyer-i Nebi kitabını hediye ediyor. Mustafa Kayak hediyesini Ünal Utku’dan alıyor.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

04 görüş 26 mening

Column G.A. Soebhag g.a.soebhag@soebhag-advocatuur.nl

Naar verluidt is de jacht geopend op circa 2.000 particulieren, die samen circa 8,5 miljoen euro zouden hebben gefraudeerd. De Belastingdienst heeft een speciaal “plukteam” opgericht en worden van daaruit gecoördineerd navorderingsaanslagen met boete erbij naar deze particulieren gestuurd. .......................................................................................................................................................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................................................................................................................................... ..........................................................................................................................................................................................................................................................................................

BELASTINGDIENST OPENT JACHT OP SCHENKINGEN IMAMSCHOOL gestuurd met de reden waarom aan zijn giftenaftrek wordt betwijfeld.

B

elastingdienst is momenteel bezig met het aanpakken van fraudeurs van de Islamitische Universiteit van Europa in Rotterdam. Veel mensen hebben indertijd schenkingen gedaan aan de Imamschool en die moeten het belastingvoordeel terugbetalen met daarbij een boete. Wellicht kent u of uw omgeving een dergelijke situatie. Naar verluidt is de jacht geopend op circa 2.000 particulieren, die samen circa 8,5 miljoen euro zouden hebben gefraudeerd. De Belastingdienst heeft een speciaal “plukteam” opgericht en worden van daaruit gecoördineerd navorderingsaanslagen met boete erbij naar deze particulieren gestuurd. Voorafgaand wordt aan elke fraudeverdachte een brief

De periode waarin de “verdachte” schenkingen met name onder de loep worden genomen betreft de periode 2012-2014. De belastingaanslagen kunnen variëren van 1.000 tot 7.000 euro per persoon met wel 50100% boete. Het standpunt van de belastingdienst is tot nu toe, dat met schenkingen is gefraudeerd doordat gebruik is gemaakt van valse giftkwitanties die niet overeenkomen met de werkelijke geschonken bedragen aan de Islamitische Universiteit van Europa. Hierdoor zou er onterecht een betastingvoordeel zijn verkregen die terugbetaald zou moeten worden. Frappant is ook, dat er bewijs wordt gebruikt uit een door de FIOD opgestart strafonderzoek waarvan de herkomst van het bewijs nogal raadselachtig wordt weergegeven. Daarmede heeft het er alle schijn

van dat de onderbouwing van de navorderingsaanslagen op drijfzand berust. Mensen weten niet goed hoe hiermee om te gaan en is het daarom noodzakelijk om te weten, dat Soebhag Advocatuur hierbij adequaat kan helpen. Inmiddels bedient Soebhag Advocatuur een grote groep van deze fraudeslachtoffers. De gebruikte expertise komt daarbij geheel ten goede aan de structurele aanpak van dit fiscale probleem. Daarnaast bestaat ook de mogelijkheid om in de parallel lopende strafzaak mogelijk invloed te hebben over de voortgang daarvan. Soebhag Advocatuur richt zich op een brede aanpak van het fiscaal probleem en kan daarin ook in voorkomend geval optreden. Indien genoegzaam animo hiervoor is kan er zelfs ten behoeve van de fraudeslachtoffers een stichting worden opgericht om de druk bij het Openbaar Ministerie te verhogen.

Bijkomend nadeel van de navordering is ook nog, dat mensen geconfronteerd worden met het terugbetalen van Toeslagen, bijvoorbeeld de ZorgHuur-, Kinderopvangtoeslag. Deze terugvorderingen worden ook door Soebhag Advocatuur meegenomen in het verhaal terzake de navorderingsaanslagen Inkomstenbelasting. Indien u na het lezen van dit artikel nog vragen en/of opmerkingen heeft kunt u contact opnemen met Soebhag Advocatuur (telefoon 010-4233233 / 06-52363343). Bij veel belangstelling kan een informatiebijeenkomst worden georganiseerd. Daarnaast kunt u uiteraard ook rechtstreeks uw zaak ter behandeling voorleggen. Over Soebhag Advocatuur (CV) Wij zijn een enthousiast en gespecialiseerd Rotterdams advocatenkantoor gelegen in het centrum van Rotterdam (Noordereiland). Ons kantoor

bedient zowel particulieren als ondernemingen. Daarbij staat de kwaliteit en zakelijkheid voorop. Op no-nonsense basis en op praktische wijze worden zaken behandeld. Daarbij wordt niet geschuwd om indien noodzakelijk op onorthodoxe wijze zaken aan te pakken. De clientèle staat bij ons centraal. Onze rechtsgebieden zijn: 1. Aansprakelijkheidsrecht 2. Arbeidsrecht 3. Beslag en executierecht 4. Bestuursrecht 5. Incasso 6. Sociaal zekerheidsrecht 7. Strafrecht (ook economisch) 8. Vastgoed en bouwrecht Soebhag advocatuur is tevens huisadvocaat en gesprekspartner van en voor diverse ondernemingen. Voor ondernemingen bestaan aantrekkelijke tarieven. Soebhag Advocatuur beschikt verder over ruim 24 jaar kennis en ervaring en weet individueel zaken op scherp te stellen en het maximale eruit te halen. ◄◄


27 toplum 23

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 235 - Şubat/Februari 2018

Ahmet Yıldırım

Pusula

ahmethulya@live.nl

Sizinle Randevumuz Var!..

