Tehlikeli Oyunlar

Page 126

kız tarafının arasında dolaştı-rılırken, kendisine çok iyi davranamadığını sezdi. Selim Bey gibi Ergun da, amcasının paralan bakımından endişeliydi: İnsanlara güvenilmezdi. İster misin Selim Amcanın birden Sevgi'ye acıyacağı tutsun da mirasından ona bir pay ayırsın? (Bunları düşünürken Ergun, hayalinde .mahkemelere gidiyor, doktorlardan amcasının bunamış olduğunu belgeleyen raporlar alıyordu. Evet, durum kötüydü.) Nursel Hanım da bazı kıskançlık belirtileri gösterdi; hattâ Sevgi'yi bir zamanlar Selim amcayı ihmal etmekle suçlayan Ergun'a bile katıldı. Sevgi de, 'Nasıl olur? Ben amcamın 242 I kadına. «Daha evlenmeden Hikmet'in evine bu kadar sık gitmen doğru değil,» diyen Nursel Hanıma bir karşılık bulup söyleyemedi. Başarısız bir başlangıç olmuştu. Üstelik Hikmet'in, dünyaya meydan okuyan bir tavır takındığını söylüyorlardı. Kimler? En yakınları. Sevgi de bütün bu yakın arkadaşları, serserilikle ve hiç bir şey olamamakla suçladı. (Neredeyse uğursuz fransızca ismi de söyleyecekti, Hikmet'in gözlerine bakınca vazgeçti.) Günler, bu olaylara üzülmek ya da aldırmamakla geçiyordu ve yeni bir düzen kurmak için ne Hikmet ne de Sevgi bir atılımda bulunmuyordu. «Ne yapalım? Biz de serseriyiz,» demişti Sevgi, bir gün. Kimse de bu serserilere yardım etmiyordu. Sonunda Hikmet, bir tüccarın yanında düşük bir ücretle iş buldu ve iki ay sonra da Sevgi ile evlendi. Bütün isteğine rağmen, yeni tuttuğu evine, Sevgi'den başka yeni bir şey getirememişti. Perdeler gene yoktu, masa yoktu, koltuklar yoktu. Çıplak pencereleri gören arkadaşları, Sevgi'yle Hikmet'in evlerine daha taşınmadıklarını düşünerek bir süre uğramadılar onlara. Uğradıkları zaman da şaşırdılar. Zaten nikâhta da bir sürü kusuru olmuştu Hikmetle Sevgi'nin: Davetiyeler güzel değildi, şeker kutuları kötü bir kartondan yapılmıştı. (Kimse yememişti, ama badem şekerleri de bayattı galiba.) Bütün bunlar gene de anlayışla karşılanmıştı; fakat doğrusu bu ev için söylenebilecek olumlu tek söz yoktu. (Bu yüzden hiç bir şey söylemeden ayrıldılar bu evden.) Hikmet, bu 'yuva' denilen şeyi, anlaşılan beceremeyecekti. Bununla birlikte, yeni evlilere oturmaya gittiler ve yerlere, minderlere oturdular; ikram edilen çayları, kucaklarında içtiler. Selim Bey bile bir gün Ergun'la birlikte, kendiliğinden geldi ve evin tek küçük koltuğunda, Ergun'un 'Dokunacak sonra amca' uyarısına rağmen sade kahvesini içti. Sevgi, bu ziyaretten sonra, küçük defterine birkaç satır yazdı: 242 GEÇEN GÜNLER ÜZERÎNE Dört ay önce Hikmeti tanıdım. Artık günler daha hızlı geçiyor. Bugün Selim Amca geldi. Ona acıyorum. Çünkü Ergun onu şaşırttı: Benim hakkımda zavallı ihtiyara yalanlar söyledi. Acı günleri geride bıraktım. Bana haksızlıklar yapanlar yanıldılar. Nursel Hanım da şaşırdı. Onun mutlu olmasını dilerim. Ben de neredeyse şaşıracaktım. Herkes şaşırıyor. Ben iç dengemi kaybetmedim. Demek bütün bu üzüntüleri yaşamaya ihtiyacım varmış. Hikmet, bir gün bu küçük defteri gördü, küçük yazıları karıştırdı ve gülerek, «Bu mücevherleri sen mi dizdin karıcığım?» diye sordu. «Belki bir gün roman da yazarım,» dedi Sevgi. «Sen de yazacaksın muhakkak.» Hikmet, bu roman sözünden pek hoşlanmadı. Yazmak istemiyordu. İşinde ilerlemek istiyordu, para kazanmak istiyordu, masa ve koltuk


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.