Bounterview Ağustos 2013

Page 1

AĞUSTOS 2013

BOĞAZİÇİ MezunİYET MODASI

ECE ÜNER BAŞIM DİK VİCDANIM RAHAT!

SANATININ 25. YILINDA

ONUR AKIN Kampüs + Misafirimiz! HALK TV SUNUCUSU POLİSTEN TEHDİT ALDIM!

OYA LALE ÖZAN ARSLAN

GÖZDE UMAY DALKALI


bounterviewdergisi.

02

RÖPORTAJLAR HABERTÜRK SUNUCUSU

ECE ÜNER Zirveleri uçurumlar birleştirir. Zirve demek bir o kadar uçurum demektir. Oksijensiz kalabilmek demektir. Sayfa. 10 HALK TV SUNUCUSU

OYA LALE ÖZAN ARSLAN Halk Tv’nin imkanları çok sınırlı. Toplam 24 kişiyiz, çaycısına kadar... Sayfa. 16

46

USTA SANATÇI

ONUR AKIN İstanbul Üniversitesi basın yayın yüksek okulunda okudum. Basın yayın yüksek okulunda müzik odası olan tek öğrenciydim. Sayfa. 27

6 16

KAMPÜS MİSAFİRİMİZ

GÖZDE UMAY DALKALI Onlar için reyting her zaman daha önemli... Sayfa. 38 MODA TASARIMCISI

EMRE ERDEMOĞLU Her erkek takmıyor ancak bir erkeğin gardırobunda papyon olması beni mutlu eder. Sayfa. 46

YAZILAR GENEL BAKIŞ

ATAKAN ŞENİZ Bounterview Media&University için Temmuz ayı oldukça parlak geçti. Birçok öğrenci oluşumunun tatili tercih ettiği yaz dönemi boyunca biz size bu sayıyı ulaştırmak için yoğun bir çalışma temposu içindeydik. Sayfa. 4 SOSYAL VE KLASİK MEDYA

TUĞÇE GULA Ben klasik medyayı eski zamanların büyük esnaf lokantalarına benzetiyorum. Sayfa. 14

38

27 UNUTULMAYAN

INSTAGRAM’CA

ALİ POYRAZOĞLU Sayfa. 12

TUBA AYDIN Instagram da birçok ünlünün kullandığı ve hayatlarının karelerini paylaştığı popüler olan bir ağ... Sayfa. 22

Röportajlarımızdan:

Röportajlarımızdan:

BÜLENT KORKMAZ Sayfa. 13

INSTAGRAM AYLIĞI


bounterview Dergi Ekibi GENEL KOORDİNATÖR: Atakan ŞENİZ atakan.seniz@boun.edu.tr

GENEL YAYIN YÖNETMENİ: Ahmet BİNTAŞ bintasahmet@gmail.com

YAYIN DANIŞMANI: Tuba AYDIN

SOSYAL MEDYA: Tuğçe GULA

MODA SAYFALARI İÇERİK ÜRETİCİLERİ: Fatma İZCİ

İLETİŞİM

Kübra DÖNMEZ

BOUNterview Media & University.

RÖPORTÖRLER:

İNTERNET SİTEMİZ: www.bounterview.com

Ahmet K. SÜRMELİ Hazal GÜNDÜZ Cavit G. DESTAN

EKİP MAİL ADRESİ: bounterview@gmail.com

Safa BİLİCİ Tuğçe GULA Çağdaş ÇETİNKAYA Giray GÜZEL Hazal PİŞKİNOĞLU Ezgi KOÇAK

SOSYAL AĞ ADRESLERİ: www.facebook.com/bounterview www.twitter.com/bounterview SORU ve ÖNERİLERİNİZ İÇİN: bintasahmet@gmail.com

Ülber O. AKIN Helin MURATAKAN

MODA

BOUN’DA MEZUNİYET MODASI

FATMA İZCİ Mezuniyetin ardından duyurduğumuz gibi, gelecek senelerde mezun olacaklara ilham vermesi için, mezuniyet modasını yazdık.. Sayfa. 34

FOTOĞRAF EKİBİ: Duygu YILMAZ Mert KENAR Nergis AKSAÇ Erdem ERKMEN

BOUNTERVIEW Dergisi T.C. Yasalarına uygun olarak yayınlanmaktadır. BOUNTERVIEW Dergisinin isim ve yayın hakkı BOUNTERVIEW Ekibine aittir. Dergide yayımlanan yazı, röportaj ve görsel içeriklerin her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz ve kullanılamaz. © BOUNTERVIEW Media & University


bounterviewdergisi.

04

KOORDİNATÖR’DEN

GENELBAKIŞ Yepyeni bir aydan, en sevdiğim Ağustos’tan merhabalar...

YAZAR: Atakan ŞENİZ EMAIL: atakan.seniz@boun.edu.tr BLOG: www.bounterview.com

Bounterview Media&University için Temmuz ayı oldukça parlak geçti. Birçok öğrenci oluşumunun tatili tercih ettiği yaz dönemi boyunca biz size bu sayıyı ulaştırmak için yoğun bir çalışma temposu içindeydik. Röportajlar, ortaklık görüşmeleri, işbirliği anlaşmaları, çeşitli ziyaretler, tekliflerin değerlendirilmesi... Yorulduk, fakat bu sayıyı yayına hazır halde görünce yorgunluğumuz geçiverdi. Bu sayımız için Habertürk ana haber sunucusu Ece Üner’i ziyaret ettik. Önceki sayımızda röportajını yayınladığımız ve birçok ulusal platformda haber olan CNN Türk ana haber sunucusu Burak Törün gibi Gezi Parkı olaylarından dolayı hedef haline gelenlerden biri Ece Hanım. Ece Üner’in de röportajımızda dediği gibi “tam bir günah keçisi” ilan edildiler. Bu konuda mail ve tweet geldiği için açıklama gereği hissediyorum. Gelen tepkileri şu çatıda toplayabiliriz: “Siz nasıl Habertürk’e gidersiniz?” Yahu, duyan da Habertürk’ün illegal bir örgüt olduğunu falan zanneder. Türkiye’nin en önemli medya gruplarından birine ve Türkiye’nin en iyi kadın ana haber sunucusuna gitmişiz. Dahası var mı! Röportaj henüz yayınlanmadan ve içeriğinde ne olduğunu okumadan saldırma hakkını nereden buluyorsunuz? Bakınız bu sayıda Halk Tv sunucusu Oya Lale Özan Arslan ile yaptığımız röportaj da var. O neden dikkatinizi çekmiyor? Hem de biber gazından kaça kaça, kıyıda köşede yapılan bir röportaj! Madem “direnişçi” diye tanımlıyorsunuz kendinizi, Halk Tv sunucusu ile bu şartlarda röportaj yaptığımız için bizi göklere çıkarmanız gerekmiyor mu? Ama yok, siz görmek istediğinizi görürsünüz. Üzgünüm, bu dergide her görüşe belirli sınırlar dahilinde yer var. Siz sürekli Gezi direnişçilerini pohpohlayan bir yayın çizgisinde olduğumuzu zannettiniz herhalde! Ekibimizin temel ilkelerinden biri tarafsız yayıncılık. Gelişmeleri, açıklamaları olduğu gibi yayınlarız, yorumu da değerli okuyucularımıza bırakırız. Ece Üner’in röportajdaki ifadesine aynen katılıyorum: “Bu olayda ne İsa’ya ne Musa’ya yaranmak var.” Sanat dünyasındaki 25. yılını dolduran usta sanatçı Onur Akın da bu sayımızı güzelleştiren isimlerden. Müziğe başladığı ilk günden bugüne kadarki sanat yolculuğunu anlattı ve Türkiye’nin siyasi tablosunu yorumladı. “Kampüs Misafirimiz” bölümünde Gözde Umay Dalkalı var. Kim Milyoner Olmak İster yarışmasından ve yaptığı Aziz Yıldırım taklidinden hatırlayacağınız Gözde Umay Dalkalı’nın iddialı açıklamalarını okumadan geçmeyin. Ayrıca kampüste geçirdiğimiz süre içinde gerek röportaj sonrası fotoğraf çekimlerinde gerekse langırt oyununda ekip olarak fazlasıyla eğlendik. Ayrıca Emre Erdemoğlu’ndan moda tüyoları, Instagram aylığı, sosyal medya analizi, Boğaziçi mezuniyet modası bu sayının ön plana çıkanlarından. Ekibimize destekleriyle güç veren herkese teşekkürlerimi sunuyorum. İyi okumalar!

GENEL KOORDİNATÖR Atakan ŞENİZ

atakan seniz


bounterviewdergisi.

05

? Pek yak覺nda!


bounterviewdergisi.

6

ECE ÜNER

FOTO: Ahmet BİNTAŞ

RÖPORTAJ: Atakan ŞENİZ

R.

B


B

bounterviewdergisi.

7

BASIN ARTIK

PATRONLAR İÇİN

Bir haber sunucusu hangi özellikleriyle ön plana çıkmalı sizce?

Kesinlikle güvenilirliğiyle ön plana çıkmalı. Güvenilirlik de ürkek bir kuş gibidir. Bir kere inşa edip ondan sonra ürkütüp kaçırırsanız bir daha kolay kolay gelmez. Söylediğiniz şeyin altını doldurmak gerekiyor, istikrar ve bilgi birikimi gerekiyor. Ekran nasıl ki her şeyi büyütüyorsa -insanları daha kilolu, bazı şeyleri daha abartılı gösterdiği gibi- cehaleti de büyütür; ekran büyüteç gibidir. Bir haber sunucusu güvenilirlik, samimiyet ve bilgi birikimi ile ön plana çıkmalı. Bir de adil olmalı. Nedir adalet; ağaçlara su vermek. Zulüm nedir; dikenleri sulamak. İyi haberci dikenleri sulamamalı. Koç Üniversitesi sosyoloji ve tarih mezunu olarak mezunu olduğunuz bölümlerin ekranda ne derece faydasını görüyorsunuz?

ÖZGÜR DEĞİL!

