Aydinlik 20140202

Page 17

Hazırlayan: Sema SEZEN

ORDU BELEDİYESİ KARADENİZ TİYATROSU 50. YILINI, ÖZAKMAN’IN OYUNUYLA KUTLADI

Hayati

İlk’lerle Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu

ASILYAZICI hayatiasilyazici@yahoo.com

‘Bir Şehnaz Oyun’

O Ali Kemal Tandogan

eniz d a r a K i s e iy d Ordu Bele yılında, . 0 5 n u n u ş lu Tiyatrosu, kuru azar sta y ilk perdesini u Şehnaz ir ‘B n ’ı n a m k a Turgut Öz açtı. le y li a ik z ü m ’ Oyun mal e K li A i n e m t e n Genel sanat yö un tarihini tron Tandogan, tiya in anlattı rı iç Aydınlık okurla

Turgay OĞUZ

O

rdu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu’nun (OBKT) kuruluşunun 50. yılının kutladığı bu dönemde; 50. yılın ilk oyunu olarak, bir süre önce yitirdiğimiz usta yazar Turgut Özakman’ın “Bir Ş e h n a z Oyun” adlı müzikali uygun görüldü. Özakm a n ’ ı n OBKT’nin genel sanat yönetmeni Ali Kemal Tandogan’ın 50. Yıl ve tiyatro ile ilgili gö-

rüşlerini aldık: Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu’na, 1982 yılında henüz 14 yaşındayken katıldım. Toplamda 32 yıl oldu. Son 9 yıldır ise genel sanat yönetmenliği yapıyorum. Yönetmen ve oyuncu olarak tiyatro yaşamıma devam ediyorum.

‘İlk Milli oyunumuz Vatan yahut Silistre’ oynandı Tiyatroda hocalarım, tiyatromuzun kurucusu Uğur Gürsoy, en uzun dönem genel sanat yönetmenliğimizi yapmış olan Aydın Üstüntaş ve tiyatromuzun emektar oyuncusu Gülçin Üstüntaş gibi önemli isimlerdi. Bi-

Turgut Özakman’ın “Bir Şehnaz Oyun” adlı oyunu OBKT’nin 50. Yıllında sahnede rikimlerimizi bu değerli ustalardan aldık. OBKT’nin başlangıç tarihi 1964 olsa da aslında tiyatromuzun kökenleri 1908 yılına dayanıyor. Şu an içinde bulunduğumuz fuaye alanı olarak kullandığımız kilisede, ilk milli tiyatro oyunumuz “Vatan Yahut Silistire” oynanmış. 1918 de “Milli İntiba” adlı bir piyes oynandıktan sonra 1932’lerde Halkevi adına oyunlar gösterilmiş. İlk bayan sanatçımız ise Edibe Akyol hocamız.

‘Muhsin Ertuğrul, tiyatroyu İstanbul’a davet etti’ 1950 yılından 1960 yılına kadar Halkevi tarafından hiç durmadan oyunlar ve temsiller yapılmış. Halkevleri 1960 yılında kapatılınca 1960-61 yılında “Kiraz Limanı Gençlik Limanı” adında gençlik tiyatrosu kurulmuş. Daha sonra bu gençlik tiyatrosunun kurumsal bir yapıya ve yerleşik bir mekana sahip olması gerekliliğinden yola çıkılarak, dönemin

ileri gelenlerinden, kurucumuz gazeteci Ugur Gürsoy, bugünkü tiyatroyu kurması için görevlendirilmiş. 1964 yılında profesyonel destek almak için Devlet Tiyatrosu’na ve İstanbul Şehir Tiyatroları’na mektup yazılmış. İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun o dönemki genel genel sanat yönetmeni Muhsin Ertuğrul, konu ile ilgili olaraktiyatro yetkilisini İstanbul’a davet etmiş. Ugur Gürsoy’un geri dönüşünde ise bölge tiyatrosu resmi olarak kurulmuş.

