Net dergi "OYUN" sayısı

Page 67

net dergi Gerçek Bakanlığı’nda çalışmaktadır ve eski gazeteleri düzeltmesi için, basınçlı borulardan yazılı mesajlar gelir. Mesajlarda nelerin nasıl düzeltileceği yazılıdır. Örneğin, Times Gazetesi’nin belirli bir sayısında gerekli görülen tüm düzeltmeler bir araya getirilir getirilmez o sayı yeniden basılır, asıl sayı yok edilir ve arşivde asıl sayının yerini düzeltilmiş sayı alır. Üstelik bu değiştirme işlemi yalnızca gazeteler için değil, kitaplar, süreli yayınlar, broşürler, posterler, filmler, ses bantları, karikatürler, fotoğraflar, siyasal ya da ideolojik bakımdan önem taşıyabilecek her türlü kitap ve belge için de geçerlidir. Giderek geçmiş, günü gününe, dakikası dakikasına “güncellenir” böylece, hem partinin tüm öngörülerinin ne kadar doğru olduğu belgeleriyle kanıtlanır hem de günün gereksinimleriyle çelişen tüm haber ve görüşler kayıtlardan silinir. Yok edilmesi gereken belgeler, binanın gizli bir köşesindeki dev fırınlarda yakılır. İnsan, kendi belleği dışında hiçbir kayıt kalmayınca, en belirgin gerçeği bile nasıl kanıtlayabilir ki? Çünkü günlük tutmak bile tehlikeli bir suçtur. Düşünce polisi sürekli ensenizdedir. Çoğu zaman ne yargılama ne de tutuklama raporu tutulur. Aniden kayboluverirsiniz, adınız ve yaptığınız herşey kayıtlardan silinir. Duvarlarda asılı Büyük Birader’in gözü hep üzerinizdedir. Aynı zamanda ne zaman izlenip, ne zaman izlenmediğinizi anlamak olanaksızdır. Sözcükler geri dönüşü olmayarak değiştirilir. Mesela “Özgür” sözcüğü yalnızca “Sokağa çıkmakta özgürsün” ya da “Ormanda özgürce gezebilirsin” gibi deyişlerle kullanabilirsin. Çünkü siyasal ve düşünsel özgürlükle artık birer kavram olarak bile kayıplara karışmıştır. Yenisöylem, insanların düşünce ufkunu genişletecek biçimde değil, daraltacak biçimde düzenlenmiştir. Okyanusya’da, insanlara getirilen eb ağır baskılardan biri de cinsellik alanındadır. Parti arasındaki evliliklerin kurul tarafından onaylanması gerekir. Fiziksel olarak çekici buldukları izlenimi uyandıran çiftlerin evlenmesine izin verilmez. Evliliklerinde tek amacı partiye

hizmet edecek çocuklar dünyaya getirmektir. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, okuyucuyu geçmişin belleğinden, dilin, başkaldırının, aşk ve erotizmin yok edildiği bir toplumda yaşanan insanlık karabasanıyla, yayımlandığı dönemin güncelliklerinin çok ötesinde bir yapıttır. Winston’ın çalıştığı Arşiv Dairesi’nde, ülkelerin adları ve haritadaki biçimleri bile değiştiriliyordu. Partinin sloganı da; “Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de

denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar.” Düşünce suçu, ölümü gerektirmez: Düşünce suçunun KENDİSİ ölümdür. Kağıtların atıldığı deliklere, bellek delikleri deniyordu. Aldığı mesajlar, şu ya da bu nedenle değiştirilmesi ya da resmi deneyimle düzeltilmesi gerektiği düşünülen makaleler ya da haberlerle ilgiliydi. Örneğin, 17 Mart tarihli Times’a göre, Büyük Birader önceki günkü söylevinde Güney Hindistan cephesinde yeni bir gelişme olmayacağını, ama kısa bir süre sonra Avrasya’nın Kuzey Afrika’da saldırıya geçeceğini öngörmüştü. Fakat Avrasya saldırıyı Kuzey Afrika’da değil, Güney Hindistan’da başlatmıştı. O yüzden, Büyük Birader’in söylevinin bir pragrafını yeniden

kaleme alarak, öngörüsünü kılıfına uydurmak gerekiyordu. Bir diğer örnek, 19 Aralık tarihli Times’da, çeşitli tüketim maddelerinin üretim rakamları yayınlanmış ama bugüne bakılınca, üretim rakamlarındaki tahminler büyük yanlışlıklar içeriyordu. Winston’a düşen, ilk baştaki rakamları sonrakilere uyacak biçimde değiştirmekti. Değiştirmeler yapıldıktan sonra, eski yazılar bellek deliğine atılırdı. Gazete yeniden basılırdı. Arşive düzeltilmiş hali konurdu. Bu düzeltmeler az önce bahsedildiği gibi sadece gazeteler için geçerli değildi. Herşey bir hayal dünyasında eriyip gidiyor, sonunda yılın hangi gününde oldukları bile belirsizleşmişti. Arşiv Dairesi’nde öbek öbek işçiler bin bir çeşit işle uğraşıyorlardı. Fotoğrafları değiştirip çarpıtmak için tam donanımlı stüdyolar vardı. Ses taklidi yeteği ile seçilmiş oyuncular ve hangi bölümün çarpıtılacağı hangi bölümün tümden silinip ortadan kaldırılacağını belirleyen politikaları saptayan kimliği belirsiz beyinler vardı. Bir de yenisöylem için “sözlük” hazırlayanlar vardı. Sıfatlar, fiiller, isimler değiştiriliyor dile son biçimi verliyordu. Yalnız eş anlamlı sözcükler değil, karşıt anlamlılar içinde bu söz konusuydu. Bir sözcüğün karşıt anlamlısına ne gerek vardı ki? Kaldı ki, her sözcük karşıtını kendi içinde barındırır. Örneğin, ‘iyi’ sözcüğü. ‘İyi’ sözcüğü varken, ‘kötü’ sözcüğüne neden gerek duyalım ki? ‘İyideğil’ dersin olur biter. Başka bir dil konuşan hiç kimse kalmadığında istenilen tamamlanacaktı. Her gün onlarca, yüzlerce sözcük ortadan kaldırılıyordu. Dil en aza indiriliyordu. Bunlar tabii ki Büyük Birader’in fikriydi. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört kitabı’nda yaratılan ütopya devlette yaşananlar, günümüzde kehanete dönüşen bir kitap haline gelmiştir diyebiliriz. Bahsedilen bu ütopya devletteki yaşam alanları zamanla “Büyük Birader”in oynadığı oyun alanına dönüşmüştür. Her köşeye yerleştirilmiş kameralar, saklanıp gerektiğinde değiştirilen arşivler, dil ve bellek oyunları söz konusudur romanda...

net dergi    67


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.