Afspraak, ja dat klopt. We hebben een afspraak staan. “Wat voor een afspraak dan?” “Oh, ik dacht dat het pas volgende week was….” “Oh, ik heb het niet in mijn agenda staan…” “Oh, ik heb dubbele afspraak gemaakt…” Evet, ja, soms maken we afspraak op zijn Surinaams, soms Nederlands en soms op Turks-Arabische wijze. Hollanda da en önemli konulardan birisi “afşpraak”, “afşjprak”, yani “afişprak” canım anlasana işte, “AFSPRAAK” Hollanda geleneğine göre, bir randevuya 10 dakika önce veya 10 dakika sonra gelinmesinde herhangi bir sorun yok. Eğer bu zaman dilimini aşarsanız, işler değişir. Randevuya daha sonra gelseniz bile, bu sizin için bir dezavantajdır. Konuyu veya kişiyi ciddiye almadığınız anlama gelmektedir. “Of hebben we Surinaamse tijd afgesproken?” Bu da, sabah randevulaşır, öğlene alır, veya akşama buluşulur. Veya bir saat önce veya sonra, ne fark eder ki mantalitesi. Ya bizler, Türkler-Araplar? Bugün olabilir, olmasa da haftaya olur. İşimize geldiğine göre. Bu mantalitemizden bir türlü vazgeçmiyoruz. Ve de ciddiyetsiz olarak vasıflandırılıyor; puan kaybediyoruz. Gerçi maşallah üçüncü ve dördünce nesil, bu afspraak/randevu konusunda biraz daha tutarlı, takipçi. Ne de olsa Hollanda kültürüyle büyüyor, yetişiyor. Bu yıl önemli bir randevumuz var: 21 Mart 2018 tarihinde... “Ne var o gün Ahmet Bey?” diye sorar gibisiniz... “O gün belediye seçimleri yapılacak...” “Saat kaçta?” “08.00 ile 21.00 arası”. Tam bize uygun. Sabah olmazsa, öğlen olur, öğlen olmazsa akşam olur. Değerli Doğuş okurlarımız, Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben biraz kendimden bahsetmek istiyorum. Gerçi “bir insanı bir dostundan, bir arkadaşa sor, size anlatsın”

derler ya, onu da sonra siz ekleyin hakkımda bildiklerinizi... İsmim Ahmet Yıldırım, 46 yaşındayım, aslen Ankaralıyım, evli ve 3 çocuğumuz var. 40 yıldır Rotterdam Charlois’ta ikamet ediyorum. Bütün eğitimimi Rotterdam’da tamamladım. Erasmus Üniversitesi ekonomi mezunuyum. Yaklaşık 20 yıldır, konut ve ipotek pazarında görev alıyorum. Rotterdam’da kendi şirketim var. Ve 20 yılı aşkın, Hollanda’da yaşayan Türk toplumumuza, ekonomi, finans, vergi ve eğitim hakkında da makaleler yazmaktayım. Bunu gönüllü olarak, bilgi paylaşılsın, vatandaşımız faydalansın diye yapıyorum. Makalelerim, Merhaba Medya, Ekin Dergisi ve son 10 yıldır Doğuş Gazetesinde yayımlanıyor. Siyasete, 2002 yılında CDA partisinin isteği üzeri, bir başlangıç yapmıştım. 2006-2010 yıllarında ise, Rotterdam Büyükşehir Belediyesi’nde encümen üyesi olarak görev aldım. Bu partinin içerisinde elimden gelen tüm olanakları kullanarak sizlerin sorunlarını dile getirdim ve toplumsal sorunlara parmak bastım. Sorunlara çözüm aradım ve sizin desteğinizle çoğu şeyi aştık. Bazı konularda istediğimiz sonucu alamadık, bu da demokratik ortamlarda çok doğal. Koalisyonlarda tüm partiler bazı konuları öne çıkarır, bazıları ise arkada kalır… İşte bu, tam bir siyaset: “Tercih yapmak...” Ve 2017 yılında, uzun bir aradan sonra, değişik kişilerle, kuruluşlarla istişare ettim ve isteğiniz, arzuladığınız bir Rotterdam için mücadele etmeye karar verdim. Elimizde olan ve son yıllarda büyük başarı elde eden NİDA partisiyle görüşmeler yaptık ve sonuç karşılıklı çok olumlu geçti. NİDA partisi içinde ve mecliste, Müslüman topluluğumuz için çok daha fazla olanak ve seçenekler var ki, ben NİDA partisiyle bu güce güç katarak, toplumumuza daha faydalı işler yapabileceğime kanaat getirdim. NİDA partisi Rotterdam’da tüm Müslüman din kardeşlerimizle aynı çatı altında, güzel, yapıcı ve programlı bir çıkışıyla sizlerin daima yanında olacaktır. Bunu seçimlerden sonra da daha güçlü bir şekilde yapabilmesi sizlerin elinde. Rotterdam şehrinde birlik ve beraberliğimizi kuvvetlendirecek, istediğimiz sonuçları alabilmemiz için, NİDA partisine tüm desteklerinizi vermenizi bekliyoruz.

Yönetim Kurulu seçimini yaptı ve ben NİDA listesinde 9’uncu sıradan aday gösterildim. Rotterdam’da yaşayan Müslümanlar, Türk toplumu, ailem, çoluk çocuğum ve ben Huzur istiyorum. Demokratik hakkınızı kullanmak için seçim pusulasıyla birlikte gelin… Çünkü 21 Mart 2018 tarihinde sizinle randevumuz var. Görüşmek üzere... Selam ve saygılarımla, Drs. Ahmet Yıldırım NİDA partisi 9’uncu sıra adayı ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