Türkiye’nin ilk bölge tiyatrosu

GÜNEL ALTINTAŞ

D

iyelim ki, bir ömür çalışarak edinebildiğiniz bir eviniz var. Bir ara hastalanıp hastaneye yatıyorsunuz. İyileşip çıktığınızda oğlunuzun/kızınızın evinizi sattığını, parasıyla da otomobil aldığını ya da düğün yaptığını öğreniyorsunuz. Ne yaparsınız? Onun sizin mirasçınız olması, sizin o sıra malınızı yönetemez durumda bulunmanız bu edimi haklı kılar mı? Devletçilik ideolojisini benimsemiş ve üstelik ülkenin kurucusu olan parti ile yukarıda varsaydığımız hasta adamın durumları benzeşmiyor mu? Gerçi İşçi Partisi “İktidar olduğumuzda onları devleştireceğiz.” dedi zaman zaman. Ama ben hep birilerinin “Devletleştireceğiz.” değil, “Biz bunu hırsızlık malı sayarız ve iktidar olduğumuzda, nasıl hırsızın çaldığı malı beş kuruş ödemeden elinden alıp sahibine veriyorsak, özelleştirilen mala da öyle beş kuruş ödemeden el koyar, sahibine (millete) geri veririz.” demesini bekledim. Limanlar, madenler, rafineriler, bankalar, şehir hatları gibi onlarca tesis ve kurum özelleştilirken bu uyarıcı sesi hep bekledim. Hâlâ kulağım kiriştedir. Bu özelleştirme ihaneti Özal zamanında başladı. “KİTler (Kamu İktisadi Teşebbüsleri) zarar ediyor, bütçeye yük oluyor.” denerek propaganda yapıldı. Biraz kamuoyu yaratılınca, zarar eden değil, kâr eden işletmeler satılmaya başlandı. “Hani zarar eden KİT’leri satacaktınız?” dendiğinde, “Zarar eden işletmeyi kim alır?” cevabı verildi. Halk, bugün olduğu gibi, o gün de ya-

lan propagandanın kurbanı oldu. Geçenlerde Rafet Ballı’nın bir yazısında 100 milyar “gelir” elde etmek için barajların da, içindeki suyla birlikte, satılmak girişiminde bulunulduğunu okuyunca, bu yazıyı yazmaya karar verdim. Biz Kurtuluş Savaşı’nı boşuna mı yaptık? Kapitülasyonları kaldırmak için Lozan’da boşuna mı çırpındık? Özelleştirmeler hukuki dayanağını “devletin devamlılığı” ilkesinde buluyor. Ama bu ilke, devletçilik ideolojisine düşman! Devletçi bir parti iktidar oluyor, barajlar, fabrikalar yapıyor; ertesi seçimde liberal bir parti geliyor, hepsini satıyor. Sonra devletçi parti yine geliyor, çeşitli tesisler kuruyor; arkasından gelen kapitalist parti hepsini satıyor. Sisifos efsanesinin siyaset ve ekonomi sahnesinde oynanışıdır bu. Üstelik, özelleştirmelerle stratejik tesisler Türk vatandaşlarına değil, yabancılara satılıyor. Ülkenin ekonomik ve siyasal bağımsızlığı başka nasıl satılır? Hukuk buna bir çare bulmak zorundadır. Çünkü, böyle bir tekrarlanış “ideal - tabii hukuk”a aykırıdır. İdeal hukuk demek, akıl mantık demektir, vicdan demektir. Stratejik tesislerin yabancılara satılması ihanettir, suçtur. Bir gün once yasaklanmalıdır. Devletçilik liberal partiler tarafından saygı gösterilen bir ideoloji olmuyorsa, liberal ideolojiye devletçilik niye saygı göstersin? Darbelere karşı olanlar, hukuka saygısı olanlar, hukuk teorilerini bir daha gözden geçirip geliştirerek bu yaraya bir çare bulmalıdırlar. Bu işin çaresi devrim olmamalıdır!