İyi gazetecilik, tarihin taslağını yazmaktır aslında. Tarih öğrencisi için müthiş bir laboratuvar alanıdır. Ben tam sosyolojitarih okurken Irak Savaşı patlamıştı. O dönemde NTV’de staja başlamıştım. Benim için müthiş bir malzeme olmuştu. Bu tam “yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan” matematiği oldu. Bölüm, gazeteciliği destekledi; gazetecilik bölümü destekledi ve birbirlerini zenginleştirdi. Anchorwoman ifadesi hoşunuza gidiyor mu? Özel olarak bir antipatim yok. Ama “en tercih ettiğim, en sevdiğim sıfat budur” diyemem. Ben bir “sunucuyum” , “televizyon habercisiyim”. Türkiye’deyiz; Türkçe bu kadar zenginken neden Türkçe konuşmayalım? Kendinizi medya patronu olarak hayal ettiğiniz oldu mu? Hayır. Medya patronluğu zor bir müessese. Artık başkanların ve başbakanların

BBC’de

çalışmak isterdim!

bile büyük şirketlerin CEO’su olduğu bir dünyada yaşıyoruz. The Insider (köstebek) filminde şöyle der: “press is free for anyone who owns it”. “Basın sadece patronları için özgür” der. Medya patronları ne zaman ki ihalelere girmeye başladı, artık patronlar için de özgür değil. Medya başkanlar, başbakanlar ve onları yöneten büyük şirketler için özgür. Medya patronu olmak çok ciddi zeka, ince hesaplar ve dengeler gerektiren bir şey; o da ben de yok. Bir kanalın başında olsanız nasıl bir strateji izlerdiniz? Böyle bir ortamda haber merkezi yönetmek çok incelikli bir zeka istiyor. Bende o incelikli zeka yok. Türkiye haricinde farklı bir ülkede ana haber sunacak olsanız bu ülke hangisi olurdu? Kuzey ülkeleri olmazdı. Norveç’ten, Finlandiya’dan, İsveç’ten gelen arkadaşlarım “sizde 1 haftada olan olay,

bizde 10 senede olmuyor” dediler. Onlar malzeme olmadığı için işi gücü bırakmışlar ve Türkiye’yi yakından takip ediyorlar. ABD de çok farklı değil; bizdeki medya düzeninden çok daha özgür bir basın yok orada. İngiltere olurdu herhalde. BBC’de çalışmak isterdim doğrusu. Yabancı dilinizin yaptığınız işte büyük bir artı olduğunu düşünüyor musunuz? Türkiye’de iç siyasette o kadar fazla malzeme var ki çok sık dış dünyaya açılıp bağlantılar yapmıyoruz. Fakat geçtiğimiz süreçte yaşanan Mısır olayında, saat 17’de oturdum, gece 2’de bitti yayınım. 9 saat yayın yaptım. Çok fazla dış bağlantı yapmak gerekti. Böyle bir durumda lisan müthiş bir rahatlık sağlıyor elbette. Herkesle iletişim kurabilmenin verdiği güvence, bilgiyi ilk ağızdan alabilme haber sunuculuğunda büyük bir lüks tabii ki.

Kendimi, işimi, hayatımı çok fazla sorguladım; çok zor bir

sınavdı!


bounterviewdergisi.

8

Başım Dik,

vicdanım rahat!


bounterviewdergisi. bounterviewdergisi.

9

“TAM BİR GÜNAH KEÇİSİ OLDUK” Eyleme gelenlerle birlikte gaz yedik!

G

ezi Parkı olaylarında neler yaşadınız? Hakarete uğradınız mı veya tehdit aldınız mı?

Gezi olaylarında ne İsa’ya ne Musa’ya yaranmak var. Hele bir de objektif olduğunuzu iddia ediyorsanız, vicdanlı bir haberciyseniz... Çok üzüldüm, çok yıprandım. Kendimi, işimi, hayatımı çok fazla sorguladım. Ama her bakımdan bir turnusol kağıdı vazifesi gördü. Gerçekten gönülden severek takip edenlerin, anlayanların, bilenlerin müthiş empati kurduğunu gördüm. Fakat öte yandan ufacık bir kıvılcım bekleyenlerde müthiş bir nefret, anlayışsızlık, empati yoksunluğu ve büyük bir öfke vardı. Bütün bunları yaşadım. Ben çok duygusal biriyimdir. Söyleyenin söylemek istediğinin yanısıra söylenmeyeni de düşünür, onlar için kederlenirim. Benim gibi duygusal ve daha derisi kalınlaşmamış, bu işte olmasına rağmen duyarsızlaşmamış insanlar için çok zorlu bir sınavdı o süreç. Sinirleriniz, psikolojiniz, iş aşkınız bakımından zorlu bir sınavdı; hala devam ediyor bence.

B

u tepkileri nasıl ölçtünüz peki? Sosyal medya üzerinden mi, dışarıda sizi görenlerden mi?

Şair demiş ya: “kelime manayı boğan bir gömlek, paralıyorum.” Kelimelerin içi artık boşaltıldı. İnsanlar çok kolay kullanıyor bazı kelimeleri. İnanılmaz ağır şeyler yazıldı. Meseleyi büyük resme bakmadan, hiçbir filtreden geçirmeden, tamamen öfkesini yansıtmak isteyenler için de tam bir “günah keçisi” olduk işte. Özellikle Twitter’dan çok fazla şahit oldum. Bağdat Caddesi’nde yürürken birkaç şey yaşadım. “Habertürk uyuma” diyenler oldu; beni Habertürk ile özdeşleştiren tepkilerdi, ama kişisel olarak ismime yönelik bir şey değildi.

H

abertürk binası Gezi Parkı’na çok yakın. Olayların yaşandığı süreçte haber sunmaya gelmek zor olmadı mı?

Bizim binadan çıktığınız zaman yan tarafta otoparka inen bir asansör var. Eyleme gelenler, bu otoparkı kullanıyorlardı. Ben de eve gitmek için orayı kullanıyorum. Asansör beklerken ve asansörde çok karşılaştık, birlikte gaz yedik. Çünkü atılan gazlar binanın önüne kadar geliyordu. Birkaç kez haber sunarken camdan içeri gazın sızdığını hissettim, sesim, boğazım çok etkilendi. Ama bunlar fiziki dolayısıyla geçici zorluklardı tabii ki.

G

ezi sürecinde birçok zorlu yayın yaptınız. Geri dönüp değiştirmek istediğiniz yayınlar oldu mu?

Benim başım dik bu konuda. Vicdanıma cevap veremeyeceğim hiçbir soru sormadım, hiçbir söz söylemedim. Bakanları da ağırladım o süreçte. Benim sorduğum soruları biraz dikkatli dinleyen anlayacaktır. “Şunun sorulması gerekiyordu, sormadı” denilemez. Başım dik ve vicdanım rahat. Ama ülkemizde klavye delikanlılığı her zaman mevcut. Kendi bahçesinde dal olamayanlar, gelmiş benim bahçemde ağaçlık taslıyor. Bunlar oluyor Twitter’da.

T

ürkiye’de medya üzerinde bir baskı var mı sizce?

Röportajın başında söylediğim gibi ne zaman ki medya patronları işadamı oldu, medya artık başkanları, başbakanları için özgürdür. Sadece Türkiye için söylemiyorum bunu. Başkanlar ve başbakanlar artık büyük şirketlerin CEO’su ise artık ona göre karar verip adım atmaları gerekir. Büyük şirketleri yönetmekte en önemli şey istikrar ve sürdürülebilirliktir. Bunun için de çatlak ses çıkmaması gerekir. Başkanların ve başbakanların çatlak sese tahammülleri yok. Basın da artık başkanları ve başbakanları için özgür olduğuna göre o halde çatlak ses çıkmaması gerekir. Türkiye’deki durum bu.


bounterviewdergisi.

10

Haber sunuculuğunu basamak olarak kullanmam! Kendinizi haber sunarken mi yoksa haber dışında yaptığınız programlarda mı daha iyi hissediyorsunuz? Prompter’dan okumamız gereken haberlerden ziyade kafamdaki soruları sorarken, sorudan soru üretirken daha çok keyif alıyorum. Bu bir satranç oyunu gibi. Bir ritmi ve matematiği var. Dolayısıyla bana daha heyecanlı geliyor. O halde yeni program tekliflerine açık olduğunuzu söyleyebilir miyiz? Bu iş benim için bir amaç; bir araç değil. “Haber sunuculuğunu bir basamak olarak kullanayım, ondan sonra hangi dizilerde başrol alırım acaba, hangi yarışmayı sunarım” diye bir düşüncem olmadı. Başından beri bir amaçtı ve amaç olmaya devam edecek. Neyi arıyorsan sen o’sundur. Ben sorularıma yanıt arıyorum. Milliyet’e verdiğiniz röportajda, Deniz Bey’in size iki kere şiirli evlenme teklifi ettiğini söylemişsiniz. Onlar Deniz Bey’in yazdığı şiirler miydi? Deniz’in kendi yazdığı şiirlerdi. Deniz beni şiirleriyle tavladı. Benim bebeklikten beri çantamda mutlaka iki kitap olur; bir fıkra kitabı ve bir şiir kitabı. Şiire çok düşkünüm. Bence şairler en iyi edebiyatçılardır. Kelimeleri en ekonomik ve en vurucu onlar kullanır. Kelebeğin Rüyası filminde şu geçiyor: “her kadının bir şiirlik canı vardır.” Ben biraz dokuz canlı çıktım. Dolayısıyla birkaç şiir yazması gerekti Deniz’in, kendisi çok güzel şiir yazar.

Ben Tutku İnsanıyım! Hangi şairleri okursunuz? Özdemir Asaf’ın neredeyse birçok şiirini ezbere söyleyebilirim. Ben eğer bugün şiir yazıyor olsaydım Özdemir Asaf’ın ruhu orada hüküm sürerdi. “Kelimelerin efendisi” bana göre. Özneyi tümlece, tümleci yükleme geçirip takla attırabiliyor. Kısa, öz ve dokunaklı geliyor bana Asaf’ın şiirleri. Pablo Neruda, Orhan Veli, Cemal Süreya sevdiğim ve okuduğum şairler. Deniz Bey evlenmeden önceki son yayında “Ece’yle evleniyorum. Çok heyecanlıyım.”

diyerek hislerini ekranda milyonlarla paylaştı. Deniz Bey bu sözleri telaffuz ederken o an sizin yerinizde olmak isteyen milyonlarca kadın bulabilirim. Yine bir şiirle cevap vereyim. Özdemir Asaf der ki: “Seven, sevilenin boy aynasıdır. Sevmek, sevilenin o aynaya bakmasıdır.” Ben de Deniz’le ilgili duygularımı bu içtenlikle ona ifade ettiğim için böyle bir şey yapmasaydı şaşırırdım zaten. Tutku insanıyım ben; kavrayarak, dört elle sarılmak gerektiğini düşünüyorum.


bounterviewdergisi.

11

Zirve bir tuzaktır bence... Zirvenin tanımını yapabilir misiniz? Zirveleri uçurumlar birleştirir. Zirve demek bir o kadar uçurum demektir. Oksijensiz kalabilmek demektir. Oksijensiz insan bilincini kaybedebilir; dolayısıyla zirve bütün bu tehlikelere göğüs gerebilmek demektir. Devamlı kendini güncellemek demektir. Kendini mesele etmemek demektir. Kartallar avlarını en tepeye çıkarırmış ki oradan bırakıp yere düştüğünde av çok parçaya bölünsün ve yemek kolay olsun diye. Zirve bir tuzaktır bence. Sonuç olarak zirveye çıkan birinin oksijensiz kalmamak için ciğerinin sağlam olması gerekir yani iyi ciğer gerekir ve uçurumu da düşünmesi gerekir.

