Necip Fazıl Kısakürek - O Ve Ben

Page 49

benim¬kine benzer bir nefs muhasebesinden, fikir çilesinden geçmiş biri var mıdır diye bakıyordum. Diktiği gömleği aynı yerden defalarla söküp diken velînin: — Nefsim benî bir şeyle meşgul etmeden ben, onu meşgul etmeğe bakıyorum! Demesi... Ve başka bir velînin durmadan teşbih çe¬kerken ne aradığını soranlara: — Gafleti arıyorum! Cevabını vermesi... Bunlarda halimi andıran pırıltı¬lar görmekle beraber, sefil mevkiimi onların ulvî makam¬larına yakıştıramıyordum. «Gafleti arıyorum!» sözündeki hikmete ve bu sözün belirtttiği ihtiyaca muhatap olacak, o anda ve bütün dünyada benden lâyık kimse bulunamazdı ama, onların Allah'a doğru uçuşlarındaki sıhhatli hali ile, benim, yine belki Allah yolunda; fakat parça parça edili-şimdeki hasta ifade nasıl birleştirilebilirdi? Bana, kemâl yolunda aklın iflâsını görmüş ve bu iflâsın yangını içinde kavrulmuş biri lâzımdı. Nihayet buldum: Đmam-ı Gazalî... Sonra, o da velîler yolunda en ileri mertebelerden birine varan ve toprağa bağlı akılla, yâni benim kafa cin126 simle alâkasını kesen koca Đmam-ı Gazalî, başlangıçta her şeyi «nasıl?» ve «niçin?» isimli iki kol içinde zaptet¬meye savaşırken öyle bir buhrana düşmüştü ki, aylarca uyumamış, ruhunun maddesinde açtığı yara yüzünden tek lokma ekmek yese, yerlerde kıvranacak hale gelmiş; ve eşyanın künhünü aramak cehdi içinde bütün bedahet duy¬gularını kaybeder gibi bir şey olmuştu. Bu bahse «Tanrı-kulu» yazısında biraz dokunmuştuk. — Şu kadar ay sürdü ve sonra şifa buldum. Diyor Đmam-ı Gazalî ve ilâve ediyor: — Gördüm ve anladım ki, peygamberlik tavrı ak¬im ötesindedir; ve her şey, O'nun, Allah Sevgilisinin bâtınından bir feyiz nuru alabilmekten ibarettir. O nura teslim oldum ve kurtuldum! Akıl sahasında bu dâvayı; idrak sırrını sır idrakin¬de tamamlayan ve kafayı kafayla kalbe çeviren bu dâvaların dâvasını, kimse bana Đmam-ı Gazalî derecesin¬de gösteremezdi. Şimdi kalıyor iş, o buhran ile benimki arasındaki farkı göstermeye... «Đslâmın Hücceti» tuğrasını taşıyan Đmam-ı Gazalî Hazretlerinin, ayağı altındaki toz zerresinden daha hakir olduğumu bilerek ve kıpkırmızı kesilerek, Efendimin bir fermanını bildirmeye mecburum: Hastalığımdan sonra, bana ilk lûtufları, çektiğim çile etrafındaki suallerimi cevaplandırmak olan Efendim, «Đmam-ı Gazalî'nin buhranı mı daha büyüktü, benimki mi?» diye sormama karşı, ayniyle ve tek kelimeyle şöyle buyurdular: «— Seninki!..» Hoş; bir azabı daha derinden ve daha büyük hisset¬miş olmak, öbür çekenden üstün bulunmak iddiasına da 127 yol açmaz. Bu izahı, sırf yanlış anlaşılmak korkusuna karşı veriyorum. Efendimden hatırımda kalan her sözü ayniyle inti¬kal ettirmek borcunda olduğum için, kendilerinin, bu ka¬dar nazik bir bahiste: «— Seninki!..» Buyurmalarını gizliyemezdim. Sırası gelmişken kaydedeyim ki, Efendimden bü¬tün hatırladıklarımı tırnak içinde gösterirken, onlara, ruh, öz ve meal halinde, kelimesi kelimesine denecek kadar ri¬ayet kaygısı içindeyim. Sözlerinin bazılarıysa, hem zarf, hem mazruf halinde, aynen... AYNA Hastalığım esnasında ve günlerce nereye baksam gördüğüm kıpkırmızı bir renkten bahsederken, dünyada bir eşine rastlamadığım bir zerafetle, ürperir gibi bir has¬sasiyet tavrı belirttikleri, gözümün önünde. Sonradan öğ¬rendim ve anladım ki, velîlerin kalbi, mücellâ bir aynadır; ve oraya


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.