1974’te ise Aydın Üstüntaş sayesinde tiyatro kendi sahnesine taşınmış. 1993 yılında talihsiz bir yangın sonucu sahnemiz kullanılamaz hale geldi. Kurucumuz Uğur Gürsoy talihsiz yangının ardından Ordu’da ilk tiyatronun sergilendiği tarihi kilisede oyunları sahnelememizi önerdi. Kiliseye ek bina yaparak hem tiyatroyu kaldığı yerden devam etmesini sağlamış olduk, hem de tarihi kilise yeniden kullanılır hale gelmiş oldu. 50. Yılın açılış

oyunu olarak bir süre önce yitirdiğimiz, Türk Tiyatrosunun önemli yazarlarından yeri kolay dolmayacak Turgut Özakman’ın “Bir Şehnaz Oyunu”nu hazırladık. Onun “Bir Şehnaz Oyun” adlı müzikaliyle 50. Yılı kutlamak istedik. Bu oyunu değerli yönetmen arkadaşımız T. Murat Demirbaş yönetti ve canlı müzik eşliğinde “Bir Şehnaz Oyun”u sahneledik. İlk gösterimde büyük ilgi gören oyunun uzun süre afişte kalacağını düşünüyorum.

İTÜ Rektörlük binasında sanat galerisi Murat Çakan’ın “Vapur” adlı tablosu

Özelleştirme suçu

Ali Kemal Tandoğan şöyle devam etti: Tiyatromuz aynı zamanda Türkiye’nin ilk bölge tiyatrosu olma özelliğini taşıyor. Tiyatomuzun ilk genel sanat yönetmeni, Muhsin Ertuğrul tarafından görevlendirilen Şehir Tiyatroları yönetmen ve oyuncusu Ergün Köknar oldu. Kurumumuzun ilk misafir sanatçısı ise Suna Pekuysal. Resmi kuruluş tarihimiz 18 Haziran 1964. İlk sahnemiz bugün Atatürk Kültür Merkezi olarak hizmet eden dönemin Halkevi’dir.

İ

TÜ Rektörlüğü tarafından İTÜ Ayazağa Yerleşkesi’ndeki Rektörlük binasına yapılan düzenlemeyle üniversiteye bir sanat galerisi kazandırıldı. Galeride, Ebru sanatından takı tasarımına, nadir basılı yapıtlardan keçeye her ay farklı temalarla yeni sergiler açılacak. Haftanın her günü 09.0020.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek galeri, İTÜ öğrencilerini, öğretim üyelerini, idari personelini ve kurum dışından sanatseverleri ağırlayacak. İlk sergi ise özellikle İTÜ ailesinden bir isme ayrıldı. Sergi, İTÜ Meslek Yüksekokulu’nun ve İTÜ Bilim Toplum Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin müdürlüklerini yürüten Yrd. Doç. Dr. Murat Çakan’ın suluboya eserlerinden oluşuyor. “Murat Çakan Suluboya Sergisi”nin açılışı, 6 Şubat 2014 Per-

şembe günü saat 16.00’da yapılacak ve 20 Şubat tarihine kadar açık olacak. Açılışta, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı da bir dinleti sunacak.

Yrd. Doç. Dr. Murat Çakan Hakkında 1967 Edirne doğumlu Yrd. Doç. Dr. Murat Çakan, ilkokul yıllarında başlayan resim sanatına ilgisini, kendini sürekli geliştirerek besledi. Ulusal ve uluslararası yarışmalara katılarak, ödüller aldı. Makina mühendisliği alanındaki akademik kariyerini sürdürürken, resim çalışmalarından hiç kopmadı. 1994-95’te Brüksel’de biri karma- iki sergi açtı. 2000 yılından bu yana İTÜ öğretim üyesi olan Çakan, halen Meslek Yüksekokulu ile İTÜ Bilim Toplum Uygulama ve Araştırma Merkezinin müdürlüklerini yürütüyor.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ELEŞTİREL BAKIŞ

2 ŞUBAT 2014 PAZAR

Işık Güner, Selçuk Gürışık, Hikmet Barutçugil, Gönül Paksoy, Bairam Baıjram, Gülname Turan, Ela Cindoruk ve Nazan Pak, İTÜ Rektörlük Sanat Galerisi’nde yer alacak.