EkşiSözlük’te sizinle ilgili eski komşunuzun yazdığı bir entry var. İfade aynen şöyle: “zamanında bütün mahalle bu kıza aşıktı.” Doğruluk payı nedir bu bilginin? Doğrudur. Benim “doğrudur” demem çok garip bir şey oluyor tabi. Öyleydi, çok şımartıcı bir ortaokul ve lise hayatı yaşadım. Mahalleyle ilgili bu bilgi doğru. Bundan 20 yıl sonra “Ece Üner” dendiğinde insanların aklına ne şekilde gelmek istersiniz? “Öğrenmek yaşamaktır, bilmek ölmektir.” şeklinde bir söz var. Ben “biliyorum” dediğim gün ölmüşümdür; nabzımı kontrol etmem gerekir. Seneler sonra dahi “öğrenmeye, bilgiye aç bir kadındı” denirse bu çok hoşuma gider. Boğaziçi Üniversitesi sizin için ne

ifade ediyor? Boğaziçililere iletmek istediğiniz bir mesaj var mı? Benim için Boğaziçi Üniversitesi hazine demek. Gezi olaylarından sonra müthiş saygı duydum. Durduğu yerde duran, eleştiren ama alternatifini getirmeyen bir nesil bekliyordum. Sevgiyi de düşünceyi de eyleme döken bir gençlik gördüm. Tarih yazan demeyeceğim, tarif yapan bir gençlik. Böyle bir öğrenci grubu gördüm, çok duygulandım. Mezuniyet törenindeki pankartları kast ediyorsunuz sanırım? Kesinlikle, çok yaratıcıydı. Özgürlüğü o kadar güzel talep ettiniz ki... “Taş atmayalım, orantısız zeka kullanalım” dediniz. Boğaziçi Üniversitesi, orantısız zeka demek benim için. Gurur duydum.

Serbest Çağrışım Oyunu Haberci: soru Moda: kalıcı geçicilik Siyasetçi: samimi samimiyetsizlik Deniz: tutku Ece: denizkızı


12

P i l A

ESKIDEN YAŞAM SEVINCI AŞILAYACAK BIR RADYOCULUK VARDI. ŞIMDI BOL MIKTARDA GÜRÜLTÜ VAR.

RÖPORTAJLARIMIZDAN

u l ğ o z a oyr

bounterviewdergisi.


bounterviewdergisi.

Bülent KORKMAZ

UNUTULMAYANLAR

13

BENIM IDEALIM GALATASARAY’DA FUTBOLU BIRAKABILMEKTI. BIR ILKI YAŞATMAK ISTEDIM. İYI KI DE BUNU YAPMIŞIM.


14

ve Sosyal Medya

a y d e M k Klasi

Tuğçe GULA

bounterviewdergisi.

@tugcegula

Özellikle son bir yıldır ağızlara dolanan “Sosyal Medya” tabiri, Gezi Parkı olaylarıyla herkesin hayatına uygulamalı olarak girmiş bulunuyor. Peki sosyal medya deyince sizin aklınıza da yalnızca Twitter ve Facebook mu geliyor? Öyleyse çağın gerisinde kalıyorsunuz, aman dikkat! Akıllı telefon ve tabletlerin günlük hayatı sardığı şu zamanlarda, insanların haber okuma ve bilgi akışı sağlama alışkanlığı da iyice değişiyor. Ben klasik medyayı eski zamanların büyük esnaf lokantalarına benzetiyorum. Değişen ekonomik sistemin etkisiyle nasıl o büyük lokantaların yerini daha küçük ve belli alanlarda uzmanlaşan işletmeler aldıysa, klasik medya da yerini bloglara, sözlük sitelerine ve her gün yenilenen uygulamalara bırakıyor. Her ne kadar sonradan gelen sosyal medya genç ve dinamik görünerek diğerinin tahtına göz dikmiş olsa da belli başlı sorunlar nedeniyle hala gerçek anlamda baş tacı edilmiş değil. Özellikle Twitter örneği üzerinden bu sorunları biraz düşünelim bakalım.

1.Güven Sorunu Twitter’da pek çok hesap, sırf takipçi arttırabilmek için yeni ve ilginç bilgi başlığı altında aslı olmayan bilgileri paylaşıp, pek çok insanın da bu yanlış bilgilere inanmasına neden oluyor. Üstelik bu hesapları şikayet etseniz de bolca retweet alan hesaplar olduğundan şikayetiniz pek de işe yaramıyor. Bilgi akışında bu kurumsal olmayan sistemde kötü niyetli kullanıcı ceza alamadığı gibi ödüllenmiş ve başkalarını da buna teşvik etmiş oluyor.

2.Özgünlük ve Telif Çok güzel bir tweet gördüğünüzde, 1-2 saat sonra arama yaparsanız pek çok yerde bunun tekrarlandığını göreceksiniz. Pek çok insanın cümleleriyle meşhur bile olduğu bir platformda, birine ait bir şeyin tamamen klonlanabiliyor oluşu da başka bir sorun oluşturuyor. Gördüğünüz her kişi aslında bir başkasının aynısı, ya da derleyip toplanmışı olabilir. Bu da televizyonda 8 tane Hülya Avşar’ın çıkıp hangisinin orjinal olduğunun asla anlaşılamaması kadar absürt aslında.

3.Reklam Etiği Reklam sektörü insanın her türlü zaafını kullandığını hiçbir zaman inkar etmez. Buna karşı da açıklaması şudur, reklamlar başladığında onun reklam olduğunu bilirsiniz. Yani karşıdaki insan yalan söylüyorsa da, önce sizi yalan söyleyebileceği konusunda uyarır, özgür iradeye ucundan da olsa fırsat verir. Reklam olan bir şeyi reklam ibaresi vermeden yayınlamak klasik medyada suçtur ve yapıldığında ceza görür. Sosyal medya ise reklam konusunda bırakın bu bahsettiğim anlayışa uygun hareket etmeyi, adeta sömürülüyor. Bu konuda özellikle dünyaca ünlü kişilerin onaylanmış hesaplarına belli yaptırımlar uygulanıyor. Ancak sıradan birinin bile bazen dünyaca ünlü biri kadar fenomenleştiği bu platformlarda, reklam etiği konusunda daha ciddi adımların atılması gerektiği su götürmez bir gerçek. Peki bu kadar temel ve önemli konularda kendini hiç geliştirememiş bir alana neden kayıyoruz? Sosyal medyaya neden bu kadar sahip çıkıyoruz? Bir sonraki sayıda sizden gelecek yorumları da ekleyerek bunlara değineceğim.


bounterviewdergisi.

15

Üç Boğaziçili öğrencinin güney kampüsten kuzey kampüse doğru çıkarken konuşup karar verdiği bir sistem Bounbike. Kendine güvenen girişimci edebiyat öğrencileri Ahmet Turan Arslan, Ömer Pehlivan ve Şeyma Aydın, şehri bisikletle keşfetmeye Boğaziçi’nden başlamanın iyi bir fikir olacağına inandılar. Böylelikle bisikleti kullanırken rüzgarı hissederek özgürlüğe Bounbike ile bir kez daha tutunan üniversite öğrencileri ulaşım ve eğlenceye aynı anda sahip oldu. Kuruluşun asıl amacı başta üniversite öğrencileri olmak üzere tüm Hisarüstü halkına kaliteli hizmet vererek bisiklet kiralamalarını sağlayacak öncü bir kuruluş olmak. Bisiklet filosunu tamamen yepyeni bisikletlerden oluşturan bu kuruluş, karşılıklı dürüstlük ve kalite ilkesiyle ilk günden itibaren gönüllerde taht kurdu. Zamanında teslimat ve uygun fiyatlarla kendini genç hisseden herkese ulaşmayı bilen Bounbike, bisiklet kiralayan her müşteriye güvenliği açısından kask da veriyor.


bounterviewdergisi.

16

Foto: Çağdaş ÇETİNKAYA

RÖPORTAJ: Giray GÜZEL

r.

Oya LALE ÖZAN ARSLAN “DİĞER MEDYANIN ÜÇ MAYMUNU OYNAMASINA İNANAMIYORUM”

Oya Lale Özan Arslan’ı Türkiye Halk Tv ve Gezi eylemleriyle birlikte tanıdı. Daha önceki serüveninizden bahsedebilir misiniz ? Ankara’da olmanın verdiği sıkıntı vardı. Ankara medya açısından kısır, biliyorsunuz. Anadolu Ajansı’nda başladım, sonra tv’ye bi süre ara verdim. Daha sonra Halk Tv’de başladım. Halk Tv önceden de objektif yayın yapıyordu ama olaylar olmadan önce kimse farkında değildi. Ben bize değil diğer medyanın üç maymunu oynamasına inanamıyorum, sonsuz imkanları olmasına rağmen. Patronlarının direktiflerine uymak zorunda olanlar vardı. Türkiye’nin bugünleri yaşamasını da istemezdim o ayrı bir konu, ama böyle bir günde Halk Tv’de olmaktan mutluyum. Ulusal Tv ve Cem Tv ile hemen hemen yakın çizgidesiniz, fakat onlardan epey sıyrıldınız Gezi Parkı sürecinde. Bunu neye bağlıyorsunuz ? Halk Tv’nin imkanları çok sınırlı. Toplam 24 kişiyiz, çaycısına kadar... Bir muhabir 2-3 spikerimiz var, bu

bir farklılık. İki tane Ankara’da, bir tane istanbulda 3G’lerimiz yeni oldu, canlı yayın aracımız yoktu. Bu imkanlarla başka bir tv’nin ve personelin bu işi başarabileceğine inanmıyorum. Son derece amatör ruhla bu performansı gösterdik. Böyle bir yayını kaç spiker yapabilir? Böyle bir olayı kaç kanal yayınlayabilir? Son derece objektif olduğumuzu düşünüyorum. Röportajlarınızda eylemcilere “neden buradasınız?” diye soruyordunuz. Haberci olmasaydınız siz yer alır mıydınız Gezi Parkı’nda ? Canlı yayını stüdyodan yaparken aklım hep dışarıdaydı. Orada olmayı çok istiyordum. Alana da o anları yaşamak için çıktım. Sonuçta ben muhabir değilim. Şundan dolayı olurdum; herkesin orada olmak için bir nedeni vardı sizin benim, anne babaların, gençliğin... Benim de nedenlerim vardı. Bir kere baskıya ve sindirmeye karakter olarak uygun bir insan değilim. Türkiye’nin de uzun süredir baskı altında olduğunu düşünüyorum.


bounterviewdergisi.