04 sanat ve kültür 28 cultuur & kunst

Spotlar Mehmet Şükrü Oflaz oflaz-aliya@hotmail.com “Bismillah” der başlarız, Havaalanında, gazete bayisinden okumak için aldığım İzdiham dergisinde şu şiire rast geldim. “Kamyonlar kavun taşır ve ben Boyuna onu düşünürdüm, Kamyonlar kavun taşır ve ben Boyuna onu düşünürdüm, Niksar’da evimizdeyken Küçük bir serçe kadar hürdüm. Sonra âlem değişiverdi Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak. Sonra âlem değişiverdi Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak. Mevsimler ne çabuk geçiverdi Unutmak, unutmak, unutmak. Anladım bu şehir başkadır Herkes beni aldattı gitti, Anladım bu şehir başkadır Herkes beni aldattı gitti, Yine kamyonlar kavun taşır Fakat içimde şarkı bitti”. Cahit Külebi’nin İstanbul şiiri. “Rast geldi” dedim ama tevafuk mu demeliydim. Şiir böyle bir şey. İnsana insanı hatırlatan, avucunun içine alıp yoğuran bir şey. Şubat ayı, bizler için kasvetli bir ay. Anadolu insanının bin bir çileyle yoğurduğu ve mümkün sahasına çıkardığı – tüm eksikliklerine rağmenvarlığının, sesinin, nefesinin boğulmaya çalışıldığı bir ay. Okul önlerinde, sokaklarda, devlet dairelerinde yani her yerde karşımıza çıkan zalimlerin, kol gezdiği bir ay. Ama biliyor ve inanıyoruz ki, hesap günü var... Yine Anadolu insanını, kenarda köşede unutulmuş, hor görülmüş insanımızı merkeze, asıl yerine dönmesi için büyük mücadeleler vermiş Millî Görüş lideri Necmeddin Erbakan Bey’in vefat yıl dönümü bu ay. Onu yalnızca anmak, mücadelesini ıskalamak olur. Anlamak ve devam ettirmek. Büyük Türkiye’nin ve Adil bir dünyanın kurulma mücadelesi. Doğuş Gazetesi’nin imkânları içinde, şunu bir kez daha hatırlatıyoruz. İman ediyor oluşumuzun bizi icbar ettiği sahayı terk için, bahaneler üretmek üzerine kurgulanmış bir hayat bugün baş tacı. Şu anda içinde bulunduğumuz durumu anlatmak için nasıl bir cümle kurabiliriz. Bilmiyorum. Şubat ayı sayısı ile karşınızdayız. Gazetemize destek verelim. Abone olalım ve abone bulalım. Unutmadan söyleyeyim. Elimizde ki akıllı telefonlara güvenip okumaktan ve abone olmaktan vazgeçenlere derim ki, “sizden sonraki nesil ana dilini unutacak. Dilini unutanın atasından başka neleri unutabileceğini biraz düşünün” derim. İyi okumalar...

HURAFATTAN HAKİKATE...

B

Vefatının 7. yıl dönümde rahmetle ve özlemle…

Üzülenler, ezilenler ve Erbakan Hoca!

ugün herkes sussun, o adam konuşsun! Erbakan Hoca için en çok o konuşmayı hak ediyor!

Cumhuriyet döneminde siyasal İslam’ın siyasî arenadaki en görünür aktörü… Ne kadar soğuk bir cümle! Bugün Necmettin Erbakan hakkında konuşmak sadece, yalnızca ve özellikle o sakallı ve mahcup adama düşer. Hani, Türkiye Cumhuriyeti’nin adam yerine koymadığı, cahilcühela, yobaz diye yaftaladığı; zaman zaman köylü, kimi zaman şehre ayak uyduramayan, ailesine baskı yapan, kızının başını zorlayarak kapattığı iddia edilen o adam. Günahtan ölesiye korkan, devlet evrakına elini uzattığında tedirginlikle ne yapacağını bilemeyip etrafa mahzunca bakan o adam var ya… İşte o konuşmalı bugün. -Güya- ham yobaz, kaba softa, çember sakallı-, karısı çarşaflı, filmlerde etek giyen öğretmenleri taşlaması için ellerine taşlar verilen, rejimin askerlerinin üzerine ağzı salyalı saldırtılan o adam var ya…

Yusuf’un gömleğini parçaladığı söylenip iftira edilen kurt gibi çalıların ardından ağlayan gözleriyle dünyayı seyreden ve dünyanın eziyet ettiği o adam var ya… İşte onun ne düşündüğü sorulmalı bugün. Belediye binasına, Hükûmet konağına, adliye sarayına, okul bahçelerine girerken ayet-el kürsi okuyup o da yetmez deyip bir Fatiha üç ihlası-ı şerif okuyarak yüreğini teskin eden o adam var ya, hani “devlet baba beni yine azarlayacak mı?” korkusuyla sokakta yürürken bile tökezleyen adam var ya; işte o konuşmalı bugün! On sekiz yaşındaydım seçim müşahidi olduğumda. Ne sandık salonuna aldılar ne de kenardan izlememe müsaade ettiler.

Okulun kapısında bekledim “oylar çalınır ya da bir şey olursa bari partiyi ararım” diye. Yirmi bir yaşındaydım diğer seçimde. Seçim salonunda müşahit değil sandık kurul üyesiydim. Artık olup biteni izlememiz için müsaade vardı. 300 oyun geçerli olduğu sandıktan 4+ 1 oy çıktı partiye. Kadıköy’deydim. Ama, önemli olan şuydu benim ve dört kapıcının oylarını oy olarak kabul ediyorlardı artık.( Ha, Müslümanın kullara kendini ispat gibi bir derdi olmamalıydı evet ama o seneki seçim sonundaki yüzde altı pek anlamlıydı.) O adamın yaptığı bir şey vardı; mecliste sözü kabul edilmeyen insanın sesini dinletmek için çalıştı. Ha, sesi duyulmayan adam sahneye çıktı, hatta kimisi çember sakalını kesti, karısının üzerinden çarşafı attı; bunun suçu Hocanın değildi; tamahındı! Bugün, bu ülkede ve birçok ülkede, iğreti duran, aşağılanarak bakılan, adam yerine konmayan, değersiz atfedilen, sistemler tarafından ezilmeye çalışılan “dininde diyanetinde, yolunda evinde” olan o adama “sana ne?!” demek yerine, kerhen de olsa “sen ne düşünüyorsun?” diye soruyorlarsa rahmet-i Rahman’a ulaşan Erbakan Hoca’nın büyük katkısı vardır. Daha fazla ne yazabilirim ki?! Bugün konuşma hakkı hiçbir siyaside ya da jakobende ya da stratejistte ya da raporlar tutanlarda değil; o adamda, adam yerine konulmayan adamda olmalı. Hani, devlet dairesine girerken, sokakta yürürken “öcü” gibi görülen adamda. Çünkü, asıl o üzüldü bugün! Bugün, kurulması için teşvik ettiği dünya çapındaki yardım kuruluşunun gönüllü çalışanları, hükûmeti zamanında hakkını alabilen işçi ve memurlardan çok; onu yargılayan savcılar, onun sa-

