Fabrika 57

Page 47

Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

lıdır. Bu kara, deniz, hava ve siberuzay bileşenlerini içeren kademeli bir sistem olmalıdır. Uzay ve siberuzayın kontrolü. Geçmişte küresel güçleri açık denizlerin kontrolü ve uluslararası ticaretin korunması tanımladığı gibi gelecekteki dünya gücü olmanın temeli de yeni “uluslararası ortak noktalar”ın kontrolü olacaktır. Kendisinin ve müttefiklerinin uzaydaki ve “bilgi alanındaki” çıkarlarını koruyamayan bir Amerika küresel politik liderliğini kullanmakta zorluk çekecektir. Konvansiyonel kuvvetlerin dönüşümü için iki aşamalı bir stratejinin izlenmesi. “Askerlikteki devrimin” kullanılmasında, Pentagon ABD kuvvetlerinin ebedi görevleri tarafından yönlendirilmelidir. Bu sürecin iki aşaması olacaktır; mevcut ve yeni sistemleri birlikte kullanan geçiş ve yeni sistemleri, organizasyonları ve harekat kavramlarını kullanan gerçek dönüşüm. Bu süreç yeni roller ve misyonlar için rekabet eden sınıflar ve sınıfların müşterek operasyonlarıyla birlikte rekabetçi bir yaklaşıma sahip olmalıdır. Başarılı bir dönüşüm süreci, bütçeleri ve belirli misyonlar için kaynakları birbirine bağlayan yetenek ve sorumluluğuyla, Savunma Bakanlığındaki kurumlar olan sınıflara bağlanmalıdır.

Füze savunmaları 1991 yılındaki Basra Körfezi savaşından bu yana, bir Irak Scud füzesi, savaştaki en büyük kayıplardan birine neden olarak, içinde Amerikan askerlerinin uyumakta olduğu bir Suudi deposunu vurduğunda; İsrailli ve Suudi vatandaşlarının Scud saldırılarının gece teröründe gaz maskeleri giydiğinde ve “Scud Avı”nın ABD uçaklarının büyük kısmını meşgul eden anlaşılmaz bir oyun olduğu kanıtlandığında balistik füzelerinin değeri Amerikanın karşıtları için açık hale gelmiştir. Füzelerine nükleer, biyolojik veya kimyasal silahları taşıyan savaş başlıkları takıldığında zayıf bölgesel güçler bile, konvansiyonel kuvvetler dengesine bakılmaksızın inanılır caydırıcılığa sahip olacaktır. CIA’ya göre, ABD’nin müttefiklerini ve yurtdışındaki kuvvetlerini tehdit edebilecek “balistik füzelere halen sahip veya bu füzeleri geliştiren” birkaç rejimin –Kuzey Kore, Irak, İran, Libya ve Suriye- Amerika’ya karşı derin düşmanlığının nedeni budur. Ve biri, Kuzey Kore Amerikanın anavatanını vurabilecek füzeleri konuşlandırmanın eşiğindedir. Söz konusu kabiliyetler barışı koruyan Amerikan barışına ve askeri gücüne karşı endişe verici bir meydan okumayı göstermektedir. Bu silahların jeopolitik ve stratejik avantajları bu kadar belliyken ve bu kadar kolayca elde edi-

fabrika Ocak 2004

lirken ortaya çıkmakta olan bu tehdidi geleneksel sınırlama anlaşmalarıyla kontrol etme imkanı sınırlıdır. Clinton Yönetiminin diplomasisi, tehditleri ve yalvarmaları önce Hindistan’ın ve ardından Pakistan’ın nükleer kapasitesini göstermesini engelleyemedi. 1987 Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi gibi resmi uluslararası anlaşmaların, ABD yaptırımlarıyla desteklendiğinde bile, son tahlilde füzelerin çoğalmasını durdurmak için yapabileceği çok şey yoktur; yönetim silahları sınırlandırma politikalarına daha büyük bölgesel ve ülkeye özgü hedeflere tabi kılmayı tercih etmiştir. Nitekim, Başkan Clinton 1998 Haziranında yasal yaptırımları, Pekin’e yaptırım uygulamanın yasal gereklerinden kaçınmak için kendisini Çin’in Pakistan’a balistik füzeleri vermesi hakkındaki istihbarat kanıtlarını “tahrif “etmeye” zorlayacak kadar katı olduğunu üzüntüyle dile getirdi. O sırada yönetimin 1972 yılında Sovyetler Birliği’yle yaptığı Anti-Balistik Füze Anlaşması kullanışlı balistik füze savunmalarının gelişmesini engellemekteydi. Bunun yansıması büyük bütçe kesintilerinde görülüyordu; 1990’ların sonunda füze savunmaları için planlanan harcama, uzayda konuşlanmış önleme uçakları üzerindeki çalışmalar durdurularak, ulusal füze savunma sisteminin fonlarında yüzde 80 oranında ve harekat sahası savunmalarında yüzde 30 oranında kesinti yapılarak yarı yarıya azaltılmıştı. Arıca, yönetim tam da tekil programlar umut vaat ettiği sırada fonları kesmişti. Yalnızca –aslında füze savunması için değil esas olarak jet savaş uçaklarına karşı hava savunması için tasarlanmış olan- Patriot füzeleri gibi zaten mevcut sistemlerin yükseltilmesi genellikle kendi seyrinde devam etmiştir. Bunların içinde en yıkıcı olanı 1993 yılında “Parlak Çakıltaşları” projesinin iptal edilmesiydi. Reagan dönemindeki “Yıldız Savaşları” çabasının bu mirası, –tuzaklarla çevrelenmiş tekil savaş başlıklarını hedeflerine varacakları son noktada vurmaktan çok daha tercih edilir olarak- uçuşlarının başında veya ortalarında balistik füzeleri imha edebilecek uzayda konuşlandırılmış bir önleme uçağının geliştirilmesinin uygulanabilir hale gelecek kadar olgunlaşmıştı. Ancak uzayda konuşlandırılmış bir sistem Anti-Balistik Füze Anlaşmasını ihlal edebileceğinden ötürü yönetim, etkili olmadan daha masraflı olabilecek bir karada konuşlanmış önleme uçağı ve radar sistemi üzerinde ilerlemeyi seçerek “Parlak Çakıltaşları” projesini öldürdü. “Terminal” karada konuşlanmış önleme uçaklarının daha genel bir füze savunmaları mimari-

45


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.