17

“BÜYÜK FİRMALAR HALK TV’YE REKLAM VERMEK İÇİN TEDİRGİNDİ”

Büyük tepki toplayan ve çok konuşulan reklamlarınız ile ilgili ne düşünüyorsunuz ? Öyle ilginç bir şey oluştu ki yayın sürecinden sonra oluşan bir ilgi değildi bu. Teknik imkansızlıklarımız vardı. Bizim hiçbir gelir kaynağımız yoktu. Bize geri dönüşler reklamların bile sempatiyle izlendiği yönündeydi. Bir alaturkalık, arkamızda koca plazmaların olmaması, stüdyodaki yetersizlikler... Başka şansımız yoktu. Büyük firmalar bize reklam vermek yönünde tedirgindi. Redhack sorulmadan olmaz. Nasıldı Redhack ile röportaj yapmak ? Ben uzun zamandır peşlerindeydim. Olaylar başlamadan önce de irtibatımız vardı açıkçası. O günkü yayın içime sinmedi; daha güzel yayın çıkarabilirdim. Çünkü yayın öncesi teknik sıkıntılar olmuştu. Ama hayatım boyunca unutamayacağım bir şeydi. En çok hoşunuza giden slogan veya dövizi hatırlıyor musunuz ? En son popüler olan “hüloğğğ” var. Aslında şöyle söyleyim bir kare olarak aklıma gelmez ama zeka ışıltısı ürünler vardı hep. Benim hiç beklemediğim güzel sloganlar ortaya cıktı. Boğaziçi, Odtü ve diğer üniversitelerin mezuniyet törenlerindeki dövizleri nasıl değerlendireceksiniz? Sizlerle gurur duyuyorum, konuşurken bile heyecanlanıyorum. Uyuyor denilen gençliğin bu tavırları göstermesi inanılmaz, muhteşem bir şey. Dürüst yayıncılığı nasıl tanımlıyorsunuz ? Karşıt görüşten insanlara da davet yaptınız mı ? Çok istiyordum karşı tarafın da bağlanmasını. Türkiye’de belli kesimi temsil ediyormuşuz gibi görünüyoruz. Herkesin söz hakkı vardır, bağlanabilir. Grup toplantıları olduğunda meclise gittiğimde de özellikle Akp’ye olan taleplerimizde dönüş olmadı. Bizim ekrana çıkmıyorlar özellikle ben her şeyin karşılıklı tartışılmasından yanayım. Tek taraflı yayıncılık olmaz, doğruları bulamayız ama ne yazık ki geri dönüş yoktu.

AKP’LİLERİ DAVET ETTİK AMA BİZİM EKRANA ÇIKMADILAR


bounterviewdergisi.

18

“BİZ TÜRKİYE’DE OLANLARI YAYINLADIK, GÖRMEZDEN GELEMEZDİK!” Size gelen haberleri hangi niteliğine göre seçtiniz ? Düzeltme yaptığınız oldu mu ? Yayında sürekli Twitter’a bakıyordum. İnanılmaz bilgi akıyordu ama ben hepsini kullanmak istemedim. Bir bilgi ulaşıyordu, anında telefonla arayıp teyit edip yayınlıyorduk. Düzeltmeyle ilgili ise, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Serter bana mesaj attı yayın sırasında ve bağlantı kurduk. Baktım onun sesi değil, konuşan kişi de dialekt vardı. İzmir’de olduğunu söylüyordu. Reji yanlış çevirmiş olabilir, hemen kapattım telefonu. 5 dakika sonra doğru numara ile bağlantı kuruldu, Atilla Serter İstanbul’daydı. Bunu provokasyon olarak nitelendirdiler. Atilla Serter’i iki yerde göstererek neden provokasyon yapılmak istensin ki? Daha sonra zaten yayında düzeltmesini yaptım, altında art niyet yoktu. Nuçe Tv’ye bağlanmanız dikkatleri çekti ve eleştiriler geldi. Bunun için ne diyorsunuz ? Bu tür yayınlardan herkesi mutlu edebilmek çok zor. O tarafı az verirsiniz diğer taraf sevinir. Bu

tarafı az verirsiniz öbür taraf sevinir. O anlamda tepkiler oldu. Teknik yetersizlik vardı. Nuçe Tv o gün canlı yayın yapıyordu, oradan vermek zorundaydık ilk ses olarak. Siyasilerden değil ama kamuoyundan tepki aldık. “Şu ana kadar yaptığınız yayınlarla bu yayın bağdaşmıyor” dediler. Halbuki biz belli bir politikanın yayınını yapmadık, Türkiye’de olanları yayınladık. Penguenleri seyrettiniz. Lice’de olanları da vermek zorundaydık, görmezden gelemezdik. Biz tepkiye göre yayın yapamayız. Ekip içi problemler oluyor muydu? Bu şartlarda uykusuz, aç yayın yapıp daha az sorun çıkabilecek ekip tanımıyorum. Az kişiyiz, sürekli yüz yüzeyiz zaten. Tartışma olsa bile anında unutulurdu.

seviyorum, çalışmadan duramam ama bütün hayatım iş değil, baskı altında da çalışamam. Reytinglerin bir anda değişiminden ve sonuçlarından söz edebilir misiniz? Şu anda reyting ölçümlerine girdik. Gezi Parkı olaylarında sadece bir gün ikinci sıraya düştük, onun haricinde hep birinci olduk. Benim derdim “o anda bizi kim izliyor” değildi. Ben olayları anlatma sorumluluğu hissettim. Ben stüdyodaydım, ama onlar gaz yediler, ilaçlı tazyikli su yediler. Onların yaşadıklarını yansıtmış mıyım benim derdim buydu. Ne kadar çok izlendiğim değildi. Ama on beş gün sonra dönüp bakınca birinci olmamız gururumuzu okşadı.

Ana akım medyadan teklif aldınız mı bu süreçte ?

Gezi Parkı’ndan sonra reytingi korumak adına geliştirdiğiniz projeler var mı?

Hayır almadım, alsam da zaten asla gitmezdim. Benim zaten geçmiş dönemlerde de o tür imkanlarım oldu. Tanınmak gibi şeyleri önemsemiyorum. Mutlu olduğum yerde istediğim gibi yayın yapmak en önemlisi. İşimi

Uzun süredir birinci sıradayız ve bağımlı izleyicilerimiz oldu. Ama Ankara, canlı program ve katılımcılar konusunda sıkıntılı. Meclis var ama hep siyasi isimlerle yürümüyor bu işler. Bundan sonra ne yapabiliriz, bu çok önemli.


bounterviewdergisi.

19 Flamalar istenmiyordu Gezi Parkı’nda. Sizin görüşleriniz nedir bu konu hakkında ? Benim düşüncemden daha ziyade burada toplananlar hiçbir flama, bayrak istemediler; önemli olan bu. Ben de o düşüncenin arkasındayım. İnsanlar Türkiye’nin bugünkü siyasi tablosunu beğenmedikleri için, demokrasi açısından adım atılmadığı için sokağa çıktılar. Bu anlamda o düşünceyi haklı buluyorum. Bundan sonra öyle olmayacağını da açık ve net belirteyim. Bireysel tehdit aldınız mı? İç motivasyonunuzu nasıl sağladınız ?

POLİSTEN TEHDİT ALDIM!

EYLÜL’DE TEKRAR BİR HAREKETİN BAŞLAYACAĞINI ÖNGÖRÜYORUM!

Evet aldım. Daha önce böyle bir şey başıma gelmedi açıkçası, ilk anda çok kötü hissettim. Çok ciddi bir tehditti. Polisten de tehdit aldım ben. Bunlar insanın moralini bozuyor ama şu anda hiçbiri aklımda bile kalmadı, hiçbiri umurumda bile olmadı. Saatiniz de gözümden kaçmıyor. Beşiktaş’a gönülden bağlısınız herhalde? Çarşı’ya objektif bakmak gerekirse -ki diğer takımların da öyle baktığı kanısındayım- ayrı bir yeri olduğunu düşünüyorum. Sezar’ın hakkı Sezar’a… Çarşı taraftar grubu bambaşka. Haksız müdahalelere maruz kaldığını düşünüyorum, liderlerinden tutuklu olanlar var. Bu olayların arkasında örgüt falan aranmaya başlandı. Onun kurbanlarından birinin Çarşı grubu olmasını istemiyorum. Kazlıçeşme mitinginde Çarşı bayraklarının olması konusundaki düşünceniz nedir? Çarşının bayrağının orada olması bir komploydu, tıpkı farklı partinin bayrağının da olduğu gibi. Geleceğe dair umutlarınız ? Öngörünüz nedir Gezi Parkı ile ilgili ? Bunun bitmeyeceğini anladık. Duran adamlar oldu, sonra tekrar toplanmalar oldu. Şimdi okullar tatil, ben gençlerin öncülük yaptığını düşünüyorum. Apolitik denilen gençlik demek ki uyumuyormuş, bu beni gururlandırdı. Demek ki bir noktaya gelinmesi gerekiyormuş. İnsanlar çok yoruldu sokaklarda. Eylül’de bir hareketin daha başlayacağını öngörüyorum. Eylemleri desteklemeyenler, Gezi destekçileri için “yakıp yıktıklarını, demokrasiye karşı geldiklerini” söylüyor. Direnişçiler için yapılan bu yorumlara ne diyorsunuz? Bir empati kurmak gerekiyor. Bir siyasi parti bu kadar insanı sokağa dökemezdi, mümkün değil. Türkiye’nin siyasi havasından memnun olmayanlar oradaydı. Ne iktidarı ne muhalefetinden. Başbakan bunu CHP’nin yaptığını söylüyor; yapsa zaten CHP iktidara gelirdi.


bounterviewdergisi.

20

“BİZİMLE DAHA ÇOK UĞRAŞACAKLARDIR” Seçim barajı hakkında ne düşünüyorsunuz ? Düşürülmesi gerektiğini düşünüyorum elbette.

Karşı görüşten sizi takdir eden oldu mu yayıncılığınız adına ?

Oyuncu olmak isterdim. Zaten öyle başlamıştım, radyo programı ile devam ettim.

Var tabi olmaz olur mu. Bir kere yaptığımız yayınla inanılmaz sempati topladık. Onu görmek lazım. Bir başka büyük kanal yapsa öyle bir dönüş olur muydu bilmiyoruz.

Boğaziçi deyince aklınıza ne geliyor ?

Eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

En çok okumak istediğim üniversite. Çok istedim ama olmadı. Ankara’dan ayrılamadığımdan öyle bir imkanım olmadı. Ayrı bir havası olduğunu, çok nitelikli öğrencilerin olduğunu düşünüyorum. Bambaşka bir şey orada okumak, kıymetini bilin.

Türkiye’nin çok sorunu var. Bunları çözmek için politikalar üretmek yerine yapılanları anlamıyorum. Kürtaj meselesi, alkol yasağı… Gençlik için çok üzülüyorum. Sancılı süreç devam edecek ne yazık ki. Türkiye belki yıllar kaybedecek o anlamda. Başbakanın “% 50’yi evde zor tutuyoruz” lafı olmadı. Sen öyle dersen insanlar evde durur mu? “Onlar bunlar” demesi gibi söylemler zaten çirkin. Her ne olursa olsun insan halkı için böyle demez. Halen tahrik üstüne tahrik. Benim iki kız çocuğum var. Ben onlara diyordum: “Polise güvenin, bize bir şey olduğunda onlar koruyacak”. Şimdi kızlarım bana şunu diyorlar: “Kalabalık oluşturmak suç mu? Polisler neden böyle yapıyorlar?”

