Agatha Christie Bağdat'a Geldiler

Page 138

"Evet. Tam kalkıp kapıdan çıkmak üzereyken sakin, dikkat çekemeyen, gezgin tüccar tipli biri tabancasını çekti. Ben koluna vurdum, Carmichael da kaçtı." "Carmichael mı?" Baker, kızın sesinin tonunu duyunca hemen başını çevirip ona baktı. "Gerçek adı buydu. Neden... onu tanıyor musun?" Victoria kendi kendine düşündü. "O benim yatağımda öldü desem ne kadar garip olurdu." "Evet," dedi ağır ağır. "Onu tanırdım." "Tanır mıydın? Neden... yoksa o..." Victoria başıyla onayladı. "Evet," dedi. "O öldü." "Ne zaman öldü?" "Bağdat'ta Tio Oteli'nde." Alelacele ekledi. "Örtbas edildi. Kimse bilmiyor." Baker ağır ağır başını salladı. "Anlıyorum. O işlerden. Ama sen..." Ona baktı. "Sen nerden biliyorsun?" "Ben de kazayla işe karıştım." Baker, ona uzun uzun, düşünceli baktı. Victoria birdenbire sordu. "Okuldaki lakabınız Şeytan değildi, değil mi?" Baker şaşırmıştı. "Şeytan mı? Hayır. Bana Baykuş derlerdi, çünkü her zaman parlak gözlük takmak zorundaydım." "Basra'da Şeytan diye birini tanıyor musunuz?" Richard başını iki yana salladı. "Şeytan, Sabahın Oğlu - düşmüş Melek." Ekledi. "Ya da eski usul balmumu kaplı bir kibrit. Eğer doğru hatırlıyorsam, en iyi tarafı rüzgârda sönmemesiydi." Konuşurken dikkatle kıza bakıyordu, ama Victoria kaşlarını çatmıştı. "Keşke," dedi. "Basra'da neler olduğunu bana anlatsaydınız." "Anlattım ya." "Hayır. Yani bütün bunlar olduğunda nerdeydiniz?" "Oh, anladım. Konsolosluktaki bekleme odasındaydık. Ben Konsolos Clayton'u görmek için bekliyordum." "Başka kim vardı orada? Bu gezgin tüccar ve Carmichael'dan başka?" "Bir iki kişi daha vardı. İnce, esmer bir Fransız ya da Suriyeli ve yaşlı bir adam. İranlıydı sanırım."


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.