43. sayi

Page 26

NÂMIK AÇIKGÖZ

H

er sokak bir yaşanmışlıktır. Her sokak, duvarların arkasında kalanı gizleyerek sergiler… Her sokak hatıraların iziyle kimlik bulur. Biz o sokakları yaşanmışlıklarıyla severiz. O yaşanmışlıklarla biz sokağı, sokak bizi zenginleştirmiştir. Yıllar sonra döndüğümüzde, o sokak hatıralarımızla vardır. Şayet bir duvar değişmiş, bir kapı yenilenmiş, bir sıva değiştirilmiş, bir badana renk değiştirmiş ise, hatıralarımız da sökülüp atılmıştır. O zaman içimizde bir yerler acır. Eskiden evler, sokaklar, mahalleler, bir insan ömrünü aşan zamanlarda yüz değiştirirlerdi; şimdi bir insan ömrüne birkaç değişim sığacak neredeyse. Toprak veya taş duvarlarda çocukça izlerimiz çizgilerimiz olurdu. Duvarlarla aynileşirdik. Ham malzememizin aynı olması mı etkilerdi ne?... Betonlara bir türlü ısınamadık… Badanalar duvarları güzelleştirdi ama içimizi tek renge soktu; bunaldık. Tek katlı, hadi bilemedin iki katlı evlerin arasındaki sokaktan gökyüzü daha geniş görünürdü. Şimdi evler yükseldi, sokaklar daraldı, gökyüzü daraldı. Sokaklardaki ağaçlara rakip olarak önce elektrik direkleri geldi, ardından da telefon direkleri…

Direkler ağaçlardan daha yüksekti… Sokak ağaçlarıydı nihayetinde ağaçlar… Özgürce gökyüzüne doğru yükselemezlerdi. Direkler ağaçlardan büyük oldu hep… Kuşlar ağaçlara konmayı özlediler. İlk defa, elektrik direğine yuva yapmış kumruyu gördüğümde ne kadar üzüldüğümü bilemezsiniz… Telgrafın tellerine kuşlar konuyormuş… Yuva yapamadıktan sonra, konsa nolur, konmasa nolur… Elektrik, telefon ve telgraf telleri, kuşların gecekondularıdır; ağaçlara hasret kuşların gecekonduları… Sokaklarda çeşmeler olurdu eskiden. Gelip geçenler su içsinler, hayvanlarını da suvarsınlar diye… Önce hayvanlar çekildi hayattan, yerlerine otomobiller geldi; çeşmelerin yerine de benzin istasyonları… Pencerelerde rengârenk çiçekler olurdu… Dalları dışarı sarkardı… Aşk kokan çiçekler… Güzellik, merhamet, şefkat kokan; kısaca insan kokan çiçekler… Kapı önlerinde oturan kadınlar, sohbete tat verirlerdi, bir yandan da sokakta oynayan çocuklarına torunlarına göz kulak olurlardı. Ahmet Uluçay da bunların hikâyesini yazardı, “Sacayağı” diye… Bizler de yıllarca okur okur, hüzünlenir; hüzünle-

26

ma rt-nisa n-ma yıs 2 0 1 0


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.