Spiker olmasaydınız ne olmak isterdiniz?

RTÜK cezasından nasibinizi aldınız. Sigara göründüğü içindi, ne yazık ki yedik cezayı. Bizimle daha çok uğraşacaklardır. Camii’ye ayakkabıyla girme meselesi? Çok tehlikeli söylemler bunlar. Mantığım almadı bunu Yaralılar varken ayakkabılarını nasıl çıkaracaklardı? En zorlandığınız yayın hangisiydi peki? Abdullah Cömert’i kaybettiğimizi öğrendiğimizde fotoğrafı yayına düştü. Bir de Ethem Sarısülük’ün o şekilde vurulup yere düşmesini görmek çok canımı yaktı.

Zor şartlar altında röportaj yaptık, biber gazından kaçtık. Her şey için teşekkürler… Çok güzeldi, zevkti benim için. Moral oldu bir anlamda.


bounterviewdergisi.

21

Avrupa ile Türkiye Arasındaki Medya ve Organizasyon Köprünüz!

Ayrıntılı Bilgi için;

www.creativis.eu


bounterviewdergisi.

22

Instagram AYLIĞI Instagram gibi uygulamalar birçok ünlünün gündemde kalmasını ve bezen skandal yaratmasını sağlıyor. Şimdi bir göz atalım, hangi ünlü nasıl fotoğraf paylaşmış...

1

1. Demet AKALIN

7 binin üzerinde takipçisi olan Demet Akalın’ın Ece Erken ve eşi Okan Kurt’la bir gece kulübünde hazırlıksız bir şekilde çektirdiği resim.

3. Doğa RUTKAY Doğa Rutkay en doğal resimlerini paylaşmaktan çekinmeyen samimi ve cıvıl cıvıl bir Instagram hesabına sahip. Göz atmanızı tavsiye ederim. “Annem ve ben sokak ortasında vasıta bekliyoruz” diye yorumladığı komplekssiz ve doğal fotoğraflarından bir tanesi.

3

2. Çağla ŞİKEL

5 bin’e yakın takipçisi olan Çağla Şikel’in kombine ettiği kıyafetlerini ve magazin dünyasında yer alan arkadaşlarıyla resimlerini takip edebilirsiniz.

2


bounterviewdergisi.

23

4

4. Hülya AVŞAR

Instagram uygulamasını en aktif kullanan popüler sanatçılardan bir tanesi diyebiliriz. Neredeyse 70 bin’e yakın takipçisi olan Hülya Avşar en özel anlarını hiç çekinmeden hayranlarıyla paylaşıyor Genç kızlara taş çıkartan poz

5. Burcu ESMERSOY

Güzelliği ile büyüleyen Burcu Esmersoy’dan bir bahçe pozu.

5

6 6. Ceyhun YILMAZ

Radyo programcısı Ceyhun Yılmaz paylaştığı komik kareleriyle birçok hayranının yüzünü güldürüyor


bounterviewdergisi.

24

8. Hadise Konser ve günlük fotoğraflarını hayranlarıyla paylaşan Hadise, spor yaparken bile çok çekici olduğunu bu fotoğrafıyla bir kez daha kanıtlıyor.

8

7

7. Fahriye EVCEN

Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitimini sürdüren başarılı oyuncu güzelliği ve güler yüzlülüğü ile dillerde. Fahriye Evecen, Boğaziçi güney kampüs çimlerinde..

9. Kenan İMİRZALIOĞLU

Yakışıklı manken ve oyuncu Instagram’da fırtına estiriyor. Yakından takip etmenizi öneririm..

9


bounterviewdergisi.

25

10

10. Cansu DERE

Cansu Dere, yurtdışında gezdiği yerlerin fotoğrafını çekerek takipçilerine doğanın ve dünyanın güzelliğini gösteriyor.

11. Murat BOZ

Sıcakkanlı ve duygusal yapısıyla bilinen başarılı şarkıcı, fotoğraflarını 150 bine yakın takipçisiyle paylaşıyor.

11

12 12. Esra EROL

Birçok kişinin yuva kurmasına vesile olan başarılı sunucu, mutlu aile fotoğraflarını sevenlerine aktarıyor.

Tuba Aydın tuba.aydin@boun.edu.tr ------------------Instagram/bounterview


bounterviewdergisi.

26

BOUNterview artÄąk

Instagram’da instagram/bounterview


bounterviewdergisi.

27

SANATININ 25. YILINDA

ONUR AKIN FOTO: Ahmet BİNTAŞ

RÖPORTAJ: Hazal PİŞKİNOĞLU


bounterviewdergisi.

28

ÖRNEK ALDIĞIM İNSAN ZÜLFÜ LİVANELİ!

Öğretmen bir baba ve ev hanımı bir annenin müzisyen çocuğusunuz. Müzisyen olmaya nasıl karar verdiniz? Ben bu anlamda çok şanslı bir çocuktum. Hayatımı sevdiğim bir işle sürdürme şansına sahip olduğum için şanslı da bir insanım tabi. Müzik doğduğum günden beri içine düştüğüm bir ortam. Babam köy enstitüsü çıkışlı bir öğretmen olarak bağlama çalardı, mandolin çalardı, müzik derslerini kendi verirdi. Annemin sesi güzeldi. Bir ağabeyim müzik öğretmeni. Konservatuarda okuyordu o zaman. 70’li yıllarda Türk halk müziği sanatçılığı yapıyordu . Çok güzel de bir orkestrası ve ekibi vardı. Ben üç buçuk dört yaşındayken darbuka çalıyordum. Onun ekibinde maskottum. 6 yaşlarında kelle bağlama çalarak sahneye çıkmaya başladım. Ben 7 yaşından beri sahnelerde olan bir müzisyenim. Ondan sonra bağlamayı ilerlettim, ilkokul sonuna doğru iyi bir bağlamacı oldum. İnsan sosyal ilişkilerinin bir bileşkesidir denir ya; içinde bulunduğunuz sosyal çevre sizi belirler. Yeteneğiniz varsa yeteneğinizi açığa çıkartır. Öyle bir sosyal çevre ve ortama sahip değilseniz içinizdeki yetenek körelebilir de. Benim şansım müziğin çok yoğun olduğu bir ailede doğmam ve büyümemdir. O anlamda hiç sıkıntı çekmedim. Bana her türlü ortam ailem tarafından sağlandı.


bounterviewdergisi.

29

Besteleriniz çok hoş ve duygu yüklü. İlk bestenizi ne zaman yaptınız?

Müzisyenliğinizin ilk dönemlerinde kendinize örnek aldığınız sanatçılar kimlerdi?

İlk bestecilik denemelerim lise yıllarında oldu. Gerçek anlamda yaptığım bu tarzın ürünlerini üniversite birinci sınıfta vermeye başladım. İstanbul Üniversitesi basın yayın yüksek okulunda okudum. Basın yayın yüksek okulunda müzik odası olan tek öğrenciydim. Yüksek okulu müdürü Tayfun AKYOL’dan bir oda istediğim zaman “ne yapacaksın müzik odasını, sen buraya gazeteci olmaya geldin” cevabını aldım. Ben de ona boş zamanlarımızda kahvelerde boş boş oturmak yerine koro kurabileceğimizi söyledim. Basın yayın tarihinde müzik odasına sahip olan ilk ve tek öğrenci bendim. Benden sonra da olmuş mudur bilmiyorum. Öyle bir odam oldu. Üniversitede kurduğum grupların temeli böyle atılmış oldu. Ben orada besteler yapmaya başladım. Basın yayında okurken de gazeteci olmaya hiç niyetim yoktu. Hep müzik yaptım. Üniversitenin ozanı oldum. 80 sonrası süreçte bütün eylemlerin bir tek ozanı vardı elinde sazıyla sakallı bir çocuk. Bu sıralarda besteler yaptım. “Bekle bizi İstanbul” bunlardan bir tanesiydi. O zamanlarda kasedim yoktu ama insanlar benim şarkılarımı söylüyorlardı. Ondan sonra Grup Baran’ı kurdum. Albüm teklifleri geldi. Üretim ve beste süreci böyle devam etti. O amatör öğrenci ruhunu hala devam ettirmekteyim.

“Onurlu Yıllar” adlı yeni bir albümüm çıktı. Bu albümde Türkiye’nin önde gelen sanatçıları benim şarkılarımı okudular. Bu bana bir saygı albümüydü. Geçen sene bir benzeri Orhan GENCEBAY için yapılmıştı. Bu anlamda 25 yıldır müzik üreten, besteler yapan bir sanatçı olarak benim için ciddi bir gurur sebebi oldu. Bu albümde benim için yazı yazanlardan birisi Zülfü LİVANELİ’DİR. Özellikle Zülfü LİVANELİ’NİN yazı yazmasını istedim. Çünkü benim en büyük iddiam besteciliğimdir. Sanat öykünmeyle başlar. Her sanat dalında birisi birine mutlaka öykünmüştür. Her sanatçının bir idolü, örnek aldığı bir insan vardır. Benim de örnek aldığım bir insan vardı. Hayalimde hep onun gibi besteler yapmak vardı. O kişi Zülfü LİVANELİ’ydi. Bestelerimi ona öykünerek yapmaya başladım. Ancak kendi kimliğini ve kişiliğini yaratamazsan taklit olarak kalırsın, hiçbir değerin olmaz. Sadece aslını yaşatırsın. Daha sonra kendi zekamla, yeteneğimle ve pratiğimle besteler yaptım, kişiliğimi oluşturdum. Ancak her zaman örnek aldığım insan Zülfü LİVANELİ olarak kaldı. O yüzden de albümün kapağında Zülfü LİVANELİ’NİN yazısı benim için okulu bitirme diploması gibi bir şey oldu. Onu örnek aldım ancak onun taklidi olmadım.


bounterviewdergisi.

