Osman Fanzin sayı - 1

Page 10

Doruk Erdal

Hz. Yusuf , 7 yıl zindanda kaldıktan sonra Firavun birgün o malum rüyayı görür ve rüyayı sadece Yusuf yorumlayabilir de sonrasında Yusuf’u Mısır’a hükümdar yapar ya.. Anlatacağım hikaye hükümdar olamayan ama ustasından 7 yılda Yusuf sabrının temellerini alan –“kısmeti kalkan”- bir başka ustayla başlayacak. 1938’in Kasım ayı desem akla ilk ne gelir, malum.. Ömrü düğünlerde bozlak havalandırarak geçen, geçimini hep sefalet sınırlarında kendi deyimiyle “sekiz baş horontaya çalıp söyleyerek “ sağlayabilen usta’yı İstanbul’a plağa bozlak okumaya çağırırlar. Gittiği gün Ata ölür ve plağa bozlak okumak yerine kendi içine okuduğu ağıtla plağı dolduramadan sefaletine geri döner. Feryat etmek, haykırmak, ağlamak-sızlamak anlamlarına gelen bozlak, bağırmak-böğürmek ses vermek anlamına gelen bozulamak isminden türemiş. Bozulamak, develerin inlemelerine özellikle de Kırgız ve Kazak halk türkülerinde görüldüğü kadarıyla ‘yavrusunun ölümüne’ ağlayan develerin inlemelerine verilen addır aynı zamanda. Evlat acısı yaşamış mıdır bilinmez fakat evlat acısı yaşamışcasına bozulayan usta’nın abdal olmasından mütevellit genlerinde göçerlik olması, dedelerinin “deveci kabilesi” olarak adlandırılması, kervan kavramının içinde canı kanıyla yer alması, yüklerini sırtlayan develerle içli dışlı olması, Yusuf Usta’sından aldığı dersler kadar olmasa da o’na okul olmuştur kuşkusuz.

1940’lı yılların başında, Kırşehir’in Yağmurlubüyükoba Köyü topyekün Kırşehir’in merkez Bağbaşı Mahallesine göç eder. Sadece, sabahleyin iki ağaç arasında güneşi görünce dut ağacının altında 6’şar kişilik gruplara, ileride geçimlerini sağlayacakları zanaatlarını yani çalma söyleme işini öğreten, Yusuf Usta köyden ayrılmaz. Yusuf Usta, tüm köy göç etmeden 15-20 sene evvel, daha sonraları Bozkırın Tezenesi ismiyle anılacak kişinin babasına ustalık yapar. o’nu asla yanından ayırmaz. Her nereye hangi düğüne çalıp söylemeye, hangi köy odalarında muhabbete giderse gitsin mutlaka o’nu yanında taşımış bildiklerini öğretir, gösterir. Yusuf Usta neden köyden ayrılmaz ve yalnızlığı seçer bunu bilemeyeceğiz hiçbir zaman. Ama düşüncesi her ne ise bunu talebesi Muharrem’e o kadar iyi vermiş ki o Muharrem 1,5 oktavı bulan tiz sesiyle yeri göğü inletmeyi başarabilmiş. Fakat bu başarısına yaşarken mükafat bulamamıştır. Ama tohumu Neşet, o Muharrem Usta’nın İstanbul’dan plağıyla değil de ağıdıyla eli boş döndüğü sene dünyaya gelen Neşet, babasının “Ozanlar birbirinin devamıdır. Eğer benim demek istediğimi benden evvel gelip giden bir ozanımız yazmış gitmiş ise bana bir miras bırakmıştır, saygıyla anarak onun sözlerini havalandırırım.” diyerek cevapladığı “neden kendi türkülerini yapmıyorsun, bestelemiyorsun?” sorusuna aldığı cevaptan ve babasının çektiği sefaletten aldığı derslerle hem babasının-atasının kelamını söyleyerek hem de kendi bozlağını-sözünü besteleyerek ustasına yaşarken nasip olmayan Ertaş soyadını cümle aleme duyurmayı bozulamıştır. Ruhu devr-i daim olsun hepsinin.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.