Kaynak AY’IN “Üstad Ali Ulvi KURUCU M. Ertuğrul Hatıralar 1-2-3-4” KİTABI DÜZDAĞ Kültür Yayınları

Ü

stad Ali Ulvi Kurucu, Türkiye’mizde ve Müslüman ülkelerde milyonların tanıdığı bir zat... Sevimli çehresi, Muhammedî güzel ahlâkı, ruhlara hitap eden millî, dinî şiirleri ve insanı manevî âlemlere alıp götüren gönül sohbetleri ile bir ilim ve irfan önderi... Hayatının ilk yıllarını Konya’da geçirdikten sonra, Kahire’de El Ezher Üniversitesi’nde eğitim gören ve ömrünün geri kalanını Medinei Münevvere’de geçiren Kurucu, 2002 yılında orada vefat etti. Ali Ulvi Kurucu’nun hatıraları hem Cumhuriyet sonrasındaki dönemde Türkiye’deki dine bakışı, hem Osmanlı’dan sonra dağılan İslam coğrafyasının durumunu, hem de önemli zatların etrafında geçen olayları aktarması bakımından önem arz ediyor. Üstad M. Ertuğrul Bey, Üstad Mehmed Âkif üzerine çeyrek asırdan fazla süren deruni ve bereketli ça-

yesinde paye sahibi olan siyasiler ve yazarlar, gazeteciler, onu ezmek için azm etmiş paşalar konuşuyorlar. Bugün siz susmalısınız! Evet bayım, evet ekran delisi bayanlar sizlere diyorum. Zira, politik bir ölüm yok karşımızda. Mücadele eden bir adamın son görevi var bugün. Mücadele yolunu beğenmeyen kardeşler… Kardeş olduğumuzu hatırlatan dokunaklı bir gün. Şubat soğuklarının en keskininden bir önceki gün! Bırakalım da o adam konuşsun; kızı okullara alınmayan, karısının başörtüsüyle alay edilen, bindiği arabaların markaları tartışılan, takunyasına “yobaz” yazılan o adam… Bir tek o adam konuşmuyor; her zaman olduğu gibi. Öyle ya modern dünyada onlara elini uzatan adam Rabbine yürüdü bugün. Onun peşi sıra gidipte kavgadan dönen, mücadeleyi macerayla karıştıranlar badem göz, sırma saçtan dem vurabilirler. Olabilir. Ancak, müslümanların bir şekilde çağa, sistemlere cevabı olması gerektiğini anlatan ve ölene kadar yürüyen bir adam bugün durdu.

Yol biter mi? Bize, Allahın rızasına ulaşmanın yollarının sayısız olduğunu öğretti yoldaşlarımız… Aynı yoldan gidilmese de aynı niyetle gidenlere selam olsun. Her ölüm başka bir diriliştir görene. ---◄◄ Rahmetle… Zeki Bulduk Milli Gazete - 27 Şubat 2011

FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE...

1961 yılında yayınlanan Düşünen Adam dergisi

lışmayla birlikte pek çok güzide eserden sonra, yine yüz akı bir çalışmayı başardı. Üstad Ertuğrul Bey’in usta kalemi Üstad Ali Ulvi Kurucu’nun hatıralarına eklenince hatıraların gergefinde önemli ipuçları bir girizgâh gibi önümüze ---◄◄ açılıyor.

“Korkarım ki beni anladığınızda dövecek diziniz de kalmayacak…”