rdu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu (OBKT) 2013-14 döneminin ilk oyunu olarak bir süre önce yitirdiğimiz Türk tiyatrosunun usta yazarlarından Turgut Özakman’ın “Bir Şehnaz Oyun” adlı müzikalini oynamaya başladı. Turgut Özakman, hemen her toplumsal konumuzla ilgili oyunlar yazmış, ayrıca tarihe ışık tutan çalışmalarıyla tiyatromuzun zenginleşmesine katkıda bulunmuştur. Reşat Nuri Güntekin’in “Değirmen” adlı romanını tiyatroya uyarlayan Özakman, bu türün bugüne kadar aşılamayan örneğini vermiştir. Sarıpınar 1914 adlı sözünü ettiğim uyarlamanın incelenmesi, konservatuvarlarda okutulması gereken bir oyun olarak çok başarılı bir çalışmadır. Seyirlik oyununun esintilerini taşıyan ama 1914 yılına gönderme yapılan “Bir Şehnaz Oyun” müzikali, yazarın tarihimize koşut olarak yazılan özgü oyunlarının dizisinin seçkin bir örneğidir. Bilindiği gibi 1914 Birinci Dünya Savaşı’nı yenilgi ile tamamlayan Osmanlı İmparatorluğunun tükenişini, inanılmaz antlaşmalarla parçalanışıyla sonuçlanmıştır. Örneğin Sevr Antlaşması. Bu dönemin İstanbulu’ndan bir kesit verilen oyun, İmparatorluğun sosyo-ekonomik çöküşünü de içeren bir müzikli oyun olarak tiyatro edebiyatımızın bir klasiğidir. Özakman, “Resimli Osmanlı Tarihi” adlı oyunu ile tiyatro tarihimize kalıcı bir başka yapıt kazandırdı. Daha sonra yazdığı “Fehimpaşa Konağı” adlı oyunu, bu alandaki çalışmalarını doruğa taşıdı. OBKT’de T. Murat Demirbaş’ın sahneye koyduğu “Bir Şehnaz Oyun”unun bu kez müziği Zafer Bozdağ ve Sezgin Mercan tarafından hazırlandı. Yönetmenin yorumuna uygun canlı müzik eşliğinde hazırlanan oyun, büyük bir başarıyla oynanıyor. T. Murat Demirbaş 1914 yılında yaşanan sosyo-ekonomik olayları ve toplumsal görüntüleri içeren oyunu günümüzle zaman zaman buluşturuyor, benzer olaylarla özdeşleştiriyor. Oyunun dokusunu bozmadan başarılı bir yorum ortaya koyuyor. Müzik ile uyum sağlayan oyuncuların şarkıları detone olmadan söylemeleri, müzikalin renkliliğini artırıyor. Müzik, dans, oyun ve oyunculuk “Bir Şehnaz Oyun”un görselliğine ve işitselliğine de artı değer katıyor. Buradan şöyle bir sonuç çıkarıyorum: Bir bölge tiyatrosu konumunda olan ve OBKT’nin 50. yılını kutlayan bu tiyatronun aynı zamanda Cumhuriyet tiyatromuzun Anadolu’daki sesi olduğunu da belirtmeliyim. Kuruluşunda Türk tiyatrosunun da kurucusu olan Muhsin Ertuğrul’un el verip katkı sağlaması, büyük hocamızın Bölge Tiyatrosu utkusunu yerine getirdiğini gösteriyor. “Bir Şehnaz Oyun”unda şarkı, dans ve müzik eşliğinde oyuncuların kolektif başarısı vardı. Bu başarıda “Şehnaz” rolünde Aslı Selin Öztürk Şen, “Müştak” rolünde Cemil Gündüz, “İt Hurşit” de Bülent Reisoğlu ve “Recep” rolündeki A. Rıfat Çol’un katkıları büyüktü. Dekor tasarımında Emre Satı ve kostüm tasarımında Ceren Kahraman’ın çalışmaları övgüye değer. T. Murat Demirbaş, oyunun yükselen grafiğinde Haziran Ayaklanması’na göndermeler yapıyor. Bu göndermelerin yerinde kullanılması Özakman’ın 1914 İstanbulu’ndan vermiş olduğu çizgilerle paralellik kuruyor. Oyunun sonunda 10. Yıl Marşı’nın müzikale katkı sağlaması büyük bir izleyici coşkusuna neden oldu. Hükümetin ve başbakanının Gezi Parkı olaylarını anarşik olaylarla karıştırması siyasal tarihimize “Tarihin komik olayları” arasında yer alacağına inanıyorum.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.