Milliyet Sanat Kasım 2012 No: 644

Page 77

Tahran Çağdaş Sanat Müzesi 1977’de açıldığında sahip olduğu eserlerle göz kamaştırdı. Müzedeki empresyonizm, post empresyonizm, soyut ekspresyonizm ve pop-art’ı temsil eden eserler İranlı sanatseverler tarafından büyük ilgiyle karşılandı.

Picasso’nun “Fenetre Ouverte sur La Rue de Penthievre” adlı resmi.

İnşaatı 1970’te başlayan, 8 bin 500 metrekarelik bu etkileyici müzenin 1977’deki şampanyalı, havyarlı açılış törenine dünya sanat aristokrasisi katıldı. Müzenin ilk direktörü aynı zamanda mimarı da olan Farah Pehlevi’nin kuzeni Kamran Diba oldu. Diba, koleksiyonu elinden geldiği kadar genişletip 20. YY.’ın tüm önemli sanat hareketlerini ve sanatçıları müzede toplamayı başardı. 1870’lerdeki empresyonizm başlangıcından 1970’lerin sonuna kadar olan dönemdeki Batı sanatını olabilecek en doğru ve bilinçli biçimde barındıran koleksiyon, müzenin ilk iki yılında çok kısa sürede oluşturuldu. Tony Shafrazi sanat piyasasına İran adına yaptığı sınırsız alımlarla hareket getirdi, çok güçlü bir art-dealer olarak tanındı. Aracı olduğu çağdaş sanat başyapıtları içerisinde Andy Warhol’un çok sayıda tabloları vardı. Bunlara o zaman 110 bin dolar ödetmişti. Ayrıca büyük bir Jasper Johns, üç adet de Koonings, üç adet de Lichtenstein eseri

alınmasını sağladı. Kısa süre içinde Tahran’daki müzeye milyonlarca dolarlık sanat eserleri geldi. Bugün aynı sayıdaki eserleri kısa sürede almak ve maliyetlerini karşılamak çok daha zor. Sadece müze koleksiyonunda yer alan Jackson Pollock’un “Mural on Indian Red Ground”inin bugün 250 milyon dolar değerinde olduğu tahmin ediliyor. Koleksiyonun toplam değerinin ise 2.5 milyar dolar civarında olduğu belirtiliyor. Tahran’ın merkezinde ilginç bir yapı olan Çağdaş Sanat Müzesi 1977’de açıldığında sahip olduğu eserlerle göz kamaştırdı. Müzedeki empresyonizm, post empresyonizm, soyut ekspresyonizm ve pop-art akımlarını temsil eden eserler İranlı sanatseverler tarafından büyük ilgiyle karşılandı. Bir doğu ülkesi, ilk kez batının sanat şaheserlerine kendi evinde sahip çıktı. Batı sanat dünyası, İran’a farklı gözle bakmaya başladı, büyük bir sanat alışverişi gerçekleşti, batılı müzeler Tahran’daki muhataplarıyla ilişkiye geçti, İranlı çağdaş sanatçılar bu koleksiyondaki eserlerden etkinlendi. Ancak açılıştan kısa süre sonra gelen İslam Devrimi ile Batı sanatını temsil eden bu işler uzun süre kalmak üzere müzenin deposuna adeta hapsedildi. Müze açıldıktan sonra 1978 yılında Tony Shafrazi de Tahran’da kendi galerisini açtı. Fakat açılış gecesi sokakta duyulan tank seslerinin ardından Shafrazi galerisini ardında bırakarak New York’a yerleşti. Siyasi atmosferin durumuna göre iniş çıkışlar yaşayan ve daha çok yerel sanatçıların sergilerini yapan müzede, reformist Muhammed Hatemi döneminde (1997-2005) göreceli olarak artan kültürel tolerans sayesinde 2000’li yıllardan itibaren depodaki hazine yavaş yavaş sergilenmeye başlandı.

İMHA EDİLEN ESER Devrim sonrası ilk önemli sergi 1999 yılında müze koleksiyonunun en zengin bölümlerinden soyut dışavurumcuların sunulduğu “Expression - Abstraction” adlı etkinlikti ve Robert Motherwell, Jackson Pollock, Willem de Kooning, Franz Kline, Adolph Gottlieb gibi sanatçıların başyapıtları bu sergide yer aldı. Daha sonra 2000 yılında “Kübizm’den Minimalizme” sergisinde koleksiyondaki Georges Braque, Pablo Picasso, Fernand Léger’in eserleri sergilen-

75

Baraz’ın objektifinden Tony Shafrazi.

di. Yine aynı yıl Andy Warhol, James Rosenquist, Jasper Johns, David Hockney, Claes Oldenburg, Roy Liechtenstein ve Robert Rauschenberg’in eserlerinin bulunduğu “Pop-Art” sergisi yapıldı. 2002 yılında ise daha erken dönemleri ele alan “Empresyonizm ve Post-Empresyonizm” adıyla Claude Monet, Camille Pissarro, Auguste Renoir, Edouard Vuillard’ın empresyonizmi; Paul Gaugin, Toulouse Lautrec ve Kees van Dongen’in ise post-empresyonizmi temsil ettiği eserlerin yer aldığı bir başka sergi izleyiciyle buluştu. İslam kurallarıyla yönetilen ülkede Batı sanatını sergilemek her zaman kolay olmadı. 2005’te yapılan bir sergiden Francis Bacon’un “Two Figures Lying on a Bed with Attendants” (“Yatakta Yatan İki Figür ve Bakıcıları”) adlı eseri homoseksüel çağrışımları sebebiyle kaldırıldı. Rejim kurbanı diğer bir eser de Farah Pehlevi’nin Andy Warhol tarafından yapılan portresi oldu. Bu eserin imha edildiği söyleniyor. Ayrıca rejim tarafından müstehcen olarak görülen Willem de Kooning’in “Woman III” adlı eseri de Amerikalı koleksiyoncu Arthur Houghton’un elinde bulunan ender bir Şahname cildi ile değiş tokuş edildi. Rejim yönetimi, Şahname’ye 6 milyon dolar vererek sahip olabilirdi. Elden çıkarılan de Kooning eseri birkaç yıl sonra 110 milyon dolara el değiştirdi. Bunlar dışında tüm eserler müzede korundu. Sık sık sergilenmese bile, bu etkileyici koleksiyon yabancı müzelere ödünç verilerek dünyayı dolaşıyor. Batı dışındaki en önemli Batı sanatı koleksiyonu, İran’da bulunuyor. Bölgede Batı kültürüne en yakın ülke olan Türkiye’de ise ne yazık ki böyle bir koleksiyon yok. ‘90’lı yıllara kadar dünyayı görmüş geçirmiş Türk koleksiyoncularına dahi yabancı eser aldıramadığımı hatırlıyorum. Dünyaya bu kadar kapalı olunca, sanatı topluma sevdirmeye, sanatçıyı desteklemeye hiç yanaşmadığınızda bu ülkeden de global bir sanatçı ya da sanat insanı çıkması zorlaşıyor. Biz de İslam rejimiyle yönetilen İran’ın bile gerisinde kaldığımız bir sanat envanteri ile baş başa kalıyoruz. MS Milliyet SANAT Kasım 2012


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.