Demir Kucukaydin - Azinlik Sorunu Uzerine Yazilar

Page 30

daha adildir... Ama sadece bu kadar da değil. O demokratik düzende, dağınık azınlıkların örgütlenme özgürlüğü dahi garanti altındadır. Şöyle yazıyor Lenin: "Örneğin şöyle bir durumu nasıl açıklayacağız: Saratov eyaleti sakinlerinin Alman topluluğu artı, Riga ya da Lotz işçilerinin Alman mahallesi, artı, Petersburg dolaylarındaki Alman kasabası vb., Rusya Almanlarının 'biricik ulusal bütün'ünü oluşturacaklardır. (Avusturya S. D. programına göre). Besbelli ki, belirli bir devlet içinde hangi ulusal topluluktan olursa olsun her topluluğun örgütlenmesi dahil, her türlü örgütlenme özgürlüğünü asla reddetmemekle birlikte sosyal demokratlar, böyle bir şeyi isteyemezler ve böyle bir birliğe arka çıkamazlar." (s. 39) Bu alıntıdan açıkça görüldüğü gibi, o özel demokraside, dağınık durumdaki azınlıklar örgütlenebilirler. Bu hak garanti altındadır. Ama sosyalistler böyle bir örgütlenmeye taraftar olmazlar. Taraftar olmamaları, bu hakka karşı çıkmaları anlamına gelmiyor. Keza Lenin, küçücük bile olsa, türdeş ulusal bileşimi olan bölgelerin tam özerkliğinden; ve aynı ulusa ait böyle küçük alanların birlikte hareket edebilecekleri imkanların da tutarlı demokratizm bakımından önemini vurgular: "Kuşkusuz, hiç bir Marksist -hatta tutarlı hiç bir demokrat bile- (. . . ) Rus eyalet ve ilçelerini savunamaz ve bu eskimiş idari bölünmeler yerine halkların ulusal bileşimini olanaklar ölçüsünde göz önüne alan yeni bölünmeler gereğine karşı çıkmaz. Ve en sonu kuşkusuz, küçücük bile olsa, türdeş ulusal bileşimi alan ve çevresinde, aralarında kuracakları her türlü ilişkiler ve özgür derneklerle, ülkenin ve hatta dünyanın ayrı ayrı noktalarına dağılmış olan o ulusal-topluluktan insanların birleşik halde hareket edebilecekleri özerk küçük idari bölünmeler yaratmak, her türlü ulusal baskıyı ortadan kaldırmak için son derece önemlidir. Bütün bunlar tartışma götürmez ve bunlara ancak gerici ve bürokratik bir açıdan karşı çıkılabilir." (s. 51) İşte, "kültürel özerkliği" reddeden Lenin'in anlayışı ve programı böyledir. Bu program muhakkak ki, "kültürel özerklik"ten çok daha tutarlı, çok daha demokratik ve çok daha azınlıkların haklarını gözeticidir. "Kültürel özerkliği" savunanlar ise, henüz, bununla daha neyi kast ettiklerini, nasıl bir düzen hayal ettiklerini, birtakım genel ve anlamsız laflar dışında açıklayabilmiş, programlarının hangi noktalarda Lenin'inkinden daha ileri, daha hak güder, daha eşitlikçi olduğunu gösterebilmiş değillerdir. Ve bugünün gerçekliğinde, bu belirsizliğiyle, "Kültürel Özerklik" parolası, özellikle eski "Marksistler" tarafından da atılmış olduğundan, bu parola, göçmen azınlıkların haklarına yönelik olmaktan ziyade, bilimsel sosyalizmle kopuşmanın bir bayrağı olmakta; esas olarak ona saldırı görevi görmektedir. *** "Kültürel Özerklik" sloganına karşı bizler klasik “dillerin ve milliyetlerin eşitliği” sloganını savunuyoruz. Bundan ne anladığımızı da yukarıda Lenin'den aktarmalarla somut olarak gösterdik. Özerklik parolası karşısında Lenin'in anlayışını savunuyoruz. Ama bu hareket noktası ve temel olmakla birlikte yeterli değildir. Marksistler olarak tahlillerimizi ve programlarımızı, tarihsel deneyin ışığında geliştirmemiz gerekmektedir. Yaratıcı ve eleştirel


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.