ART UNLIMITED 39 KASIM / NOVEMBER 2016

Page 102

102

SERGİ / EXHIBITION

Gözün gördüğünü Can curtains hide what the perde kapatır mı? eyes already see? Naz Cuguoğlu

Ayak bileklerime kadar balçığa batmışım. Hep kaçmaya çalışmışım ama başaramamışım. Yıllardır saklamaya çalıştığımız tüm kirler, atıklar şimdi yavaş yavaş beni içine çekiyor. Kaçmaya çalışmak anlamsız. Bu balçıkta ilerlemek imkansız. İnsanlığın orta çağdan beri görmezden gelmeye çalıştığı, burun kıvırdığı, kendine ait görmediği lağım artık bu şehrin tüm deliklerinden çıkarak bana doğru yaklaşıyor. Kentin haritasını çıkarıyor, geçmişin tarihi bu defa sübjektif olmayan bir şekilde önüme seriyor. Bu kentin kültürel mirasını, geçmiş davranışlarımızın tüm sonuçlarını içinde taşıyor. Tarihimizden kaçamayız, yavaşça anlıyorum. Yaşadığımız coğrafyada yaşanmış ve halen yaşanmakta olan acıları görmezden gelmeye çalıştığım gibi gözlerimi kapıyorum. Lağımın kokusu burnuma doluyor. Acı kokar, anlıyorum. Suyun oluşturduğu kabarcıklar insan kitlelerinin çıkardığı derinden gelen sesi anımsatıyor. Acı seslidir, hissediyorum. Halbuki ben zamanın sonsuzluğuna doğru akan, berrak bir su hayal etmiştim. Tam tersine çıkan baloncuklar, zamanın akışkanlığını sekteye uğratıyor, tıpkı uzaktan sesini duyduğum savaşın acı dolu sesi gibi, tıpkı doğduğu topraklardan bilinmeyen diyarlara göç etmeye zorlanan insanların üzerinde yolculuk yaptığı karanlık su gibi. Aynı denizden kopup gelen bu dere, o insanların sesini bana ulaştırıyor. Şimdi ben evimden getirdiğim, ucu dantelli, beyaz bir perde ile bu suyu kapatmaya çalışıyorum. Bu perde evimin mahremiyetini, son zamanlarda üzerinde kontrolünü kaybetmekte olduğum kamusal alanların kaybolmakta olan kütlesiyle yüzleştiriyor. Beyaz perde, gölgelemeye çalıştığı derenin üzerinde yavaşça salınırken gizlemeye çalıştığı pisliğin bir parçası haline geliyor. Birbirlerine değdikleri noktada büyük bir anlaşmazlık yaşanmaya başlıyor. Perdenin geçirgen yüzeyi bu kiri sadece maskeleyebiliyor, tamamen örtmeyi başaramıyor. Tıpkı bizim de maruz kaldığımız acıları tamamen gizlemeyi başaramadığımız gibi… Özgül Arslan’ın Maruz isimli mekana özgü, kamusal yerleştirmesi derenin kirliğini örtmeye çalışırken göz ardı edilmesi mümkün olmayan sorunları da görünür kılıyor. Evine çok yakın olan ve biz Kadıköylülerin çok sevdiğimiz semtimizi anarken yok saymak istediğimiz Kurbağalı Dere’nin ıslah olmayan yapısından yola çıkan Arslan, derenin günümüzdeki durumunu yansıtırken bir yandan da kentleşme, kültürel miras, güncel sosyo-politik durum gibi konulara referanslarda bulunuyor. Kurbağalı Dere’yi hem özne hem de

