EGO Issue # 6

Page 112

. Küçük dağları yaratanların ülkesı Ülkünur Arslan Bir varmış bir yokmuş. Üzerinde hiç dağ olmayan bir ülke varmış. Ülke tabak gibi dümdüzmüş. Gökyüzü o kadar boşmuş ki, Güneş’in arkasına saklanıp dinlenebileceği hiçbir yer yokmuş. Kuzular caddelerde otluyor, izciler evlerinin bahçesinde kamp kuruyormuş. Hiçbir çocuk “dağ başını duman almış” marşını bilmiyormuş. Gözleri keskin olanlar iki mahalle ötedeki aradaşlarını rahatlıkla görebiliyormuş. Bir gün ülkenin kralı ferman vermiş. Ülkeye en güzel dağı yapana kızını vereceğini söylemiş. Ve huzuruna tam 5 kişi çağırmış. Doktor, ressam, avukat, mimar ve öğretmen. Hepsi kraldan aldığı emirle, güzeller güzeli kızına sahip olabilmek için ve hatta daha önemlisi kraliyet ailesine girebilmek için canla başla çalışmış. İlk önce mimar kralın huzuruna çıkmış. Kendinden o kadar emin bir yürüyüşü varmış ki sarayın bütün çalışanları “işte kızı alacak olan şanslı!” diye düşünmüşler. Mimar yaklaşmış, projesini açmış. Taşları üst üste koyduğu bir dağın resmini göstermiş. “İşte kralım!” demiş. “Benim dağım bu. Kuşkusuz en güzel dağ budur. Çünkü ben bir mimarım ve en küçük bir binayı bile ben çizerim. Şehrin neredeyse yarısını ben yaptığıma göre, en güzel dağı da tabii ki ben yapıcam.” diye bitirmiş. Kral düşüneceğini söylemiş. Diğer adayı çağırmış. İçeri öğretmen girmiş. Sonra arkasından onlarca çocuk. Saraydakiler şaşkınlık içinde kalmış. Çocuklar önceden çalışmış gibi yavaş yavaş üst üste çıkmışlar. Kocaman bir dağ oluşturmuşlar. “İşte” demiş öğretmen. “İşte karşınızda bilgi dağı! Çünkü bu çocuklar ülkenin en bilgili çocukları. Ne de olsa ülkenin en iyi öğretmeni yetiştirdi onları!” demiş. Kral bu sözler karşısında ne söyleyeceğini bilememiş. Sıra doktora gelmiş. Doktor içeri sert adımlarla girmiş. Son adımını tam kralın önüne atmış ve durmuş. “Kralım. Bu bastığım yeri görüyor musunuz?” demiş. “Evet” demiş kral. “Ben insanlara hayat veririm. Bu yüzden benim bastığım her yer kutsaldır, yücedir. Yani en yüce dağ budur.” demiş doktor. Kral şaşıp kalmış. Sadece “peki” diyebilmiş. “Çekilebilirsin.” Sonra içeri avukat girmiş. “Kralım ben dağ yapmadım.” demiş. “Nasıl yapmadın?” diye sinirle çıkışmış kral. “Şöyle ki, bu ülkeye adaleti ben getirdim. Bu yüzden bir dağ yaparsam ikincisini de yapmam gerekir. Ama bu iki dağ birbirinin asla aynısı olmaz. Bu da adil olmaz ve benim gibi bir başarılı bir avukata yakışmaz.” demiş. Kral hayretler içinde kalmış.

En son aday olan ressam kralın huzuruna çıkmış. Elinde rengarenk boyalardan oluşan bir palet varmış. Duvara kocaman adını yazmış. Ve etrafını çevreleyecek şekilde bir dağ çizmiş. Çeşitli renklerle boyamış. “İşte karşınızda en estetik dağ.” demiş. Kral şaşkınlıkla “Peki dağın ortasında neden kocaman ismin yazıyor?” diye sormuş. “Zaten dağı estetik yapan da o. Ülkenin en değerli sanatçısının ismini taşıması.” diye cevaplamış ressam. Kral “Anlaşıldı.” demiş. “Sen de çekilebilirsin.” Herkes çekip gittikten sonra kral yalnız kalıp düşünmüş. “Herkes neden garip? Bu ülkede yanlış olan ne?” Aklından binbir soru geçerken bir yandan da penceresinden dışarıyı izlemiş. Ve herkesin yalnız yürüdüğünü görmüş. Yolda herkes tekmiş. O an her şeyi anlamış. Bu ülkede kimsenin kendinden başkasına tahammülü yokmuş. Ve belki de bu yüzden yani herkes kendi dağını kendi yarattığı için hiç dağ yokmuş. Kral kendi yalnızlığını düşünmüş ve bunca zamandır beğenmediği tüm o insanları. Egosunun boyundan büyük olduğu anları... “Benim gibi bir kralın ülkesindeki insanlar da böyle olur.” diye geçirmiş içinden. “Belki de dünyaya başka bir şey olarak gelmeliydim.” diye düşünmüş. Çok geçmeden tüm ülke kralın ölümüyle şok olmuş. Ve vasiyeti üzerine kralın mezarı çook büyük bir toprak yığınıyla kaplanmış. Öyle büyük bir toprak yığınıymış ki bu, ülkenin tek dağı olmuş. Ona Ego Dağı adını vermişler. O gün bugündür dağ gibi kral orda yatıyormuş.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.