Necip Fazıl Kısakürek - Vahiduddin

Page 18

meb'usları arasında yer bulacak; zavallı Süleyman Nazif ise, yardım ettiği tarafın yıktığı vatan harabesi önünde, îstanbulun işgali günü, dillere destan «Kara Bir Gün» yazısını kaleme alacaktır. Vahidüddin, Çengelköyündeki köşkünde, sessiz hıçkırıklarla Boğazı seyrede dursun!... Büyük hâdiseler herkesçe bilindiği, küçükleri büyükleri doğurma bakımından kök değerlerine rağmen hafıza ve hatıralarda yaşayamadığı için onları yaya takip ederken öbürlerinin üzerinden (füze) hıziyle geçmeyi tercih ediyoruz. Đttihat ve Terakki'nin büyük hâdiseler çığırı, 19'uncu Asrın son yıllariyle 20 nci Asrın ilk seneleri arasındadır ve cemiyetin, büyük aksiyon merkezini Selanikte kurmasiyle başlar ve Đstanbul üzerine sevkettiği, beyaz keçe külâhlı fedailer ve Hareket Ordusiyle sona erer. Ahmed Rıza yine sahnededir ve onunla beraber bazı isimler destanlaşmakta... Enverler, Niyaziler, Talâtlar, bu son çığrın son perdelerinde sahneye çıkarlar; ve dağda ardına taktığı bir geyikle hürriyet avına çıkan, fakat eceli sahneye çıkmasına müsaade etmediği için kartpostallarda sembolleşen palabıyık Niyazi Bey müstesna, daha nice yeni aktör ve figüranla beraber, Đmparatorluğun Çöküşüne kadar tam 10 yıl sahnede kalırlar. Selanik devresinde Đttihat ve Terakki (bir aralık Terakki ve Đttihat) ağız yerine tabanca namlusundan başka bir iş âleti tanımayan ve her kapıyı açıcı maymuncuğu silâhta bulan bir eşkıya ocağıdır. Ocağa bu ruh sinince de artık eski, sözde fikircilere hiçbir rol kalmamıştır. Meselâ: Enver'in fevkalâdelik vasıfları arasında en hayran olunan nokta, onun, ismini, tabancayla, nokta nokta, hedef tahtasına yazabildiğidir. Bütün fikirleri, beyaz keçe külahlara siyah ibrişimle işledikleri «ya hürriyet, ya Ölüm.» dövizinden ibaret... Selanik devresinde ocağa sindirilen bu ruh, öyle tılsımlıdır ki, hepsinde, bugünün futbol heyecanına benzer ve umumiyetle kaatil çetelerinde görülür bir cinayet vecdi, hüküm sürmektedir. Abdülhamid'in paşasını Selanik'te, telgrafhaneden çıkarken yere sererler, daha nicelerini, nişan tâlimi yaparcasına kurşunlarlar ve ileride, Đstanbul'da, köprü üstünde ve umumî meydanlarda, bir kurşunda susturacakları gazetecilere doğru, boyuna tabanca (egzersiz)i yapmakta devam ederler. Bu ruhu; en tesirli atışlarına düşman yerine dindaş ve yurttaşlarını hedef tutmak ruhunu, maya tutturmaya başladıkları zabit tipine aşılamaya bakarlar. Çoğu, deli vecdi içinde çırpınan ve saralı bir şeytan cezbesi yaşayan genç Đttihatçıların ideal diye anladıkları ve kolayca yaydıkları ruh haleti, işte yalınız ve yalınız, bu cana kıyma kültür ve sanatına dayanır. Đttihat ve Terakki şekavet ocağının gide gide nihayet varabildiği biricik mezhep ruhiyatı, şehvet halinde bir cinayet cezbesi ve bu cezbenin âyin zevki olmuştur. yirminci Asır başlarında iyice billûrlaşmaya başlayan bu manzaraya karşı Ulu Hakan Abdülhamid Hânın yapacağı, Selâniği mâna bakımından berhava etmek, bütün elebaşlarını toplayıp vaktiyle Mithat Paşayı Brindizi'ye ve sonra Cidde'ye taşıyan «Đzzeddin» vapuru yerine köhne «Tir-i Müjgân» gemisine doldurmak ve Selanik açıklarında topa tutarak batırmaktı. Yazık ki, Ulu Hakan'da her şey var, fakat bu ruh yoktu... O kadar yoktu ki, aynı ruhu Đttihatçılardan karşılık alarak kopya etmeyi adetâ tenezzül sayıyordu. Netice: Zıpladılar, hopladılar, bağırdılar, çağırdılar, öldürdüler, yaktılar, Mabeyne telgraf üstüne telgraf yağdırdılar, hop dediler, höt dediler ve Meşrutiyeti ilân ettirdiler. Meclis-i Mebusanda, Ahmed Riza'nın reislik kürsüsü yanında, o anda ve karşılarında duran Abdülhamid'e hakaret ettiler, onu hürriyeti boğmuş ve milleti hor görmüş olmakla suçladılar. Buna da tahammül ve tevekkül gösteren Padişahı devirebilmek için, nihayet, hilelerin en denisine başvurdular, 31 Mart ayaklanmasını tertiplediler. Karşı oldukları dâvayı -şeriat- kökünden kaldırma yolunu açmak ve bu işin bahanesini bulmak için askerleri bizzat «şeriat istiyoruz diye ayaklanın!» şeklinde kışkırttılar ve kışkırtıcının Abdülhamid olduğunu ilân ettiler. Masum ve cahil neferleri «Şeriat de Şeriat!» diye sokaklara ve meydanlara döktüler. Bunların büyük kısmını Ayasofya meydanına kümelendirip oradaki Mebusan Meclisini (Cumhuriyetin 10'uncu yıl dönümünde yanan Adliye Sarayı) basmaya, bazı mebusları öldürmeye, her şeyi kırıp dökmeye ve


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.