30

“MAGAZİNLE GELEN MAGAZİNLE GİDER” “Onurlu Yıllar” adlı albümünüzden bahsettiniz. Bu proje nasıl doğdu? Benim hiç aklımda bile yoktu. 27 yıllık dostum Yavuz BİNGÖL bana: “Senin 25 yılın dolmadı mı? Niye sana bir saygı albümü yapmıyoruz ?” dedi. Benim de o an aklıma geldi. Hazır bitmiş albümüm vardı. Ancak önce bu albümü yayınlamak istedik. En sevilen şarkılarımı ve kimlerin okuyabileceğini hemen bir kağıda yazdık. Bir buçuk sene bu albüme emek verdik. Kendi albümlerimi yapmamdan daha zor bir projeydi bu. Yavuz BİNGÖL ve Seyfi YERLİKAYA albümü hazırlamamda bana yardım ettiler. Son dönemlerde bazı sanatçılar albümlerinin reklamlarını yapmak amacıyla türlü magazin dedikodularıyla gündeme geliyorlar. Sizi magazin programlarında görmüyoruz. Bunun sebebi, istediğiniz başarıyı sansasyon yaratmadan elde etmiş olmanız mı, yoksa göz önünde olmayı çok fazla sevmemeniz mi? Bu tamamıyla tercih meselesi. Hayata ve sanata nasıl baktığınla ilgili bir şey. Ben gazete-

cilik mezunuyum ve magazine çok da karşı değilim. Ancak Türkiye’de magazini çok düzeyli ve kaliteli yapmıyorlar. Bu yüzden ben de sadece yaptığım işle gündeme gelmeyi tercih ettim. Ucuz yollara, gelir geçer değer yargılarına ödün vermeden gerçekten kendi ürettiklerimle başarı yakalamayı tercih ettim. Başarı zaten budur. Yan yollara ihtiyacım yoktu. Yıllar önce “Derin nehirler gibi akmak, uzun akmak, uzun ama sessiz sessiz, ağır ağır, çok gürültü yapmadan.” demiştim. Bazı çağlayanlar vardır, çok gürültü yaparlar; ancak yazın ilk aylarında kururlar. Bazı nehirler vardır, Nil nehri gibi sessiz sessiz akarlar ancak uzun yıllar boyunca kurumazlar. Önemli olan hep kalıcı olmaktır. Magazinle gelen magazinle gider. Seni buraya kim getirirse o götürür. Ben buraya sadece kendi ürettiklerimle geldim. Belli bir kalitede diretiyorum. Bunun tersi bir şey yapmazsan seni kimse söküp atamaz. Zirve denilen olaya hiç inanmadım. Ne popüler insanlar gördük hepsi kaybolup gittiler. Önemli olan zirve değil dağın kendisini yaratmaktır. Eğer bir dağ yaratırsan, ürettiklerinle yaptıklarınla onun zirvesi de sen olursun. Be-

nim yıllardır verdiğim mücadele böyle bir dağ yaratmak içindir. Üretenler ayakta kalmıştır. Magazini her türlü kullanabilecek birçok fırsatım oldu bu hayatta. Hep çok satanlardan oldum piyasada ama hiç o ucuz yollara girmedim. İbrahim TATLISES ‘in İdobay adlı firmasında iki albüm yaptım. İbrahim TATLISES “istesen seni bir gecede top yaparım” diyordu. Ancak ben magazinci gördüğümde onun arkasına saklanıyordum. Önemli olan popüler veya şöhret olmak değil. Gerçekten saygın bir şöhretin sahibi olmaktır. Günümüzde yapılan besteler iki üç gün ağızlara takılıp söyleniyor, dördüncü gün unutuluyor. Ancak sizin besteleriniz yıllarca dillerden düşmüyor. Bunun sebebini neye bağlıyorsunuz? Şimdi şarkıcılar abuk sabuk sözlerle şarkılar yapıyorlar. Bu şarkılar hiçbir şey anlatmıyor. Çok sıradan ve hiçbir edebi derinliği olmayan, içinde ses olmayan sözler. Beste baskın melodi demektir. Müziğin ayak basılmamış yeni kıyısı yeni bestelerdir. Dert, oturup günü kurtaracak yeni şarkılar yapmak değildir.


bounterviewdergisi.

31

“ŞARKIMI AKP İSTEDİ, REDDETTİM” Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçim müziği olan “Bir ıslık da sen çal” şarkısını siz bestelediniz. Siz de CHP’li misiniz, yoksa sizden bir şarkı yapmanız istendiği için mi yaptınız? Bunu bir aydın sorumluluğuyla taşın altına elimi koymak istediğim için yaptım. Kılıçdaroğlu belediye başkanlığına adaylığını koyduğunda bir umut ışığı doğdu. O dönem AKP’yi en çok zorlayan adam Kılıçdaroğlu’ydu. İlk defa kürt ve alevi bir insan CHP’nin başına geçmişti. Önce belediye başkan adayı oldu, daha sonra partinin başına geçti. Ben hayata hep sol pencereden baktım. Her zaman varsılın değil yoksulun yanında oldum. Ezenin değil ezilenin yanında oldum. Nerede birinin hakkı çiğnenmişse sazımla oraya gittim. O dönemde AKP’ye karşı durabilecek tek parti CHP idi. Eşim de bana

destek olmamı önerdi. Bunun üstüne ben de kalktım Kılıçdaroğlu marşını yaptım. “bir ıslık da sen çal”ı yaptım. Bu şarkılar çok sevildi ve tutuldu. Ben CHP’yi destekledim hala da umudumu yitirmiş değilim. Ancak bir sanatçı her zaman bağımsız olmalı. Hiçbir partiye üyeliğim yok. Halkına yakın bir sanatçıyım. Sosyal demokrat bir sanatçı olarak yeteneklerimi CHP’nin değişimi için kullandım. O şarkıyı siparişle ve para için yapmadım. Karşılığında hiç bir şey almadım. Bu iş parayla zaten yapılmaz. Başka partilerden şarkılarımı kullanmak için para teklif ettiler; ancak ben kabul etmedim. “Bekle bizi İstanbul” şarkısını zamanında AKP istedi. Ancak para için böyle bir şey yapamayacağımı söyledim. Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlarda kendiniz mi yazıyorsunuz?

Facebook’taki hayran sayfamla eşim ilgileniyor. Hayran sayım 600 bine ulaştı. Twitter’a zaman zaman giriyorum. Önemli bir şey olduğunda, kafam attığında yazıyorum. Gezi Parkı olayları hakkında ne düşünüyorsunuz? Eylemlere katıldınız mı? İstanbul’a her geldiğimde mutlaka eylemlere katıldım. İlk gece de oradaydım. Gittik, şarkılarımızı söyledik. Gezi olayları bizim için müthiş bir umut kaynağı oldu. Biz artık kendimizden bıkmıştık. Gezi olaylarında beni en çok sevindiren, yıllardır işleri güçleri bozulmasın diye elini taşın altına koymayan birçok sanatçı bu olayın içine girdi, destek verdi. Bizim etkimiz genişledi. Gezi olayları 30 yıldır bu ülkenin üstüne serilmiş ölü toprağını kaldırdı attı.


bounterviewdergisi.

32

Gezi Parkı olaylarının 80 sonraki olaylara benzediği söyleniyor. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz? 80 sonrası üniversite muhalefetiyle başladı. Toplumun bütün dinamitleri, bütün toplumsal muhalefete öncülük edecek insanların tamamı biçildi. Hepsi içeri atıldı. Dışarıda solcu bırakmadılar. Kalanların örgütlenme hakkını elinden aldılar. Öğrencilerin derneklere üye olması yasaktı. 80 sonrası insanlar daha yalnızdı. Korkunç bir baskı vardı. O dönem Enver GÖKÇE’NİN şiirini besteledim. “Fakültenin önü demirden köprü, fakültenin önü bir sıra kavaktı / Biz bir

yiğit kişiydik, hürriyetler bizden uzaktı.” Bu olayların içinde olan ilk öğrencilerden biriyim ben. Gezi olayları çok daha farklı. Gezi ile kıyaslanacak Türkiye tarihinde başka bir olay yok. Belki 68 olayını gösterebiliriz ama Gezi’nin etkisi, gücü, dayandığı yerler çok farklı. Türkiye’de böyle bir olay yaşanmadı. Gezi gerçekten bir milat. 80 sonrası dışarıda kalmış 3-5 tane öğrencinin, sol sosyalist gençlerin tepkisiydi. Gezi olaylarına, son 10 yıldır AKP iktidarının yarattığı aşırı baskıya karşı, yaşam tarzlarına bu ciddi müdahaleye karşı tepki gösteren herkes katıldı. Bu olaylara halk katıldı. Halkın olmadığı hiçbir hareket bir nokta-

ya varamaz. 80 sonrasında çoğu insan bizi desteklemedi. Halk evleri kuruldu ama halk gitmedi. Hepsinin açılış konserini ben yaptım. Gezi, halkın da sahiplendiği , milletin tencere tava çaldığı ve bizim yıllarca küçümsediğimiz, kendi kızım da dahil, gençlerin katıldığı bir olaydır. Böyle bir gençlik olağanüstü bir devrim yarattı. Bu gençliği temsil eden bir siyasetçi bile yok şu anda Türkiye’de. Gezi bu ülkenin gelişiminde ve dönüşümünde bir milattır. Gençlerimizle gurur duyuyorum. Gezi parkında inananı inanmayanı, içeni içmeyeni hepsi bir aradaydı. Gezi kendi içinde kendi demokrasisini yarattı.


bounterviewdergisi.

33

GEZİ PARKI’NDAKİ GENÇLERİ ALGILAYAMADILAR! Hükümetin Gezi Parkı politikasını nasıl yorumluyorsunuz? Çok anlayışsız ve katı buluyorum. Oradaki gençleri algılayamadılar. Olan bizim gençlerimize oldu. 5 tane gencimizi kaybettik, bir sürü insan gözlerini kaybetti. Bu kadar genç öldü; başbakan hiçbirisinin ailesini arayıp başsağlığı dilemedi, bir özür bile dilemediler. Son olarak Boğaziçi Üniversitesi sizin için ne ifade ediyor? Boğaziçili öğrencilere hayata dair iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Üniversitelerin hepsi mutlaka çok değerli; ancak Boğaziçi’ne girmek belli bir standart, kalite ve zeka gerektiriyor. Kalitesini hiç düşürmeyen bir üniversite. Boğaziçi hiçbir zaman o standardını düşürmedi. Boğaziçi’nde okumak bizim zamanımızda da bir ayrıcalıktı şu anda da bir ayrıcalık. Boğaziçi’ne girme başarısı gösteren pırıl pırıl, zeki, çalışkan, kendi hayatını kendi iradesiyle yönetebilecek disipline sahip o gençliği alnından öpüyorum. Boğaziçilileri kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum.


bounterviewdergisi.

34

MEZUNİYET MODASI Çırağan Sarayı’ndaki Mezuniyet Balosu’ndan önce 4 Temmuz’da Uçaksavar Spor Tesisleri’nde Mezuniyet Töreni gerçekleşti. ODTÜ’de olduğu gibi, Boğaziçi Üniversitesi mezuniyetinde gündemde haziran ayına damgasını vuran Gezi Parkı olayları vardı. Mezun olan Boğaziçililer orantısız zeka kullanarak hazırladıkları pankartlarla, barış dolu karanfilleri, deniz gözlükleri, baretleri ve gaz maskeleriyle gerçekten çok şıktı. Çünkü Boğaziçi’ne özgürlük çok yakışıyor!