kültür ve sanat

doğuş aylık gazete/maandblad

göçtü kervan, kaldık dağlar başında

nr. 235 - Şubat/Februari 2018

H

, ER ER, . L ÜÇ DİL AR.. YE R K L KI

ayatı: Tarık Buğra Akşehir’de doğdu. İlk ve ortaokulu Akşehir’de okudu. Yatılı olarak okuduğu İstanbul Lisesi’nde Pertev Naili Boratav’ın öğrencisi oldu. Yazar olmaya onuncu sınıfta karar verdi. 1936’da Konya Lisesi’nden mezun oldu, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaydoldu. İki yıl sonra Hukuk Fakültesi’ne, oradan da Edebiyat Fakültesi’ne geçti. Mezuniyet tezini vermeden ayrıldı. Gazeteciliğe 1947’de Akşehir’de babası Nazım Bey’le birlikte Nasreddin Hoca gazetesini çıkararak başladı. 1951’den sonra Milliyet, Vatan, Yenigün, Yeni İstanbul gazeteleri ile haftalık Yol dergisinde yazdı. Bu gazete ve dergilerin bazılarında yazı işleri müdürlüğü yaptı. Tercüman Gazetesi’ndeki köşe yazarlığından 1976’da ayrıldı, zamanını bütünüyle edebiyata verdi. Devlet Tiyatroları’nda Edebî Kurul Başkanlığı’nda Edebî Kurul üyeliği yaptı. Tarık Buğra, 26 Şubat 1994’de kanser tedavisi gördüğü Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde öldü. Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Tarık Buğra’nın Fikir Dünyası: İki Romanının Perspektifinden Mazi’den Ati’ye Bir Yolculuk Tarık Buğra romanlarında “bu toprağa ve onun değerlerine bağlı bir yazar” toprağın dertlerini anlatmaya çalışır. Kendi deyimiyle romanlarında en önemli saydığı husus “Toplumsal olayların insanlarda sebep oldukları değişmeleri ve tepkileri belirlemek” olan Buğra, romanlarında bu niyetini en iyi şekilde ortaya koymaya çalışır. Türk tarihinde en önemli diyebileceğimiz “dönemeçleri” bu romanlarında anlatır. “Osmancık” romanıyla, Osmanlıyı kuran değerleri, “Küçük Ağa” ve “Firavun İmanı” romanı ile Millî Mücadeleyi, “Yağmuru Beklerken” ile Serbest Fırka deneyimini, “Dönemeçte” romanı ile çok partili yaşama geçişi, “Gençliğim Eyvah” romanı ile toplumsal olayların yoğunlaştığı 1970 dönemini anlatmaya koyulur. Tarih, muhafazakâr tahayyülde en büyük dayanaktır. Geçmişin bugün ve yarın için ifade ettiği derin anlam muhafazakârlar için hayatidir. Yahya Kemal’in veciz deyimi (Kökü mazide olan ati) ile ifadesini bulduğu gibi mazi yoksa gelecek köksüzdür. Ancak bu hiçbir zaman geçmişi geri getirme çabasına dönüşmez; fakat kurumsal ve kültürel devamlılığı sağlamak açısından büyük önem arz eder. Muhafazakârlar için Tarihe verilen önem sadece siyasal alanı değil edebi alanı da kuşatır. Bu nedenle Tarık Buğra ve muhafazakâr çizgideki birçok yazar eserlerinde tarihe önemli bir yer ayırmışlardır. Buğra “Tarih kaybedilmiş cennet ya da bataklık değildir. Tarih bugündür, yarındır, gerçektir” sözleriyle yalnız kendisinin değil kendisi gibi düşünen zihniyetlerin de tercümanı olmaktadır. “Osmancık” Gerçekten de Buğra bu romanında

KÖKÜ MAZİ’DE BİR ATİ’NIN MÜDAFİİ OLARAK:

40 HADİS - (10)

TARIK BUĞRA

icad edilmeyen gerçek bir geleneği anlatmaya çalışır. Romanda “töre” şeklinde adını bulan bu yaklaşıma “görenek” demek daha doğru gibi görünmektedir. Osmanlıyı kuran ve bugünlere getiren bu görenekler romanın kahramanları tarafından uyulan kurallar bütünüdür. Herkesi bağlayıcıdır. Hatta romanda yönetici olan Bey bu töre ve geleneklerle, şeriatla, sosyal ve siyasi teşkilatla sınırlıdır. Yönetimde, siyasi ya da sosyal işleyişte bu töreler (görenekler) geçerlidir. Bunların değişmesi ise ortak bir karara bağlıdır. Romanda böyle bir durumda Şeyh Edebali onu (Bey’i) bu konuda uyarır: “… töre değiştirmek çok tedbir ve çok düşünce ister. Var sen bir de kardeş Beylerle görüş; onların da rızasını al.” Bu şekilde sağlam bir temel üzerine devletin nasıl kurulduğunu, hangi değerlerin, kurumların bu kuruluşa temel teşkil ettiğini anlatan bir romandır Osmancık romanı.

Konunun daha da açıklığa kavuşması için üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da Osmancık’ı Osman Gazi Han yapan sebeplerdir. Bu sebepler en genel anlamıyla yukarıda bahsettiğimiz töre ya da göreneklerdir. Bu görenekler Osman’ı öylesine kuşatır ki artık Bey olması kaderi hâline gelir. Göreneklerin içerisinde kız isteme, büyüklere saygı, misafir ağırlama, manevî değerlere saygı, devlet yönetimi, itaat, kadın - erkek ilişkileri, diplomasi, savaş ahlâkı, vergi sistemi, çocuk yetiştirme gibi sosyal, siyasi ve kültürel alanda rehberlik edecek birçok kaide ve uygulama yer almaktadır. Kuruluş dönemi Osmanlısı bu törenin içerisinde mükemmelliğe erişmiştir ve töresini etrafına da ilan etmektedir. Osman Bey kendi ağzından bu töreyi düşman boylarına aktarmaya çalışır: “Sana Osman Bey töresini öğretirim; var efendin Aya Nikolay’a bildir: Osman Bey yendim diye öldürmez. Osman Bey naçar k alanı öldürmez. Osman Bey acır, bağışlar düşeni kaldırır.” Osmancık romanında kurulan sadece bir devlet değil ilahî bir nizamdır aynı zamanda. Romanın başından sonuna bu nizamın örüldüğü görülür. Nizamı oluşturan iki önemli unsur “töre” ve “şeriattır”. Töre Osman Bey’in atalarından bugüne gelen bir yaşam biçimidir, temeli Türklüğün değerlerine dayanır. Şeriat ise İslam’ın yaşam biçimidir. Böylece Buğra romanda Türklük ve İslam üzerine kurulu bir nizamın nasıl tesis edildiğini göstermiş olur. Devletin üstüne oturacağı temel atılmıştır. Buğra’nın kendi deyimiyle altı yüzyılın gerçeği aydınlatılmıştır.

