Yüz Yıllık Yalnızlık-Marquez

Page 83

Generated by ABC Amber LIT Converter, http://www.processtext.com/abclit.html

okumadan imzalamaya hazırlandı. O zaman subaylarından biri, çadırdaki uyuşuk sessizliği bozdu. -Albayım, n'olur bizim hatırımız için, ilk imzayı siz atmayın, dedi. Albay Aureliano Buendia bu isteği kabul etti. Kalemin kağıt üzerindeki cızırtısından yazıların harflerin tek tek seçilebileceği kadar mutlak bir sessizlik içinde kağıtlar, masanın çevresini dolandığı zaman, ilk sıradaki imza yeri boştu. Albay Aureliano Buendia, o boş yeri doldurmaya hazırlandı. Subaylarından bir başkası atıldı, -Albayım, her şeyin düzelmesi için henüz zaman var, dedi. Albay Aureliano Buendia, yüzündeki anlatımı hiç değiştirmeden ilk kopyayı imzaladı. Son kopyayı imzaladığı sırada, iki sandık yüklü bir katırı çekerek gelen bir asi albay göründü kapıda. Çok genç olmasına rağmen, kuru, donuk bir görünüşü, sabırlı bir anlatımı vardı. Macondo bölgesinde devrim örgütünün saymanıydı. Altı gündür binbir zahmetle yol tepmiş, ateşkesin imza törenine tam zamanında yetişebilmek için, açlıktan ölmek üzere olan katırı çeke çeke getirmişti. İstemeye istemeye, içi gide gide sandıkları indirdi, açtı ve masanın üzerine yetmiş iki altın külçeyi tek tek sıraladı. Bu servetin varlığı, hepsinin aklından çıkmıştı. Komuta merkezinin çöktüğü ve devrimin yozlaşarak liderler arasında kanlı bir sen-ben kavgasına dönüştüğü son yılın kargaşası içinde, herhangi bir sorumluluk belirlemek imkansızlaşmıştı. Eritilip kalıplaşmış, sonra da pişmiş kille kaplanıp tuğla görünümüne sokulmuş olan devrim altınlarıyla kimse ilgilenmemişti. Albay Aureliano Buendia, teslim belgesindeki devredilen eşya listesine yetmiş iki kalıp altını da yazdı ve hiç kimsenin söylev çekmesine fırsat vermeden töreni bitirdi. Kir pas içindeki delikanlı, karşısında duruyor, ona kendi donuk, bal rengi gözleriyle bakıyordu. Albay Aureliano Buendia, -Başka bir şey mi var? diye sordu. Genç albay dudaklarını kısarak yanıt verdi. -Makbuz. Albay Aureliano Buendia, makbuzu kendi eliyle yazdı verdi. Sonra genç papazların dolaştırdıkları, bir bardak limonatayla bir bisküvi aldı ve dinlenmek isterse diye kendisi için hazırlanmış olan sahra çadırına çekildi. Çadıra girince gömleğini çıkardı, karyolanın kenarına oturdu ve öğleden sonra tam üçü çeyrek geçe tabancasını aldı, özel doktorunun tentürdiyotla göğsüne çizdiği dairenin ortasından kendini vurdu. O anda Macondo'da, Ursula, ocağın üstündeki sütün neden böyle geç kaynadığını merak ederek, tencerinin kapağını kaldırdı ve içinin kurtlarla fıkır fıkır dolduğunu gördü. -Aureliano'yu öldürdüler! diye haykırdı. Yalnızlıktan doğan bir alışkanlıkla bahçeye doğru baktı ve yağmurdan sırılsıklam olmuş, üzüntülü ve öldüğü zamankinden çok daha yaşlı görünen Jose Arcadıo Buendia'yı gördü. Ursula bu kez daha kesinlikle, -Arkasından vurdular ve kimse gözlerini kapatmak zahmetinde bulunmadı, dedi. Güneş batarken, Ursula gözyaşlarının arasından, gökyüzünden bir duman gibi geçen parlak dairelerin hızla kaydığını gördü ve bunu bir ölüm habercisi olarak yorumladı. Albay Aureliano Buendia'yı kurumuş kandan kaskatı kesilmiş bir battaniyeye sarılı ve gözleri öfkeden yerlerinden uğramış olarak getirdiklerinde, Ursula daha hala kestane ağacının altında, kocasının dizlerine kapanmış hıçkırarak ağlıyordu. Aureliano Buendia tehlikeyi atlatmıştı. Kurşun öylesine düzgün bir yol izlemişti ki, doktor, tentürdiyota batırdığı bezi, Aureliano'nun göğsünden soktu, sırtından kolayca çekti çıkardı. Sonra da kendinden hoşnut bir tavırla, -Bu, benim şaheserimdi, dedi. -Kurşunun hayati organlardan hiçbirine zarar vermeden geçebileceği tek yer orasıydı. Albay Aureliano Buendia, çevresinin, ruhunun kurtulması için umutsuz dualar mırıldanan genç papazlarla sarıldığını gördü. İşte o zaman, salt Pilar Ternera'nın falıyla alay etmiş olmak için düşündüğü gibi, kurşunu, ağzının tavanına sıkmadığına yandı.

Page 82


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.