Minerva Dergisi - Sayı: 9

Page 44

İran’da yeni bir nükleer reaktör inşası anlaşması, 1994 yılında Çek firması Skoda Plzen ile imzalanan nükleer reaktör parça temini anlaşması ve daha bunun gibi birçok anlaşma, ABD’nin baskılarıyla gerçekleşmeden son bulmuştur.8

Şüphesiz ki İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombaları yeni bir dönemin başlangıcını oluşturmuş ve birçok devletin, nükleer teknolojinin ucuz enerji üretmenin yanı sıra daha bir çok

Yeniden Nükleer Krizin Gündeme Gelmesi Soğuk Savaş boyunca, hiç kullanılmamalarına rağmen üzerlerinde oldukça konuşulan ve devletlerin politikalarını bir bakıma etkileyen nükleer silahlar, her ne kadar korkuya dayalı da olsa, Soğuk Savaş döneminde görece istikrarlı bir düzenin oluşmasına katkıda bulunmuşlardır. Soğuk Savaşın ardından her ne kadar ‘’Sovyet Tehdidi’’ algısı kadar bütünsel bir söylem üretilememiş olduysa da özellikle 11 Eylül sonrası dönemde ‘’diktatörlük’’ , ‘’terörizm’’ , ‘’terörizme karşı savaş’’ ve de özellikle ‘’kitle imha silahları’’ söylemleri dile getirilmiş ve bu söylemler de sonraki süreçte ‘’nükleer kriz’’ sorununu yeniden tetiklemiştir.

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine İlişkin Anlaşma (NPT) NPT, nükleer silahların yayılmasını önlemeyi, nükleer enerjinin barışçıl amaçlar için kullanılmasında uluslararası işbirliğini sağlamayı ve nükleer silahsızlanmayı gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. 1970’te yürürlüğe girmiştir. 1995’te Anlaşmanın süresi belirsiz olarak uzatılmıştır. NPT’yi imzalayan 189 ülke bulunmaktadır. Bunlar arasında BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ABD, İngiltere,Fransa, Rusya ve Çin de bulunmaktadır.

Ağustos 2002’de İran’da rejim muhalifi olan İran Ulusal Direniş Cephesi üyesi Ali Rıza Caferzade’nin, İran’ın nükleer faaliyetlerini ifşa edip uluslar arası kamuoyu ile paylaşması, nükleer kriz sürecini farklı boyutlara taşımış ve nükleer kriz konusunda tansiyonu yükseltmiştir.9 Caferzade bununla kalmamış, Tahran’ın çevre köylerinde, Leşgerabad ve Remande’de de uranyum zenginleştirme tesislerinin olduğunu öne sürmüştür. Tam da bu açıklamaların ardından ABD İran’ı nükleer silah üretmeye teşebbüsle itham etmiş ve böylece İran’ın uranyum zenginleştirme programı uluslar arası bir kriz halini almıştır.10 Gelinen süreçte İran nükleer çalışmalarını kabul etmekle birlikte bu çalışmaların yalnızca ülkenin genel enerji ihtiyacını karşılamaya yönelik olduğunu savunmuştur. Diğer yandan İran, AB ile nükleer konusunda müzakerelere başlamış ve bu süreçte ABD ile karşı karşıya gelmekten özellikle kaçınmıştır. İran bu süreçte söylemlerini barışçıl çerçevede dile getirmiş ve söylemlerini hep Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine İlişkin Anlaşma (NPT) ‘ya dayandırma yoluna gitmiştir. Nükleer teknolojinin mümkün olduğu kadar çok ülkeye yayılmasını sağlamak ve bunu yaparken bir yandan da nükleer silahların üretilmesini engellemek gibi içinde büyük bir paradoksu barındıran UAEK, bünyesindeki NPT ’nin 4. maddesinin 2. paragrafında UAEK ‘ın yükümlülüğü şöyle ifade edilmiştir:

İsrail, Pakistan ve Hindistan anlaşmaya katılmamışlar; Kuzey Kore ise nükleer silah ürettiğini açıklamasından kısa süre önce Anlaşmadan çekilmiştir. NPT hâlihazırda nükleer silaha sahip ülkelerin taraf oldukları tek bağlayıcı uluslararası anlaşmadır. NPT’nin uygulanması UAEA tarafından izlenmektedir. UAEA Safeguards (Güvenlik Denetimi Anlaşması) ve Ek Protokol ilkeleri uyarınca haberli ve habersiz incelemeler ve üye devletlerin bilgilendirmesi yoluyla NPT’nin uygulanmasını gözetir.

NPT’den Çekilmenin Hükümleri

“NPT’ye üye olan her ülke bu konuyla ilgili hususlarda ulusal çıkarlarının olağanüstü gelişmeler tarafından tehdit edilmesi halinde Anlaşmadan çekilme hakkına sahiptir.” “Anlaşmadan çekilecek olan ülke bundan 3 ay önce Anlaşmanın diğer tüm taraflarını ve BM Güvenlik Konseyi’ni bilgilendirmekle yükümlüdür.”

‘’Anlaşmaya taraf devletler, nükleer enerjinin barışçı yollarla kullanılması amacıyla nükleer teçhizatın, maddelerin, bilimsel ve teknolojik bilginin en geniş şekilde mübadele edilmesini kolaylaştırmayı ve bu mübadeleye katılma hakkına sahip olmayı taahhüt ederler.’’

“Bu bilgilendirme açıklamasında, Anlaşmadan çekilmeye yol açan ve ilgili tarafın vazgeçilmez ulusal çıkarını tehdit eden olağanüstü şartlarla ilgili bilgiye yer verilmesi gerekmektedir.”

Bununla birlkte NPT’nin 4. maddesinin 1. bendinde söz konusu durum şöyle ifade edilmiştir:

farklı alanda işe yaradığının farkına varmışlardır. Fakat bu farkındalık, pek tabiidir ki elinde nükleer silah bulunduran ülkelerin işine gelmemektedir. Daha da önemlisi ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarına ciddi şekilde gölge düşürüp dengeleri altüst etmekte ve ABD nezdinde Ortadoğu’da etkileri net bir şekilde hissedilebilecek bir istikrarsızlığın önünü açacaktır. Bu bağlamda başta ABD olmak üzere, AB, UAEK ve diğer aktörlerin İran’dan uranyum zenginleştirme işlemine bir son vermesini beklemektedir. Halbuki bu durum

‘’Mevcut anlaşmanın hiçbir kuralı, nükleer enerjiden barışçıl amaçlarla yararlanmak isteyen, üretimde ve araştırmada bulunan anlaşmaya taraf devletlerin, hiçbir ayrım gözetilmeksizin, anlaşmanın 1. ve 2. maddesi gereğince devredilemez haklarına zarar verecek şekilde yorumlanamaz.”

Pınar Hüseyinoğlu, a.g.e. sf. 366 ABD merkezli Ulusal Direniş Konseyi adlı kuruluşun başkanı olan Ali Rıza Caferzade, 14 Aralık 2002’de Washington’da yapmış olduğu basın toplantısında Natanz ve Arak tesislerindeki nükleer faaliyetler hakkında kamuoyuyla ayrıntılı birçok bilgiyi paylaşmıştır. Konuyla ilgili Bkz: Talha Köse, İran Nükleer Programı ve Ortadoğu Siyaseti, sf:10, Seta Yayıncılık, 2008 10 Pınar Hüseyinoğlu, a.g.e. sf. 367 8 9

42


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.