“Küçük Ağa” “Bir bitmeyecek şevk verirken beste, Bir tel kopar ve ahenk ebediyen kesilir.” Yahya Kemal’den alıntıladığımız bu beyit Osmanlının son zamanlarında içine düştüğü durumu en iyi özetleyen sözlerden birisidir. Altı yüzyıllık ahengi sağlayan tel çoktan kopmuş ahengin yerini kaos almıştır. Küçük Ağa, bu durumu telafi etme çabasında olan bir din adamının romanıdır. İstanbullu Hoca, İstanbul Hükûmeti tarafından Kuvvayı Millîye faaliyetlerini engellemek amacıyla Akşehir’e gönderilen bir din adamıdır. En büyük ihtirası dinine ve padişaha bağlı olmak olan bu hoca kısa zamanda halkın sevgi ve hürmetini kazanır. Halka, o dönemde yeni yapılanan Kuvvayı Millîye aleyhinde telkinlerde bulunur. Buna karşın kasabadaki Kuvvacılar destek toplamaya çalışmakta ve hızla örgütlenmektedirler. Herkesi ikna yoluyla kendi yanlarına çekmek istemektedirler. Ancak İstanbullu Hoca gibi bazıları bunu reddedip karşı çıkmaktadırlar. Onu da kendi saflarında görmek isterler ve bunun için teklifte bulunurlar ancak İstanbullu Hoca bunu reddeder. Buna rağmen içinde mücadeleye katılıp katılmama konusunda bir çatışma yaşayan Hoca en sonunda Kuvvacıların tarafını seçer ve Küçük Ağa olur. Kaba bir özetle bu şekilde anlatabileceğimiz roman gerek şahıslar dünyası gerek anlattığı olaylar açısından muhafazakâr bir zihnin derin izlerini taşır. Buğra’nın birçok romanında görebildiğimiz ve “muhafazakâr tip” olarak niteleyebileceğimiz roman kişisi bu romanda Küçük Ağa’dır. İstanbullu Hoca olarak romana başlayan bu kişi Kuvvayı Millîye’ye şiddetle karşıdır. Fakat bu içi boş vehimlerin sebep olduğu bir karşı çıkış değildir. İstanbullu Hoca Kuvvayı Millîye’yi en başta bir “tefrika” sebebi olarak görmüştür. Bu hareketi kendi milletinden değerlerinden kopuk, kendi akıllarına göre hareket edip baştaki otoriteyi reddeden başıbozuk bir hareket olarak görür. Kendi inandığı değerlere aykırı gördüğü bu insanlara karşı tepki gösterir: Tarık Buğra romanlarında yargılamalara pek rastlanmaz. Onun tarih anlayışında siyahla beyazın çatışması anlatılmaz. Bir taraf hep iyi diğerleri hep kötü değildir. Kahramanlar kendi tarihsel bağlamlarında sunulmaya çalışılır. Gelenekler, yetişme koşulları, değer yargıları bu roman boyunca göz önünde bulundurulmuştur. Erken Cumhuriyet Dönemi romanlarında savaş sırasında ihanet olarak görülen davranışlar bu romanda belli bir sebebin sonucu olarak doğal karşılanmıştır. Tarık Buğra’nın kendi deyimiyle “Menekşe, rengi mor olduğu için ne kadar suçluysa bu insanlar da yanılmaları yüzünden o kadar suçludurlar.” Padişah da dâhil olmak üzere pek çok kişi ve kurumun içinde bulunduğu yanlışlık dönemin koşullarının bir ürünü olarak sunulmuştur. Tarık Buğra’nın insan anlayışı da bu yöndedir. Ona göre insan kalıba dökülebilen bir varlık değildir. İyi tarafları da vardır

29

------------

kötü tarafları da vardır. Nitekim İstanbullu Hoca zaman geçtikçe durumu tekrar değerlendirip farklı bir sonuca varacaktır ve Küçük Ağa’ya dönüşecektir. Bu dönüşüm ise iyiye doğrudur, yararlı bir dönüşümdür “Cumhuriyet” romanında reddedilen Osmanlı kimliği “Küçük Ağa” romanında tam aksine birleştiricidir. Bu nedenle roman boyunca ister Padişahçı olsun ister Kuvvacı tüm kahramanlar bu kimliğin birleştiriciliğini vurgularlar. Geçmiş reddedilmez kabul edilir. Osmanlı ruhu, bir mucizeler pınarı olarak görülür, “bitmez, tükenmez, iman yaratıcılık ve kudret pınarı” olarak görülür. Nihayetinde, Buğra’nın romanlarındaki muhafazakâr çizgi, geçmişe karşı “koruyucu”, şimdiye karşı “uyumlu”, bilinmeyen geleceğe karşı “kuşkucu”dur. (Bu yazının hazırlanmasında Hüseyin Çil’in “Tarık Buğra’nın Romanlarında Muhafazakarlığın İzdüşümleri” isimli makalesinden yararlanılmıştır) Eserleri: Hikâye: • Oğlumuz (1949) • Yarın Diye Bir Şey Yoktur (1952) • İki Uyku Arasında (1954) • Hikâyeler (1964, yeni ilavelerle 1969) Tiyatro: • Ayakta Durmak İstiyorum • Akümülatörlü Radyo • Yüzlerce Çiçek Birden Açtı 1979) Gezi Yazıları: • Gagaringrad (Moskova Notları) (1962) Fıkra ve Deneme: • Gençlik Türküsü (1964) • Düşman Kazanmak Sanatı (1979) • Politika Dışı (1992). Roman: • Siyah Kehribar (1955) • Küçük Ağa (1964) • Küçük Ağa Ankara’da (1966) • İbişin Rüyası (1970) • Firavun İmanı (1976) • Gençliğim Eyvah (1979) • Dönemeçte (1980) • Yalnızlar (1981) • Yağmur Beklerken (1981)• Osmancık (1983). D.C. Tunç ---◄◄

“Gâle Kâşifü’l ümmeti Aleyhi salâtü’l-ümmeti Ed-duâ miftâhu’r-rahmetî” “Dûa, rahmetin anahtarıdır”. ------------

“Gâle Kâşifü’l-ümmeti Aleyhi salâtü’l-ümmeti Ed-duâ miftâhu’r-rahmetî “Dûa, rahmetin anahtarıdır” Abdest namazın anahtarıdır, namaz da cennetin anahtarıdır. İnsanoğlunun elindeki tek iktidar “duâ” dır. Duaların yerini hayaller aldığından beri zarardayız. Dualarının kabul olduğunu görmek istiyorsan, başkaları için dua et!

HEDİYELİ SORU

“3. Dünyanın Batılılaştırılması” adlı kitabının yazarı kimdir? sorunun cevabını yukarıdaki mail adresine ulaştıran ilk 5 okurumuz arasında çekilecek kurada, adı belirlenecek olan talihli okurumuza

“3. Dünyanın Batılılaştırılması” adlı kitap hediye olarak gönderilecektir.

FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE...

Bu katliamda, 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azerbaycanlı hayatını kaybetmiştir


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

04 bizim sayfa 30 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği

- Taziye... Okurlarımızdan ve Hollanda Çataklılar Dernek Başkanı Sevgili Mustafa Koçak’ın kıymetli babasının rahmeti Rahman’a kavuştuğunu duyduk. Merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Okurlarımızdan, Doğuş Voleybol Ekibi’nden ve Anadolu Camii üyelerinden Sevgili Şahin Babür’ün kıymetli anneannesinin vefat ettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Amsterdam Emir Sultan Camii Din Görevlisi Sevgili Yusuf Köse’ninn kıymetli validesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve Saadet Hollanda yöneticilerinden Sevgili Ferruh Pınar’ın bacanağının vefat ettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Yazarlarımızdan Sevgili Talha Yıldız’ın kıymetli babaannesi Fadime Koçak-Yıldız’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve Saadet Hollanda yöneticilerinden Sevgili Ahmet Aydın’ın dayısının vefat ettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Schiedam İslam Merkezi Cemiyet Başkanı Sevgili Zekeriya Budak ve Arnhem Cemiyet önceki başkanlarından Bahaeddin Budak’ın teyzelerinin vefat ettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Turgay Demir’ın kıymetli eşinin vefatını öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Den Haag Türk İslam Kültür Merkezi yöneticilerinden Sevgili Mustafa Koçbıyık’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Tebrik... Hoş geldin Esmanur!

Tebrik... Hoş geldin Elif Sare!

Okurlarımızdan Sevgili Betül Okurlarımızdan Sevgili ve Ömer Coşkun çiftinin 3 Meryem ve Hüseyin Yüce Ocak 2018 tarihinde Esmanur çiftinin 25 Ocak 2018 tarihinde adını verdikleri bir bebeleri Elif Sare adını verdikleri bir dünyaya geldi. bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti ve dedelik, ninelik Genç çifti tve 7’nci kez dedelik, makamına oturan Mehmet ve ninelik makamına oturan Nuran Zırh’ı tebrik ediyor, Osman ve Suna Turan’ı minik Esmanur’a dünyamıtebrik ediyor, minik za hoş geldin diyor, sağlık ve Elif Sare’ye dünyamıza hoş mutluluk dolu uzun ömürler geldin diyor, sağlık ve mutluluk diliyoruz. dolu uzun ömürler diliyoruz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan ve KULSAN Müdürü Sevgili Adnan Dalkıran’ın rahatsızlığı sonucunda başarılı bir ameliyat geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan ve Amsterdam Eyüp Sultan Camii yöneticilerinden Sevgili İbrahim Görmez ve oğlu Yunus Emre’nin rahatsızlıkları sonucunda hastanede müşahede altında olduklarını duyduk. Hastalarımıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan ve Hollanda Mehteran Ekibi’nden Sevgili Ogün Abdülkadir Koza’nın rahatsızlığı sonucunda başarılı bir anju olduğunu duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor - Şifa dileği... Yazarlarımızdan ve Yayın Kurulu Üyelerimizden Sevgili Ergün Madak’ın rahatsızlığını duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği.. Okurlarımızdan ve SIPOR Müdürü Sevgili Cihan Gerdan’ın rahatsızlığı sonucunda hastanede müşahede altında bulunduğunu duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. Tebrik... Okurlarımızdan Sevgili Bilal Topcu ve Sariye Topcu’nu mahdumu Samed ile Teyfik (merhum) ve Fatma Acer’in kerimesi Zühal’in 27 Ocak 2018 tarihinde dünya evine girdiklerini duyduk. Genç çifti tebrik ediyor iki cihan saadeti diliyoruz.

Gemril Pluimveeservice B.V. Leemansweg 17 - 6827 BX Arnhem www.gemril.nl Hoş geldin Rana! Yaşama sırası sende!

Okurlarımızdan ve Saadet Hollanda yöneticilerinden Sevgili Bilal ve Kenza Yıldırım çiftinin 25 Kasım 2017 tarihinde Rana adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti tebrik ediyor, minik Rana’ya dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

Hoş geldin Hamza Mirza! Yaşama sırası sende! Okurlarımızdan ve Avrupa İslam Üniversitesi yöneticilerinden Sevgili Adem Uzunca’nın 10 Ocak 2018 tarihinde Hamza Mirza adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti tebrik ediyor, minik Hamza Mirza’ya dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

- Şifa dileği... Yazarlarımızdan Sevgili İbrahim Turgut’un oğlu Mehmet’in rahatsızlığı sonucunda başarılı bir ameliyat geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz.

