1 72
"Bu iyi. " diyor. Kolunun altında bu Pazar saba hı hasta bir adam için topladığı ak meşe kabuğu var. Diyor ki "Bugün böyle bir şeyle uğraşmanın bir za rarı yoktur sanırım. " Ne hakkında yazdığım bilmese de, ona göre Homer büyük bir yazardı. Daha basit ve doğal birini bulamazdınız. Dünyayı manevi açıdan koyu bir renge boyamış olan kötülük ve hastalık, san ki onun için var olmamış gibiydi. Yaklaşık yirmi se kiz yaşındaydı, Birleşik Devletler'de çalışıp sonunda, belki de kendi ülkesinde, bir çiftlik alacak kadar para kazanmak için on iki yıl önce Kanada'dan ve baba evinden ayrılmıştı. Gayet kaba bir şekli vardı; iri ve hantal bir vücut taşıyordu, yine de incelikli hareket ediyordu ; kalın ve güneş yanığı bir boynu, koyu, gür saçları ve ara sıra anlamlı bir ifadeyle aydınlanan, do nuk, uykulu, mavi gözleri vardı. Gri bezden, düz bir kep, soluk yün rengi kalın bir palto ve inek derisinden botlar giyerdi. Çok fazla et yerdi, genelde yemeğini teneke bir tasla, evimin bir iki mil ötesindeki çalıştı ğı yere taşırdı, bütün yaz boyunca ağaç kesti. Yemeği soğuk et, genelde soğuk dağsıçanı eti ve kemerinden bir iple sallanan taş şişedeki kahveydi, ara sıra bana da kahve ikram ederdi. Erkenden, fasulye tarlaını ge çerek gelirdi, fakat Kuzey Amerikalılar gibi kaygıyla ya da telaşla gitmezdi işe. Kendisine zarar verecek biri değildi. Sadece geçinecek kadar kazansa bile, bunu dert etmezdi. Köpeği yolda bir dağsıçam yakaladığın da, önce yarım saat boyunca sıçanı göle daldırıp hava kararana kadar güvenli bir şekilde tutabilir miyim diye düşündökten sonra, yemeğini çalıların arasına bırakır, temizleyip evinin kilerine bırakmak için bir buçuk millik yolu geri giderdi, böyle konuları uzun