lef; Ç ü n k ü düşman da rüzgârın' şiddetine tahammül edememiş geri dönmüştü. Biz, bayırların arasında oturduğumuz İçin bizi görememişlerdi. Zaten bura da 10 metre ilersini seçmek kolay olmuyordu. Şayet biz düşmanı takip etseydik, onları toplu o:&rak mah~ vedebilirdik. Ç ü n k ü onlar değil iyi havacfa.^ böyle havalarda h i ç at üzerinde duramazlardı. Fakat bizim de takatimiz yoktu. MİNBULAK'DAN HAREKET... Her yerde bîr manda başı g ö r ü n ü y o r d u . Bu mezarların bulunduğuna delildi. İşte bu mezar içer sinde Mınbulak'ı terkediyorduk. Karşımızda Kermetaş .geçidi vardı. Himaîayalara uğramak talihsizliğine sahip olanlar İçin burası hakikaten tüyler ürpertici, dehşet bîr yer i d i . . . Bereket ki, henüz atımız ve de v e m i z ' t ü k e n m e m i ş t i , Rüzgar, karla birlikte o kadar çok esiyordu k î , zorlukla ilerliyor, birbirimizi g ü ç g ö rebiliyorduk... Nihayet a k ş a m a ' d o ğ r u bir yere gel- • dik ve konakladık. Burası tamamen taş ve soğuktan müteşekkildi. Karlar arasında bir ot gördüğümüz za man ayağımızla "kazıyor ve buradan tezek çıkarıyor duk. Ayaklarımızda çarık vardı. Ayakkabılarımız Gas gölde tükenmişti. Karlarda çarıktan su geçiyordu, ama devamlı halde yürüdüğümüzden bir şey anlamıyorduk. Develere Cabıv denen şeyleri giydîrmiştik. Rüz gar, dikkatli davranmazsak hepimizi havaya uçurabîiîrdİ. Her göçtüğümüz yerde b i r k a ç ö l ü g ö m ü y o r - • duk'. Burada da Hamza'nın bîr k ü ç ü k kızını gömmüş tük. Günler geçtikçe, tehlike artıyor, k o r k u n ç hadi selerle karşılaşıyorduk. Ancak, İçimizdeki « H ü r r i y e t » imanıdır k î , bizi bu kadar eza ve. cefalara katlandıra— 248 —