nesne olarak kullanarak izleyicileri içerisinde yaşadıkları kentle ve coğrafyayla, mikroda ekolojik bir durumdan –insanların atıkla olan ilişkisinden- yola çıkarak makroda ekonomik, toplumsal ve politik açılardan yüzleşmeye davet ediyor. Arslan, sergi metninde insanlığın kendi atığı içerisinde yaşaması durumunun tarihini şu şekilde özetliyor: “İnsanlığın çöp ve dışkılarından kurtulmanın, onları görünmez kılmanın yolları uygarlığın varoluş biçimini belirlemiştir. Fakat bu kurtulma ya da görünmez kılma gayreti, uygarlığın gelişmesi ve insanların şehirleşmesi ve yaşayacak daha çok alana ihtiyaç duyulmasıyla daha da zorlaşmıştır. Görünmez kılınan şeyler kaybolmamış, tersine “modern dünya insanı” çöplükler ve dışkılarıyla iç içe yaşamaya maruz kalmıştır.” 14. İstanbul Bienali paralel etkinlileri çerçevesinde sergilenmiş olan bu çalışma, bienalin kavramsal çerçevesi olan tuzlu su kavramına da farklı bir bakış açısı getiriyor çünkü Kurbağalı Dere’de yaşandığı gibi bazen su sızamıyor, tam tersine bir birbirinin içine geçme durumu yaşanıyor. Sanatçının dere üzerine yerleştirdiği beyaz perde de bu durumun altını çiziyor, derenin içerisinde taşıdığı atıkla ilişki içerisinde sergilenen perde suya değdiği noktada zamanla bir bakıma hastalanmaya başlıyor. Perdenin geçirgen yapısının atıkları saklamak yerine gölgelemesi, onun bir parçası haline gelmesi, izleyicileri içerisinde yaşadıkları coğrafyada seyirci oldukları, gizlemeye ve görmezden gelmeye çalışsalar da başarısız oldukları, parçası haline geldikleri, savaşlar, acılar ve yıkımlar üzerine düşünmeye davet ediyor. Üç ana bölümden oluşan serginin ilkinde derenin görüntülerinin soyuta vardığı ayrıntılı fotoğraflar sergileniyor. İkinci bölümde, üç farklı videoyla doğa-insan algısı izleyicinin deneyimine sunuluyor. Üçüncü ana bölümde ise yaklaşık kırk fotoğrafın yerleştirilmesiyle yerleştirmenin ve derenin farklı doğa koşullarında verdikleri tepkiler yer alıyor. Serginin alt bölümü olan “sosyal medya tepkileri” izleyiciyi hem sanatsal üretime istemeden dahil olan insanların yorumlarıyla, hem de yerleştirmenin sanatsal boyunu tartışan profesyonellerle yüzleştiriyor. Sergi bu haliyle, Kurbağalı Dere’den yola çıkarak onu soyutlaştırıyor, buğulu bir hale getiriyor, bu sayede de izleyicileri derenin kendisinden çok, makro düzeydeki sebepleri ve sonuçları üzerine düşündürüyor. Estetik Müdahale sergisine mekan olan Operation Room belirsiz bir anlamı da içerisinde barındırıyor. Sergi mekanının isminde yer alan iyileştirmeye yönelik

anlamsallık sanatçının müdahalesinde de kendini gösteriyor. Sanatçı yıllardır ıslah olamayan dereye yaptığı estetik müdahalenin yetersizliğinin ve başarısızlığının çaresiz sonucunu sunarak “ameliyat” yapmayı öneriyor. Sadece fiziksel maskeleme yapmaya yarayan estetik müdahalenin aksine derinlere inmeyi, problemi kökünden çözmeyi öneriyor. Ancak bu şekilde kirlerimizden arınabileceğimizi öngören sanatçı, izleyiciyi de bu süreci gözlemleyerek parçası olmaya davet ediyor. Seda Yavuz’un küratörlüğünde gerçekleşen Özgül Arslan’ın Estetik Müdahale isimli kişisel sergisi 24 Kasım – 21 Ocak tarihleri arasında Amerikan Hastanesi Operation Room’da görülebilir.

Not: İstanbul şehrinin en yoğun yaşam bölgelerinden biri olan Kadıköy coğrafyasının doğala dair nadir kalan unsurlarından biri olan Kurbağalıdere’nin uzun zaman ıslah edilemeyip zaman zaman foseptiğe, zaman zaman çöplüğe varan kirlilik sorununu odağına alan ve kendisi de bir Kadıköy sakini olan Arslan, 2015 Ağustos’unda Kurbağalı Dere üzerine uzanan dev bir ev perdesi yerleştirdi. Perdenin değişimini sosyal ağlarda #maruz ile #exposure etiketleriyle 2 ay boyunca paylaştı ve perdenin değişimiyle beraber kamuoyu tepkisini gözlemlemeye başladı. Kasım ayına dek asılı kalan güpürlü perdenin çevre kirliliğiyle olan ilişkisini fotoğraf ve video olarak belgeleyen sanatçı, kamuoyunun sosyal ağlarda aynı etiketlerle yaptığı paylaşımları da projeye kattı. Seda Yavuz’un küratörlüğünü üstlendiği Estetik Müdahale, tüm bu materyallerin “Operation Room”a özgü yeni bir kurguyla belgelenme niteliğini taşıyor. 24 Kasım 2016’ da açılacak olan sergiye paralel olarak hazırlanan kitabın tasarımı Ulaş Uğur’a ve sergi yürütücülüğü Ilgın Deniz Akseloğlu’na ait.

I am stuck in mud up to my ankles. I have always tried to escape, but couldn’t succeed. All the dirt, the waste that we tried to hide all these years now sucks me in. It is meaningless to escape. It is impossible to move in this mud.The sewage that humanity has tried to ignore, and pulled a face at since the middle age, now floods from all the holes of this city, and draws near me. The history of the past prints a map of the town, and puts it in front of me, only now in a non-subjective way. It carries the cultural heritage, and all the consequences of our past behaviors in it. We cannot escape from our history, I slowly understand. I close my eyes, as if trying to ignore all the pain that was lived and still is lived in our region. The smell of the sewage fills my nostrils. Pain stinks, I understand. The bubbles made by the water remind me of the deep sound made by the human crowds. Pain is noisy, I feel it. Yet I had dreamt clear, transparent water flowing through the end of time. On the opposite, the bubbles that come out are interrupting the fluidity of time, just like the sound of war I hear from afar, just like the dark water on which people are forced to migrate from their birth lands towards unknown regions. This stream detached from the same sea, transport the sound of those people to me. Now I try to hide this water with a cheap white lacy


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.