Abone

“HERKES OKUSUN, HER EVE GİRSİN” DİYE 2018 YILI İÇİN DOĞUŞ ABONELİĞİ SADECE

15 EURO


bilmece-bulmaca 31 puzzels - raadsels

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 235 - Şubat/Februari 2018

Bulmaca

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Tükürük bezlerinin, özellikle kulak altı bezlerinin iltihaplanmasıyla beliren bulaşıcı, salgın ve ateşli bir hastalık * Herhangi bir organa ve en çok akciğerlere yerleşen Koh basilinin yol açtığı ateşli ve bulaşıcı bir hastalık, tüberküloz. 2- Kazakistan - Karakalpakistan (Özbekistan) sınırları içinde olan göl * Şaka * Bağırsaklar. 3- Bakmaktan emir * Nuh Peygamber zamanında yağan ve bütün dünyayı su altında bırakan şiddetli yağmur * Tan kızıllığı. 4- Argonun simgesi * Şırnak iline bağlı ilçelerden biri * Kısaca metre * Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen * Kükürdün simgesi. 5- Bir nota * İyodun simgesi * Kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan * Kalın kumaş. 6- Ayın hilal durumu, yeni ay anlamına gelen bir erkek ismi * Elma, armut vb. meyvelerin kurutulmuşu * Afrika ve Asya’nın sıcak bölgelerinde yaşayan, çok iri, kalın derili hayvan * (Tersi) vilayet. 7- Kira * Alevi ve Bektaşi topluluklarında yaygın olan ve müzik eşliğinde uygulanan tören nitelikli oyun. 8- Bir iş veya durumun sonu, sonuç * Yırtıcı bir kuş. 9- Kükürdün simgesi * Kirliliği gösteren iz * Radyumun simgesi * Canlıların besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum. 10- Kısa zaman parçası * Türk Lirası * Bir kış sebzesi * (Tersi) beyaz renk. 11- Lakırdı * Aralarında aynı yerde bulunmaktan başka hiçbir ortak özellik bulunmayan kişilerden oluşan topluluk, halk * Borun simgesi * Trityum elementinin simgesi. 12- Gözleri görmeyen * Eski dilde su * Asmaktan emir * Bıkma, bıkkınlık. 13- Kez, yol, defa, sefer * Demir yolu * Karışık renk * Bir ajansımız. 14- Eş * Kısa zaman parçası * Bir nota * Alfabemizde yirmi birinci harf. 15- Binek hayvanı * Bir uzvumuz * Tayin etme * Bir tür cetvel. Yukarıdan aşağıya: 1- Çeşitli gösterilerin yapıldığı eğlence yeri * Başkasının sırtından geçinen, parazit * Argonun simgesi. 2- Fasıla * Bir yaz meyvesi * Mert olmayan. 3- Sürekli * Hemen yapılması gereken, ivedi, ivedili * Düz bir yüzey üzerinde yuvarlanan bir top aracılığıyla imlecin hareketini sağlayan elektronik araç. 4- Kırmızı renk * Şeker hastalığı * Batı Anadolu yiğidi. 5- Potasyumun simgesi * Boru sesi * Bir şeyi halka tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenen her türlü yol * Vilayet. 6- Büyüklük, büyük olma durumu, yücelik, izzet * Bir tür cetvel * Hendek. 7- Lakırdı * (Tersi) beyaz * Bir nota * Bir ajansımız. 8- Tayin etmek * Bir askeri birlik * Argonun simgesi. 9- Birine karşı duyulan öç alma isteği, garaz * Alfabemizin on beşinci harfi * Duygu *Binek hayvanı. 10- Florun simgesi * Masal dağı *Fasıla * Valide. 11- Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı * Marmara bölgesinde bir ilimiz * Kısaca metre. 12- Aynştaynyum elementinin simgesi * Yabancılar, başkaları, el gün, herkes * Argonun simgesi * Zaman zaman kendini kaybederek olduğu yere düşme, vücutta şiddetli çırpınmalar ve ağız köpürmesi ile ortaya çıkan bir sinir hastalığı, tutarık, tutarak, tutarga, yilbik, epilepsi. 13- Müslümanlarca üç aylar diye bilinen mübarek ayların ilki * Donuk renk * Uzaklık işaret eder * Aynştaynyum elementinin simgesi. 14- Uyarmak, hatırlatmak anlamında bir tenbih edatı * Bir hesap gereğince daha alınmamış olan para, mal * Sodyumun simgesi * Trityumun simgesi. 15- Güneş’e olan uzaklığı, yerin Güneş’e olan uzaklığından daha çok olan dış gezegenlerin ilki olan kızıl gezegen, Merih * Kuşatma * Bir sonuca varmak, ortadaki engelleri kaldırmak için tutulması gereken yol, çıkar yol, çözüm yolu.

AÇIK BÜFE KAHVALTI 0 - 10 YAŞ 10 YAŞ ÜZERİ

İndirimli satışlarımızı ve kampanyalarımızı takip edin! www.facebook.com/sahansupermarkten

SOFRALARINIZIN SÜSÜ VE TADI OLAN HAMİDİYE CAM ŞİŞELERİNDEN SU İÇMEK AYRI BİR KEYİFTİR

€ 4.95 € 8.95


32

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 235 - Şubat/Februari 2018

KAMPANYASI

Geleceğimiz için bırakabileceğimiz en büyük miras, servet değil; güzel ahlak sahibi eğitilmiş nesillerdir. Geleceğimizi birlikte inşa edelim!

2018 YILINDA GERÇEKLEŞECEK PROJELER Düsseldorf Mevlana Anaokulu Alpes Yatılı Eğitim ve Hafızlık Merkezi Doğu Fransa Belfort İlkokulu Güney Hollanda Uden Anaokulu Köln Brühl Hafızlık ve Eğitim Merkezi İsviçre Bölge Binası ve Eğitim Merkezi Ruhr-A Bergkamen (Kız) Eğitim Kurumu Hessen Raunheim Anaokulu ve İrfan Yurdu Kuzey Hollanda Enschede Eğitim ve Hafızlık Merkezi Belçika İbn-i Sina İslami İlimler Enstitüsü ve Okulu La Vertu Charleroi Anaokulu ve İlkokulu

Öldükten sonra yaşamak istiyorsanız, ölmez bir eser bırakınız. (Hz. Ali)

Bağışların %10´u EMUG e.V. tarafından tüzükteki amaçlar doğrultusunda değerlendirilir.

TERTİP EDEN KURUMLAR EMUG e. V. – Avrupa Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği UECM – Avrupa Camileri Kurma ve Yaşatma Derneği CMB – Belçika Müslüman Topluluğu NMOG – Hollanda Cami Yapma ve Yaşatma Vakfı İGB - Brühl İslam Toplumu SİG – İsviçre İslam Toplumu

T +49 221 7325827 T +33 1 42460444 T +32 2 2198079 T +31 10 2433030 T +49 2232 48 330 T +41 44 8432030


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.