Geçtiğimiz ay, Boğaziçi Üniversitesi bir mezuniyet törenine daha tanık oldu. Boğaziçi Üniversitesi’nde kuruluşunun 150. yılına yaraşır, görkemli bir mezuniyet gerçekleşti. 7 Temmuz 2013 tarihinde Çırağan Sarayı’nda gerçekleşen baloda, Türkiye’nin en zeki öğrencileri bu sefer şıklıklarını yarıştırdı, göz kamaştırdı. Mezuniyetin ardından duyurduğumuz gibi, gelecek senelerde mezun olacaklara ilham vermesi için, mezuniyet modasını yazdık. İşte görkemli geceden göz kamaştıranlar, balonun en şıkları, en uyumlu çiftleri, sezonun en trend renkleri…

YAZAR: Fatma İZCİ


bounterviewdergisi.

35

03 04 04

01 01

Aysun Barut & Fatma Kahraman & Betül Yasemin Erol Bu sezonun en trend renklerinden biri olan mint yeşili gecenin gözdelerindendi. Bu renk sarışın ve kumrallara ama özellikle de İstanbul Boğazı’na çok yakışıyor.

03

Meltem Ernez

Zıt renklerin dışında aynı renkleri kullanarak da çift olarak uyum sağlayabilirsiniz. Özüm ve Okan çifti gecenin en uyumlu çiftlerinden.Yaz günlerinin en güzel renklerinden biri olan sarı rengi ikisine de oldukça yakışmış. Özüm makyajı ve gülümsemesi ile çok güzel gözüküyor.

Beyaz, gecenin en çok tercih edilen renklerinden. Dağınık formda toplanmış saçları ve doğal makyajı ile tüm dikkatleri beyaz, ışıltılı ve vücuduna oturan elbisesinde toplamış Meltem. Bence tartışmasız gecenin en şık isimlerinden.

05

Burcu Nur Keçeli

02

Boğaziçi’nin efsanevi mezuniyetinde 1950’ler rüzgarları esiyordu. Bele oturan, straplez ve derin yırtmaçlı elbiseler sıklıkla tercih edilmişti. Burcu da lacivert elbisesi, eyeliner’ları ve kırmızı ruju ile Marilyn Monroe ruhunu geceye yansıtanlardan.

05 02

Duygu Balıkçı & Nizamettin Şentürk Siyah ve beyazın zıt uyumu çok asil gözüküyor. Duygu’nun uzun, beyaz elbisesini gösterişli bir kolye ile kombinlemesi çok doğru bir karar. Şık bir topuz, portföy ve abartısız bir makyaj tercihi ile mezuniyet balosunun en sade ama şık isimlerinden birisi.


bounterviewdergisi.

36 Ezgi ı Kırmız

Anıl Şener

Moda dünyası erkeklere biraz daha acımasız davranıyor ya da çok fazla seçme şansı vermiyor olabilir. Ama takım elbisenin erkeklere çok yakıştığı da bir gerçek. Anıl, siyah takımı, beyaz gömleği, siyah kravatı ve kol düğmeleri ile gecenin klasik şık baylarından.

Siyah her zaman tercih edilen bir klasiktir. Ama klasik bir elbisede bile farklı detaylar ile kendi tarzınızı yansıtmanız mümkün. Ezgi’nin elbisesi gecenin en modern kesimli, en özgün elbiselerinden. Saçı ve siyah göz makyajı ile çok hoş gözüküyor.

Çırağan Sarayı’ndaki baloda çekilen tüm görseller izin alınarak kullanılmıştır. Uçaksavar Spor Tesisleri’ndeki Mezuniyet Töreni Görselleri : Hürriyet

Serdar Çapar

Serdar, mezuniyette smokin tercih edenlerden. Papyon stil sahibi bir erkeğin imzası gibidir. Smokini, papyonu, cebindeki mendili ve kirli sakalları ile Serdar, gecenin en tarz isimlerinden.


bounterviewdergisi.

37

Temmuz sayımızda yayınladığımız CNN Türk ana haber sunucusu Burak TÖRÜN ile yaptığımız röportaj birçok ulusal haber sitesi ve platformda yer aldı.


bounterviewdergisi.

38

Kampüs MİSAFİRİMİZ

GÖZDE UMAY DALKALI


bounterviewdergisi.

39 KIM MILYONER OLMAK İSTER’IN SKANDAL KIZI GÖZDE UMAY DALKALI BU SAYIMIZIN KAMPÜS MISAFIRI OLDU. “TÜRKIYE BÜYÜK MILLET MECLISI BAŞKA HANGI ADLA ANILIR?” SORUSUNA VERDIĞI “YÜCE DIVAN” YANITIYLA ÇOK KONUŞULDU, ÇOK HAKARETE UĞRADI. YEDITEPE ÜNIVERSITESI SIYASET BILIMI ÖĞRENCISI GÖZDE UMAY DALKALI YARIŞMADAN SONRA YAŞADIKLARINI, ALDIĞI TEKLIFLERI VE HEDEFLERINI BIZE ANLATTI. DAVETIMIZI GERI ÇEVIRMEDIĞI IÇIN “KAMPÜS MISAFIRIMIZ” GÖZDE UMAY DALKALI’YA TEŞEKKÜR EDIYORUZ.

nmak Yarışmaya para kaza için gitmedim! Sizden sonra Milyoner’de yarışan birçok kişi, çalıştığı/ uzman olduğu alanda gelen sorulara yanlış cevap vererek elendi; hatta bazıları ödülsüz yarışmadan ayrıldı. Fakat hiçbiri sizinki kadar etki bırakmadı. Nedir bunun sebebi? Ben biraz sivri dilliyim. O dönem boyunca -belki yapmamam gerekiyordu- sosyal medya üzerinden cevap verdim. Bu yüzden tepki topladım. O zaman ani çıkışlarım oldu. Ne yapacağımı bilemedim.

dık. Ben oraya zaten para kazanmak için gitmedim. Amacım zaten böyle bir şey yapmaktı. Onu da başardım. Sosyal medyada kendinizi “skandallar kraliçesi” olarak tanımlıyorsunuz. Bu ismi ben kendime takmadım. Yarışmadan sonra bu yönde yorumlar geldi. Hatta ikisini birleştirerek “skandaliçe” dediler. Ben de bunu kullanmaya başladım. Bu “skandalın” hayatınıza etkisi ne oldu?

O sivri dilli tavırlarınızdan dolayı pişman oldunuz mu?

Bir sürü teklif geldi. Dizi ve üç tane de reklam teklifi geldi.

Hayır, olmadım. İnsanlar tarafından “kendini beğenmiş, şımarık, ukala” olarak görüldüm. Zaten öyle bir insanım, aksini iddia etmiyorum. Bu özelliklerimden dolayı daha fazla konuşuldum sanırım.

Neden kabul etmediniz?

Yarışmada 250 bin TL ödül kazanmış olsaydınız bu derece haber olur muydunuz sizce? Olmazdım. İki gün sonra unuturdunuz beni. Hatta şu an bu röportajı bile yapıyor olmaz-

Diziyi kabul etmedim, rol benlik değildi. Reklamları kabul edecektim, fakat sonra iptal oldu. Bugüne kadar başka skandallara da imza attınız mı? O olaydan bir iki ay sonra Aziz Yıldırım taklidi yaptım. O da epey ses getirdi. Skandal olsun diye yapmamıştım ama haber oldu.


bounterviewdergisi.

40

İLGİ ÇEKMEYİ SEVERİM!


bounterviewdergisi.

41

“BU SORU PATLAR DEDİM” Yarışmadan sonra üniversitede akademisyenler ve arkadaşlarınızın size karşı yaklaşımı nasıldı? Hocalarım üstüme çok gelmedi. Bu olaydan önce zaten okulda tanınan biriydim. Benden sonra o yarışmaya benim adımı kullanarak benim tanımadığım insanlar, bizim bölümdekiler, okuldaki öğrenciler yarışmaya başvurmaya başladılar. Sanki beni tanıyorlarmış gibi... Ünlü olmak gibi bir amacınız var mıydı?

Yarışmada bunun cevabını verdiğimi düşünüyorum. İlgiyi ve ilgi çekmeyi severim. Bunların hepsi toplanınca “Gözde Umay” oluyor herhalde. Yarışmada heyecanlı mıydınız? Heyecanlanmadım dersem yalan olur. Spot ışıkları falan epey etkiliyor. O cevabı verdikten sonra “bu soru patlar” dedim. Bu kadar konuşulacağını ve olayın milletvekillerine kadar gideceğini tahmin etmemiştim tabii ki de.


bounterviewdergisi.

42

ONLARI MAHKEMEYE VERMEYE BİLE DEĞMEZ! Sosyal medyadan gelen hakaret içeren yorumlara dava açmayı düşündünüz mü? Şu an benim hukuki süreci devam eden üç tane davam var. Bunların yarışmayla ilgisi yok, kişisel davalarım. Sadece bir gazeteye dava açmayı düşündüm, sonra geri aldım. Bana yorum yapan insanlara karşı da -onlar bana nasıl acımasız olduysa- biraz acımasız olacağım. Sokakta gördüğüm zaman suratına bakmayacağım insanların sosyal medyadan bana hakaret etmeleri komik geliyor. Onları mahkemeye vermeye bile değmez diye düşünüyorum. Umrumda değiller. Yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz? Sıra hemen geldi mi? Arkadaşlarımla otururken bir anda karar verdik. Sonra yarışma başvurusu yaptım. O zaman 1 milyondan fazla kişi başvurmuştu. Ben başvurduktan 1-2 hafta sonra beni mülakatlara çağırdılar. Oraya gittiğimde 3 ay, 5 ay bekleyenler vardı. Mülakatı geçip 1 hafta içinde yarıştım. Yarışmacı seçme süreci nasıl işliyor? Üniversite öğrencilerinin daha avantajlı olduğunu düşünüyorum. Adı daha çok bilinen üniversitelerden yarışmacılar alınıyor. Benim ise enerjime baktılar. Sarışın ve mavi gözlü olmam bir adım öne çıkardı beni.

Reyting kaygısı var o halde? Onlar için reyting her zaman daha önemli. Yarışmadan sonra gelen yorumlar arasında sizi çok üzen, derinden yaralayan bir mesaj oldu mu? Hiç olmadı. Etkilenmedim. Ben gamsız biriyim. Belki başkası olsa benim yerimde çok sarsılırdı. Kenan Işık size ekrandan bir gönderme yapmıştı. Şu an aranız nasıl Kenan Bey ile? Kenan Işık ile bana o konuşmayı yaptıktan sonra ziyarete gittim. Sarıldık, fotoğraf çektirdik. Ondan sonra 3-4 kere daha bir araya gelme fırsatımız oldu. Yeditepe Üniversitesi’nden biri yarıştığı zaman, Kenan Bey “Gözde Umay’ı tanıyor musun” diye sorup beni aralarda hatırlatıyor. Çok hoşuma gidiyor elbette. Kim Milyoner Olmak İster yarışmasına ikinci kez katılan şanslı kişilerden birisiniz. Üçüncüye çağırsalar tekrar yarışır mısınız? İkinci yarışma yardım amaçlıydı. Tekrar yardım için çağırılacaksam seve seve yer almak isterim. Farklı yarışmalarda boy gösterecek misiniz? Bana başka bir yarışma programından teklif geldi. Sözleşme imzaladığım için başka programa çıkamıyorum. Bu yüzden o yarışmayı kabul edemedim.


bounterviewdergisi.

