Fabrika 57

Page 108

Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

göz ardı edilir. Dünya’nın Güneş çevresinde hareketine ya da yalnızca uzaydaki hareketine ilişkin bir delîlin Kurân’da neden yer almadığı üzerinde durulmaz. Âyetler arasındaki ilişkinin koparılarak her bir âyeti tekil sûrette yorumlama gayreti; anlamın kaybolmasına ya da tamamen yanlış anlamlandırmalara neden olabilmektedir. Âyetler, bir konu hakkında hüküm bildiren, değerlendirmede bulunan sözlerdir. Çok uzun ya da kısa olabilirler. Ama bir konu hakkında hüküm veren birden fazla âyet ardışık olarak sıralanmış ise tebliği analiz edebilmek için en azından o sûredeki âyetlerin bütün içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Böyle yapılmadığı takdirde sözgelimi Nasr Sûresi’nin birinci âyetindeki “Allahın yardımı ve zaferi gelince” ifadesini anlamak imkansız olacaktır. Çünkü bu âyetin açıklaması ancak iki âyet sonra verilmekte ve “Hemen Rabbini överek yücelt.” denilmektedir.

2.1.1.6 Âyeti Bilimle İlişkilendirmek: Dumandan Bulutsu Çıkar mı? Duman halindeki gökyüzünün yaratılmasından söz eden Fussilet Sûresi, günümüz bilimsel verileriyle Kurân’ın uyum içinde olduğunun kanıtı olarak sunulmaktadır. Buna göre evrenin ilk aşamasındaki gaz ve toz bulutsusunun varlığı dumanla özdeşleştirilmektedir. Ancak aynı sûrede gökyüzünden önce yerin yaratıldığına ilişkin açık ifadeler dikkate alınmamaktadır. Söz konusu sûrenin dokuzuncu âyetinde yerin; onuncu âyetinde ise dağların ve “rızıkların” yaratıldığı bildirilmektedir. On birinci âyette ise nihâyetinde, Allah’ın, duman halindeki göğe yöneldiği ve yere ve göğe bana gelin diye emrettiği söylenmektedir. Bundan sonradır ki Fussilet Sûresi’nin on ikinci âyetinde, Allah’ın gökleri yedi kat olarak yarattığı ve gökyüzünü kandillerle donattığı bilgisi verilir. Yinelersek, duman kavramının kullanıldığı Fussilet Sûresi’nde yer, göklerden önce yaratılmakta ve yer yaratıldıktan sonra duman halindeki gök, yedi kat olarak kurulmaktadır. Bu ifade Dünya’nın Uzay’dan önce yaratıldığı anlamına geleceği için bilimle ilişkilendirilmesi mümkün değildir. Yaratılışta zamansal dizilimin ters yüz olması söz konusudur. Bu bir paradokstur. Ancak duman kavramı ile gaz bulutu arasında kurulmaya çalışılan ilişkide göz ardı edilen başka bir paradoks daha bulunmaktadır. Kozmoloji, evrenin başlangıcında maddenin hâllerinden biri olarak ışınımı tanımlamaktadır. Maddenin atomsal yapısından farklı olarak çekirdek ve elektronların birbirlerinden ayrılması ile oluşan parçacık gazı

106

yani plazma evrenin hâkim maddesidir. Astrofizik, bildiğimiz evrenin oluşumunu bu şekilde teorileştirmektedir. Gökadalar, seyfert gökadaları, radyo gökadalar, kuasarlar, yıldız kümeleri, gezegenler, asteroidler bu plazmanın dönüşümünden varolmuşlardır. Evrenin bugün de hakim maddesi olan plazmanın evrimi, bize evrenin tarihini vermektedir. Fussilet Sûresi açık olarak uzayın yani göklerin duman halinde yaratıldığını söylemektedir. Kurân’ın yaratılışa ilişkin âyetleri, yer ve göklerin ayrı ayrı ve bir sırayla yaratıldığını hatta bir zamanlar yan yana bitişik vaziyette durduklarını tebliğ etmektedirler. Âyetlerde, göklerin yeri de içine alacak şekilde yaratıldığına ilişkin bir anlatım bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle Dünya, Uzay’ın içinde ve onun bir parçası olarak yaratılmamıştır. Vurgu her zaman yer ve göklerin farklılığı üzerinedir. Bu iki kavram yaratılış tanımlanırken iki temel eleman olarak hep birlikte ve eşit cesamette iki kavram olarak ele alınmaktadır. Bu anlamda, duman halindeki göğün katlar halinde yaratılması, evrenin tümünü kapsayan bir yaratma süreci değildir. İfade edilen yalnızca göklerdir. Yer ayrıca Fussilet ve Bakara Sûrelerine göre önce, Naziat Sûresine göre sonra yaratılmıştır.Yerin yapı taşı duman değildir. Kısaca müfessirlerin iddia ettiği gibi Kurân’da yer alan duman kavramı plazmayı tanımlamak için kullanılmışsa neden dünyanın yapı taşı da ilk oluşum maddesi anlamında bu plazma değildir. Bunun nedeni müteaddit defalar yazıldığı gibi gök ve yer ilişkisinin Kurânda, bilimle ilişkilendirilemeyecek ölçüde farklı tanımlanmış olmasıdır. Kitapta geçen gökler kavramının uzay ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır. Kurulabilecek ilişki, ilk bilgilerini almak üzere başını gökyüzüne çevirmiş bir gözlemcinin analiz kapasitesi kadardır. Bu sınırlı gözlem sayısız hatalı sonuca neden olacaktır. Kısaca evren modeli ve bilgisi anlamında Kurân ve kozmoloji arasında korelasyon kurmak mümkün değildir. Kurân’da, göklerin, yerin üstünü kapatan bir örtü olarak ele alınması ise âyetlerdeki dünya uzay ilişkisinin bilimle ilgisi olmayan bir kurgusudur. 23 No.lu Müminun Sûresi’nin on yedinci âyetinde, “Andolsun biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık.” ifadesi yer alırken 78 No.lu Nebe Sûresi’nin on ikinci âyetinde, “Sizin üstünüzde sapasağlam yedi gök bina ettik.” denilmektedir. Yine 13 No.lu Rad Sûresi’nin yirminci âyetinde, “Allah odur ki gökleri dayanak olmaksızın yükseltti.” açıklaması yapılmakta, 21 No.lu Enbiya Sûresi’nin otuz ikinci âyetinde, “ Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık.” Sözleriyle diğer âyetler teyit edilmektedir. Ocak 2004 fabrika


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.