43


bounterviewdergisi.

44

“EKRANDA ÇOK ÇİRKİN ÇIKMIŞIM”

“SURVIVOR’A GİTMEYİ DÜŞÜNÜYORUM” Ekranda günümüzde yayın hayatını sürdüren hangi projede yer almak istersiniz?

olduğumu dair haberler yayınladı. Alex’in gitmesine üzüldüğüm için verdiğim bir tepkiydi.

Survivor. Önümüzdeki sene gitmeyi düşünüyorum.

Okan Bayülgen sizi savunurken neler hissettiniz?

Yılbaşında kazandığınız ödülle okul yapıldı. Bu konuda bilgi alabilir miyiz? Üsküdar’da okulun açılışına katıldık. Kenan Işık ve Kızılay Genel Başkanı da oradaydı. Oradaki çocukları gördükten sonra “keşke daha çok kazansaydım, keşke daha yararlı olabilseydim” diye düşündüm. Bir çocuk gelip yanağımdan öptü. O anki duygularımı anlatamam. İyi ki o projede yer almışım, gurur vericiydi. “Parlamento” şu an sizin için ne ifade ediyor? Şöhret, ün. 22 Mart 2012 tarihine dönseniz neyi değiştirirdiniz? Saçım ve makyajımı değiştirmek isterdim. Çok çirkin çıkmışım ekranda. Aziz Yıldırım taklidiyle Milyoner yarışması haricinde de gündem oluşturabileceğinizi gösterdiniz. O doğaçlama oldu. Bir kere çektik o video’yu. Arkadaşım yayınladı. Daha sonra gazeteler de o video’daki kişinin benim

Okan Bayülgen’den daha çok eleştirel bir şeyler bekliyordum. Böyle bir destek beklemiyordum. Okan Bayülgen’i çok severim, izlediğim ve saygı duyduğum biridir. Böyle birinden destek görmek sevindirici. Normalde üniversitem beni konuşturmadı orada. Ben orada yer almayacaktım. Okan Bayülgen sahneden aşağı indi, bana kendi mikrofonunu verdi ve “senin konuşman lazım Gözde” dedi. Gelecek planınız nedir? Kariyerinizi hangi alanda sürdürmeyi hedefliyorsunuz? Siyaset bilimi üçüncü sınıftayım. Siyaset yapmayı, siyasetle ilgilenmeyi düşünmüyorum. Medya bana daha cazip geliyor şu anda. Yüksek lisansımı medyayla ilgili bir alanda yapmak isterim. Medyanın hangi kolunda, ne olarak yer almak istersiniz? Televizyonda. Birçok programa katıldım, heyecanımın olmadığını fark ettim. Profil olarak da ekrana uygun olduğumu düşünü-

yorum. Küçüklüğümden beri hayalim, dünya turu yapan televizyoncular gibi program yapmaktı. “Acun Firarda” programı gibi. Hem gezeyim hem işimi yapayım; hem tatil hem sunuculuk yapayım. Acun Ilıcalı’nın ekibine katılmak ister misiniz? Keşke Acun Medya’ya girebilsem. Geniş bir ekiple çalışıyor Acun Bey. Kendisi zaten ekranda gösteriyor. Ne kadar eğlendiklerini görünce “Keşke ben de aralarında olsam, keşke şu okulu bitirsem de aralarına girsem.” diyorum. Ekranda olmasam bile o ekipte arka planda olmak isterim. O işi severek yaparım. Medya dünyasında en sevdiğiniz isimler kimler? Acun Ilıcalı çok zeki bir adam. Cem Yılmaz hayranıyım. Ayrıca Hülya Avşar ve Demet Akbağ. Bir siyaset bilimci olarak Türkiye’nin bugünkü durumunu kısaca yorumlayabilir misiniz? Gezi olaylarında özgürlüğünü savunan her insanın yanındayım. Çözüm sürecinin tek artısı bence uzun süredir şehit haberi almıyor olmamız. Gelecek seçimlerde, AK Parti’nin oy kaybedeceğini MHP’nin oyunu arttıracağını düşünüyorum.

AKP DÜŞER, MHP YÜKSELİR!


bounterviewdergisi.

45

“BOĞAZİÇİ: PARAMIN KONUŞMADIĞI ÜNİVERSİTE”

SERBEST ÇAĞRIŞIM OYUNU: -ATATÜRK : OLMASAYDI OLMAZDIK. -MILYONER : İLERIDEKI BEN -YÜCE DIVAN : PARLAMENTO -YEDITEPE : ÖMRÜMÜ ÇÜRÜTTÜ -SIYASET : BELKI BIR GÜN -FENERBAHÇE : AŞK -BOĞAZIÇI : PARAMIN KONUŞMADIĞI ÜNIVERSITE


bounterviewdergisi.

46


bounterviewdergisi.

47


bounterviewdergisi.

FOTO: Mert Kenar

48

u l ğ emo

d r E mre

E

Emre Erdemoğlu kimdir? Ne yapar? 28 yaşında ve 8 yıldır moda sektörünün içinde olan bir moda tasarımcısıyım. Dokuz Eylül Üniversitesi Moda Tasarımı bölümü mezunuyum. Üniversite hayatım boyunca birçok yarışmada ödül alıp sektördeki önemli isimlerle çalışma fırsatı buldum. Üniversite biter bitmez hazırladığım “Sandık Lekesi” koleksiyonu ile İtalya’da MED Moda organizasyonunda 200 tasarımcıyı geride bırakarak ilk 10’a girdi. Sonra yurtdışından defile davetleri alarak yurtdışında defileler gerçekleştirdim. İstanbul’a taşınıp Türkiye’nin önde gelen firmalarının birinde 3 yıl çalıştıktan sonra kendi markamı kurdum. Bu süreçte yurtdışı, yurtiçi defilelerim ve İstanbul Fashion Week defilelerim oldu. EİB Moda Tasarım yarışmasında ikincilik ödülü aldığınız “Sandık Lekesi”ni yaratma sürecinde nelerden ilham aldınız?

RÖPORTAJ: Kübra Dönmez & Fatma İzci

İlk koleksiyonu “Sandık Lekesi” ile EİB Moda Tasarım yarışmasında ikincilik ödülünün ardından İtalya’da “The Most Creative Collection (En Yaratıcı Koleksiyon)” ödülü ve daha pek çok ödül. Genç yaşta kariyerini bu denli güzel ödüller ile süsleyen başarılı moda tasarımcısı Emre Erdemoğlu ile Nişantaşı’ndaki ofisinde yaptığımız röportaj vesilesiyle hakkında merak edilenleri Erdemoğlu’na sorduk.

Sandık Lekesi benim ilk koleksiyonum. Adını duyunca hala heyecanlanırım. Uğuruna çok inandığım bir koleksiyon. Bana alkışlar, ödüller, başarılar getirip kocaman kapılar açtı. Kadın koleksiyonuydu. Sandıklar geçmişe yönelen belleklerdir. Bu koleksiyon özenle saklanan bu sandıklarından çıkarılan beyazdan somona çalmış lavanta kokulu gelinliklerden ilham alınarak hazırlandı. Bu gelinlikler sadece bir koleksiyona değil büyük aşklara da ilham verebilecek erkteler. Dokunmaya çekindiğim bu güzellikler, dokunma arzusu yaratacak yeni ve büyülü kostümlere ilham verdi. Kullanılan teknik ve materyaller geçmişi günümüze aktararak koleksiyonu zamansızlaştırdı.


bounterviewdergisi.

49 İtalya’da “The Most Creative Collection” ödülü aldığınız “Planör” adlı koleksiyonunuzun bir hikayesi var mı? “Planör” tarihteki yapısal ilk dengeli uçaktır. Alman mucit Otto Lilienthal tarihte uçuş denemeleri yapan ilk pilottur. Lilienthal’in hayat hikayesini ilk okuduğumda çok etkilenmiştim. Bunu mutlaka

Tabii ki papyon. Her erkek takmıyor ancak bir erkeğin gardırobunda papyon olması beni mutlu eder. Stil sahibi bir kadının gardırobunun olmazsa olmaz parçası nedir? Yüksek topuklu ayakkabı.

projeye dönüştürmem gerektiğini düşünmüştüm. Lilienthal 17 metre yükseklikten düşerek yere çakılmasını sonucu omurgasını kırıp ertesi gün hayatını kaybetmiştir. Bu koleksiyonum Lilienthal’a ithaf edilmiştir. Moda sektöründe isim yapmış, ödül almış pek çok moda tasarımcısına göre yaşınız olduk-

Son zamanlarda ekranlarda moda yarışmaları oldukça popüler. Önümüzdeki sezon sizi böyle bir projede görebilir miyiz?

ça küçük. Sizden yaşça büyük tasarımcılarla aynı platformda olmak sizi tedirgin ediyor mu? Hiç tedirgin etmiyor. Yaş sadece tecrübedir. Bu iş yaştan ziyade zeka ve yaratıcılık ile alakalıdır. Bunlara sahipseniz yaş önemini yitiriyor. Yaşın sağladığı avantajlarla yaratıcılığın sağladığı avantajlar birbirinden çok farklıdır ve birbirine karıştı-

rılmamalıdır.

gerektiği gibi tasarımcıyım. Şovmen değilim o yüzden beni ekranlarda değil bol bol podyumda görebilirsiniz.

sizlerle paylaşımda bulunmaktan çok keyif alıyorum. Öğrenciliğin keyfini çıkarın. Üretmek en büyük zenginliklerden biri. Üretken olun. Yaptığınız iş ne olursa olsun en iyisi olmak için çabalayın. Çöpçü de olsanız sokağı en iyi süpüren siz olun. Bu çok özel bir tatmin.

Boğaziçi Üniversitesi Ben her yıl düzenli ko- öğrencilerine iletmek leksiyonunu hazırlayıp istediğiniz bir şey var bunu hem yurtiçinde mı? hem yurtdışında sunan bir tasarımcıyım. Öğrencilik de öğrenciBir tasarımcının olması ler de çok keyifli. Ben

Favori tasarımcılarınız kimler? Favori tasarımcım Alexander McQuenn. Yerli tasarımcılardan ise Hüseyin Çağlayan’ın yaratıcılığını beğeniyorum. Gardırobunuzda vazgeçemediğiniz parçanız ne?


bounterviewdergisi.

50

BOUNTERVIEW DERGİSİ www.bounterview.com

Bounterview Media University


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.